23 Eylül 2024 Pazartesi

Suruç Katliamı davasının 26. duruşması 5 Aralık'ta

Suruç Katliamı davası sürüyor. 8 yıldır değişen tüm mahkeme heyetleri taraflarını IŞİD'lilerden yana alarak katliamın aydınlatılması için çabalamadı. Delillere rağmen IŞİD'lileri sanık olarak değil tanık olarak dinleyen mahkeme heyetleri, avukatların soru sormasını da engellemeye çalıştı. 5 Aralık'ta davanın yeni duruşması görülecek, Suruç Aileleri İnisiyatifi duruşmaya çağırdı.

Suruç Katliamı davası, Ankara katliamından tutuklu tek sanık Yakup Şahin'e tüm sorumluluk yüklenerek ceza verilmesi sonrası dosyanın tefrik edilmesiyle devam ediyor. Firari sanıklar Deniz Büyükçelebi ve İlhami Bali yönünden süren dava Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde 5 Aralık'ta devam edecek.

4 Temmuz 2023'te görülen duruşmada IŞİD'li Kasım Güler, Ömer Yetek ve Azzo Süleyman El Aggal tanık olarak dinlenmişti. İki Türk askerinin yakılarak katledildiği görüntüleri medyaya servis eden ve 2018 yılında yakalanan IŞİD'in "medya bakanlığı" çalışanı Ömer Yetek'in ifadeleri Ankara ve Suruç Katliamı dosyalarına girmiş, Yetek Suruç, Ankara, Antep katliamın emrini Ebu Zeynep Halebi'nin verdiğini söylemiş, ayrıca IŞİD'in katliam planlarına ilişkin bilgiler de vermişti. Azzo Süleyman El Aggal Suruç, Sultanahmet katliamları başta birçok canlı bomba saldırısının planlayıcısı olan ve katliamlara patlayıcı temin ettiğini itiraf etmiş, Kasım Güler'in ise Suruç'ta katliamı gerçekleştiren canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz ile bağlantılı IŞİD'in sorumlularından olduğu ortaya çıkmıştı.

IŞİD ÜYELERİNİN SANIK OLARAK DİNLENMESİ TALEBİ REDDEDİLDİ
Buna rağmen avukatların IŞİD'lilerin sanık olarak dinlenmesi talebi temmuz ayındaki duruşmada da kabul edilmeyerek IŞİD'liler tanık olarak dinlendi.

İlhami Bali'yle 2010'da hapishanede tanıştığını söyleyen Kasım Güler, o zaman Bali'nin IŞİD'le bir bağı olmadığını, Deniz Büyükçelebi ve katliam hakkında ise bilgisi olmadığını iddia etti. 2014'te IŞİD'e "aradığı İslami şeriat" olduğu gerekçesiyle katıldığını söyleyen Güler, 2015 yılında "Türkiye'ye giriş çıkışların rahat olduğunu, bazen jandarmanın yanından rahatça geçerek sınırdan geçtiklerini" belirtti. Azzo Süleyman El Aggal, olayla herhangi bir ilgisi olmadığını, İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi'yi tanımadığını iddia etti.

İlk duruşmadan itibaren davaya bakan tüm heyetler katliamı aydınlatma gayesinde bulunmadı. Bunun somut örneği ise son duruşmada mahkeme heyetinin detaylı sorular soran avukatlara müdahalesi oldu. Mahkemenin desteğinden güç alan tanıklar çelişkili ifadelerde bulunmaya devam etti. El Aggal, Sultanahmet ve Suruç katliamlarıyla bir alakasının olmadığını, karakolda işkence gördüğü için kendisine verilen ifadeyi imzaladığını iddia etti. Yakalandığında verdiği ifadelerde Suruç, Ankara ve Antep katliamlarının emrini Ebu Zeynep Halebi'nin verdiğini itiraf eden IŞİD'li Ömer Yetek, Suruç Katliamı ile ilgili bilgisinin olmadığını ve El Aggal'ın ismini ilk kez duyduğunu öne sürdü.

IŞİD'lilerin çelişkili beyanlarının üzerine giden ve gerçekleri ortaya çıkarmak isteyen Suruç Katliamı davası avukatları sık sık mahkeme tarafından engellenmek istendi. Mahkeme başkanının "aleyhinize olan sorulara yanıt vermeyebilirsiniz" sözünden güven alan Yetek, sorulara yanıt vermeyi reddetti. Yetek yalnızca Bali'yi tanıdığını ve sınırda insan kaçakçılığı yaptığını, IŞİD'e çalıştığını söyledi. Mahkemenin engelleme girişimin yok sayan dava avukatları çarpraz sorguyu sürdürdü. İçişleri Bakanlığının Sultanahmet ve Suruç Katliamının bombacısını temin eden kişi olarak açıkladığı Azzo Süleyman El Aggal'ın ilk ifadesinde '99 doğumlu olduğunu ve bombayı temin eden kişinin Mahir El Aggal olduğunu, ikinci ifadesinde ise '95 doğumlu olduğunu söylediğine dikkat çeken avukatlara Aggal, etkin pişmanlıktan yararlandığını, çok fazla işkence gördüğünü, ne dendiyse kabul ettiğini öne sürdü.

Söz alan aileler ise 8 yıldır failler korunurken, katledilen Suruç şehitleri ve onlar için adalet arayanlara yönelik baskılara dikkat çekti. Faillerin yargılanmasını istedi.

Suruç Katliamı davası avukatları mahkemeden IŞİD'in sınır emiri İlhami Bali'nin Konya'da tedavi görüp görmediğine ilişkin çelişkili bilginin ortadan kaldırılması için Sağlık Bakanlığı'ndan, IŞİD'in bir diğer sınır emiri Deniz Büyükçelebi hakkında da Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan (MİT) bilgi talep edilmesini istedi.dava avukatları, dosyada ilerleme sağlanması için yeni taleplerde bulundu. Avukatların dosyanın genişletilmesi için mahkemeye verdiği talep dilekçesinde, IŞİD üyesi Şükrü Yoldaş'ın tanık olarak dinlenmesi istendi.

IŞİD ÜYESİ ŞÜKRÜ YOLDAŞ'IN TANIK OLARAK DİNLENMESİ TALEBİ
Dilekçede şunlar belirtildi: "Mahkemenize Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün bağlantılı olduğu kişilere ilişkin daha önce sunduğumuz dilekçelerimizde, H. İbrahim Yoldaş ve M. Şükrü Yoldaş arasında irtibat bulunduğundan kısaca bahsetmiştik. M. Şükrü Yoldaş, o dönem Şeyh Abdurrahman Alagöz'ün yakın çevresinde olan, aynı zamanda Adıyaman IŞİD hücresinin aktif militanlarından olup, hakkında IŞİD örgüt üyeliğinden dava açılmıştır. Ayrıca M. Şükrü Yoldaş'ın Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi 2016/232 E. sayılı dosyasında görülen 10 Ekim Ankara Katliamı dosyasında, 2015 yılında Suriye'de IŞİD kamplarında dosyamız sanıkları ve örgütün Gaziantep ve Adıyaman hücrelerindeki militanlarla çok sayıda fotoğrafı olduğu ortaya çıkmıştır. M. Şükrü Yoldaş, kendi anlatımına göre ve diğer tanıkların beyanına göre bir dönem Gaziantep'te çalışmış olup, dosyada mevcut HTS kayıtlarından, kardeşi olan ve mahkemenizce tanık olarak dinlenmesine karar verilen H. İbrahim Yoldaş ile o dönemde çok sayıda iletişimi bulunduğu, bu iletişimin kendisi Suriye'ye geçtikten sonra da devam ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Adıyaman Emniyet Müdürlüğü'nün Şeyh Abdurrahman Alagöz'le bağlantılı kişiler hakkında düzenlediği iletişim raporunda da bu hususlar belirtilmiştir. Dolayısıyla olayların gelişiminden ve dosyada mevcut delillerden M. Şükrü Yoldaş'ın Şeyh Abdurrahman Alagöz'le birlikte hareket ederek birlikte Gaziantep'e gittikleri ve muhtemelen H. İbrahim Yoldaş'la Şeyh Abdurrahman Alagöz arasında bağlantıyı da kendisinin sağladığı, sonrasında ise birlikte Suriye'ye gittikleri anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle M. Şükrü Yoldaş'ın da Şeyh Abdurrahman Alagöz ve dosyamız firari sanıklarıyla sıkı irtibatı bulunduğu ve Suruç Katliamı ve firari sanıklar hakkında önemli bilgilere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle de tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz."

IŞİD'Lİ AYŞENUR İNCİ'NİN MAHKEMEYE GETİRİLMESİ VE TANIK OLARAK DİNLENMESİ İSTENDİ
Dilekçede, bir diğer IŞİD'li Ayşenur İnci'nin de IŞİD'in sınır emiri İlhami Balı ile irtibatının tespit edildiği belirtilerek şunlar kaydedildi: "Ayşenur İnci, Suruç Katliamını gerçekleştiren Şeyh Abdurrahman Alagöz ve onunla birlikte hareket eden IŞİD'in Adıyaman hücresindeki aktif militanlarından Ersel Ocak'ın eşi olup, dosyaya gelen teşhis tutanağından da anlaşıldığı üzere o dönem Adıyaman hücresinde bulunan tüm militanlar hakkında oldukça detaylı bilgilere sahiptir. O dönem eşiyle birlikte Suriye'de çatışma bölgelerine gitmiş ve orada da çok sayıda militan ile örgütün o dönem yaptığı faaliyetleri ve eylemleri hakkında bilgi sahibi olmuştur. 2018 yılı sonlarında da kaçak yollarla Türkiye'ye dönmüştür. Türkiye'ye döndüğünde tanıdığı örgüt militanları hakkında çok detaylı ifade vermesine ve dosyamız sanıklarından İlhami Bali'yi teşhis etmesine rağmen kendisine ne Suruç Katliamı hakkında ne de firari sanıklar ve Şeyh Abdurrahman Alagöz hakkında soru sorulmamıştır. Bu nedenle gerek Adıyaman'da bulunduğu dönemde Şeyh Abdurrahman Alagöz ve diğer örgüt militanlar ile yakın ilişkisi bulunması gerekse Suriye'de bulunduğu dönemde dosyamız firari sanıklarıyla ilgili bilgi sahibi olması sebebiyle Ayşenur İnci'nin mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz."

SAĞLIK BAKANLIĞA MÜZEKKERE YAZILARAK, ÇELİŞKİNİN AÇIKLANMASI İSTENDİ
Dilekçede, aranırken Konya'daki Cihanbeyli Devlet Hastanesi'nde tedavi gördüğü ortaya çıkan IŞİD'in sınır emiri İlhami Bali'ye ilişkin de şunlar belirtildi: "Son celse ara kararı gereğince Konya Cihanbeyli Devlet Hastanesine yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda, ‘Hastane kayıtlarında İlhami Bali'ye dair bir tedavi kaydı bulunmadığı' bildirilerek, yazı ekinde Cihanbeyli Devlet Hastanesinin 2016 yılı temmuz-ağustos aylarına ait dahiliye servisi kayıtları sunulmuştur. Ancak aynı konuda daha önce yazılan müzekkereye Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğü tarafından verilen cevabi yazıda, ‘İlhami Bali'nin 25 Temmuz 2016 tarihinde Konya Cihanbeyli Devlet Hastanesi Acil Dahiliye Yoğun Bakım ünitesinde tedavi gördüğü' bildirilmişti. Dolayısıyla her ikisi de Sağlık Bakanlığına bağlı olan ve aynı bilgisayar sistemini ve veri bankasını kullanan iki kurum tarafından verilen bilgiler arasında ciddi çelişki bulunmakta olup, bu çelişkinin sebebi tarafımızdan anlaşılamamıştır. Sonuçta bu konudaki çelişkinin giderilmesi ve İlhami Bali'nin durumuyla ilgili net bilgi alınması gerekmektedir. Bu nedenle bu defa müzekkere ekine her iki kurumdan gelen cevabi yazılar da eklenmek suretiyle Sağlık Bakanlığına müzekkere yazılarak iki kurumun yazıları arasındaki çelişkinin nereden kaynaklandığının sorulmasını ve doğru bilginin gönderilmesinin sağlanmasını talep ediyoruz. Ayrıca Sağlık Bakanlığından bu konuda çelişkili bilgi verilmesinin sebebiyle ilgili de idari soruşturma yapılarak sonucundan bilgi verilmesi de istenmelidir."

MİT'TEN BİLGİ İSTENDİ
Dilekçede, MİT'ten istenecek bilgilere ilişkin de şunlar kaydedildi: "Dosyamız sanıklarının son durumuna ilişkin yazılan müzekkereye EGM İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından verilen cevabi yazıda, ‘MİT Başkanlığınca kendileri ile herhangi bir bilgi paylaşımı olmadığı, Cumhuriyet Savcılığı ya da mahkeme tarafından talep edilmesi halinde MİT tarafından elde edilen bilgilerin talepte bulunan makama doğrudan iletileceği' belirtilmiştir. Öte yandan, dosyaya gelen çeşitli evraklarda firari sanıkların Suriye'de olduklarına dair bilgiler olduğu gibi, örneğin Deniz Büyükçelebi'nin öldüğü yönünde de bilgiler ve tanık beyanları mevcuttur. Dolayısıyla bu konuda dosyaya gelen bilgiler birbiriyle çelişkili olup, özellikle sanıkların Suriye'de ve kamplarda olup olmadıkları hususunda MİT'ten bilgi istenmelidir. Bu nedenlerle sanıkların son durumunun sorulması için bu defa MİT'e müzekkere yazılmasını talep ediyoruz.