28 Eylül 2024 Cumartesi

HDK: Mülteciler siyasi pazarlık aracı olmaktan çıkarılmalı

Sınırda bulanan mültecilerin yaşadığı insanlık dışı koşullara dikkat çeken HDK, mültecilerin temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasını ve hukuksal haklarının tanınmasını istedi. HDK, "Mülteciler bir siyasi pazarlık aracı olmaktan çıkarılmalı, yaşanan insani krize çözüm getirilmelidir" dedi. 

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Yürütme Kurulu, sınırda mültecilerin yaşadığı insanlık dışı uygulamalara ilişkin açıklama yaptı. 

İdlib'de 33 Türk askerinin yaşamını yitirmesinin ardından AKP iktidarının ülkede bulunan mültecileri sınıra yönlendirdiği hatırlatılarak, bir çok ilden binlerce mültecinin özellikle Edirne, Çanakkale, İzmir gibi sınır bölgelerine taşıdığı kaydedildi.

'NEDEN TÜRKİYE'DEN KAÇMAK İSTİYORLAR?'
Özellikle Türkiye-Yunanistan sınırı olan Pazarkule Sınır Kapısı'nda mültecilerin bulunduğunu belirten HDK, "Savaştan, ölümden, yoksulluktan kaçarak Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan mülteciler neden Türkiye'den kaçmak istiyor?" diye sordu. Açıklamada, şunlar kaydedildi: "Çünkü sağlık, eğitim, çalışma gibi en temel haklarına erişemeyen, eriştiği durumda dahi dışlanma, ötekileştirilme, yoksulluk gibi sorunlar yaşayan; temel ihtiyaçlarını zar zor temin eden ya da ihtiyaçlarına erişemeyen göçmenler ve mülteciler için 'Avrupa'ya gitmek',  ne getireceği netleşmemiş olsa da "parlak bir düş". "

'CANLARI PAHASINA TÜRKİYE'DEN KAÇMAYA ÇALIŞIYORLAR'
Türkiye'ye sığınan göçmenlerin, uluslararası hukukta tanımlanmış olan mülteci statüsünü dahi alamadıkları ifade edilen açıklamada, mültecilerin yaşadıkları zor ve insanlık dışı koşullara dikkat çekildi. İnsanlık dışı koşullardan kurtulmak için Ege Denizi ya da Meriç Nehri'ni geçmek isteyen mültecilerin, boğulma, sınır geçişi sırasında güvenlik güçleri tarafından vurulma, soğuk hava dolayısıyla donma gibi risklerini göze alarak, canları pahasına Türkiye'den kaçmaya çalıştıkları vurgulandı.

'İKTİDAR YOKSUL ÇOCUKLARINI NE İÇİN ÖLÜME GÖNDERİYOR?'
Türkiye'nin İdlib'deki yayılmacı ve savaş politikaları nedeniyle devam eden çatışmalarda sivil ölümlerin yaşandığını söyleyen HDK, "Türkiye'nin bizzat payı bulunan İdlib'deki çatışmalar nedeniyle Türkiye-Suriye sınırında bekleyen 800 bin Suriyeli sivil savaş mağduruna da Türkiye sınırını açmıyor. Ne Türk askerlerinin hayatını kaybetmesinden ne de İdlib'deki yerel halkın katledilmesinden ve göçe zorlanmasından herhangi bir sorumluluk duymuyor. AKP-MHP rejimi, Ortadoğu'da yayılmacı emellerini ve İdlib'teki cihatçı çetelere desteğini 'milli mesele' söylemiyle gizlemeye çalışıyor. Savaş politikasına destek vermeyen herkesi 'vatan haini' ilan ediyor. Yoksul halk çocuklarını ölüme gönderiyor. Ne için? Suriye topraklarının ortasında, İdlib'te cihatçı terör örgütlerini desteklemek için!"

Erdoğan'ın açıklamalarıyla tetiklenen "yasadışı göçmenlerin istilası" mitiyle Avrupa ve Yunanistan'da nefret ve korkunun yayıldığı ifade edilen açıklamada, Yunan polisinin sınırdaki mültecilere gaz bombaları ile saldırdığı, işkence yaptığı ve tutukladığı belirtildi. Şimdiye kadar 4 mültecinin botta, 1 mültecinin ise Yunan polisi tarafından vurularak öldürüldüğü de anımsatıldı. HDK, "Mülteci politikasının şantaj boyutuna dönüştürülmesinin sonuçlarından hem AB hem de Türkiye sorumluyken sonuçlarına göçmenler katlanıyor" dedi.

'ERDOĞAN SÖZLERİNİ ÇİLLERE TEKRARLATIYOR'
Erdoğan'ın, "Şehitler Tepesi boş kalmayacak" açıklamasıyla ölüm vaat ettiğini kaydeden HDK, şunları ifade etti: "Üstelik, bu vaadini, faili meçhul cinayetlerle, Kürt illerindeki köy yakmalarla, katliamlarla geçen 90'lı yılların mimarlarından Tansu Çiller'e tekrarlatıyor. Bu vaat Suriye'de her gün yaşanan ve giderek artan asker ölümleri ile gerçek oluyor. Toplumun, demokratik muhalefetin 'ne işimiz var orada' tepkisi ve öfkesi karşısında hükümetin cevabı ise baskılar, yasaklar ve tutuklamalar oluyor.

"Biz Halkların Demokratik Kongresi olarak Suriye savaşının bir an evvel son bulmasını, barışın Suriye halklarının özgür iradesiyle tesis edilmesini istiyoruz. Hiçbir mültecinin geri dönüşe zorlanmamasını, haklarına erişiminin garanti altına alınmasını ve dolayısıyla göçmen haklarının her yerde ve her koşulda geçerli olmasını talep ediyoruz."

'TEMEL İNSANİ İHTİYAÇLAR KARŞILANSIN, HAKLAR TANINSIN'
Mültecilerin en temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasını, mültecilik hukuku kapsamındaki haklarının tanınmasını isteyen HDK, şu talepleri sıraladı: "Eğitim, sağlık, barınma ve çalışma gibi en temel hakları güvence altına alınmalıdır. Ölümden kaçan mültecilere Avrupa Birliği ve Yunanistan tarafından kapatılan kapılar derhal açılmalıdır. Mülteciler bir siyasi pazarlık aracı olmaktan çıkarılmalı, yaşanan insani krize çözüm getirilmelidir. Akabinde, toplumun her alanında, haklara erişimin her basamağında, Türkiye'de yaşayan her kesime yönelik ayrımcılık karşıtlığı ve eşitlik alanında politika ve uygulamaların hayata geçirilmesi elzemdir."

"Irkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri ne olursa olsun herkesin onurlu yaşama hakkı vardır ve bu hak her koşulda korunmalıdır" diyen HDK, hiç kimsenin yaşam hakkına saldırılamayacağını; herkesin eşit şekilde insanca yaşam koşullarına ulaşması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. 

İnsanları risk altında bırakacak politika ve uygulamalardan kaçınılması ve mülteciler için kalıcı çözümlerin geliştirilmesine dair uluslararası toplumun, insani krizlerin sorumluluğunu daha fazla paylaşması gerekmektedir.