30 Eylül 2024 Pazartesi

Uçar: Suruç davası siyasi bakımdan çok önemli

Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Sezin Uçar, Suruç başta olmak üzere o dönemde devlet eliyle gerçekleşen katliamlarda adalet için ne başarıldıysa aileler, tanıklar, yaralılar ve hukukçuların adalet arayışındaki ısrarıyla kazanıldığını söyledi. Uçar, dosya tefrik edildikten sonra da gerçeklerin açığa çıkarılması için mahkemedeki ısrarlarını sürdüreceklerini belirtti ve aralık ayında görülecek Suruç davası için Hilvan'da buluşmaya çağırdı.

33 düş yolcusunun ölümsüzleştiği Suruç katliamının 7. yılındayız. Katliamın ardından gençlik örgütlerinin öncülüğünde birleşik mücadele ile sokak sokak düş yolcuları için adalet arayışı sürüyor. Ancak Suruç İçin Adalet Platformu ve Suruç Aileleri İnisiyatifi adaleti mahkeme salonlarında aramayı da ihmal etmiyor.

Aileler, yaralılar, tanıklar ve avukatlar devletin faili olduğu bu katliamın asıl sorumlularının korunduğu mahkemelerden gerçek bir adalet çıkmayacağını biliyor, fakat duruşmalarda IŞİD-MİT işbirliğinin gözler önüne serilmesi için mücadele ediyor. Katliamın ardından evli olduğu kadının öldürüldüğünü iddia ettiği Deniz Büyükçelebi'nin Suriye rejim güçlerinin elinde olduğu, İlhami Bali'nin ise kırmızı bültenle arandığı dönemde devlet hastanesinde tedavi gördüğü daha sonra ise İdlib'e geçtiği dava avukatları tarafından ortaya çıkarılmıştı.

Katliamın tüm sorumluluğu üzerine yıkılan Yakup Şahin de karar duruşmasında, "Bana geldiler, işbirliği teklif ettiler sonra da unuttular" diyerek kapalı kapılar ardındaki kirli pazarlığı itiraf etmiş; O'nun bu itirafı, yıllar önce yargılanan polislerden Ahmet Oğuz Davarcı'nın, "Bize gelene kadar Adıyaman, Gaziantep, Urfa istihbaratları var. MiT'ten bahsetmiyorum bile. Söylediğimde sana ne MİT'ten diyorlar" sözleriyle açıkladığı IŞİD-MİT ortaklığını desteklemişti.

Suruç katliamı ana davası sanıklardan Yakup Şahin bakımından kapatıldı. Tefrik edilmesiyle birlikte firari sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali bakımından devam ediyor. Suruç İçin Adalet Platformu avukatlarından Sezin Uçar ile Suruç davasını, önemini ve katliamın aydınlatılmasının ne anlama geldiğini konuştuk.

'DEVLETİN CEZASIZLIK POLİTİKASININ EN BARİZ ÖRNEĞİ SURUÇ DAVASI'
Kobanê'yi yeniden inşa kampanyasının yanı sıra katliamın ardından süren 7 yıllık adalet mücadelesi ve davada elde edilen mevzilerin çok önemli olduğunun altını çizen Uçar, şöyle devam etti: "Suruç katliamı davasına baktığımızda hem devletin cezasızlık politikasının en bariz örneğini görebiliriz. Hem de 7 yıldır ailelerin, Suruç İçin Adalet Platformu'nun, demokratik kitle örgütlerinin, Suruç katliamında yakınlarını kaybedenlerin ya da orada yaralananların vermiş olduğu adalet mücadelesinin neyi başardığını, hangi gerçekleri açığa çıkardığını görebiliriz.

'FAİLLERİN AÇIĞA ÇIKARILMASI TALEPLERİMİZ REDDEDİLDİ'
"7 yıllık adalet mücadelesi ve devletin bu adalet mücadelesi karşısındaki pozisyonu bakımından şunları sıralayabiliriz; Suruç katliamı soruşturması katliamın hemen ardından çok büyük bir gizlilikle devam etti ve dosyaya gizlilik kararı verildi. İddianamelerin kabulü kararına/yargılama başlayana kadar yaklaşık iki buçuk yıl boyunca katliam soruşturması gizli bir şekilde yürütüldü. Bizlerin, ailelerin avukatları olarak yapmış olduğumuz başvurular, soruşturma savcısından talep ettiğimiz Suruç katliamı faillerinin bir bütün olarak açığa çıkarılması bakımından talep ettiğimiz her şey reddedildi. Bu aynı zamanda katliam gerçeklerinin kamuoyundan gizlenmesini sağlamak amacıyla yapılmıştı."

'AİLELERİN ISRARI SONUCU BİRÇOK GERÇEK AÇIĞA ÇIKARILDI'
Ancak ailelerin verdiği ısrarlı mücadelenin bu amacı boşa düşürdüğüne dikkat çeken Uçar, bu ısrar sonucu gerçeklerin açığa çıkarıldığını hatırlattı. Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal ve iki polisin katliamda sorumluluğu (görevi ihmal) olmasından kaynaklı yargılandığını anımsatan Uçar, "Suruç katliamında 3 kişi yargılanmıştı. Sanıklardan ikisi (Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali) aranır durumdayken, Türkiye'de nerelerde gezdikleri, hangi hastanelerde tedavi gördükleri, hangi kamu görevlileriyle hangi otellerde buluştuklarına dair pek çok veri ailelerin bu ısrarlı adalet mücadelesi sonucu ortaya çıktı" dedi.

'PEK ÇOK GELİŞME BU KATLİAM DOSYASINDA AÇIĞA ÇIKTI'
"Suruç katliamı devlet eliyle, istihbarat teşkilatı aracılığıyla IŞİD faillerine yaptırılmış bir katliam. Bunun böyle olduğu yargı makamlarının vermiş olduğu kararlarla bir kez daha açığa çıktı" diyen Uçar, gizlilik kararının da bu nedenle alındığını dile getirdi ve ekledi: "Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yargılamanın tüm katliam gerçekleri ortadayken Yakup Şahin bakımından kapatılması bunun bir başka örneği. Diğer örnek ise Anayasa Mahkemesi tarafından verilen, 'katliamda yaşam hakkının ihlal edilmediği' kararıdır. Bu karar kabul edilemez. Nitekim Yakup Şahin yönünden karar çıktıktan sonra dosyanın firari sanıkları yönünden yargılama davası tefrik edildi. Ama biz Yakup Şahin yönünden dosya karara çıkmış olsa dahi bu dosyanın sürüncemede bırakılmamasını sağlamak için davayı aynı şeklide ısrarla takip ettik ve İlhami Bali'nin ve Deniz Büyükçelebi'nin nerede tutulduğu gibi pek çok gelişme bu katliam dosyasında açığa çıktı."

'DAVUTOĞLU SİYASİ FAİLLERİ ORTAYA ÇIKARACAK ÖNEMLİ BİR ARGÜMAN'
Erdoğan ile dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu hakkında katliamın hemen ardından suç duyurusunda bulunduklarını ama katliamın siyasi sorumluları ile ilgili herhangi bir yargılama faaliyeti başlatılmadığını, suç duyurusu taleplerinin takipsizlikle sonuçlandığını belirten Uçar, "Ahmet Davutoğlu, başbakanlık görevi sona erip başka bir siyasi partinin liderliğini yaptıktan sonra Suruç katliamını adeta bir pazarlık konusu haline getirmeye çalıştı. Hem de o dönem devlet eliyle gerçekleşen tüm katliamları böyle bir siyasi rant konusu haline getirmek istedi ve o tarihten bu yana Davutoğlu'nun mahkemede tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz. Elbette Davutoğlu'nun doğrudan faillerden biri olduğunu biliyoruz, ama mahkemede tanık olarak dinlenmesi hem kendi sorumluluğunu hem de kendisiyle benzer sorumluluğu taşıyan diğer siyasi failleri açığa çıkaracak önemli bir argüman" dedi.

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin katledilmesi davasında da Davutoğlu'nun tanık olarak dinlenmesine karar verildiğini anımsatan Uçar, Suruç İçin Adalet Platformu avukatları olarak o duruşmada da olacaklarını belirtti.

'ADALET ARAYANLAR CEZALANDIRILMAK İSTENİYOR'
5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki Suruç katliamı davasının tüm sorumluluk yüklenerek Yakup Şahin bakımından kapatılmasının, devletin ve yargı makamının hem cezasızlık politikasının hem de adalet arayanların cezalandırılmasının başka bir örneği olduğunun altını çizen Uçar, şu ifadeleri kullandı: "Suruç İçin Adalet Platformu avukatları, yaralılar, ailelerle ilgili mahkeme suç duyurusunda bulundu, mahkeme heyetine hakaret ve tehdit gerekçesiyle. Bu da şu anlama geliyor; sanık sandalyeleri boş, yapılan yargılamada adalet arayanlar katliamın doğrudan mağduru olmuş ama buna rağmen evlerinde oturup çocuklarının acısını yaşamayı tercih etmeyerek acılarını adalet arayışıyla sağıltmak isteyen aileler cezalandırılmak isteniyor."

'BİRLEŞİK MÜCADELENİN BAŞARISI'
Urfa'nın Hilvan ilçesindeki hapishane kampüsünde gözlerden uzak görülen duruşmalara katılmak ve izlemek için ailelerin, yaralıların, tanıkların ve demokratik kitle örgütü temsilcilerinin kilometrelerce öteden gelmek zorunda kalmasının, jandarma kontrolünde saatlerce duruşma salonuna girmek için "arama" adı altında işkenceye maruz bırakılmasının sayısız yıldırma politikalarından biri olduğunu dile getiren Uçar, tüm bu zorluklara rağmen adalet arayışçılarının her duruşmada Hilvan'da olduklarını söyledi.

Uçar, şu ifadelerle devam etti: "Sadece Suruç katliamı bakımından değil o dönem devlet eliyle gerçekleşen tüm katliam dosyaları bakımından ne başarıldıysa ailelerin, yaralıların, hukukçuların, baroların, demokratik kitle örgütlerinin, adalet arayışlarından vazgeçmiyor oluşları sayesinde başarıldı. Suruç katliamında yaralananlar ve çocuklarını kaybeden aileler hiçbir zaman kendilerini yalnız hissetmedi. Adalet mücadelesinde onlar da kimseyi yalnız bırakmadı; Şenyaşar ailesinden, 10 Ekim katliamı ve Amed katliamı ailelerine hep yanlarında oldu. Sultanahmet katliamı gerçekleştiğinde hemen orada yaşamını yitirenlerin, yaralıların yanında oldular, adalet mücadelesini birleşik bir zeminde ördüler ve ancak bu şekilde adaletin gerçekleşeceğine inandılar. Bu da yine Suruç Aileleri İnisiyatifi'nin ve Suruç İçin Adalet Platformu'nun önemli bir başarısı.

'HİLVAN'A BEKLİYORUZ'
"Dosyada yargılanabilir sanıklardan Yakup Şahin yönünden karar verildi ama Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali yönünden yargılama devam ediyor. Katliamın ardındaki gerçeklerin açığa çıkarılmasına dair taleplerimiz bu dosya üzerinden de devam ediyor. Hem Ahmet Davutoğlu'nun mahkeme huzuruna gelmesi katliamla ilgili bildiği her şeyi açıklamasını istiyoruz, hem de Suriye rejim güçlerinin elinde olduğunu öğrendiğimiz Deniz Büyükçelebi'nin ve İdlib'de olan İlhami Bali'nin Türkiye'ye iadesini, burada yargılanmalarını talep ettik. Tüm kamuoyunu hem Suruç faillerinin yargılanması bakımından, hem de Suruç için adalet mücadelesine destek bakımından aralık ayında görülecek duruşma için Hilvan'a bekliyoruz."