24 Eylül 2024 Salı

Dersim’de panel: Örgütlü ve birleşik mücadeleyi yükselteceğiz

Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nde düzenlenen "Güncel siyasal gelişmeler" panelinde konuşan siyasetçiler, yaşanan baskılara karşı örgütlü ve birleşik mücadelenin yükseltilmesi çağrısında bulundu.

"Madencilik yağmasına karşı doğayı ve yaşamı savunuyoruz" şiarıyla 21’incisi düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali ikinci gününde devam ediyor. Festival kapsamında Sanat Sokağı' nda "Güncel Siyasal Gelişmeler" konulu panel düzenlendi. Moderatörlüğünü avukat Kenan Çetin'in yaptığı etkinliğe Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekili Ayten Kordu, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Ebru Yiğit, Sosyalist Meclisler Federasyonu adına Erdal Ataş, Partizan adına Kazım Tosun ve Emek Partisi (EMEP) adına Levent Tüzel katıldı.

TÜZEL: YENİ BİR MÜCADELE HAMLESİNİ ÖNÜMÜZE KOYMALIYIZ
Levent Tüzel, Êzîdi halkına katliam yaşatan DAİŞ'i kınayarak söze başladı. Festivalin madencilik adı altında doğanın yok edilmesine karşı ortaya çıktığını belirten Tüzel, "Doğanın, çevrenin kapitalistlerce yağmalanması yeni bir olgu değil. Akbelen'de halkın direnişini yaşıyoruz. Bu zararlı faaliyeti en iyi bilen halk olarak, Munzur'un önünü kesip barajlar yapan, bunun işletilmesinde LİMAK gibi kapitalistleri görüyoruz. Bunlar tercih edilecek modeller değil. Bölge enerji ihtiyacı için vazgeçilmez bir güç olarak gösteriliyor termik santraller, ama enerji entegre odaları bunu daha fazla karşılayacak gibi. Cûdi'deki orman yangınlarının askerler tarafından yakılarak, askerleri sevindirdiği videolar önümüze düşüyor. Ormanları korumak isteyen halkın karşısına devlet bütün gücüyle çıkıyor. Gezi'ye sahip çıkma döneminde nasıl 'Her yer Taksim her yer direniş' dediysek, bugün de her yere sahip çıkmayı yüksek tutmamız lazım" diye konuştu.

Genel seçimlerde ortaya çıkan sonuçların yeni bir mücadele hamlesini önlerine koyduğuna dikkat çeken Tüzel, "Asıl değişimi örgütlü mücadele içinde arayacağız. Kürtlerin, Alevilerin dışlandığı bu sürece, dilimize, özgürlüğümüze, kadınlara, çocuklara sahip çıkarak bu kuşatmayı yaracağız. İttifaklaşmayı, halk mücadelesinin eksiklerini de tamamlayarak, önümüzdeki sürece aktaracağız" diye konuştu. 

YİĞİT: ORTAK BİR KİTLE HAREKETİNE İHTİYAÇ VAR

ESP Eş Genel Başkan Yardımcısı Ebru Yiğit, 14 Mayıs seçimlerinin ülkenin yakın siyasi tarihi bakımından önemine işaret ederek, seçimi tarihi kılan şeyin seçim sonuçları olmadığını söyledi. Faşizmin bütün baskı ve zor araçlarının kullanıldığı bir seçimin sonuçlarının böyle olmasının normal olduğunu dile getiren Yiğit, "Ancak bu seçimi tarihi kılan şey devrimci hareketin öznelerinin bir kitle meşruluğuna, hareketine dayanmaksızın, anti-faşist bir mücadeleyi öncelemeksizin bir alternatif oluşturmak yerine ezilenleri, işçileri, kadınları, halkımızı burjuva düzen siyasetinin peşinde bir umut arayışı içerisinde seçeneksiz ve yalnız bırakmasıdır" dedi. Öncelikle bu gerçeğin bir kenara konulması gerektiğini söyleyen Yiğit, gelecek süreci örgütlemede buradan dersler çıkarılması gerektiğini dile getirdi.

Kürdistan'ın ciğerlerinin nefessiz bırakılarak, SİHA saldırılarıyla, Avrupa'daki ajan faaliyetiyle, devrimci hareket ve Kürt özgürlük hareketinin önderlerine dönük suikastlarle sömürgeci politikaların derinleştirildiğini ifade eden Yiğit, "İktidar, faşizmin bu ülkede direnen her bir özneye karşı daha vahşi, daha insanlık dışı ve daha korkunç saldırılarla devam ettireceğinin mesajını veriyor" dedi. Yanı sıra iktidarın kontrgerilla ve dinci örgütlenmelerle ırkçı, milliyetçi ortaklarının sayısını artırdığını vurgulayan Yiğit, kadınlar ve LGBTİ+'ların daha zor şartlarda yaşayacağının, homofobik ve kadın düşmanı saldırılarla ailenin kurumsallaştırıldığının ve kadınlara yaşam hakkı tanınmayacağının ilan edildiğini kaydetti.

Yiğit, "Bunun yanında Akbelen gibi doğanın kapitalistlere yağmaya ve talana açılmasıyla birlikte doğa talanının sadece bir ekoloji mücadelesinin parçası olmadığını, bu ülkenin direnen her bir öznesinin politik özgürlük meselesinde temel bir yerde olduğunu gösterdi. Çünkü Akbelen'deki ağaçların kesilmesi de Cudi'deki ağaçların yanması da sadece AKP'nin doğa düşmanlığının bir sonucu değil. Akbelen'de kesilen her bir ağaç bu ülkedeki 5'li çetenin kasasının daha fazla dolarla dolması anlamına geliyor. Cûdi'de yanan her bir ağaç, Kurdistan doğasının bu sömürgeciler tarafından yangınlarla yok edilmesi anlamına geliyor. Bu coğrafyada ekoloji mücadelesi, kesilen her bir ağaç, yağmalanan doğanın her bir parçası, kurutulan her dere asla çevre felaketi olarak tanımlanamaz, faşizmin imhacı ve inkarcı parçasıdır, böyle ele almamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Yiğit, ortak bir kitle hareketi ile mücadele edilmesi gerektiğine dikkat çekti. 

TOSUN: HALKIN MÜCADELESİ SÜRECEKTİR
Partizan'dan Kasım Tosun, festivalin amacına değinerek, sanatçıların engellenmesine yönelik valilik kararını da eleştirdi. Tertip komitesini de eleştiren Tosun, "Biz devrimci kültürü halkın sahipleneceğini, devletin isteği doğrultusunda tecrit edilmek istenen sanata sahip çıkacağını biliyoruz" dedi.

Faşizmin kurumsal ve sürekli bir yönetim biçimi olduğunu belirten Tosun, bunun partilerle sınırlandırılmaması gerektiğini söyledi. Seçimler sonrası halkta yaşanan geriye çevrilme ve psikolojik kırılmanın düzeltilebileceğini söyleyen Tosun, "Bu sömürü, bu baskı sistemi devam ettikçe, kendi karşıtını da yaratmak zorundadır. Önemli olan devrimcilerin bu noktada kitlelere dokunması, kitlelerin istek ve özlemlerini yakalamalıdır. Eksik olan nokta budur. Baskı, zulüm sürdükçe, halkın mücadelesi sürecektir" şeklinde konuştu.

KORDU: BİR ARADA OLMAK ZORUNDAYIZ
Yeşil Sol Parti Milletvekili Ayten Kordu da valiliğin yasaklarına değindi. Parti olarak da halk olarak da "bu yasaklarla mücadele ede ede" sözlerini kurduklarını söyleyen Kordu, "Burada yan yana olmak tek adam rejimine karşı önemli gösterge. Önümüzdeki süreçte daha fazla baskıyla, gözaltı, zamlarla, her türlü yıldırmayla karşı karşıya kalacağız. Bu sürece ilişkin ortaklaşmaları daha fazla ortaya çıkararak yürütülmesini istiyoruz" dedi.

Tek adam rejiminin gitmesi gerektiğinin altını çizen Kordu, şunları söyledi: "Biz örgütlenmeliyiz. Bir arada olmak zorundayız. Birlikte düşünceler geliştirmek, sorunları sahiplenmek zorundayız. Dersim'in bu konuda mücadele tarihi, geleneği var. Sürekli yok sayılan, ötelenen, inancı üzerinden farklılaştırılan bir halkız. Bir süredir köylerde geziyorum, öyle bir ötekileştirme var ki, yolunu bile yapmıyor. Savaş politikalarını tartışmamız gerekiyor. Dersim'de iki gün uçurulan helikopter parasıyla bu kentin bütün yolları yapılır. Ama genel sistemsel sorunlar sona ermeyince yerelde de bazı sorunlarımızı çözemiyoruz. Bunun için kentteki tüm kurum, kuruluşumuz bu konuda ortak çalışma yürütme zorundadır. En iyi politik belirlemeleri yapabiliriz, en iyi devrimci sözleri de söyleyebiliriz ama çözüm değil. Bizim için zaman pratik zamanıdır."

ATAŞ: ÜRETEN BİZSEK YÖNETEN DE BİZ OLMALIYIZ
SMF'den Erdal Ataş ise, dünyadaki sömürü düzenine dikkat çekti. Tek adam rejiminin yaşadığı siyasal, ekonomik krizlere dikkati çeken Ataş, "Kazanılmış haklarımızı, özgürlük, bağımsızlık, adalet mücadelemizi durdurmak, geriletmek istiyorlar. Millet ve Cumhur ittifakı Kürt düşmanlığında bize aynı kürsüden saldıranlardır" diye konuştu.

İşçi ve emekçilerin rollerine dikkati çeken Ataş, "Üreten bizsek, yöneten de biz olmalıyız. Bu düzeni kentimizi, kendimizi niye biz yönetmiyoruz" diye sordu.