24 Eylül 2024 Salı

Arin Çiya yazdı | Hüda-Par, Kürdistan ve sosyalist yurtseverlik

Hüda-Par, devlet beslemeli sermayeye sırtını dayıyor. Onlara karşı ancak Kürdistan işçi ve emekçilerinin politik temsilcileri durabilir, ancak bu emekçilerle sıkı bağlar kurmuş olanlar yurtsever devrimci kazanımları geliştirebilir. Devrimci cesaret ve komünist özgüvenle sömürgeci-faşist devletin Hüda-Par stratejisini boşa çıkarabilir, bir ideolojik odak haline gelebilir, siyasi öncü hamlelerle yeni mevziler kazanabiliriz.

Kurulan ittifaklar, 14 Mayıs seçimlerinin en çok tartışılan konusuydu. Bunlardan en dikkat çekici olanı AKP-MHP'nin Hüda-Par'la yaptığı ittifaktır. Diğerleri bir seçim ittifakı olarak geçici ve taktik nitelikte iken Hüda-Par'la kurulan ittifak iç saldırı eski bakanı Süleyman Soylu'nun tarifi ile "devlet aklının stratejik adımı"dır. Bunun bir "nicelik değil nitelik adım olduğunu" belirten bu sömürgeci faşist eskisi, "Türkiye'nin faydasını on yıl sonra anlayacağını" ifade etti. Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi bugüne kadar sürdürülen sömürge politikalarına yeni unsurlar eklenmektedir.
Hüda-Par'a dair yürürlüğe konan sömürgeci devlet politikasını 90'lı yıllardaki Hizbulkontra'yla benzeştirmek eksik kalır. O yıllarda Hizibulkontra sömürgecilerin tetikçisi olarak devlet tarafından organize edildi. Hizbulkontra uyguladığı politik İslamcı faşist terörle Kürt özgürlük hareketiyle halkın, bir başka deyişle gerilla ile halkın bağlarını kesmek için kullanıldı. Başlıca amaç gerillanın içinde hareket ettiği halk denizini kurutarak gerillayı nefessiz bırakmaktı.

Hizibulkontra'nın devamı olan Hüda-Par'a biçilen rol çok daha kapsamlı ve stratejiktir. Sömürgeci devlet PKK'yi askeri olarak tasfiye etmek, onun Kürt halkıyla bağlarını koparmak için her türden saldırganlığı kullandı. Köy yakmalardan asit kuyularına, binlerce faili devlet cinayetlerinden kimyasal gazlara, ağır bombardıman uçaklarından SİHA'lara, on binlerce yurtseveri zindanlara atmaktan en vahşi işkencelere, toplu katliamlardan işgal saldırılarına, şehirleri tanklarla yerle bir etmekten bodrumlardaki insanları diri diri yakmaya, Kürt özgürlük mücadelesine omuz veren partileri yasaklamaktan kazanılmış belediyeleri kayyım saldırısı ile gasp etmeye kadar denemediği yöntem kalmadı. Bütün bunlara rağmen sömürgeci devlet gerillayı ezmeyi, Kürt halkını yıldırmayı ve "son Kürt ayaklanmasını" bastırmayı başaramadı.

Başaramazdı da çünkü "son Kürt ayaklanması" Kürt ulusal bilincinde, emekçi Kürt bilincinde devrimci dönüşümlere yol açtı. Sınıfsal, ulusal ve toplumsal niteliği bakımından öncekilerden farklı bir ayaklanmaydı. Hareketin liderliği feodaller, din insanları ve onlardan gelen aydınlardan değil, Kürt yoksullarından ve onların aydınlarından oluşuyordu. Ulusal kurtuluşu, kendi fikirlerine göre şekillendirdikleri sosyalizan bir toplumsal dönüşümle birlikte ele alıyorlardı. Devrimci savaşla birleşen bu devrimci aydınlanma, Kuzey Kürdistan'da geri toplumsal ilişkileri çözüyor, seküler bir toplumsal bilinci egemen kılıyor, yeni ve yaygın bir kadın uyanışına zemin oluşturuyordu. Rojava devrimi ile birlikte Kürt insanı ve kadını Ortadoğu'nun en ilerici, devrimci halkı olarak öncü konuma yükseliyordu.

Kürt devriminin yarattığı bu devrimci toplumsal doku parçalanmadan, çözülmeden gerillaya ne kadar ağır darbeler indirirse indirsin, halka ne derece saldırırsa saldırsın sömürgeci Türk devletinin başarı şansı yok. Sömürgeci Türk devleti bunun bilincinde. İşte, Hüda-Par tam da bu sömürgeci aklın, bilincin bir sonucu olan bir strateji aparatı olarak devreye sokuldu.

Kürt devriminin onlarca yıl içinde yarattığı devrimci toplumsal dokuyu salt askeri baskı yöntemleri ile yok etmek mümkün olmadığına göre bunu ideolojik ve siyasi hamlelerle tamamlamak istiyor sömürgeci faşist devlet. Hiç kuşkusuz Türk devleti bundan önce de bu yönde pek çok ideolojik-siyasi hamlelere girişti ama başarı elde edemedi. Bu hamleler çoğunlukla Türk devleti ve kurumlarından geldi. Hüda-Par'la içeriden, Kürt kimliği üzerinden ve doğrudan Kürt muhafazakarlığını öne çıkaran bir ideolojik siyasi hat oluşturulması hedefleniyor. Daha tam deyişle bugüne kadar Kürtlerin toplumsal yaşamında gerçekleşen bütün devrimci dönüşümleri tersine çevirmeyi amaçlayan bir karşı devrimci ideolojik siyasi hamle ile karşı karşıyız. Hizbulkontra, kendisine reva görülen adı gibi, sömürgeci-faşist kontrgerillanın bir aparatıydı, Hüda-Par ise Kürt toplumundaki devrimci dönüşümleri tahrip etmekle görevlendirilmiştir. Seküler toplumsal ilişkiler yerine antiseküler, tarikatların, politik İslamcı grupların hakimiyeti; kadınların erkek egemen gerici ilişkilere mahkum edilmesi, ilerici fikirlerin itibarsızlaştırılması, gençliğin politik İslamcı dejenerasyona tabi tutulması amaçlanmıştır.

Hüda-Par'ın sayısal gücüne bakarak devletin bu stratejik hamlesi küçümsenmemelidir. Sömürgeci devletin bütün kurumlarının Hüda-Par'ı destekleyecekleri açıktır. Sadece bu değil. AKP hükümetleri ve sonrasında faşist şeflik rejimi Kürdistan'da da kendisine bağlı bir burjuvazinin oluşması için pek çok adım attı. Hüda-Par'ın arkasında aynı zamanda devlet beslemesi bir sermayenin de varlığı hesaba katılmalı. Bununla birlikte Güney Kürdistan'daki politik İslamcı partiler ve Hewler yönetimi de sömürgeci Türk devletinin bu stratejik adımının, ister KDP gibi sınıf işbirliği isterse politik İslamcı partiler gibi ideolojik yakınlıklar nedeniyle olsun, birer unsuru olarak değerlendirilmek istenecektir.

Hem sömürgeci siyasi hem de sömürgeci ekonomi politikaları nedeniyle Kürt halkının ezici bölüğü işsizlik, sefalet ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Hüda-Par, devlet ve sermayenin desteği ile bu yoksul kesimler, özellikle de onların genç bölükleri içinde çeteleşme, iş verme, kadro sağlama yoluyla güç devşirmeye girişecektir.

Hüda-Par bu görevleri yerine getirirken, Kürt ulusal taleplerini dile getirerek HDP ve diğer ilerici ulusalcı parti ve gruplara karşı alternatif gerici bir oluşum olarak devlet ve sermaye eliyle palazlandırılacaktır. İlerici Kürt partileri, bilhassa da HDP üzerinde devlet sopası eksik olmazken Hüda-Par sömürgeci devlet korumasında "Kürtlerin hakları" demagojisi ile alan hakimiyeti kurmaya çalışacaktır.

YENİ DEVRİMCİ ATILIM VE SOSYALİST YURTSEVERLİK
Kuzey Kürdistan'ın toplumsal yapısı çok önemli değişimlere uğradı. Kuzey Kürdistan artık bir yoksul köylü ülkesi olmanın ötesinde proleter ve yarı proleterlerin çoğunlukta olduğu bir ülkedir. Kuzey Kürdistan'da Kürt işbirlikçi burjuvazisi güç kazanmaktadır. Kuzey Kürdistan, Türkiye'nin "ucuz iş gücü cenneti" haline getirilmek isteniyor. Diğer yandan bugüne kadar oluşmuş Kürt yurtseverlik bilinci yaygın ve kimi alanlarda egemen konuma yükselmiş durumda.

Görülüyor ki, bu yurtseverlik bilincinin sınıfsal, toplumsal kurtuluş bilinci ile buluşması gerekiyor. Aksi taktirde "devletin Kürdü" olma bilinci, evrimci bir gelişme içinde de olsa giderek öne çıkabilir. Yurtseverlik bilinci kendi başına bu stratejiyi boşa çıkarmaya yetmez çünkü bu bilinç Kürt proletaryasının, emekçilerinin sosyal kurtuluşunu yeterince hesaba katmamaktadır.

Sosyalist yurtseverlik, bir yandan bugüne kadar oluşmuş yurtseverlik bilincini daha ileri taşıma görevini içerir, diğer yandan Kürt işçilerin, yoksulların sosyal kurtuluşunu hedefler. Sosyalizmi hedeflemeyen bir ulusal mücadele Kürdistan devriminin kazanımlarını korumak için yeterli değildir. Hüda-Par üzerinden devletin uygulamaya soktuğu gerici ideolojik-politik saldırıya karşı mevcut olana sarılarak mevziler korunamaz, daha ileri hamlelerle, daha ileri ulusal talepler ve toplumsal kurtuluş özlemi birleştirilerek kazanımlar korunabilir ve gerici saldırı savuşturulabilir.

Ancak sosyalizm bilinci ile yeni mevziler elde edilebilir. Yurtseverler şu ya da bu düzeyde "orta sınıf" siyasetine dolanmış durumdalar. Mevcut ideolojik-politik duruşları ile bundan kurtulmaları da zor. Son seçimlerde aldıkları tutumlar bu "orta sınıf" siyasetinin ne derece tahripkar olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı.

Sosyalist yurtseverlerin politik gücü bugün için zayıftır ama nasıl bir ideolojik güç oldukları, nicelikleri az olsa da nasıl bir nitelik kuvvet oldukları son seçimler sırasındaki ideolojik-politik duruşları ile bir kez daha görüldü. Bu tesadüf değildi çünkü sosyalist yurtseverlik Marksist Leninist çizginin Kürdistan özgülüne uyarlanmasını ifade eder, bu çizgi " orta sınıfın" değil Kürdistan işçi ve emekçilerinin, yoksullarının çizgisidir.

Hüda-Par, devlet beslemeli sermayeye sırtını dayıyor. Onlara karşı ancak Kürdistan işçi ve emekçilerinin politik temsilcileri durabilir, ancak bu emekçilerle sıkı bağlar kurmuş olanlar yurtsever devrimci kazanımları geliştirebilir.

Şimdi yapılması gereken anadilde eğitim hakkının kazanılması, kayyım siyasetinin boşa çıkarılması gibi ulusal demokratik talepleri öne çıkarmak; Kürt işçi ve emekçilerin ekonomik, sendikal haklar mücadelesine öncülük etmek; Kürt dili, tarihi ve kültürüne her zamankinden daha fazla yoğunlaşmak; kendi kaderini tayin hakkı, halk cumhuriyetleri birliği, birleşik demokratik sosyalist Kürdistan gibi programatik görüşlerin propagandasını yoğunlaştırmaktır. Elbette bütün bunlar bir örgütsel inşa atılımı ile birleştirilebilmelidir.

Devrimci cesaret ve komünist öz güvenle sömürgeci-faşist devletin Hüda-Par stratejisini boşa çıkarabilir, bir ideolojik odak haline gelebilir, siyasi öncü hamlelerle yeni mevziler kazanabiliriz.