24 Eylül 2024 Salı

Tümüklü: Ezilenlerin birleşmek dışında şansı yok

1 Mayıs'a günler kaldı. İşçi ve emekçiler, adalet, özgürlük ve faşizme karşı birleşik mücadelenin büyütülmesi talebiyle alanlara çıkmaya hazırlanıyor. ESP Genel Başkanvekili Şahin Tümüklü, egemenlerin karşısında birleşik ve güçlü bir duruşun önemine dikkat çekti, ?Ezilenlerin de birleşmek dışında bir şansı yok? dedi. Tümüklü, gasp edilen hakların geri alınması, özgürlük ve adalet mücadelesinin büyütülmesi için herkesi alanlara çağırdı.
1 Mayıs Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü'ne günler kaldı. Ülke gündemi yoğun. Özellikle son üç yıldır  baskı, zor ve tutuklama saldırılarına maruz kalan işçi ve emekçiler, bedel ödeyerek kazandıkları hakların gasp edilmesiyle karşı karşıya. Bu yıl ekonomik kriz başta olmak üzere işçi ve emekçiler adalet ve özgürlük talepleriyle alanlara çıkacak.
 
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanvekili Şahin Tümüklü, 31 Mart seçim sonuçlarına, işçi ve emekçilerin taleplerine ve birleşik mücadelenin önemine dikkat çekti, bu anlamda 1 Mayıs'ın önemli olduğunu vurguladı.
 
Tümüklü, ETHA'nın sorularını şöyle yanıtladı:
 
Bu yıl emekçiler hangi koşullarda 1 Mayıs'ı karşılıyor?
 
Kriz, toplumsal yaşam açısından ciddi bir yoksullaşma ve eşitsizliğin daha fazla büyüdüğü bir duruma yol açıyor. Toplumun en geniş kesiminde hem ekonomik krize hem de bu krizi yaratanlara karşı ciddi bir tepki var. Bu tepkiyi bastırmak için özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AKP/Saray diktatörlüğü, hem direniş ve mücadele odakları dediğimiz kesimleri OHAL/KHK ile tasfiye etmeye çalıştı hem de mücadeleyi dağıtmaya yönelik hamleler yaptı. Eylemleri yasakladı, örgütlenme hakkının önüne geçti ve onları bir şekilde gayrimeşru göstermeye çalıştı. Bunu bir süreç olarak örgütledi. Aynı zamanda ilerici kesimleri 'hukuk' eliyle hapishanelere doldurmaya, gözaltı ve baskılarla geri çekilmeye ve biat etmeye zorladı. Bu süreç, aynı zamanda faşizme karşı mücadele edecek kesimlerin öfkesini bilediği bir süreçti.
 
'1 MAYIS ÇELİŞKİLERİN KESİŞME VE SIÇRAMA NOKTASI'
 
Diğer yandan en temel insan hakları ekseninde mücadele yürüten, başta İmralı tecridi olmak üzere ülkede uygulanan bütün tecritlere karşı açlık grevinde olan başta Leyla Güven olmak üzere binlerce tutsak, faşizme karşı başka bir cepheden özgürlük ve eşitlik talebiyle direniş örgütledi. Egemenler açısından ise seçim ve seçimlerin ortaya çıkardığı çoklu bir denklem oluştu. Doğal olarak 1 Mayıs'ı, bu çelişkilerin kesişme ve sıçrama noktası olarak görmek gerekiyor.
 
Bu dönemin en önemli gündemi olan seçim sonuçları şunu gösterdi; halkımız ekonomik krize, yoksullaşmaya, açlığa, işsizliğe ve aynı zamanda ülkedeki faşizme ve tecride karşı ciddi bir tepki biriktirdi. Biz bu anlamıyla 1 Mayıs'ın kitlesel ve geniş bir emekçi/ezilen kesimi birleştireceğini; herkesin de kendi talebiyle o alanı dolduracağını düşünüyoruz.
 
'İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN TEMEL GÜNDEMİ KRİZ'
 
Peki, böylesi bir dönem bakımından işçi ve emekçilerin en yakıcı talepleri neler?
 
Herkesin kendi durduğu cepheden yakıcılığı değişen ama bir şekilde birbirini de etkileyen gündemleri var. Bu gündemleri iki başlıkta ele almak mümkün. Toplumun yoksullaşması ve yoksunlaşması. Bu, aslında açlıkla, işsizlikle kendini gösteren bir süreç. Doğal olarak da en geniş kesimin; yani Türk, Kürt, Alevi, Sünni, laik, demokrat; her kesim açısından kriz, temel gündemlerden biri.
 
Bir diğeri özgürlük talebi. Bu ülkedeki en küçük hak arama mücadelesinin zorla, zorbalıkla, şiddetle bastırıldığı bir süreci yaşıyoruz. Gençler, kadınlar, işçi ve emekçiler haklarının gasp edilmesine, yaşamlarına müdahale edilmesine sokaklarda itiraz ediyordu, sandıkta da itiraz etti. Özgürlük talebinin bir ayağını da Leyla Güven ve binlerce tutsağın sürdürdüğü açlık grevi direnişi oluşturuyor.
 
Faşizme karşı özgürlük ve ekonomik krize karşı insanca yaşam talebi 1 Mayıs alanlarından yükseltilecek. Biz de bu iki eksen temelinde; özgürlük ve insanca yaşam talepleriyle 1 Mayıs'a gideceğiz.
 
Taksim, 1 Mayıs bakımından önemli bir meydan. Dolayısıyla buna dair tartışmalar yine gündemde...
 
Evet, bugün işçi sınıfının geniş bir bölüğünde Taksim'de olma isteği ve eğilimi var.
 
Mücadelenin dinamikleri ve toplumun geniş kesiminin seçimlerde taleplerini somutlaması gözetildiğinde Taksim'in güçlü bir irade ve eğilim olarak ortaya çıkması beklenir, öyle olmasını da istiyoruz. Ancak çalışmalar sırasında gözlemlediğimiz ve seçim sonuçlarının da ortaya çıkardığı şey şu ki; herkesin bu faşist abluka ve OHAL sistemine, hem siyasal, ekonomik ve özgürlüklerin gasp edilmesine karşı birleşik ve kitlesel bir şekilde alanlarda olma isteği daha belirgin biçimde öne çıkıyor. 
 
Gerek partiniz bakımından gerekse de birleşik mücadele bakımından nasıl bir 1 Mayıs çalışması yürütülüyor, hedeflenen ne?
 
1 Mayıs'la ilgili iki cephede çalışma var. Birleşik cephede, merkezi 1 Mayıs Koordinasyonu var. Birçok kentte ortak önlüklerle ortak bildiriler dağıtılıyor, kentlerin çeşitli noktalarında ortak çalışmalar yürütülüyor. Birçok metro, metrobüs istasyonlarında çalışmalar sürüyor. Diğer kentlerde de bunun yansımaları var. Çeşitli sendikalar, partiler ve siyasal kuvvetlerle birlikte 1 Mayıs çalışması birleşik bir şekilde devam ediyor. 
 
Diğer taraftan da tüm güçler bağımsız çalışma yürütüyor. Partimiz de “Faşizme, tecride ve krize karşı 1 Mayıs'a” ve “Faşizme karşı özgürlük” şiarlarıyla 1 Mayıs'a gidiyor. Özellikle emekçi semtlerinde çalışmalar yapıyoruz. Kent merkezleri de çalışma alanlarımız arasında elbette. Çalışmalar sırasında gördüğümüz, çok değişik kesimlerden bu 1 Mayıs'a çok güçlü bir katılımın olacağı. Ciddi bir ilgi var. İnsanlar miting alanlarını da tartışıyor, taleplerini de. Ama herkesin ortak talebi var; en geniş kesimleri bir araya getirmek, talepleri ortaklaştırmak, krizin yarattığı faturayı patronların ve onun devletinin ödemesi, aynı zamanda faşist baskı ve zor karşısında da özgürlüklerin ve hakların yeniden kazanılması. Biz de işçi duraklarından emekçi semtlerine, kent meydanlarından işyerlerine kadar bu iradenin güçlenmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
 
'EZİLENLERİN BİRLEŞMEK DIŞINDA BİR ŞANSI YOK'
 
Son olarak, işçi ve emekçilere çağrınız?
 
Aslında sözün bittiği noktadayız. Bazı süreçler vardır, sözün bir hareketi, pratiği varsa bir anlamı vardır. Tam da böyle bir süreçteyiz. Bu sürecin ruhuna uygun bir parola var. Birincisi; birleşik mücadeleyi örgütlemek. Bu süreçte AKP-MHP etrafında faşistlerin birleştiğini gördük. Bunun karşısında emekçilerin, ezilenlerin de birleşmek dışında bir şansının olmadığını gerçeğini görmek gerekiyor. 
 
Umut var, tarih boyunca da vardı. Bundan sonra da olacak. Bugün asıl olan cesaret meselesi. Bugün umut ve cesareti birleştirmeye ihtiyacımız var. Birleşik mücadeleye nasıl güç katmaya çalışıyorsak, aynı zamanda en geniş emekçi ve ezilenleri de bu cüret mevzisinde buluşturmaya ve 1 Mayıs alanına taşımaya çalışıyoruz. Hem mücadelemizi büyütmeye hem de özgürlüklerimiz yeniden kazanmaya ihtiyacımız var. Bu anlamıyla gençleri, kadınları, emekçileri, emekçi memurları, kent yoksullarını, işsizleri, herkesi birleşik, kitlesel ve özgürlükleri kazanmaya odaklanmış şekilde 1 Mayıs'ta alanlarda olmaya çağırıyoruz. Çünkü ne kadar çoksak, ne kadar çoğalabilirsek o kadar güçlü sesimizi duyurabiliriz, birleşik mücadeleyi o kadar hızlı örgütleyebiliriz, haklarımızı kazanırız.