23 Kasım 2024 Cumartesi

Dîcle Awaz: Gazetecilik yaparken devrime tanıklık ediyoruz

Sosyalistlerin devrim topraklarında gazeteciliğe 2014 yılından itibaren başladığını belirten Dîcle Awaz, kadın basın çalışmaları yürüttükleri aktardı. Devrim topraklarında gazetecilik yaparken, devrimin tanıtımı, dünya halklarına ulaştırılması ve sosyalizm fikrinin Ortadoğu halklarıyla buluşturulmasında şeklinde ikili bir görev üstlendiklerine işaret eden Awaz, teknik bir iş yapmadıklarını, tarihe tanıklık ettiklerini vurguladı.

Rojava Devrimi topraklarında 2014 yılından itibaren sosyalist yurtsever çizgideki basın kurumlarında çalışma yürüten Dîcle Awaz, devrimi dünya halklarına anlatmanın yanı sıra sosyalizm fikrini Ortadoğu halklarıyla buluşturma sorumluluğuyla hareket ettiklerini anlattı.

Awaz, devrim topraklarında yürüttükleri gazetecilik faaliyetle, bir yandan devrime tanıklık ettiklerini, diğer yandan devrimin nasıl yaşandığını, ne tür sorunlarla karşılaştığını, ne tür değişimler yarattığını tarihe not düştüklerini vurguladı.

Rojava'da sosyalist yurtsever çizgide basın çalışmaları ne zaman başladı?
Devrimin komünist bileşenleri, devrimin ilk yıllarından itibaren inşa çalışmalarının içinde yer almakla birlikte, 2014 yılı sonlarında bu çalışmalara basın alanını da ekledi. Komünist kadınlar olarak kadın devriminin önemli bir kazanımı olan kadın gazetecilik kuruluş çalışmalarında yer alarak ilk adımı attık. Bu aynı zamanda devrim içinde birleşik basın çalışmasının yürütülmesi için atılan mütevazı bir adım oldu. Bu adımlar atıldığında çalışmada yer alan yoldaşlarımızın henüz gazetecilik deneyimi yoktu. Bu süreç öğrenme ve birlikte inşa etme zemini üzerinden yürüdü, yoldaşça dayanışmanın üzerinden gelişerek inşa edildi. Özgün bir deneyim oldu bizler açısından. Bu dönem çalışmada yer alan kadın yoldaşlar bakımından, devrimin gelişimi, kadınların toplumsal ihtiyaç ve gereksinimleri, kadın devriminin inşasının sorunları, ihtiyaçları, toplumu anlama, toplumun ihtiyaçlarını açığa çıkarma imkanı sağladı. Basın halkla doğrudan temas eden bir araçtı aynı zamanda. Basın faaliyetimiz, devrimin yaşadığı birçok yetersizliği olmakla birlikte atılan olumlu adımları görünür kılmada önemli bir katkı sağladı. Basın alanında yer almak devrimin kazanımlarını duyurmak, göstermek kadar devrimin komünist bileşeninin çizgisinin, politikasının görünür olması bakımından oldukça kıymetli bir yönelim, karar oldu.

Birleşik basın alanındaki faaliyet bu topraklarda komünistlerin yayın faaliyetinin temelinin oluşumuna katkı sundu. Böylelikle devrim topraklarında, komünist dünya görüşü çizgisinde bir basın faaliyetinin altyapısı oluşturulmaya başlandı.

DEVRİM TOPRAKLARINDA GAZETECİLİK DAYANIŞMA İLE BÜYÜDÜ
Kıt olanaklarla ama büyük umutlarla başlanan bir süreçti. Bu süreç aynı zamanda devrimin kendisi gibi basın alanının da inşa çalışmasıydı. Emekleyerek, yanlış yaparak ama karşılıklı dayanışma içinde yol yürüdüğümüz bir süreçti. Bir süre sonra komünistlerin basın faaliyetinde kendi bağımsız zemininde yol yürüme ihtiyacı açığa çıktı.

Devrimin oluşturduğu güçlü yoldaşça dayanışma zemini içinde ortak çalışma kültürü sürdürüldü ve halen devam ediyor. Bu dönemden bahsederken özgür basın şehitlerini anmak isterim. 2017'de faşist DAİŞ barbarlığına karşı verilen savaşta, savaş muhabiri olarak görev yapan Rizgar Deniz, Hogir Muhammed ve Dilîşan Îbiş'le birçok hamlede savaş muhabirleri olarak yer aldı yoldaşlarımız.

Hogir Muhammed ve Dilîşan Îbiş Dêrazor'da mayınlı bir aracın patlatılmasında şehit düştü. Rizgar Deniz ağır yaralandı, 45 günlük tedavi sürecinden sonra yaşamını yitirdi. Rizgar Deniz ile birçok haberi birlikte takip etti yoldaşlarımız. Bazen bir kentin özgürleştirilmesi hamlesinde bir cephede birlikte yan yana haber takibi yaptılar. Bazen bir savaşçının merasiminde, bazen bir miting ya da yürüyüşte. Birbirimizle ilişkilerimiz yoldaşça dayanışma esaslı paylaşımlar üzerine kurulu. Geçtiğimiz yıl yaşamını yitiren Seyit Evran ile kesişti yollarımız. Onun deneyimlerinden, birikiminden, analiz gücünden, Ortadoğu'ya dair gözlem ve izlenimlerinden, bilgisinden öğrendik. Bu birikimleri yayınlarımıza taşıdık.

Şehit Diyar Zafir (Koray Aspir), şehit Demhat Günebakan (Kerem Pehlivan) ile kısa zaman için de olsa kesişti yollarımız. Onların kimi yetenek, birikimlerini de kapsadığımız o günkü basın faaliyetlerimizi çetin koşullarda yürüttük. Buradaki adıyla Baran Serhat'ın (Bayram Namaz) basın faaliyetimizin kuruluşunda çok emekleri oldu. Eski bir gazeteci olarak deneyimlerini, birikimini paylaşmaktan hiç imtina etmedi. Tersine bu topraklarda komünist çizgide bir basın faaliyetinin gelişmesi için çok destek verdi. Teşvik etti.

Basın faaliyetimiz böyle gelişti, güçlendi, deneyim kazandı. Kendine yeni alanlar açtı. Basın faaliyeti yürüten o günkü koşullarda ortak emek harcadığımız birçok arkadaşımız bugün çalışmalarına farklı alanlarda devam ediyor. Birlikte güçlendik, birlikte öğrendik, birlikte devrime, halka, topluma karşı ortak sorumlulukla hareket ettik. Bugün devrimin farklı alanlarında yer alan, isimlerini tek tek burada anamayacağımız basın emekçisi yoldaşlarla birlikte yol yürürken hem öğrendik hem de birlikte ürettik.

DEVRİM TOPRAKLARINDA YAPILANLARI TARİHE KAYDEDİYORUZ
Devrim topraklarında basın faaliyeti sürdürmenin özgünlükleri var. Birçok zorlukla birlikte birçok güzelliği de yaşadık. Kürdistan da Ortadoğu toprakları gibi savaş coğrafyası. Dolayısıyla savaş coğrafyasında gazeteci olmanın zorluklarını yaşadık. Bir haber takibi sırasında bir devrimcinin, bir savaşçı ya da komutanın şehit düşme anını kadrajımızla belgeledik. Böylesi zamanlar hem zor hem de tarihsel önemde yaşanmışlıklar.

Şunun altını kalınca çizmek gerekir. Burada sadece mesleki bir iş olarak görülemez yaptığımız çalışma. Biz aynı zamanda tarihe tanıklık ediyoruz. Ve bunu kaydediyoruz. Tarihe kayıt düşüyoruz. Ortadoğu'nun erkek egemen gericiliğinin bunca gelişkin olduğu bir coğrafyada kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi adına çok önemli kazanımlar elde edildi. "Devrimler tarihe gömüldü" denilen dönemde inşa olan devrime tanıklık ediyoruz. Halklar birbirine boğazlatılırken burada halklar eşitlikçi bir yaşam inşa ediyor ve biz buna tanıklık ediyoruz. Dolayısıyla gazeteciliğimiz mesleki anlamın çok ötesinde bir anlam yüklenmiş oluyor.

Devrim topraklarının alışılmış, öğrenilmiş birçok şeyin tepetaklak olduğu bir yer olduğunu belirtmek gerekir. Devrim dediğiniz şey tam olarak budur zaten. Örneğin, veteriner olanın doktor olabileceği, inşaat ustasının gazeteci olabileceği, ev emekçisi bir kadının siyasetçi, ekonomist olacağı değişimlere gebe devrim toprakları. Bizler de alaylı başladığımız bu serüvende yaşamın içinde biriktire biriktire, yaşamın ihtiyaçlarına, gereksinimlerine yanıt olmaya çalışarak, üstlendiğimiz bu göreve layık olma çabası içinde bugünlere geldik.

TARAFSIZ DEĞİLİZ, SAFIMIZ DEVRİMDEN YANA

Rojava devrim topraklarında basın faaliyeti yürütmenin özgünlükleri nelerdir? Bunu birde sosyalist yurtsever çizgide faaliyet yürütmekle birlikte ele aldığınızda neler aktarabilirsiniz?
Kürdistan'ın Rojava devrim topraklarında basın faaliyeti yürütmek bedel kapılarından geçmeyi göze almayı gerektiriyor. Bugün baktığımızda Ortadoğu'nun tümü somutta bugün Gazze, Lübnan kan deryasına dönmüş durumda. Siyonizm ve emperyalist saldırganlık altında basın faaliyeti yürütmenin zorlukları Kürdistan için de geçerli. Nerede olursa olsun gazetecilik bağımsız değildir, olamaz. Mutlaka bir tarafı vardır. Bizlerin tarafı, ezilen halklardan, kadınlardan, ezilen cinsel yönelik ve kimliklerden, işçilerden yanadır. Bununla birlikte Kürdistan'da gazetecilik yapan bizler açısından basın faaliyetimize de yön veren şu gerçekliktir; Kürdistan, sömürgeciler tarafından dört parçaya bölünmüş durumda. Kürdistan'ın batı parçasında bir devrim inşa oluyor. Bizde bu devrim topraklarında gazetecilik yapıyoruz. Bu devrim henüz inşa olmakta olan bir devrim. Devrim, düşmanlara karşı verdiği savaş yanında sömürgecilere, emperyalistlere karşı da savaş veriyor. Safımız devrimden yanadır. Bu devrimin halkçı, kadın özgürlükçü, eşitlikçi yanını dünyaya göstermekle yükümlüyüz. Bu devrimin Ortadoğu ve Kürdistan halklarına umut olduğu belirtiliyorsa, bunda basının büyük rolü var. Basın aynı zamanda bu devrimi dünya ezilen halklarına anlatmak, göstermek, tanıtmak devrimin sesini dünya halklarına taşımakla yükümlüdür. Üstlendiğimiz görevin birinci yanı budur.

İkincisi, biz komünal bir yaşamı savunan sosyalistleriz. En genel tanımla, sınırsız, sınıfsız, cinsiyetsiz bir dünya tasavvur ediyoruz. Komünist, bir dünya görüş ve fikirlere sahip gazeteciler olarak bu çerçevede görev ve sorumluluklarımız var. Ortadoğu halklarına sosyalizmi, komünizm fikrini taşımak, o dünya görüşünün gerektiğinde bayraktarlığını yapmak için en önde yer almaya çalışıyor. Böylesi ikili bir görevimiz olduğu biliyoruz.

GAZETECİLER HALKLAR GİBİ SÖMÜRGECİLERİN HEDEFİNDE
Diğer yandan, Ortadoğu ve Kürdistan savaş coğrafyası. Tıpkı Filistin ve bugün Lübnan'da olduğu gibi işgalcilere karşı mücadele veriliyor bu topraklarda da. Dolayısıyla gazetecilik faaliyetimizi bu gerçeklik altında sürdürüyoruz. Kimi zaman kameramızla, çeteler ya da politik islamcı faşist DAİŞ tarafından işgal edilen, Til Hemis, Kobanê, Minbic, Reqa, Tişrin, Silûk, Serêkanîyê, Girê Spî ve Efrîn cephelerinde savaşçıların sesi olduk, soluğu olduk. Devrimin inşa adımlarını, Ortadoğu halklarının özlediği eşitlikçi yaşamı yansıtmaya çalıştık. Oralardaki savaş gerçekliğini taşıdık ulaşabildiğimiz yerlere. Bunları yaparken tıpkı Rizgar Deniz, Hogir Muhammed ve Dilîşan Îbiş arkadaşlarımız gibi bir mayın patlamasıyla da karşılaşabilirdik. Ya da JİN TV'den ve başkaca gazeteci arkadaşlarımızın yaşadığı gibi göreve giderken aracımızla SİHA ile hedeflenmemiz de mümkündü/mümkün. Bunlar "zafer bedel kapılarından geçilerek elde edilecek" gerçekliğinden ayrı değildir.

Bu topraklarda halklar, kadınlar, çocuklar sömürgeci saldırıların hedefinde. Gazetecilerin karşılaşabileceği saldırılarda bu devrime, halklara dönük saldırılardan bağımsız ele alınamaz. Halklara düşmanlığın bir yansımasını gazetecilere dönük düşmanlıkta görebiliyoruz.

Basın burada devrimin kazanımlarını, ihtiyaçlarını, halklara kadınlara ulaştıran en etkili iletişim aracıdır. Gazetesinden, TV'sine, dergisinden, sosyal medyasına kadar çeşitli mecralarda gazetecilik, basın faaliyeti yürütenler bu devrimin sesini dünya halklarına ulaştırıyor. Bunu birde siz sosyalist kimliğinizle, dünya görüşlerinizle yaptığınızda iki kat daha fazla hedef olabiliyorsunuz.

Devrim topraklarında yazılı basın geleneği eskiye ait olsa da sömürgecilik koşullarında bu tahmin edileceği gibi oldukça meşakkatli bir şekilde var olmuş. Tıpkı Bakurê Kürdistan ya da Türkiye'de basın faaliyetleri yürüten arkadaşlarımızın karşılaştığı baskı, uygulamalarla karşı karşıya kalınmış. Devrimden sonra faşist politik islamcı DAİŞ vb. çetelerin ve sömürgeci Türk devletinin, tabi ki Esad rejiminin tehdit, baskı, saldırılarıyla karşı karşıya klarak bu çalışmaları yürütüyoruz.

ROJAVA'DAN YANSIYAN DEVRİMİN KAZANIMLARINI DÜNYAYA TANITIN

Rojava'da komünist bir dünya görüşü çizgisinde basın faaliyeti yürütmenizin anlamı nedir?
Devrim halkçı, kadın özgürlükçü bir devrim. Savunduğumuz dünya görüşü demokratik kazanımların ne kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesi için ne de halkların gerçek özgürlüğü için yetmeyeceğini söylüyor. Gerçek eşitlik özel mülkiyetin kaldırılarak sosyalizmin inşa edilmesiyle oluşacaktır. Komünist dünya görüşünü savunan, bu çizgide gazetecilik yapanlar olarak bu sorumluluğu üstlenmiş durumdayız. Savunduğumuz bu görüşlerin mücadelesini yürütüyor buradaki komünistler. Emperyalistlerin ve bölge gerici devletlerinin saldırıları altında halkların, ezilenlerin cephesini büyütmek ihtiyacı daha fazla önem kazanıyor. Bu cephede yapılanları, atılan adımları dünya halklarına gösterme yükümlülüğümüz var. Bu devrim olmakta olandır. Yetersizlikleri ve eksiklikleriyle yürüyen bir kadın devrimdir.

Sosyalist yurtsever gazeteciler, kadın gazeteciler olarak bu devrimin tüm kazanımlarını dünyaya tanıtmak ve büyütmek iddia ve rolle yürüyenlerin, mücadele edenlerin, savaşanların sesi, soluğu olmak gibi tarihsel görevle yürüyoruz. Halkların ortak birleşik mücadelesini, kazanımlarını Ortadoğu halklarına taşınmasında üstlendiğimiz tarihsel görevler olduğunun da farkındayız. Bu temelde görev ve sorumluluklarımızla ilişki kuruyoruz.

Çağrınız var mı?
Başta ezilenlerden, sömürülenlerden yana gazetecilik faaliyeti yürütenlere çağrım şudur. Rojava'nın sesi, soluğu olmaya çabalayan bizlerin sesini, sözlerini, fotoğraf karesini, video karesinde yansıyan gerçekleri dünyaya tanıtın, anlatın. Sizlerde bu devrimin sesi soluğu olun. Bu devrimin yaşaması Ortadoğu ve Kürdistan halkları, Türkiye halklarının geleceği bakımından önemli bir yerde duruyor. Bu devrimin kaybedilmesi bu toplumun, ezilenlerin, sömürülenlerin kaybı olacağı gibi biz gazetecilerin de kaybı olacaktır.