29 Eylül 2024 Pazar

Vekilliği düşürülen Leyla Güven: Kürtler alternatifsiz değildir, çaresiz değildir

Vekilliklerinin düşürülmesini Kürt demokratik siyasetine daha önce yapılan diğer darbelerin bir benzeri olarak değerlendiren DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, "Kürtler alternatifsiz değildir, çaresiz değildir. Yaşamın her alanında siyaset yapmaya devam edeceğiz" dedi. CHP'nin de sorumluluğu olduğunu hatırlatan Güven, "2016'da dokunulmazlıklar kaldırıldığında güçlü bir sesle HDP'yle birlikte hareket etmiş olsalar da onlar da bunu yaşamayacaklardı" dedi.

HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları ve CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile birlikte Milletvekilliği düşürülen Leyla Güven, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Merkezi'nde kararı değerlendirdi. 

Kürt sorunu demokratik çözüme kavuşmadığı müddetçe bu tür uygulamalarla seçilmişlere yönelik yeni darbelerin yaşanacağını söyleyen Leyla Güven, siyaset zeminlerinin parlamentodan ibaret olmadığının altını çizdi. 

İktidarın, Kürt halk iradesine her gün darbe yaparak kendini ayakta tuttuğunu söyleyen Güven, "Ama şunu çok iyi bilsinler ki bu yöntem sonuç almıyor. Kürtler alternatifsiz değildir, çaresiz değildir. En önemli özelliği bütün gelişen bütün darbelere karşı asla boyun eğmeden daha fazla mücadele etmeleri, daha fazla örgütlenmeleridir. Şu anda zindanlarda tutuklanan bütün arkadaşlarımız direniyor. Rojava'da, Bakur'da, Başur'da her yerde, yaşamın her alanında Kürt olarak ayakta kalmaya devam edeceğiz" dedi.

CHP'nin bu kararda sorumluluğu olduğunu hatırlatan Leyla Güven, "CHP milletvekili de var ama bunda CHP'nin de sorumluluğu var. 2016'da dokunulmazlıklar kaldırıldığında güçlü bir sesle HDP'yle birlikte hareket etmiş olsalar da onlar  da bunu yaşamayacaklardı" diye konuştu.

"Ben DTK eşbaşkanıyım. Yaşamın her alanında siyaset yapmaya devam edeceğiz" diyen Leyla Güven'in konuşması şöyle:

"Kürt sorunu demokratik çözüme kavuşmadığı müddetçe bu tür uygulamalarla Kürt halkının seçilmişlerine, iradesine her gün yeni darbeler yaparak kendilerini ayakta tutmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Kürt sorunu AKP'yle başlamadı Kürt sorunu. Ama AKP dönemince 18 yıl boyunca her gün Kürt halkının iradesine karşı darbeler gerçekleşti. Tarihe baktığımızda 1994 yılında parlamentoya giren Kürt vekillerine karşı geliştirilen darbe, 2020 tarihinde gene Kürt iradesine karşı geliştirilen darbe hiç birbirinden farklı değil. 4 Kasım 2016'daki Kürt halkının seçilmişlerine karşı darbe gerçekleştirildi. Parlamento zemininde de aynı, kayyumlar aracılığıyla da aynı. Bütünüyle bir ilhak konseptiyle karşı karşıyayız. 

Yani Kürtlere koordinat biçmeye çalışanlar, Kürtlere şöyle yapın böyle yapın diyenler, Kürtlerin mevcut halini, demokratik siyasetteki ısrarını görmemeleri anlaşılır değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik siyaset yürüten Kürtlere karşı sürekli darbe halinde. Yani darbenin illa silahlı olması gerekmiyor. Siyasi darbeler en çok Kürtlere karşı uygulanıyor. 

CHP milletvekili de var ama bunda CHP'nin de sorumluluğu var. 2016'da dokunulmazlıklar kaldırıldığında güçlü bir sesle HDP'yle birlikte hareket etmiş olsalar da onlar da bunu yaşamayacaklardı.

Biz siyaset zeminini sadece parlamento olarak görmüyoruz. Siyaset zemini yaşamın her alanında var. Yaşamın her alanında siyaset yapmaya devam edeceğiz. 

Ben DTK Eşbaşkanıyım. Benim eş başkan olduğum kongre Kürt sorununun demokratik bir çözüme kavuşması için çok yoğun çaba gösteriyor. Bu çabamızı sürdüreceğiz. Ama şunu çok iyi bilsinler ki bu yöntem sonuç almıyor. Kürtler alternatifsiz değildir, çaresiz değildir. En önemli özelliği bütün gelişen bütün darbelere karşı asla boyun eğmeden daha fazla mücadele etmeleri, daha fazla örgütlenmeleridir. Şu anda zindanlarda tutuklanan bütün arkadaşlarımız direniyor. 

Rojava'da, Bakur'da, Başur'da her yerde, yaşamın her alanında kürt olarak ayakta kalmaya devam edeceğiz. Kimseden merhamet talep etmiyoruz. Biz özgücümüze dayanarak ayakta kalacağız. Kürt sorununda demokratik çözüme kavuşturacağız. Bu coğrafya barışı görecek. Demokratik cumhuriyette var olan bütün halklar ve inançlarla birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Ben bir Kürt kadını olarak, Hakkari milletvekili olarak, Hakkari halkına saygısızlık, Diyarbakır halkına saygısızlık, İstanbul halkına saygısızlık olarak görüyorum. Bunu yapanların mutlaka yargı önünde hesap vereceğini biliyorum."