28 Eylül 2024 Cumartesi

Cumartesi Anneleri: Cüneyt'in akıbetini açıklamak, failleri yargılamak devletin görevi

Cumartesi Anneleri, "Cüneyt Aydınlar için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz" dedi.  Aydınlar'ın akıbetini açıklanması ve faillerinin yargılanarak cezalandırmasının devletin görevi olduğunu vurgulayan kayıp yakınları, bu yükümlülüklerin derhal yerine getirilmesini istedi.

Cumartesi Anneleri, 779. buluşmalarında 26 yıl önce gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar'ın nerede olduğunu sordu ve sorumluların cezalandırılmasını istedi. 

Kayıp yakınlarının önü bugün de İHD İstanbul Şubesi önünde polis barikatı ile kesildi. Galatasaray Meydanı'na gidemeyen kayıp yakınları, eylemlerini burada gerçekleştirdi.

OCAK: TALEPLERİMİZ TOPLUMUN TALEPLERİDİR, KARŞILAYIN
Haftanın açıklamasının gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak okudu. 

Uluslararası hukuka göre gözaltında kaybetmenin, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu ve çok sayıda insan hakkı ihlalini içerdiğini vurgulayan Ocak, "Gözaltında kaybedilen sevdiklerimizin akıbetleri netleşene kadar, adalet sağlanana kadar bizim tüm taleplerimiz güncelliğini korumaya devam eder. Çünkü zorla kaybedilme hali devam ettiği sürece, suç güncelliğini korur ve bizim hak arama özgürlüğümüz engellenemez" dedi.

779 haftadır devleti yönetenlere, "Gözaltında kaybetme suçuna katılanlar, emir verenler, suçun işlenmesine göz yumanlar dahil olmak üzere suçun tüm odaklarının soruşturulması ve cezalandırılınasını sağlama sorumluluğunuzu yerine getirin" diye seslendiklerini hatırlatan Ocak, adil bir yaşamın sağlanabilmesi için toplumun, adaletin doğru şekilde tecelli edeceğine güvenmesi gerektiğini, bu nedenle de taleplerinin toplumsal bir talep olduğunun altını çizdi. Ocak, bu taleplerin derhal karşılanmasını istedi.

'CÜNEYT'İN YERİNİ SAPTAMAK, KAYBEDENLERİ CEZALANDIRMAK DEVLETİN GÖREVİDİR'
26 yıldır akıbeti gizlenen, failleri zaman aşımıyla cezasız bırakılan Cüneyt Aydınlar'ın nerede olduğunu soran Ocak, şunları söyledi: "Yaşam hakkı, uluslararası sözleşmelerde ve iç hukukta en kıymetli değer olarak kabul edilmiştir. Anayasaya göre hukukun evrensel ilke ve esaslarına bağlı kalmayı taahhüt eden devlet, bu taahhüdüne bağlı kalmak zorundadır. Cüneyt Aydınlar’ın akıbetini ve yerini saptamak, onu kaybedenleri yargılayarak cezalandırmak devletin görevidir. Bu görevi yerine getirmek üzere adli ve siyasi makamları adaletin tecellisi için hemen şimdi adım atmaya çağırıyoruz."

Cüneyt Aydınlar ve tüm kayıplar için "hakikat ve adalet" taleplerinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Ocak, 80 haftadır kendilerine yasaklanan, kayıplarla buluşma meydanı olan Galatasaray Meydanı'ndan da vazgeçmeyeceklerini kaydetti.

'SEVGİLİ KİRAZ, HER HAFTA YÜKSELTTİĞİMİZ SESTE SENİN DE SESİN VAR'
Beş yıl önce yaşamını yitiren gözaltında kaybedilen İsmail Şahin'in eşi, mücadele arkadaşları Kiraz Şahin'i anan Maside Ocak, "'Kimse demesin ki, Kiraz kanserden öldü. Ben adaletsizlikten ve hukuksuzluktan ölüyorum' diyen sevgili Kiraz, her hafta kayıplarımız için yükselttiğimiz seste senin de sesin var. Seni çok özlüyoruz. Senin bıraktığın yerden İsmail’i aramaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.

AYDINLAR: GALATASARAY'DAN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Ardından, Cüneyt Aydınlar'ın amcası Recep Aydınlar konuştu. Cüneyt Aydınlar'ın gözaltında tutulduğu Gayrettepe'de ve katledildiği mahallede gören tanıkların anlatımlarına, delillerine rağmen faillerin cezasız kaldığını söyleyen Aydınlar, "Biz bir eve ateş düşmesinin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Adaletin peşindeyiz. Hepimizin temennisi bu ülkede insanların, genç yaşında ölmemeleridir" dedi. 

Dünyanın birçok yerinde insanların, protesto haklarını kullandıklarını ifade eden Aydınlar, Galatasaray'ın kayıp yakınlarına yasaklanmasını kınadı. Aydınlar, "Biz değil Galatasaray, her yerde sesimizi yükseltiriz, engelleyemezsiniz. Ama kayıplarımızla buluşma mekanımızı bize yasaklayamazsınız. Kayıplarımızı sormaktan da Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceğiz" şeklinde konuştu.

NE OLMUŞTU?
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Cüneyt Aydınlar, 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy/ İncirli’de TMŞ polisleri tarafından gözaltına alındı. Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Yedi gün boyunca gözaltına alındığı inkar edildi. Ailenin ve avukatların ısrarlı başvuruları sonucunda, 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltında olduğu kayıtlara geçerek kabul edildi.

Ancak Cüneyt’le birlikte gözaltında tutulan 14 kişi savcılığa çıkartıldığında aralarında Cüneyt yoktu. Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada; Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve 2 Mart 1994 tarihine kadar birlikte gözaltında tutulduklarını, ağır işkence gören Cüneyt’in başına geleceklerden Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi’nin sorumlu olduğunu söylediler.

Cüneyt’e ağır işkence yapıldığına, yürüyemez ve hareket edemez halde olduğuna dair çok sayıda tanık vardı. Ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğü onu soran ailesine oğullarının 28 Şubat 1994 tarihinde yer göstermek için götürdükleri Beyoğlu Çukurcuma’da “Dur” ihtarına uymayarak kaçtığını söyledi.

Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı. Araştırma sonrası İHD İstanbul Şubesi, 25 Mart 1994 tarihinde bir basın açıklaması yaptı ve Terörle Mücadele Şubesi’nin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini kamuoyuna duyurdu.

Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Cüneyt Aydınlar’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili etkin idari ve adli bir süreç işletilmedi.

Ailenin başvurduğu tüm yetkili merciler, elleri kelepçeli, ayakkabıları bağcıksız, görgü tanıklarının beyanına göre desteksiz ayakta duramayan birinin 30 kadar polisin elinden nasıl kaçabileceğini sorgulamadı. Cüneyt Aydınlar dosyası zaman aşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.