23 Eylül 2024 Pazartesi

Tuncel'den mahkemeye: Eril sistemin temsilcisisiniz

Kobanê davasında esasa ilişkin savunmasını yapan Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel, mahkemenin kendilerine erkeklik gösterisi yaptığını söyledi. Mahkemenin eril sistemin temsilcisi olduğunun altını çizen Tuncel, "Yıllarımız bu zihniyete karşı mücadeleyle geçti. Yoldaşlarımıza karşı mücadele verdik size karşı mı bu mücadeleyi yürütmeyeceğiz" dedi.

Kobanê davası, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Hapishane Kampüsünde bulunan duruşma salonunda Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel'in esasa dair savunmasıyla devam etti. Duruşmayı, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Cahit Kırkazak ve Sultan Özcan, DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM), Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) aktivistleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri ve kentte bulunan kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi izledi. Duruşma salonunda, tutsak siyasetçilerin gelmesiyle "Jin, jiyan, azadî" sloganı yükseldi.

Duruşmayı izleyen kadınları selamlayarak savunmasına başlayan Tuncel, yazar Amin Maalouf'un "Bütün inançlara saygım var ve herkesin gözünde suçum budur. Suçum onları barıştırmayı istemek. Bedelini ödeyeceğim" sözleriyle devam etti.

'CİDDİYE ALINMADIK'
Barış mücadelesi yürüttükleri için yargılandıklarını söyleyen Tuncel, nefret etrafında birleşenlerin demokratik cumhuriyetin önünde engel olmaya çalıştıklarını dile getirdi. Tuncel, "Türkiye halkları için eşit bir cumhuriyet kurulacağına inatla inanıyoruz. Bu yüzden de burada yargılanıyoruz. 2015 yılında 'İnsan haklarını yok sayarsanız Türkiye krize girer. Kürdistan'ın birçok bölgesinin ağır silahlarla kuşatıldığı, her evden bir cenazenin çıktığı bir süreçten geçiyoruz' dedik ama ciddiye alınmadık" ifadelerini kullandı.

DEVLETE KATLİAMLARLA YÜZLEŞME ÇAĞRISI
Kürtlere karşı cezasızlık politikasının uygulandığının altını çizen Tuncel, "Kürtler öldürülebilir, çocukları öldürülebilir. Tahir Elçi cinayeti açığa çıkarılmıyor, Deniz Poyraz cinayeti aydınlatılmıyor. Bütün davalar artık zaman aşımına uğruyor. Roboskî hala adalet arıyor. Kürtlerin cenazeleri bir kutuda gönderiliyor. Maraş katliamı, 12 Eylül darbesinin zeminini hazırlayan bir katliam ama devlet müdahale etmiyor. '78 ise Alevilere dönük kitlesel bir soykırımdır. Ama hala sorgulanıp yüzleşilmedi. Maraş'takilerin çoğu şu an yurt dışında ve hala acılarını yaşıyorlar. Bunlarla yüzleşilmeden yeni bir başlangıç yapamayız. Çünkü bu katliamların hepsinin arkasında devlet var. Bir tweet attı diye, barış istedi diye insanları yıllarca tuttunuz ama ülkedeki çeteler elini kolunu sallayarak geziyor. Çünkü Türkiye 2015 yılında 'çözüm süreci'nden vazgeçerek parlamentoyu, Anayasa'yı askıya aldı ve mafya düzenine girildi. Devlet bu hale geldi. Kimdi 6-8 Ekim'deki paramiliter güçler? Devlet neden etkin bir soruşturma yapmadı? Öldürülen insanların sorumluluğunu bize yükleyemezsiniz. Onların birçoğu bizim arkadaşlarımızdı. Kim demokratik gösterileri, yürüyüşleri provoke ederek insanların yaşam hakkını elinden aldı? MİT ve Adalet Bakanlığı davamızdaki müştekidir. Devlet orada Kürtler burada. Bu kabul edilemez. Mahkemeniz de bu kumpasa ortak" dedi.

'SUÇ OLMADIĞINI BİZDEN DAHA İYİ BİLİYORSUNUZ'
Aralıksız süren duruşma periyotlarının insanlık dışı olduğunu vurgulayan Tuncel, "Bu mahkeme bize köleliği dayatıyor. Duruşma periyodları insanlık dışı. Her gün hastayız. İki arkadaşımızın kolu kırıldı. Türkiye'de böyle bir yargılama usulü yok, her gün duruşma olur mu? Buradaki arkadaşlarımızın suçlu olmadığını siz bizden daha iyi biliyorsunuz" dedi.

'İŞGAL ETTİKLERİ TOPRAKLARI KADIN OLARAK GÖRÜYORLAR'
AKP-MHP iktidarının siyonist İsrail saldırılarına karşı Filistin halkının yanındaymış gibi davrandığını belirten Tuncel, "Sen önce kendi evine bakacaksın. Senin Efrin'de ne işin var" diye sordu. Bütün ulus devletlerde erkek anlayışının hakim olduğunu söyleyen Tuncel, "İşgal ettikleri toprakları kadın olarak görüyorlar. Savaş kadınları öldürüyor" diye belirtti.

'SAVCI ALTUN DELİLLERİ GİZLEMEK İSTEMİŞ'
Devletin Kürtleri yok sayarak asimilasyon politikalarını yürüttüğünü dile getiren Tuncel, şöyle devam etti: "Asimilasyon insanlık suçudur. Kürtler vardır, Kürt halkı vardır o yüzden de hakları vardır. Bu devlet bizi yok sayıyor. Bu davanın bir 'kumpas davası' olduğunu bütün arkadaşlarımız anlattı. Bu dava başlamamış bir dava. Çünkü CMK ne diyor; dava başlarken kimlik tespiti yapılır ama bu davada kimlik tespiti yapılmadı. İddianame hukuksuzca okundu, yüzümüze dahi okunmadı. Reddi hakim talebinde bulunduk. Ancak bir çete üyesi gitti, onunla aynı kararlara imza atan diğer üyeler duruyor. Reddettiğim bir heyete karşı konuşmamayı çok düşündüm ama halkımıza borç bildim. Bir itirafçı 'duydum' diyor siz onun duydum beyanını kuvvetli suç unsuru sayıyorsunuz. Mahkemenizin güvenirliği benim açımdan sorundur. Adil ve bağımsız bir yargılama yapılmıyor. Siz de bu kumpasın içindesiniz. Savcı Ahmet Altun delilleri gizlemek istemiş. Bu kadar ayyuka çıktı."

'TANIK ULAŞ'IN YALAN SÖYLEDİĞİ ORTADA AMA KANITLAMAK İSTEMİYORSUNUZ'
Tuncel, savunmasına şu ifadelerle devam etti "Siz, bize erkeklik gösterisi yapıyorsunuz. Burada erkek devlet şiddetini bizzat yaşatıyorsunuz. Siz bıyıklı, göbekli beyefendi, biz şirret kadın oluyoruz. Erkekler kravat giyiyor diye herkes kadını sorguluyor. Eril sistemin temsilcilerisiniz. Yıllarımız bu zihniyete karşı mücadeleyle geçti. Yoldaşlarımıza karşı mücadele verdik size karşı mı bu mücadeleyi yürütmeyeceğiz. Mikrofon sizin elinizde diye bir anda kapatıyorsunuz. Bu bir şiddettir, illa dövmenize gerek yok. CMK'ye göre, sorgu bittikten sonra müşteki ve tanıklar dinlenir. Onu bile yapmadınız. Savunmalar devam ederken tanıkları dinlediniz. Bir de bizi onlara teşhis ettiniz. Gizli tanıkları gizli dinlediniz. Biri gizliymiş açık olmuş. Buna da 'adalet' diyorsunuz. Sorgu bitmeden, 'Yargılamayı uzatmak istiyorsunuz' deyip savunma hakkımı kısıtlıyorsunuz. Zaten 7 yıldır cezaevindeyim niye uzatmak isteyeyim. Gizli tanık Ulaş'ın polisin araştırma tutanağında ifadesi yok ama siz gizli dinlediniz. Anlattıkları dedikodu. Hani dedikoduyu kadınlar yapardı sadece. Yalan söylediği ortada ama siz kanıtlamak istemiyorsunuz. Ulaş'ı dinledikten sonra 'Öncekini içerir ifadeleri' şeklinde karar veriyorsunuz. Yok öyle bir şey.

'TOPLUMLA BAĞIMIZI KOPARMAYI AMAÇLAYAN BİR DEVLET ŞİDDETİ'
"Devlet bu süreçte bizim yas hakkımızı dahi elimizden aldı. Figen başkan, Gültan başkan, Bülent arkadaşımız, Zeynep Ölbeci arkadaşımız, Aynur Aşan arkadaşımız, Ayla Akat Ata arkadaşımız, Dilek Yağlı arkadaşımız, Ali Ürküt arkadaşımız yakınlarını kaybetti. Ben de dedemi kaybettim. Hiç birimiz cenazelerine gidemedik. Gittiğimizde de yol işkenceye dönüştü. Aysel Tuğluk'un annesinin cenazesini gömdürmediniz. Toprağın altından çıkarıp Dersim'e gönderdiniz. Taybet Ana'yı sokak ortasında bıraktınız. Bu halkın çocuklarını kurda kuşa yem ettiniz. Kürt halkının çocuklarının cenazeleri kutularda ailelerine veriliyor. Kimin yası tutulabilir, kimin tutulamaz? Bütün mesele bu. Ritüeller topluma aittir, insanı iyileştirir ve toplumla bağını kurar. Siz ne sevincimizi ne de acılarımızı yaşamamıza izin vermediniz. Aysel Tuğluk'u eşikte bıraktınız. O yüzden bu kadar yıkıcı bir hasar bıraktı. Bu bizi toplumla bağımızı koparmayı amaçlayan bir devlet şiddetidir.

'ARTIK ÖLÜMLERE DUR DEMEK GEREKİYOR'
"Türkiye'de Kürt sorunu çözülecekse bu sayın Öcalan ile çözülecektir. Öcalan'ın, demokratik çözüm çabaları bütün Türkiye açısından çok kıymetli. Sayın Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşması, Türkiye'deki toplumsal barış için çok önemli. Bir arada yaşamanın en iyi yolu Öcalan ile müzakerelerin yeniden başlatılmasıdır. Sayın Öcalan'ı ağır tecrit ve izolasyon altında tutuyorsunuz. 5275 sayılı kanundan kaynaklı hiçbir hakkını kullanamıyor. 2009 yılında açlık grevlerinde 6 insan yaşamını yitirdi. Şu anda cezaevindeki insanlar açlık grevinde. Artık ölümlere dur demek gerekiyor."

'HDP'NİN YENİ SİYASET ANLAYIŞI HEDEF ALINDI'
Aranın ardından savunmasına devam eden Tuncel, savcının mütalaasında Kürt siyasi partileri illegalize ettiğini belirtti.

HDP'nin kuruluşuyla Türkiye'nin ihtiyaçlarına cevap verdiklerini vurgulayan Tuncel, "Biz Türkiye'deki bütün siyasi partilere, kadın derneklerine, ekoloji hareketlerine gittik. 'Türkiye'nin yeni bir şeye ihtiyacı var, yeni bir anlayışa ihtiyacı var' dedik" ifadelerini kullandı. HDP'nin kurulması için çok büyük bir çaba harcadıklarını anlatan Tuncel, talimatla kurulmadıklarının altını çizdi.

"Toplumda yeni bir siyasete ihtiyaç var. Bugün de öyle. Mevcut partiler toplumun taleplerine cevap vermiyor" diyen Tuncel, HDP'nin herkese alan açtığını ve umut olduğunu vurguladı. Kapatma ve kumpas davalarının asıl nedeninin HDP'nin toplumda yarattığı yeni siyaset anlayışı ve Kürt sorununda çözümsüzlüğün ısrarı olduğunu kaydeden Tuncel, şöyle devam etti: "Talimat ile tweet meselesi kocaman bir yalandan ibaret. Toplumu manipüle ediyorlar. İnsanlara mikrofon uzatsanız herkes Erdoğan'ın dilinden bu davayı anlatır. Bizim ise imkanlarımız kısıtlı. Ancak iyi ki de HDP'yi kurmuşuz, iyi ki bu yola girmişiz. Bunun için bizi cezalandırmaya çalışıyorsanız o sizin sorununuz. Bu tehditler bizi mücadeleden vazgeçirmez. Demokrasi mücadelesini devam ettirebilmek için onlarca Kürt siyasetçi katledildi. Biz bu süreçlere kolay gelmedik. Devletin Kürt'e kini bitmiyor. Bu yargılamadaki mesele de bu. Bu yargılama halkların birlikte yaşama umudunu ortadan kaldırma yargılamasıdır. HDP'yi kapatmaktaki amaç budur."

'ZULME KARŞI DİRENMEK BİZE MİRASTIR'
Kadınlar olarak eşitlikçi bir düzenin tüm toplumda devrimsel bir değişime yol açacağını kaydeden Tuncel, kadınların emeği ve bedenini sömüren bu sisteme karşı mücadele ettiklerinin altını çizdi. Bu mücadelenin yüz yıllardır sürdüğünü belirten Tuncel, "Kadınların yürüttüğü özgürlük mücadelesi erkek egemen sistemler tarafından hedef alınmıştır. Kadınlar bu süreçte bedeller ödese de önemli kazanımları da olmuştur. Kürt kadın hareketinin yargılanmasındaki esas amaç değişim umudunu taşımasıdır. Kadın siyasetçilere ve aktivistlere dönük baskı politikaları yeni değil ama kız kardeşlerimiz gibi zulme karşı direnmek bize mirastır" dedi.

'KADINLAR YÜZLERCE YILDIR MÜCADELE EDİYOR'
Erkek egemen sistemin kadını cinsel bir köle olarak gördüğünü vurgulayan Tuncel, "Kadın cinselliği ayıplanırken erkeklik bunun üzerinden kurulur. Aile içinde kurulan düzende kadın emeğinin değeri erkeklerden aşağı tutulmuştur. Kadınlar yüzlerce yıldır bu baskılara karşı mücadele yürütmektedirler. Kadınların sorunları henüz çözülmüş değildir. Erdoğan bir gecede kadınların kazanımlarını iptal etti. O yüzden sürekli mücadele gereklidir" ifadelerini kullandı. Kadının en eski sömürge olduğunu dile getiren Tuncel, "Özgürlüklerin mümkün olabilmesi, erkek aklın yıktığı ahlaki-politik toplumun yeniden inşasıyla mümkündür" dedi. 

Kürt kadın hareketi olarak kadın özgürlük mücadelesini bin yıllarca süren deneyimlerden geliştirdiklerini belirten Tuncel, "Kadın gerçekliğine dair araştırma yöntemleri geliştirmek ve bir iktidar ideolojisi olan cinsiyetçiliğe karşı olarak kadının varlığını güven içerisinde devam ettirebilmesinin yöntemlerini Jineoloji'de geliştiriyoruz. Jineoloji bir hakikatin peşine düşmüştür" ifadelerini kullandı.

'KAPİTALİZMİN ERKEK EGEMEN SİSTEMİNİ SORGULUYORUZ'
Kadının erkek tarafından tanımlanmaktan kurtulmasının kadınların kurtuluşu için zorunluluk olduğunu vurgulayan Tuncel, kapitalizmin hakim sistem haline gelmesiyle kadınların yine dışlandığını dile getirdi. "Kapitalizmin erkek egemen sistemini sorguluyor, yarattığı krizlere karşı toplumsal çözüm bulma arayışındayız. Bugün yargılanmamızın temel nedenlerinden bir tanesi de bu" diyen Tuncel, kadının ev içinde ürettiği değerlerin değersiz kılındığını belirtti.

"Kadınlar tamamen yaşamın dışına itildi. Kadınlar güçsüz bırakıldıkları ya da sömürüldükleri başkaca alanlara sıkıştırdı. İş piyasasında rekabete girmesi sınırlandırıldığından kadınlar cinsellik piyasasına itildi. Dişi yaratıkların çaresizliği, mantıksızlığı ileri sürülmeye başlandı. Kadının köleleştirilmesine karşı kadınlar yeni yol ve yöntem arayışlarına girmeye devam etti" diyen Tuncel, liberal anlayışın sorunu fırsat eşitliğine indirgediğini ancak kadın sorununun ideolojik olduğunu belirtti.

'CADI AVLARI DEVAM EDİYOR'
Ortaçağ'daki cadı avlarını hatırlatan Tuncel, "Bu süreçte öldürülen kadınların sayısı milyonlarla ifade edilmiştir. Cadılara yapılan zulüm karanlık ya da akıl dışı değil, yükselen yeni çağın erkek aklıdır. Kapitalizme girişte kadınlar toplumu düzeni inşa eden yapıdan kopartılıyorlar, o yüzden kitlesel imhaya maruz kalıyorlar" dedi.

Güncel olarak cadı yargılanmalarına benzer bir durumun Türkiye'de yaşandığına işaret eden Tuncel, "Savcı Ahmet Altun, iktidarın taleplerine göre Kürt kadın siyasetçileri ve siyaseti üzerinden bir kumpas kurmuştur. Önceki mahkeme heyeti başkanının da çete üyesi olmasının ortaya çıkmasıyla bu davanın bir kumpas olduğu netleşmiştir. İktidarın 'cezalandırılmaları gerekiyor' ifadeleri mahkemeniz tarafından karşılıksız bırakılmayacaktır" dedi.

Duruşma yarın saat 10.00'da Tuncel'in savunmasıyla devam edecek.