25 Eylül 2024 Çarşamba

HDP: Hukukun üstünlüğü, üstünlerin hukuku halini almıştır

HDP Grup Başkanvekilleri Fatma Kurtulan ve Saruhan Oluç, üç yıl önce önceki dönem eşgenel başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş'ın da bulunduğu 15 HDP billetvekilinin tutuklandıktan sonra yaşanan hukuksuzluklarla ilgili meclis araştırması istedi. Araştırma önergesinde, "Anayasa, kanun, kuvvetler ayrılığı gibi kavramların içi boşaltılmıştır" denildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Fatma Kurtulan ve Saruhan Oluç, 4 Kasım 2016 tarihinde önceki dönem eşgenel başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş'ında aralarında bulunduğu HDP'li 15 milletvekilin tutuklanmasını Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşıdı. Kurtulan ve Oluç, meclise sundukları araştırma önergesiyle seçilmişlerin maruz kaldıkları hukuksuzlukların araştırılmasını istedi.

HDP Grup Başkanvekilleri Fatma Kurtulan ve Saruhan Oluç'un meclise sunduğu araştırmada gerekçe olarak, "Türkiye'deki mevcut yargı sistemi içerisinde farklı savcılıkların aynı anda harekete geçerek, farklı dosyalardan eş zamanlı operasyon yürütülmesini işletecek bir mekanizma olmamasına rağmen birçok ilde, milletvekillerimiz gözaltına alınmış ve sonrasında tutuklanmışlardır. Usule ve yasaya aykırı gözaltı ve tutuklama sürecinin kendisi, milletvekillerimize yönelik operasyonun hukuki değil siyasi olduğunun kanıtı olup bu süreçte hukuk devleti kavramının gerisine düşülmüş, kanun devleti olmanın temel gerekliliklerinden uzaklaşılmıştır" diye kaydedildi.

'DOKUNULMAZLIK DÜZENLEMESİ HANGİ PARTİYİ AMAÇLADIĞI BELLİDİR'
Milletvekillerinin tutuklanmasından 1097 gün geçtiği hatırlatılan önerge şöyle devam etti: "Bu süre zarfında 500'ün üzerinde duruşma görülmüş olup, bunların yarısı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'a aittir. Geçen üç yıllık süreçte 15'i HDP'li, 2'si CHP'li olmak üzere 17 milletvekili tutuklanmıştır. Bu süreçte 27 milletvekili birden fazla defa gözaltına alınmış,  9 milletvekillinin vekilliği düşürülmüştür. HDP'nin önceki dönem milletvekillerinden 12'si halen cezaevinde tutulmaktadır. Aradan geçen üç yıl içerisine AKP ve MHP'nin hiçbir milletvekili soruşturmaya dahi gitmemiştir. Sadece bu istatistikler bile Anayasa'ya aykırı dokunulmazlık düzenlemesi ile hangi parti milletvekillerinin amaçlandığını kanıtlar niteliktedir."

'İKTİDAR KENDİ SİYASİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA KANUNLARLA OYNAMAKTADIR'
Araştırma önergesinde, hukuk devletinde kanunların toplum yararı yapıldığı hatırlatıldı ve şunlar belirtildi: "Fakat iktidar kendi siyasi çıkarları doğrultusunda hukukla, kanunlarla dilediği gibi oynamaktadır. Anayasa değişikliğinin kendisi ve o süreçteki yasalar iktidarın günlük ihtiyaç ve politikalarına göre yapılmıştır. Cumhurbaşkanı, 28 Temmuz 2015 tarihli konuşmasında 'Parlamento, bence gerekli değerlendirmelerini yapmalı. Bunları dokunulmazlık zırhından arındırmak suretiyle de 'terör örgütüyle iş mi tutuyorsun, senin sırtını dayadığın yer terör örgütü mü? Bunun bedelini ödeyeceksin ve bunu ödetmeli. Yapılması gereken budur diye düşünüyorum' ifadeleri ile 20 Mayıs 2016'da yasalaşan milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen değişikliğin Anayasa'ya aykırılığına rağmen muhalefet partilerince de desteklenmesi sonrasında yasallaşan süreçle birlikte hukukun siyasiler eli ile eğilip bükülmesinin en sarih göstergesi olmuştur. Bu süreçle birlikte ülkede 'Kanun dediğin nedir ki ben yaptım ben bozarım' anlayışı ile hem Meclis hem de hukuk işlevsizleştirilmiştir. Anayasal hakların, demokrasinin ve hürriyetlerin teminatı olan hukuk, milletvekillerinin yargılama süreciyle birlikte işlevsizleştirilmiş, toplumda adalete olan güven ve hukukun güvenirliği tamamen zedelenmiştir."

'HUKUK HER FARKLILIĞIN TEMİNATI OLMALIDIR'
Önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın yargılanmasının yılan hikayesine döndüğü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının çiğnendiği vurgulanarak önergede şu ifadelere yer verildi: "Dokunulmazlık gibi hukuki ve anayasal kavramlar, gerçek anlamından koparılarak siyasi çıkarlara göre daraltılmış, yargı bağımsızlığının yerine keyfi uygulamalar baş göstermiş; Anayasa, kanun, kuvvetler ayrılığı gibi kavramların içi boşaltılmıştır. Hukuk hem iktidarın hem de muhalefetin güvencesidir. Hukuk her düşünceden inançtan dinden mezhepten her farklılığın teminatı olmalıdır. Ancak geldiğimiz günde hukukun üstünlüğü dönüştürülüp, üstünlerin hukuku halini almıştır."