23 Eylül 2024 Pazartesi

Yılmaz Özgür yazdı | Tekmil ayındayız

Amaçla bağı içselleştirilmemiş ve amaç olarak görülmeyen, kavranmayan, bir yoldaşlık ilişkisi; eksik, yetersiz ve eski dünyaya yani sınıflı toplum ilişkilerine aittir. Bugünün yoldaşlık ilişkisi kuracağımız sınıfsız toplumun insan ilişkilerinin bir prototipini oluşturur. Geleceği bugünden kuran özsel bir ilişkidir.

Ölümsüzlerle buluşmanın, geride kalan dönemin özeleştirel hesabını vermenin zamanlarındayız.

Onlardan öğrenmenin, öğrendiklerimizi devrimci bilincimizde, politik eylemimizde, günlük yaşamda ve yoldaşlık ilişkilerimizde var etmenin muhasebesini yapmanın ayındayız! Ölçümüz onlardan öğrenmek, onlara hesap vermek ve onları kendimizde daha nitelikli bir tarzda var etmek, yaşatmaktır. Amaç ve yoldaşlığa bağlılığın manifestosu olan ölümsüzleşenlerimize yoldaşlık ilişkilerinin tekmilini vermeye hazır mıyız?

AMAÇ VE YOLDAŞLIK İLİŞKİSİ
Amaç, dava ve örgütlü yoldaşlık ilişkisi iç içe geçmiş organik bir bütünü oluşturur. İki ayrı şey gibi görünse de bu iki ilişki biçimi ancak birlikte var olup anlam kazanabilir. Tek başına amaç; dava ne kadar büyük, kutsal olursa olsun, devrimci yoldaşlık ilişkisi dışında bir anlam ifade etmez. Soyut ve mistik kalır. Aynı şey amaçtan yoksun, "insan-yoldaşlık ilişkisi" için de geçerlidir. Birey de ne kadar güçlü-yetenekli olursa olsun tek başına amaca ulaşamayacağı için, tüm gelişkin niteliklerine rağmen -amaçla ilişkisi bağlamında- varlığı tek başına bir anlam ifade etmez. Birey bir başına, büyük amacı, toplumsal kurtuluşu ve özgürlüğü sağlamayacağı için onun varlığı amaç uğrundaki kolektif ilişkide gerçek insani karşılığı bulur.

Yoldaşlık ilişkisi ancak kolektif amaç birliğinin sonucu olarak meydana gelir. Amaçta, yoldaşlık ilişkileri irade ve eylem birliğinin sonucu olarak önce anlam bulur. Soyuttan somuta dönüşür, maddi gerçeklik halini alır.

Amaç ne kadar "kutsal" olursa olsun ona ulaşmak, -devrimin zaferi ve özgürlük- için örgütlü, kolektif yoldaşlık ilişkisine ihtiyaç vardır. O zaman şunu rahatlıkla ifade etmeliyiz ki yoldaşlık ilişkisi amaçta ifadesini bulan bir "kutsallık" taşır. Amaç ilişkisinde anlam bulan bu ilişki biçimi amacın organik bir parçasıdır. Aralarında diyalektik bir ilişki ve bütünlük vardır. Dışsal, araçsal bir ilişki değil, amaca içkin bir ilişkidir. Dolayısıyla amaç birliği için kurulan bu ilişki asla araçsallaştırılamaz.

Demek ki yoldaşlık ilişkilerimiz aynı zamanda amacımızı oluşturuyor. Bunu doğru kavrayıp gereklerini -görev ve sorumluluklarını- yerine getiremezsek, amaçla kurduğumuz ilişki yüzeysel, mekanik ve biçimsel kalır. Aynı şey yoldaşlık ilişkileri için de geçerlidir. Yoldaşlık ilişkileri de bir başına, yani amaçtan kopuk ele alınamayacağı gibi, amaç -dava- da yoldaşlık ilişkilerinden bağımsız kavranamaz. Bu ilişkide ne amaç -dava- araçsallaştırılabilir ne de yoldaşlık ilişkisi. Nasıl ki amaç birliği tüm bireysel çıkarlardan farklı bir ilişkiyi gerektiriyorsa, yoldaşlık ilişkileri de tüm diğer ilişkilerden ayrı bir ilişki biçimini zorunlu kılıyor. Amaçla bağı içselleştirilmemiş ve amaç olarak görülmeyen, kavranmayan, bir yoldaşlık ilişkisi eksik, yetersiz ve eski dünyaya yani sınıflı toplum ilişkilerine aittir. Bugünün yoldaşlık ilişkisi kuracağımız sınıfsız toplumun insan ilişkilerinin bir prototipini oluşturur. Geleceği bugünden kuran özsel bir ilişkidir. Araçsallaşmış yoldaşlık ilişkilerinin, yabancılaşmaya ve amaçtan kopmaya zemin sunduğu yaşanan deneyimlerle sabittir.

YOLDAŞLIK ZORUNLULUKTUR
Yoldaşlıkla amacın organik birliği devrimci militan için tarihsel bir zorunluluktur. Bu zorunluluk doğru kavranıp yoldaşlık ilişkilerinin görev ve sorumlulukları yerine getirilmediği her durumda amaçla kurulan bağın zayıflaması kaçınılmazdır. Zorunluluk, görev ve sorumluluk kavramları burada belirleyici bir yerde duruyor. Yoldaşlık ilişkileri "tarihsel bir zorunluktur"daki kastımız, özgür geleceği elde etmek için bu amaç uğrunda irade ve eylem birliğinin olmazsa olmazıdır. Özgürlüğe dairdir...

Özgürlüğü de ancak örgütlü güçle elde edebiliriz. Bunun en ileri düzeyi öncüde ifadesini bulan bireylerin irade ve eylem birliğidir. Özgürlük için savaşın öncü kurmayının -devrimin aracının- örgütlenmesidir. Yoldaş topluluğu öncü-önder partide birleşmiş kolektif irade birliğidir. Özgürlük için zorunluluk bu irade birliğinin kolektif, toplumsal amacını oluşturur. Sınıfsız, özgür bir toplum, birey yaratmak istiyorsak buna mecburuz. Yoldaşlık ilişkilerimizin tarihsel zorunluluğu buradan gelir. Bireylerin gönüllü katılımları, bu tarihsel zorunluluğun, özgürlük bilincinin doğru kavranmasında yatar. Bu ilişki doğru kavranmadan ve bunun gerekleri yerine getirilmeden doğru bir yoldaşlık ilişkisinin yaşanması zordur. Bu tarihsel zorunluluk doğru kavrandığında, zorunluluk özgürlük bilincine dönüşür ve bireylerin gönüllü-özgür tercihlerinin nedeni haline gelir.

Daha basitleştirerek söylemek gerekirse, amaç için yoldaş olmak zorundayız. Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi, bu ilişki ile amaç birbirine kopmaz bağlarla bağlıdır. Bunu da "yoldaşlık ilişkisi amaç için amaçtır" diye ifade ettik.

Bunu şöyle test etmek mümkündür. Bir yoldaş, bilinçli bir tercihle ya da tepkisel bir kararla veya sorunların, ilişkilerin yol açtığı nedenlerden dolayı "ben yoldaşlığı sonlandırıyorum" dediğinde aslında "ben gelecekten, özgürlükten, sınıfsız bir toplum amacından vazgeçiyorum" demiş oluyor. Bireysel özellikleri, niyeti, nitelikleri ne olursa olsun sonuç düzene, zulme teslim olmaktır. Birey olarak elbet ki buna karşı bir tutumu olabilir. Bu tutum belki insani özelliklerini korumaya yetebilir ancak devrimci niteliklerini, özgürlük bilinci ve eyleminin korunması için yetmeyecektir. Yoldaş olmak zorunluluğu ile özgür geleceği isteme arasındaki diyalektik ilişki doğru kavranıp, yaşamsallaştırılamadığında, günlük politik yaşamın ruhu haline getirilemediğinde amaçtan kopma ve düzene teslim olma kaçınılmaz hale gelir...

YOLDAŞLIK GÖREV VE SORUMLULUKTUR
Burada üzerinde durmamız ve ölümsüzler ayı vesilesiyle eleştiri ve özeleştiriye tabi tutmamız gereken yan, yoldaşlık ilişkilerinin görev ve sorumluluklarını ne kadar yerine getirdiğimiz olmalıdır.

Yoldaşlık ilişkisi tıpkı amaç mücadelesindeki tüm görev ve sorumluluklar gibi gereklerini ne kadar yerine getirip getirmediğimizle ilgili bir sorundur. Amaç için bir araya gelmek yetmiyor, bunun için görev ve sorumluluklarımızın gereğini yapmak zorundayız. Yoldaşlık ilişkileri içinde görev ve sorumluluklarımız olduğunu bir an olsun unutmamalıyız. Aynı örgütte ve aynı organda yer almış olmak başlangıç olabilir ancak ilişkinin kendini var etmesinin güvencesi olamaz. Bu ilişkinin tek güvencesi görev ve sorumluluklarımızın gereğini yerine getirmekle mümkündür... Devrimciliğimizin süreklileşmiş, tanımlanmış bir görevi olmalıdır.

Kavga ve yaşamın sorunlarını ortaklaştırmak bu ilişkinin çerçevesini oluşturmalı. Çerçeveye anlam ve ruh kazandıran ve göz dolduran içindeki yeni insanın tablosu olmalı. Bu tabloyu oluşturabilmek için yoldaş paylaşımları artırmak ve bunu sürekli daha ileriye taşıma hedefiyle hareket edilmeli. Yoldaş sevinç ve hüzünlerine ortak olunmalı... Her bir yoldaşın gelişimine emek vermek ve kendini bundan sorumlu hissetmektir. Alıcı olduğu kadar verici de olmaktır. Hatta vericiliğin her bir yoldaş için bir adım önde olması çok önemlidir. Yoldaşlar arasında bir yarış olacaksa bu fedakarlıkta olmalıdır. Yoldaşların başarı ve başarısızlıklarına, duygu, düşünce ve ruhta içtenlikle paydaş olmak, eşit ilişkilenme, paylaşımda içtenlik ve samimiyet değişmez ölçülerden olmalıdır. Devrimci yoldaşlık ilişkilerinde -ki bu aynı zamanda amaç ilişkisidir- bilge halklarımızın deyimiyle "birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" sözü her alanda devrimci içeriğini ve pratik karşılığını bulmalıdır.

Özcesi yoldaşlık ilişkilerinde birlikte üreterek, birlikte paylaşmayı merkeze koyarak ve bunu devrimci yaşam tarzı olarak sürekli geliştirmek ve her bir yoldaşın kendini bundan sorumlu görmesi, hissetmesi gerekir.

Dikkat edilmesi gereken bir yan da, bu ilişkileri darlaştırıp ikili ilişkilere dönüştürmeden kolektif bir ilişki tarzı olarak geliştirmek. Tüm bunları ve daha fazlasını üreten yoldaşlık ilişkilerine sahip olduğumuzda büyük amaca ve ölümsüzlerimize bağlılık görevimizi yerine getirmiş olacağız.

Yoldaşlık ilişkileri, değerleri ve kavgamız, ölümsüz yoldaşlarımızdan bizlere -gelecek kuşaklara, zafere taşınmak için- bir emanettir. Onlara layık olmanın ölçüsü kavgaya, değerlere ve yoldaşlara bağlılıktır. Lakin onlar bazen amaçta cisimleşmiş yoldaşlar için, bazen de yoldaşlarda cisimleşmiş amaç uğrunda canlarını hiç tereddütsüz verdi. Amacı ve yoldaşlığı en üst düzeyde temsil eden ölümsüzleşenlerimizdir. Amaç ve yoldaşlığın gereklerini yerine getirmek için canlarını feda ederek biz ardıllarına yürünmesi gereken yolu gösterdiler.

Ölümsüzleşenlerimizi devrimci bilincimizde, politik eylemimizde ve günlük yaşamda var etmenin biricik yolu, onların uğruna canlarını verdikleri ortak amacımız ve devrimci yoldaşlığımızdır.

Yaşayan, mücadele elden yoldaşları olarak, ölümsüzlerimizi yoldaşlık ilişkilerimizde var etmek temel devrimci görevimizdir.

Onların devrimci anıları, idealleri ve uğrunda canlarını verdikleri büyük amaç bağlılık yeminimizdir.

Onlardan öğreniyoruz! Bizlere öğrettiklerinin kavgasını onların komutanlığında veriyoruz. Ve zafere onların komutlarıyla yürüyoruz.