23 Eylül 2024 Pazartesi

'Tutsak avukatlara özgürlük'

Avukatlara dönük artan tutuklama saldırıları ve baskılara ilişkin açıklama yapan ÖHD ve ÇHD'li avukatlar, baroların daha fazla ses çıkarması gerektiğini vurguladı ve herkesi 9 Kasım'da görülecek tutsak avukat Gülhan Kaya'nın duruşmasına çağırdı.

Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubeleri, uluslararası hukuk kurumlarıyla birlikte avukatlık mesleğine dönük tutuklama saldırıları ve baskılara ilişkin ÖHD İstanbul Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısına çok sayıda avukat, uluslararası hukuk kurumlarından temsilcilerin yanı sıra Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş da katıldı.

TAŞÇI: GÜLHAN KAYA AVUKATLIK PRATİĞİ NEDENİYLE TUTSAK
Mesleki faaliyetleri ve itirafçı beyanları gerekçe gösterilerek 6 aydır tutsak edilen ÖHD üyesi Gülhan Kaya'nın avukatlarından Akçay Taşçı, Kaya'nın avukatlık süresi boyunca kendisinin de tutsak edilmesine sebep olan yargılamaların ne kadar kötü yürütüldüğüne tanık olduğunu ifade etti.

"Kendisi avukatlık faaliyeti yürüttüğü süre boyunca kendisinin yargılandığına benzer dosyalarla, itirafçı tanıklarla mücadele etti, kumpas tanıklarla mücadele etti ve bunun mücadelesini yürütürken gösterdiği başarı sebebiyle tutukludur" diyen Taşçı, Kaya'nın muhaliflerin, sosyalistlerin gösterdiği mücadeleye dair bir avukatlık pratiği sergilediğini ve bu pratiği engelleme amacıyla tutuklandığını vurguladı. Dosyada yer alan delil ve beyanların yetersizliğine işaret eden Taşçı, "Gülhan Kaya'nın bırakın tutuklanmayı, ev hapsini, adli kontrolü; avukatlık faaliyetleri sebebiyle herhangi bir soruşturmaya konu edilmesi insan hakları ihlalidir" dedi.

Taşçı, tüm avukatları ve basın emekçilerini 9 Kasım perşembe günü saat 13.30'da İstanbul Adliyesi'nde görülecek duruşmaya çağırdı.

AKBULUT: BAROLARIN DAHA FAZLA SES ÇIKARMASI GEREKİYOR
ÇHD İstanbul Şube Başkanı Çiğdem Akbulut, ÇHD'li 19 avukat hakkında toplam 150 yılı aşan hapis cezaları verilmesinin yıl dönümü olduğunu hatırlattı. Cemaatçi polisler tarafından dava dosyasına delil olarak konulan "örgütsel dijitallerin" ve itirafçı beyanlarının nasıl boş olduğunun ortaya çıktığına işaret eden Akbulut, yargılanan şeyin avukatlık pratikleri olduğunu vurguladı.

"Dosyalarda önümüze suçlama olarak getirilen şeyler bizim avukatlığını yapmayı tercih ettiğimiz halk, öğrenciler, emekçiler, ezilenler, kadınlar, ayrımcılığa uğrayanlar" diyen Akbulut, iktidarın sindirmeye çalıştığı muhalif kesimlerin avukatlığını yapmalarının, bu mücadelede yer almalarının suçlama konusu yapıldığına dikkat çekti.

Bu süreçte avukatlar olarak uluslararası bir dayanışma geliştirdiklerini ifade eden Akbulut, Adalet Bakanlığı ve İstanbul Barosu'nun uluslararası hukuk kurumlarının temsilcilerinden oluşan heyetle görüşmemelerine tepki gösterdi. Akbulut, "Bu saldırıların son bulması için daha büyük, daha kitlesel bir mücadeleye ihtiyacımız var. Barolar nezdinde daha büyük cevapları vermediğimiz sürece biz bu saldırılarla karşılaşmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'AVUKATLARIN TUTUKLANMASI ULUSLARARASI HUKUKUN İHLALİ'
Ardından 8 ülkeyi temsil eden 21 baro, insan hakları ve hukuk örgütünden oluşan uluslararası heyet açıklama yaptı.

"Türkiye'de avukatlar sadece hukuki çalışmaları nedeniyle tutuklanmakta, gözaltına alınmakta ve tutuklanmaktadır. Bu hukuki çalışmaların kapsamına temsil ettikleri müvekkiller ve üyesi oldukları meslek kuruluşları da dahildir" denilen açıklamada, hapishanede ziyaret edilen avukatların adil yargılanma hakkından yoksun bırakıldığı, hapishane koşullarının uluslararası standartları karşılamadığı, işkence ve kötü muamele gördükleri kaydedildi.

"Tutuklulukları keyfi şekilde sürmekte ve çok yetersiz gerekçeler yahut açıklamalar ile uzatılmaktadır. Aile üyeleriyle görüşmeleri kısıtlanmakta ve genellikle sadece iki ya da üç tutuklu ile iletişim kurabilecekleri tecrit edici koşullarda tutulmaktadırlar. Avukatların şartlı tahliyelerini engellemek için disiplin tedbirleri uygulanmaktadır" denilen açıklamada, Türkiye'nin uluslararası alanda yasal sorumluluklarını ihlal ettiği vurgulandı.

'MESLEK BAĞIMSIZLIĞINA SAYGI GÖSTERİLMELİ'
Açıklama, şöyle devam etti: "Türkiye hükümetinin sindirme taktikleri, hukukun üstünlüğü ve Türkiye vatandaşlarının adalete erişimi üzerinde engelleyici bir etkiye sahiptir. Bu durum, ceza hukuku ve insan hakları savunuculuğu alanında çalışan avukatlar için korku ve güvensizlik ortamını beslemektedir. Türkiye hükümetinden, avukatları hedef alan tüm sindirme ve taciz eylemlerini durdurmasını ve BM Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler de dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun olarak avukatlık mesleğinin bağımsızlığına saygı göstermesini talep ediyoruz. Türkiye'deki avukatların durumunu izlemeye ve Türkiye hükümetinin uluslararası insan hakları standartlarına uymasını sağlamak için çalışmaya devam edeceğiz."