24 Eylül 2024 Salı

Çukurova?daki üç hapishanede koşullar kötü

İHD, Adana Barosu ve ÇHD, Çukurova?nın üç hapishanesinde açlık grevinde olan tutsaklarla görüştü. Direnişte olan 67 tutsağın sağlık durumunun kritik olduğu belirtilen raporda, geç olmadan direnişin taleplerinin kabul edilmesi istendi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Hapishaneler Komisyonu, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Adana Şubesi ve Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu, Adana Kürkçüler F Tipi Hapishanesi, Ceyhan M Tipi Kapalı Hapishanesi ve Osmaniye 2 Nolu T Tipi Kapalı Hapishanesi'nde açlık grevinde olan tutsaklarla yapılan görüşmelere ilişkin hazırlanan raporu açıkladı. 
 
İHD Şube binasında düzenlenen basın toplantısına Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, açlık grevi ve ölüm orucunda olan tutsakların aileleri ile TUAY-DER, HDK temsilcileri katıldı. 
 
Açıklama yapan Adana Barosu Cezaevi İzleme Komisyonu Başkanı Tugay Bek, insan hayatının pazarlık konusu yapılmaması gerektiğini belirtti, tutsakların taleplerinin karşılanmasını istedi.
 
İHD Adana Şubesi Hapishane Komisyonu Sözcüsü Avukat Zelal Demiray, Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Hapishanesi, Ceyhan M Tipi Kapalı Hapishanesi ve Osmaniye 2 Nolu T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde açlık grevinde olan tutsaklarla yaptıkları görüşme sonucunda hazırlanan raporu açıkladı.
 
'ARAMALAR ONUR KIRICI'
 
Demiray, 3 hapishanede 67 tutsağınsüresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemlerini devam ettirdiğini belirtti. Tutsakların her gün yapılması gereken sağlık kontrollerinin yapılmadığını, doktorun değil sadece sağlık personelinin gelip kilo, tansiyon, kan şekeri ölçümü yaptığını bildirdi. Demiray, tutsakların açlık grevinden bahsettikleri mektuplara el konulduğunu, koğuşların rutubetli ve havasız olduğunu, normal zamanlarda hastane sevkleri sırasında askerlerin ağız içine varan onur kırıcı aramalar yaptığını paylaştı. 
 
'TUTSAKLARIN DURUMU KRİTİK EŞİKTE'
 
"Hali hazırda devam eden aylardır açlık grevinde olan mahpuslarda geri dönüşü olmayan sağlık problemleri ile kalıcı hastalıkların oluşma kaçınılmazdır" diyen Demiray, şöyle devam etti: "Yine sağlık ve insan hakları kuruluşlarının oluşturduğu Bağımsız Tıbbi İzleme Heyetlerinin açlık grevindekilerin sağlık problemlerini yerinde tespit ve değerlendirmesi gerekmektedir. Açlık grevini sürdüren mahpusların durumu ise kritik eşiktedir. Yaşam hakkının en temel insan hakkı olduğu bilinciyle, içinde bulunulan psikolojik ve siyasal ortamın etkisiyle yaşam hakkını büyük bir riske sokan açlık grevlerinin daha fazla can kaybı yaşanmadan son bulması için bir an evvel taleplerin karşılanmasının ve sorunun çözümünün elzem olduğunu belirtmek isteriz."
 
RAPORDA YER ALAN HAK İHLALLERİ
 
Raporda, tespit edilen hak ihlalleri şöyle sıralandı:
 
- Açlık grevine giren mahpusların bulunduğu bölge hapishanelerinde ilk günden disiplin soruşturmaları başlatıldığı ve bir takım disiplin cezalarının verildiği, açlık grevine elinde olmayan sebeplerle giremeyip ancak desteklerini açıkça ifade eden mahpuslara da aynı disiplin yaptırımının uygulandığı tespit edilmiştir.
 
- Özellikle Osmaniye Hapishanesinde mahpusların aileleriyle yaptıkları telefon görüşmelerinde açlık grevinde olduklarını söylemeleriyle beraber telefon görüşmelerine anında son verilmiş, örgüt propagandası yapıldığı gerekçesiyle mahpuslara telefon görüş yasağı ve hücre cezası gibi disiplin cezaları verilmiştir.
 
 - Açlık grevine giren mahpusların bulunduğu hapishanelerin tamamında mahpusların ilk günden itibaren her gün hekim tarafından kontrol edilmesi gerekirken, kilo ve tansiyon kontrollerinin hemşireler ve gardiyanlarca yapıldığı, revir hekiminin ise nadiren koğuşların önüne geldikleri tespit edilmiştir.
 
- Ocak ayında açlık grevine mahpuslarda; kilo kaybı, uyku sorunu, baş dönmesi, tansiyon düşüklüğü, koku, ses ve ışığa karşı duyarlılığın artması, mide bulantısı, bağırsak kanaması, gözlerde yanmalar gibi semptomların görülmeye başladığı tarafımızca tespit edilmiştir.
 
- Hapishanelerin tamamında ayakta sayım dayatmasının devam ettiği, mahpusların kalkmadığı takdirde infaz koruma memurları tarafından kollarından tutularak zorla kaldırıldıkları, avluya çıkarıldıkları provoke edici hareketlerde bulundukları iddia edildiği dikkate alındığında haysiyet kırıcı bu durumun sonlanması gerektiği tespit edilmiştir. 
 
- Basın-yayın-TV gibi haber alma ve bilgi edinme araçlarında, kitap, dergi ve gazetelerde kısıtlamaya gidildiği, hiçbir hapishanede istenilen gazetelerin örneğin Yeni Yaşam gibi temin edilmediği, Yeni Yaşam adlı gazetenin bayilere gelmiş olmasına rağmen bu sefer de açlık grevine giren Leyla Güven ile genel olarak devam eden açlık grevlerine ilişkin haberlerin yer alması nedeniyle açlık grevini yaygınlaştırıcı ve teşvik edici ihtimali ile verilmediği tespit edilmiştir. 
 
- Özellikle Osmaniye Hapishanesinde açlık grevlerinden sonra mektupların nadiren gidip geldiği, çoğu mektubun verilmediği, mektuplarda yazan beyanlardan ötürü disiplin soruşturmaların başlatıldığı, Kürtçe dil ile yazılan mektup ve kartların ‘bilinmeyen bir dil’ olarak tanımlanarak tercümesi için ücret verilmesi gerektiğinden bahisle el konulduğu, Kürkçülerde ise yaşanan genel hak ihlallerine karşı yazılan başvurular ve mektupların sakıncalı olduğu gerekçesiyle gönderilmediği ve el konulduğu tarafımızca tespit edilmiştir.
 
- Özellikle Osmaniye Hapishanesinde, Nusaybin davalarından yargılanan mahpusların bazılarına özel muamele uygulandığı, yaralı olanların tedavilerinin özenli ve düzenli bir şekilde yapılmadığı, tek başlarına tutuldukları Melis Teksan ve Abdülkadir Baybars  adlı mahpusların gerekçe gösterilmeksizin arkadaşlarının yanından alınarak başka bir koğuşta tek başına kaldığı, yine Abdulkadir Baybars adlı mahpusun ise açlık grevinde de olmasına rağmen 1 yıla yakın süredir tek başına tutulduğu tespit edilmiştir.
 
- Hapishanelerin büyük çoğunluğunda yaşanan haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı çıkan mahpuslara yoğun disiplin cezalarının verildiği, özellikle Osmaniye T1’ de kalan kadın mahpuslara verilen hücre cezalarında, hücrelerin yaşamaya elverişli olmayacak derecede kötü olduğu, yine hücre camının karşıda erkek hücrelerin olduğu gerekçesiyle siyah poşetlerle kapatıldığı, erkek aklının bu anlamda hapishanelerin dizaynında de etkili olduğu, bazı mahpusların aldıkları disiplin cezalarından ötürü 2 yıla yakın süredir aileleriyle açık-kapalı görüş yapamadıkları, bazılarının ise aylardır aileleriyle telefon görüşü yapamadıkları tespit edilmiştir."