30 Eylül 2024 Pazartesi

Tuncay Yıldırım yazdı | Deniz'in parkasını giyip Kobanê'ye gitmek

Devletin ve sistemin en korktuğu şey ezilen ulus ve ezen ulusun devrimcilerinin bir araya gelmesi, halklar arasında bir köprü oluşmasıdır. Okan bu köprüyü güçlendiren yaşça en küçük öncülerdendi. Ama yaşının küçük olması, bir liseli olması o köprüyü daha da sağlamlaştırdı. Daha büyük bir kesimin o köprüye doğru koşmasını sağladı. Bir liseli olarak Deniz Gezmiş nasıl devrim kavgasına ve şehitleri kervanına katıldı ise, o da bir devrime dokunmak için çıktığı yolda, yıkılmış kentin çocuklarının düşleri elindeyken katıldı bu kervana. 

Kapitalist sistemin en çok yoğunlaştığı kesimdir liseliler. "Ağaç yaşken eğilir" aklıyla öğrencilere bencilliği, bireyciliği, yabancılaşmayı dayatır, sistemin bütün kirli düşüncelerini en küçük hücresine kadar işlemeye çalışırlar. Bütün eğitim öğretim kurumları bunun için vardır. Düzen öğrencileri başka bir şeyin mümkün olmadığına inandırmaya çalışır. Normal olanın bu kirli düzen olduğunu düşünmelerini ister. Ama bazen düzenin kirinden uzak duran asiler çıkar karşılarına. Kobanê'deki çocuklara oyuncak götüren, katliama uğramış bir halkın yaralarını sarmaya giden Okan Pirinç de o "asilerden" biriydi.

Bir liseli olarak bütün kirlilikten uzak kalıp en temiz duygularla çıkmıştı Kobanê'ye doğru yola. Oradaki her çocuğa dokunup, hepsine daha güzel bir dünyayı birlikte yaratabileceklerini gösterebilmek ve yaratmak için gidiyordu Kobanê'ye. Kendisinin düşlerini orada ailesini, evini, düşlerini kaybetmiş çocukların düşleri yapmak, onların düşlerini gerçekleştirmek için atıyordu o adımı. Kendisi için istediği her şeyi oradaki çocuklar için de istiyordu. Yıkılmış bir kenti inşa etmek istiyordu. Orada kurmak istedikleri ormanlığın tohumunu atmıştı Kobanê'ye gitme kararı aldığında.

Kobanê'ye gitme kararını aldığında 3. yılındaydı Rojava devrimi. Rojava devriminin Kobanê halkına nasıl dokunduğunu, onlara nasıl bir umut olduğunu görüyordu. Okan Rojava devrimi umuduna dokunmak istiyordu. Şehitler ve gaziler vererek bir şehri barbar IŞİD çetelerine karşı savunan komünistleri gördüğünde, onlarında Kobanê'ye giderken parkasını giydiği birer Deniz Gezmiş olduğunu düşünmüştü. Deniz Gezmiş nasıl güzel duygularla gittiyse Filistin'e Rojava'daki bütün savaşçılar da aynı güzel devrimci duygularla savaşıyordu Kobanê'de. Okan oradaki herkesi birer Deniz Gezmiş olarak görüyordu. Okan Pirinç'de diğer bütün liseliler gibi hayrandı Deniz Gezmiş'e. Özgürlük için, halkların kardeşliği için attığı sloganlar yankılanıyordu kulaklarında Okan'ın.

Deniz Gezmiş yaşıyor olsaydı Kobanê'de savaşan komünistler gibi devrim için savaşırdı diye düşünüyordu. Yola çıkarken Deniz'in parkasını o yüzden geçirmek istedi sırtına. Deniz'in attığı Türk ve Kürt halklarının mücadele yoldaşlığı sloganlarını buluşturdu Kürdistan halkıyla. Okan bizlere "Beraber savunduk beraber inşa edeceğiz" kampanyasının karşılığını gösteriyordu. Devrimci olanı seçmeyi, harekete geçmeyi gösteriyordu. Ezen, sömüren bir ülkenin devrimci şehidiyle, ezilen, sömürülen bir ülkenin devrimini yan yana getiriyordu.

Devletin ve sistemin en korktuğu şey ezilen ulus ve ezen ulusun devrimcilerinin bir araya gelmesi, halklar arasında bir köprü oluşmasıdır. Okan bu köprüyü güçlendiren yaşça en küçük öncülerindendi. Ama yaşının küçük olması, bir liseli olması o köprüyü daha da sağlamlaştırdı. Daha büyük bir kesimin o köprüye doğru koşmasını sağladı. Bir liseli olarak Deniz Gezmiş nasıl devrim kavgasına ve şehitleri kervanına katıldı ise, o da bir devrime dokunmak için çıktığı yolda, yıkılmış kentin çocuklarının düşleri elindeyken katıldı bu kervana.

Ama nasıl o Berkin Elvan için adalet istediyse şimdi de liseliler O'nun için ve 33'ler için adalet istiyor. O nasıl Berkin Elvan ve Erdal Eren için slogan attıysa, şimdide "Berkin'den Okan'a liseliler sokakta" sloganları düşmüyor liselilerin ağzından.

Üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen ne oraya bayrak bayrak taşınan düşleri unuttuk ne de o düşleri yarım bırakmak için 33 arkadaşımızı katleden ve katillerle işbirliği yapanları. 7 yılın sonunda mahkemelerdeki adalet mücadelemiz bütün çıkan engellere karşı asla durmadı ve durmayacak. Mahkemelerde katilleri değil Suruç yaralılarını, Suruç ailelerini ve 33 düş yolcusunun yoldaşlarını yargılamaya çalışanlar, bize alenen katillerle kimlerin işbirliği yaptığını göstermektedir. Ama biz adaletimizi düzenin kirli mahkemesinden değil, 33'lerin gerçekleştiremedikleri hayalleriyle getireceğiz. Büyüterek devrimci kavgayı 33'lerin düşlerini gerçek kılacağız.