8 Ekim 2024 Salı

'Yakıyorsunuz, yıkıyorsunuz, yok ediyorsunuz, yönetemiyorsunuz'

Akdeniz'de orman yangınları, Karadeniz'de seller nedeniyle yaşanan can kayıpları ve doğanın tahrip olmasına ilişkin eylem yapan İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, iktidara "Yönetemiyorsunuz" dedi.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, "Yönetemiyorsunuz" şiarıyla sel ve orman yangınlarına ilişkin Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde eylem yaptı.

"Yakıyorsunuz, yıkıyorsunuz, yok ediyorsunuz, yönetemiyorsunuz" pankartının açıldığı eylemde "Faşizme karşı omuz omuza" sloganının atıldığı eylemde basın açıklamasını okuyan Mustafa Güven, "Neredeyse ülke aylardır bir felaket sarmalının içine düşmüş ve bundan çıkamıyor. Yolsuzluk, mafya, rant ilişkileri ile halkın malları, ülkenin yeraltı ve yer üstü kaynakları, doğası yağma edilmesinin sonuçlarını ülkemizde her doğa olayının bir felakete dönüşmesine üzülerek şahit oluyoruz. Bir yanda ormanlar yanıyor, su yok; diğer yanda selde insanlarımız boğularak ölüyor. AKP iktidarı yaşanan her sorunda önce sorunu yok saymayı, mecbur kalırsa sorunun kaynağı olarak muhalefeti suçlamayı hatta çoğu zaman yangına körükle gitmeyi tercih ediyor ya da mecbur kalıyor" dedi.

DOĞA OLAYLANININ FELAKETE DÖNÜŞMESİNDE DEVLET SORUMLUDUR
Tüm kamu bürokrasisi durmuş kamunun kaynaklarının yağmalanmasının sonucu önlenebilir doğal olaylarının felakete dönüşmesini izlediğini ifade eden Güven, "Hatta felaketlere kendi imkanıyla seferber olan vatandaş veya kimi kuruluşların yaptıkları çağrılar devletin acizliğini ortaya koyduğu için engelleniyor, tehdit ediliyor hatta hedefe konuluyor. Bütçeden sürekli sermayeye teşvik yaratılırken, ormanlar yanarken bir yangın söndürme uçağı dahi kaldırılamıyor, her yoğun yağış bir sel felaketine dönüşürken insanlar evsiz barksız çaresiz bırakılıyor" diye belirtti.

ORMANLARIN YANMASI İKTİDARIN RANT POLİTİKASININ BİR SONUCU
Ormanların yanmasının sebebinin alınmayan önlemler ve iktidarın rant politikalarının bir sonucu olduğunun altını çizen Güven, "Orman Genel Müdürlüğünün resmi verilerine göre; son beş yılda yıllık ortalama 2 bin 771 yangına karşılık 11 bin 819 hektar orman alanı yandığını, önceki beş yılda ise 2 bin 492 yangında 6 bin 372 hektar alan yanmış. Bu verilere göre; yıllık ortalama yangın sayısı yüzde 11,2 artarken yanan alan miktarı yüzde 85,5 artmış durumda, yangınlara müdahalede ise gönüllüler, yardım kuruluşları adeta devletin yerini almış durumda" ifadelerini kullandı.

HES'LER FELAKETE SEBEP OLDU 
Aynı basiretsizlik sel felaketlerinde de yaşandığını söyleyen Güven, "Giresun Dereli, Artvin ve Van'da yaşanan sellerden sonra Kastamonu Bozkurt, Sinop Ayancık ve Samsun başta olmak üzere diğer illerimizde yaşanan seller sadece mal kayıpları ile sınırlı kalmadı ve çokça da can kaybına sebep oldu. Biliyoruz ki, yağmurun yağışı doğal bir süreçtir fakat yağan yağmurun sele dönüşerek can ve mal kaybına sebep olması başta siyasi iktidarın ve yerel yönetimlerin akarsu ve derelere müdahalesinin sonuçlarını yaşıyoruz. Esas felakete sebep olanlar HES'ler ve dere yataklarının imara açan iktidar ve belediye yönetimleri olduğu açıktır" dedi.

DEVLET IBAN NUMARASI VEREREK YIKIMIN YÜKÜNÜ HALKA ÇIKARIYOR
İktidarın orman yangınları ve sellerin yarattığı yıkımın yükünü IBAN göndererek halka yüklemeye çalışması bir yönetememe halinin açık itirafı olduğunu belirten Güven, "Tek adam Saray rejimi ve ortakları halkın gerçek sorunlarına çözüm bulmak, orman yanıyorsa söndürmek, önlem almak, sel oluyorsa felakete neden olan rant politikalarından vaz geçmek v.b işleri yapacağına gerici, ırkçı politikalarda ısrar ediyor. Bunun sonucunda ülkenin dört bir yanında nedeni ne olursa olsun daha sonra ırkçı kışkırtmalara neden olan saldırılar meydana gelmeye devam ediyor. Son iki ayda İzmir'de HDP İl Binasında Deniz Poyraz'ın katledilmesi dahil en az sekiz saldırının meydana geldiği; 2010 Yılından bu yana ise 280 ırkçı saldırıda 15 kişinin öldüğü, 97 kişinin yaralandığının İnsan Hakları örgütlerinin verilerine yansıdığını görüyoruz. Maalesef iktidarın yarattığı kutuplaştırıcı iklimin sözde bazı muhalif kesimleri de etkisi altına aldığını görüyoruz. Bolu Belediye Başkanının mültecilere yönelik ayrımcı uygulaması bu politikaların bir sonucudur ve kabul edilemez" diye konuştu.

YAŞANAN İŞSİZLİĞİN YOKSULLUĞUN SORUMLUSU MÜLTECİLER DEĞİL İKTİDARDIR
Yaşadığımız işsizliğin, yoksulluğun, zamların, yangınların, sel felaketlerinin sorumlusu mülteci ve göçmenler olmadığının altını çizen Güven, "Onlar bu sürecin mağdurlarıdır. Gerek kimi siyasetçilerin söylemlerinde gerek basın yayın organlarında ve gerekse de sosyal medyada her gün çeşitli örneklerini gördüğümüz ırkçı, yabancı düşmanı dilin, failleri değil mağdurları suçlayan söylemlerin sorunları daha da derinleştirdiği açıktır. Bu söylemler toplumda kutuplaşmaları derinleştirmekte, provokasyona açık bir zemin hazırlamaktadır. Muhalafetin de bu popülist gerici politikalardan etkilenen, oy devşirme kaygısı ile çanak tutan değil tam aksine çözüm üreten barıştan demokrasiden yana bir tutum alması önemlidir. Aksi takdirde tek adam rejiminin iktidarını korumak için sarıldığı kutuplaştırıcı politikaların tuzağına düşülmüş olur, ve bu gerici, ırkçı, kutuplaştırıcı politikaların bedeli tüm toplum için ağır olur" diye kaydetti.

FAŞİST SALDIRILARA KARŞI BİRLEŞELİM
Güven son olarak "Bu ülkedeki tüm faşist gerici saldırıların sorumlusu siyasal iktidarın Saray rejiminin ta kendisi olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Tüm demokrasi güçlerini iktidarın gerici, kutuplaştırıcı politikalarına karşı, herkesin yaşam hakkının kutsal olduğu, eşit, özgür ve güvenli bir şekilde yaşayacağımız demokratik bir ülke mücadelesinde birleşmeye çağırıyoruz" dedi.