GÜNCEL
Kayıp yakınları: Geçmişle yüzleşilsin
İHD Diyarbakır Şubesi tarafından gözaltında kaybedilenlerin bulunması için 485 haftadır düzenlenen oturma eyleminde, 30 yılı aşkın çatışmalı dönemde 17 bin faili meçhul cinayetin olduğu hatırlatılarak, "Geçmişle yüzleşme ve hakikatleri araştırma komisyonu"nun kurulmasını yineledi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eyleminin 485'incisini şube binasında gerçekleştirdi.
17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası dolayısıyla, bu haftaki eyleme Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası ve Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilciliği üyeleri katıldı.
Açıklama öncesi kısa bir konuşma yapan Diyarbakır Barosu'ndan Avukat Nahit Eren, bu hafta hukuk bağlamında yaşanan iki olayın hukukçuları ve insan hakları savunucuları derinden yaralandığını belirtti. Bunlardan ilkinin geçtiğimiz hafta AİHM'in Roboski Davası ile ilgili verdiği karar olduğunu kaydeden Eren, "AİHM'in almış olduğu karar biz hukukçular ve insan hakları savunucularını derinden yaralamıştır" dedi. İkincisinin ise 1993 yılında Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Alaca köyünde 11 köylünün kaybettirilmesi olayı olduğunu belirten Eren, "2004 yılında 11 köylünün cenazesi toplu şekilde defnedildiği ortaya çıktı. Olaya ilişkin dava süreci başlatıldı. Daha sonra dosya, Ankara'ya gönderildi. 3 gün önce ise savcı mütalaasında olayın faillerine ilişkin beraat talep etti. Bu durum da bizleri derinden yaralamıştır. Ancak, yıllardır süren mücadelemiz devam etti ve devam da edecek" diye belirtti.
'CEZASIZLIK POLİTİKASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR'
Açıklamaya katılan kurumlar adına hazırlanan ortak açıklamayı okuyan İHD Diyarbakır Şubesi yöneticisi Avukat Hasan Yalçın, Türkiye ve bölgede yaşanan 30 yılı aşkın çatışmalı sürece dikkat çekerek, bu yıllar içerisinde gözaltına alınarak zorla kaybettirilen ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin sayısının da 17 bin olduğunu ifade etti. Birleşmiş Milletler'in (BM) kişilerin gözaltında kayıptan korunmaları ile ilgili uluslararası sözleşmenin 5. maddesine işaret eden Yalçın, "Türkiye, ısrarla yaşanan acılarla yüzleşmekten, söz konusu sözleşmeyi imzalamaktan kaçınmaktadır" dedi. Yaşanan kayıplara ilişkin Türkiye'de etkili bir soruşturma yürütülmediğini vurgulayan Yalçın, "Dava dosyaları raflarda bekletilmek suretiyle sürüncemede bırakılmış ve birçoğu da 20 yıllık zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle kapatılmıştır. Bu uygulama cezasızlık politikasının en bariz örneğini oluşturmaktadır" diye konuştu.
1915'te yaşanan Ermeni Soykırımı ile başlayan ve 1937-38 yılları arasında Dersim Katliamı ile devam eden zorla kaybettirilme uygulamalarıyla Türkiye'nin yüzleşmesi gerektiğini ifade eden Yalçın, "Kalıcı toplumsal bir barışa dayalı yaşamı inşa etmenin yolunun; ancak geçmişle yüzleşmekten geçebileceğini" dile getirdi. İstanbul, Diyarbakır ve İzmir'de kayıp yakınları tarafından adalet talebiyle oturma eylemlerinin düzenlendiğini hatırlatan Yalçın, Diyarbakır'da yıllarca Koşuyolu parkındaki "Yaşam Hakkı Anıtı" önünde yaptıkları eylemin, OHAL yasaklarından dolayı 91 haftadır dernek binasında yapmak zorunda bırakıldıklarını söyledi.
Yalçın, yıllardır dile getirdikleri talepleri bir kez daha şöyle sıraladı:
-Her şeyden önce zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerinin açılması gerekmektedir.
-Kayıpların akıbetlerinin ortaya çıkarılmasıyla ilgili yapılan mezar açma işlemlerinin ilgili uluslararası standartlar gözetilerek yapılması, mezarların iş makineleri ile özensiz bir biçimde açılarak kayıplara ait buluntuların tahrip edilmesinin, kaybolmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.
-Hükümeti, 'BM kişilerin gözaltında kayıptan korunmaları ile ilgili uluslararası sözleşmeyi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
-Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz.
-Bu topraklarda bir daha benzer acıların yaşanmaması, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve toplumsal barışın tesisi için 'Geçmişle yüzleşme ve hakikatleri araştırma komisyonu' kurulmasını talep ediyoruz.