24 Eylül 2024 Salı

'Coğrafya fark etmeksizin ekoloji mücadelesi yürütmeliyiz'

Kürdistan'daki orman yangınları başta olmak üzere doğa talanının özel savaş politikası olduğunun altını çizen Amed Ekoloji Derneğinden Bilgiç; HES, JES gibi projelerde rantın ikinci planda olduğunu ve bu projelerin savaş silahı olarak kullanıldığını kaydetti. Kürdistanlı ekolojistler olarak nerede olduğu fark etmeksizin ekokırıma karşı mücadele ettiklerinin altını çizen Bilgiç, "Çağrımız şu: Akbelen, Cudi ve herhangi bir yerde olan ekolojik kırıma herkes karşı durmalı, destek vermeli, yaşamı savunmalı" dedi.

Kürdistan'da özel savaş politikalarının bir parçası olarak her sene belirli noktalarda ormanlar yakılıyor. Geçmiş yıllarda ormanlık alanlarda çıkarılan yangınlarla halk göçe zorlanıyordu. Bugün de aynı zihniyetle kalekol, karakol ya da geçiş güzergahı, özellikle de "girişe yasak bölge" olan alanlarda orman yangınları çıkıyor. Yangınlara devlet tarafından hiçbir müdahale yapılmazken bölge halkının, köylülerin de yangını söndürme çalışmaları engelleniyor.

KÜRDİSTAN'DA DOĞA TALANI ÖZEL SAVAŞ POLİTİKASI
AKP-MHP saray iktidarı çok uzun süredir Kürtleri hafızasızlaştırmak, Kürdistan'ı insansızlaştırmak için kültürüne, diline saldırılarını sürdürüyor. Bunu sadece askeri saldırılarla değil doğayı talan ederek gerçekleştiriyor. Diyarbakır'ın UNESCO listesinde yer alan tarihi Sur ilçesinin "güvenlik" iddiasıyla tarumar edilmesi, 12 bin yıllık Hasankeyf'in Batman'da baraj suyu altında kalması, ekoloji açısından son derece önemli Hakkari'nin Cilo buzullarında festival düzenleyerek buzulların tehlikeye atılması bu saldırıların bilinen örnekleri. Saldırılar bu kadar yoğun yaşanırken ne yazık ki Kürdistan topraklarının talan edilmesi gündemde yer edinmiyor.

'EKOKIRIM TÜMEL YAŞANIYOR, DİRENİŞ DE TÜMEL OLMALI'
Ekolojiye topyekün bir saldırı olduğunun altını çizen Amed Ekoloji Derneğinden Murat Bilgiç, "Kürdistan'daki ekolojistler olarak nerede olduğu fark etmeksizin ekoloji mücadelesini savunuyoruz. Ekokırım tümel yaşanıyorken, direnişin de tümel olması gerek" çağrısı yapıyor.

Günlerdir süren, devletin söndürme girişiminde bulunmadığı halkın çalışmasını da engellediği Cudi'deki orman yangınlarını ETHA'ya değerlendiren Bilgiç, "Kürdistan'daki orman yangınlarını farklı değerlendirmeliyiz. Yıllardır sistematik şekilde aynı yerde defalarca yangınlar çıkıyor. Tesadüf bir olur iki olur her sene defalarca çıkan yangın tesadüf kaldırmaz. Üstelik orman yangınlarının çıktığı yerler 'güvenlik gerekçesiyle' halkın girişine yasaklanan bölgeler, yani güvenlik çemberinde olan alanlar. Bu alanlar oraları çok iyi bilen bölge insanına, köylülere dahi yasak" vurgusu yaptı.

'YANGININ NEDENİNİN İNCELENMESİ DAHİ YASAKLANIYOR'
Halkın girişinin yasak olduğu alanda yetkililerin olduğunu ve yangın çıktığını kaydeden Bilgiç, "Yıllardır orman yangınlarında inceleme için dahi alana girişe izin verilmiyor. Orman yangınlarının söndürülmesine sonrasında da yangının etkili olduğu bölgeyi tespit etme, nedenini incelemeye dahi izin verilmiyor. Tüm bunlar birleşince soruyoruz, 'neyi saklıyorsunuz, neyi görmemizi istemiyorsunuz?'"

'KÜRDİSTAN'DA HES'LER JES'LER RANT İÇİN DEĞİL SAVAŞ POLİTİKALARI İÇİN YAPILIYOR'
Kürdistan'daki orman yangınlarına ilişkin istatistiklere dikkat çeken Bilgiç, şöyle devam etti: "Ya bir karakol, ya bir kalekol ya da bir operasyon güzergahında başlayan yangınlar. 'Güvenlik bölgesi' diyerek yasakladıkları bölgenin özel savaşla bir savaş silahı olarak kullanılıp, kullanılmadığı ortaya çıkıyor. HES'ler, JES'ler; ticari ve rant ikinci plana düşüyor, güvenlik adı altında savaş politikalarının bir parçası olarak yapılıyor. Örneğin Hasankeyf, tüm bilimsel araştırmalar, dünya kamuoyu dünya mirası Hasankeyf'e baraj yapılmasının uygun olmadığını, illa yapılacaksa aynı güzergahta alternatif yerler olduğunu göstermesine rağmen özel savaş politikaları nedeniyle bütün bilimsel verilere itiraz edildi, baraj yapıldı, Hasankeyf yok edildi."

'KÜRDİSTAN'DA BU SAVAŞ DÜNYANIN İKLİMİNE ZARAR VERECEK'
Hakkari'nin Cilo buzullarının da önemine dikkat çeken Bilgiç, "Cilo buzullarında 20 bin araçla, üniformalı askerlerle bir festival düzenlendi. İki saatlik bir festival için buzullar tahrip edildi, çöpler bırakıldı. Dünyada nadir yerlerden, bilimsel araştırmalar yapılmalı, endemik türler var, orijinal yaşam formunu koruyan alanlar var. Bu durum sadece doğa tahribatıyla değil aynı zamanda kültür ve hafızaya yönelik her türlü tahribata dönük bir silsile olarak düşünmeliyiz. İklim krizi dünyada birinci gündem, orman yangınları, savaş politikaları, HES'ler, JES'ler, karakollar, kalekollar, buzul alanlarının tahrip edilmesi iklim krizinin daha da şiddetlenmesine neden olacak ve dünyayı etkileyecek. Özel savaş politikalarıyla Kürdistan'a saldırıyorlar ancak bu dünyaya zarar verecek" dedi.

'KÜRDİSTAN'IN AĞAÇLANDIRILMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ'
Kürdistan'da ekoloji mücadelesi verenler olarak ekokırım neredeyse ona karşı mücadele ettiklerini dile getiren Bilgiç, Mezopotamya Ekoloji Hareketi'nin başlattığı ağaç kampanyasına destek verdiklerini belirtti. "Kürdistan'ın ormansızlaştırılmasına halka ve ekolojistlere bir çağrı ile 'fidanla yaşamı yeşert' şiarıyla devam eden bir kampanya. Bir güne sığdırmadık, buna devam edeceğiz. Bir yaşam perspektifi olarak bunu savunuyoruz" diyen Bilgiç, halklara da şu çağrıda bulundu:

'EKOLOJİK KIRIMA HERKES KARŞI DURMALI'
"Ekokırım bir yaşam kırımdır, biz bu perspektifle hareket ediyoruz. Ekokırımların son bulması için tüm gücümüzle çabalıyoruz. Akbelen, Dikmece, neresi olursa ekolojik tahribata karşı ilk çağrımız, kim ne kadar destek verebiliyorsa gelsin. Şunun farkındayız çünkü, yaşamımızı tahrip eden doğa kırımını uygulayanlar sistematik bir tümel saldırı pozisyonundaysa direnenlerin de yaşamı savunanların da tümel olarak coğrafya fark etmeksizin direniş mekanizmaları kurması lazım. Yani Cudi'den Akbelen'e savunma hattı kurmalı, zincir oluşturmalı, ekokırım suçu işleyenlerin aklından bile geçiremeyeceği bir hat lazım bize. Ekoloji mücadelesi sürdürenlerin birlikte dayanışması ancak bu problemlerin üstesinden gelebilecek. Çağrımız şu: Akbelen, Cudi ve herhangi bir yerde olan ekolojik kırıma herkes karşı durmalı, destek vermeli, yaşamı savunmalı."