22 Eylül 2024 Pazar

Sosyalist gençler: Polis, doktorun gözü önünde ters kelepçeli halde işkence yaptı

ESP ve SGDF'ye yönelik gözaltı saldırısında 9 Mart sabahı evleri basılan, gözaltında işkenceye maruz kalan SGDF Eşbaşkanı Okan Danacı ve ÖGK Merkezi Koordinasyon üyesi Senem Pektaş, yaşadıklarını ETHA'ya anlattı. Emniyette çıplak arama işkencesi ve itirafçılık dayatmasını direnişle boşa çıkardıklarını dile getiren Pektaş, sağlık kontrolü için götürüldükleri hastanede doktor İnayet Masum'un muayene odasında, gözleri önünde polisin işkence yaptığını söyledi. Saldırıların amacının yıldırmak olduğunun altını çizen Danacı, "Travma yaratacak şekilde şiddetle korkutmaya çalışıyorlar. İşkenceye direnecek ve meşrulaştırmayacağız" dedi. Sosyalist gençler birlikte mücadeleye çağırdı.

Sosyalistlere yönelik devletin saldırıları sistematik şekilde sürüyor. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'na (SGDF) dönük 9 Mart sabahı yaşanan gözaltı saldırısında çok sayıda ev basıldı. Sosyalistlerin ikamet adresleri; ailelerinin ve yakınlarının evleri, hatta hiç ziyarete gitmedikleri evler bile basıldı. Kapılar koçbaşı ve matkapla kırıldı.

GÖRÜNTÜ ALMAK İÇİN BAŞLARI ÖNE EĞİLMEK İSTENDİ
Şüphesiz ki amaçlanan sosyalistlerin yaşadığı semtlerde huzursuzluk yaratmak, mahallede oluşacak herhangi bir dayanışma ve örgülenmenin önüne geçmek, sosyalistlerin barınma hakkını gasp etmek. Gerçekleşen gözaltı saldırısı sonrası İstanbul Valisi Ali Yerlikaya'nın sosyal medyada yayınladığı "kıskıvrak yakaladık" yalanının altını doldurmak için de sosyalistler ters kelepçe işkencesiyle gözaltına alındı. Böylece sosyalist başları eğilerek dirençlerinin kırıldığı görüntüleri yayılmak istendi, slogan atmaları engellenmeye çalışıldı. Ancak polis başarılı olamadı.

DOKTOR GÖZETİMİNDE İŞKENCE
Ev baskınlarında da aynı saldırılar sürdü. SGDF Eşbaşkanı Okan Danacı, ev baskınında özel harekat tarafından işkence gördü. Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı ve ailesi işkence gördü, Saygılı işkence sonucu bacağından yaralandı. Hukuksuzluğu sürdüren polis, savcılık ifadesi için adliyeye götürülmeden önce son sağlık kontrolü için sosyalistleri hastaneye götürdü. İşkence burada da sürdü. Sosyalistlerin gördüğü işkenceyi tespit için muayene etmesi gereken doktor İnayet Masum, meslek ilkelerini yok sayarak ters kelepçeli muayeneyi dayattı, polisleri muayene odasından çıkartmadı ve bu hukuksuzluğa tepki gösteren sosyalistlerin polisler tarafından muayene odasında işkence görmesini "mevzuat böyle" diyerek meşrulaştırmaya çalıştı.

GÖZALTINDA ÇIPLAK ARAMA VE İTİRAFÇILAŞTIRMA DAYATILDI
Gözaltında ise sosyalistlere çıplak arama dayatıldı. Çıplak aramayı reddeden sosyalistler polisin, "ben dokunmayacağım, atletini kaldır, iç çamaşırın üstünde kalsın pantalonunu sıyır" şeklindeki ikna konuşmalarını boşa düşürdü. Sık sık "mülakat" adı altında itirafçılaştırma saldırısının uygulanmak istendiği sosyalistler, bu saldırıyı teşhir ederek engelledi.

3 SOSYALİST TUTSAK EDİLDİ
4 günlük gözaltı sonrası DİSK Limter-İş Genel Başkanı Kanber Saygılı, SGDF Eşbaşkanı Okan Danacı, ÖGK Merkezi Koordinasyon üyesi Senem Pektaş, Hivda Selen, Berfin Polat; Emrah Topaloğlu adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. SGDF MYK üyesi Adnan Özcan, ESP PM üyesi Hüseyin İldan "örgüt üyeliği", DEM Parti İstanbul İl Yöneticisi Ömer Akgün ise "örgüt propagandası" iddiasıyla tutuklandı.

'DİRENDİĞİMİZİ GÖRMEYE DEVAM EDECEKLER'
Serbest bırakılan SGDF Eşbaşkanı Okan Danacı ve Özgür Genç Kadın (ÖGK) Merkezi Koordinasyon üyesi Senem Pektaş ile gözaltı saldırılarını, devletin amacını ve bu saldırıların nasıl boşa çıkarılacağını konuştuk. İki sosyalist, devletin saldırılarının direniş ile boşa çıkarılacağının altını çizerek, birlikte mücadeleye çağırdı.

PEKTAŞ: DEVRİMCİLERİ BARINDIRMAMAK İÇİN YAPIYORLAR
İlk olarak söz alan ÖGK Merkezi Koordinasyon üyesi Senem Pektaş, son bir yıldır sistematik şekilde ev baskınları yaşadıklarını anlattı. Sosyalistlerin yaşamadığı, hiç uğramadığı evlere yönelik baskınlara ilişkin Pektaş, "9 sosyalistin yakalandığı mesajını kendi medyalarına, burjuva basına verebilmek için bir düzine eve operasyon yaptılar. Esasında biliyorlar sosyalistlerin o evlerde bulunmadığını. Fakat mahallede, komşulara 'bakın burada teröristler yaşıyor' diyerek devrimcilerin mücadelesini kriminalize etmek için, devrimcileri barındırmamak için, komşuluk ilişkilerimiz olmasın diye bütün evlere baskın yapılıyor" dedi.

'DEVRİMCİLERİ TESLİM ALDIK GÖRÜNTÜSÜ YARATMAK İSTİYORLAR'
Birçok evin kapılarının kırıldığını, evlerin arama adı altında talan edildiğini, sosyalistlerin kalkanlarla, uzun namlulu silahlarla yere yatırılmaya çalışıldığını, işkence gördüğünü kaydeden Pektaş, esas amacın "devrimcileri teslim aldık" görüntüsü yaratmak olduğunu vurguladı. Pektaş, "Her ev operasyonunda sıkça denedikleri yöntem. Yere yatıramadıklarında da terörün ve işkencenin dozajını yükseltiyorlar" ifadelerini kullandı.

DANACI: SEÇİM ÇALIŞMALARINI ZAYIFLATMAK İSTİYORLAR
Pektaş'ın bıraktığı yerden söz alan SGDF Eşbaşkanı Okan Danacı da saldırı konseptinin nedenlerini şöyle açıkladı: "Yerel seçime 15-20 gün kalmış. Biz bu seçimlerde bir tarafız. Biz demokratik, halkçı bir program çerçevesinde seçimlere DEM Parti'den aday olan Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni etrafında çalışma örgütlüyoruz. Gençliğin kendisini en iyi ifade edebildiği alan olarak DEM Parti'yi ve onun adaylarını görüyoruz. Doğal olarak çalışmalara kattığımız enerji ve dinamizm kendini özellikle İstanbul'da hissettirdi. Ve bunu kesmek istediler. Toplamda sosyalistlere dönük saldırıların altında yatan siyasi sebeplerden biri bu; seçim çalışmalarını baltalamak, zayıflatmak. Bu yüzden de bu kadar saldırganlaşıyorlar."

'SGDF'NİN GENÇLERLE BULUŞMASINI ENGELLEMEYE ÇALIŞIYORLAR'
SGDF'ye yönelik son 2-3 yıldır sistematik şekilde siyasi operasyonlar yapıldığını hatırlatan Danacı, "Bunun da sebebi, SGDF'nin gençlerle buluşuyor olmasında, sosyalizm fikrinin yaygınlaşıyor olmasında, faşist AKP şeflik rejmine karşı mücadelenin halkımızda, gençlerde, kadınlarda bir karşılığı olduğunu görüyorlar. Bizim onlarla buluşmamızdan rahatsızlar. O yüzden de sürekli olarak siyasi operasyonun hedefi haline getiriyor, saldırıyorlar. Bizi gençlik kitlelerinden, gençlik örgütlerinden, dost kurumlardan yalıtmak istiyorlar. Bunun farkındayız. Ama buna boyun eğmeyeceğimizi defalarca gösterdik. Bugün burada oluşumuz da bunun ispatıdır" ifadelerini kullandı.

'MAHALLEDE SAVAŞ HAVASI YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR'
Ev baskınlarında kapıların kırılması, işkence yapılması ve bütün bunların mahallede yaşayanlara duyurulacak şekilde uygulanmasının da özel bir politika olduğunun altını çizen Danacı, şunları ekledi: "Evinize baskın yapıyorlar, tüm mahalleyi ayağa kaldırıyorlar ve 'bu evde teröristler yaşıyor' diyorlar. Gözaltına alınıyorsunuz, iki gün sonra serbest bırakılıyorsunuz. Mahallenin bir baskısı oluşsun istiyorlar üzerimizde, doğal olarak da girerken çok gürültülü geliyorlar, mahallede sanki bir savaş yaşanıyormuş hissi yaratmak istiyorlar. İşe giden bir emekçisiniz dışarıda 7-8 zırhlı araç, 5-10 tane ekip otosu görüyorsunuz, bir de kara propagandanızı yapıyorlar."

'ÖZELLİKLE GENÇLERE TRAVMATİK NİTELİKTE ŞİDDET UYGULUYORLAR'
Ev baskınlarında yapılan işkencenin tamamen yıldırma ve sindirme amaçlı olduğunun altını çizen Danacı, "Hepimizin ikameti belli, okula gidip geliyoruz, ellerinde adresimiz mevcut. Mahkeme çağırdığında ifadeye gidiyoruz, yargılanıyoruz. Deseler ki ifadeniz var, arkadaşlarımız avukatlarıyla gidip ifade veriyor. Bu operasyonları sabaha karşı yapmalarının özel bir sebebi var; toplum tarafından linç etmek, yalnızlaştırmak. İkincisi tam da uyku anı baskınla korkutmaya çalışıyorlar. Özellikle gençliğe yapılmasının nedeni travma yaratmak. Travmaya dönüşebilecek nitelikte şiddet uyguluyorlar. Zile basmak da bir yöntem, ama kapıyı kırmaya çalışıyorlar, uyarı dahi yapmadan içeri dalıyor, insanları yataktan kaldırıp işkence yapıyorlar. Sebebi tamamen yıldırmak ve sindirmek. Ama biz defalarca gösterdik, ilk kez yaşamıyoruz bu işkenceleri. Türkiye devrimci tarihine bakın, bugün bile sosyal medyada tweet attığı için insanların evi basılıyor, örgütlü olması, politik olması gerekmiyor, direkt devlet terörüyle karşı karşıya kalıyorlar" dedi.

'27 ŞUBAT'TA YAPILAN EV BASKININDA DA İŞKENCE GÖRDÜK'
SGDF Eşbaşkanı Okan Danacı'nın sosyalistlere yönelik 27 Şubat tarihli gözaltı saldırılarında da kaldığı ev basıldı, bu baskında Uğur Ok gözaltına alındı. Ancak Danacı'yı özel harekat polisleri ayrı bir odaya götürerek işkence yaptı. 9 Mart tarihli ev baskınlarında da Danacı'nın adı haykırılarak kapı kırıldı, Danacı'ya bir kez daha işkence uygulandı. Danacı, son iki operasyonda yaşadığı işkenceyi şöyle aktardı: "27 Şubat tarihinde zil çaldı resmi ekipler geldi. Başka bir dosyadan ifadesi bulunan SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara'yı gözaltına aldılar, bir baskın ya da arama yapılmadı. Yarım saat geçti, evdeydik. Birden ev kuşatıldı, basıldı. Kapılar koçbaşıyla kırılmaya çalışıldı. İçeride olduğumuzu, kapıyı açacağımızı söylememize rağmen hiçbir itirazımızı dikkate almadan kapıyı kırıp içeri girmeye çalıştılar. Suruç gazimiz Uğur Ok'un bir dava kapsamında ifade vermesi gerekiyormuş. Onu almak için geliyorlar ve beni soruyorlar; 'Okan nerede, Okan'ı getirin buraya' diye. Ve beni alıyorlar yere yatırmaya çalışıyorlar, itiraz ediyoruz. Neticede o ev bizim, arama izni varsa ararsın. Bunun dışında uygulamayı kabul etmiyoruz. İtiraz edince de özel hareket polisi yere yatırıp tekmelemeye başladı, kafama tekme darbeleri aldım. Sırtıma postallarla basıp, şiddet ve işkence uyguladılar.

'İSMİMİ HAYKIRARAK KOÇBAŞIYLA KAPIYI KIRDILAR, İŞKENCE YAPTILAR'
"Aradan bir hafta geçti, yine eve geldiler. Saat 06.00'da zile basmadan, bütün apartmanı kaldırarak, koçbaşıyla kapıyı kırmaya çalışarak, 'Okan aç kapıyı' diye ismimi zikrederek, çığlık çığlığa bağırdılar operasyon sırasında. Evdeyiz, sakin olun dememize rağmen. Kalkanlarla içeri girdiler, uzun namlulu silahlarla kar maskeli kişiler bizi yere yatırmaya çalıştı. Görüntü aldılar, ışıkları söndürdüler. Herhalde aksiyon filmlerini izleyerek motive oluyorlar. Çok basit bir dosya kapsamında ifade vermek için gözaltına alındık. Niyetleri durumu terörize etmek; apartmanı, mahalleyi ayağa kaldırarak bizi yaşadığımız konutlarda barındırmamak istiyorlar."

Danacı, ev baskınlarında ve gözaltılarda sadece kendisinin değil SGDF üyelerinin de işkenceye maruz kaldığını hatırlattı. Danacı, "Geçtiğimiz haftalarda SGDF üyesi Kalender Polat gözaltına alınmak istenmişti. 1 Mayıs Mahallesinde yoldaşlarımızın evi basıldı, Sinem Çelebi yoldaşımız duştayken içeri girip kameraya çektiler, giyinmesine izin vermediler. Mazlum yoldaşımızın kafası dipçikle darp edildi, yarıldı. Arkadaşlarımız yerlere yatırıldı, sırtları tekmelendi. Gençliğe yönelik bu saldırıların amacının farkındayız, buna son verecekler" diyerek kamuoyuna işkenceye karşı mücadele çağrısı yaptı.

'ÇIPLAK ARAMAYA İKNAYA ÇALIŞTILAR'
Ev baskınlarında işkenceyle gözaltına alınan sosyalistlere Vatan Caddesinde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğünde çıplak arama işkencesi, "mülakat" adı altında itirafçılaştırma dayatıldı. Direnişle bu saldırıyı boşa düşürdüklerini kaydeden Pektaş, "Çıplak arama işkencesini, 'sizin bedeninize dokunmuyoruz bu aramayı biz yapmıyoruz' diyerek özellikle kadın devrimcilere, 'siz kendiniz gösterin, sütyeninizi, külodunuzu, atletinizi çıkarın gösterin' denildi. Bu çıplak arama işkencesini amorf, anlamsız, kapsamı belli olmayan bir hale getirmeye çalıştılar. Böylelikle çıplak arama bir işkence olmaktan çıkarılmak isteniyor. Sinem yoldaşın maruz kaldığı biçimiyle de yaşadık biz çıplak arama işkencesini" diye konuştu.

'HER BİRİMİZİ AYRI HÜCRELERDE TUTTULAR'
9 sosyalistin gözaltına alındığını, kadın ve erkeklerin ayrı koridorlarda tutuldukları gibi, her bir sosyalist tek tek farklı hücrelere konulduğunu aktaran Pektaş, "İşkenceye ya da temel bir ihtiyaca erişememe durumunda birbiriyle haberleşecek bir mesafeden mahrum bırakarak, uzak hücrelerde tutarak, yan yana gelmeyi engellemeye çalıştılar" dedi. 

'YOLDAŞLARIMIZ AJANLAŞTIRMA DAYATMASINI BOŞA DÜŞÜRDÜ'
Gözaltına getirilir getirilmez "24 saat avukat görüş kısıtlılığı var" dendiğini ancak nezarete konulduktan kısa bir süre sonra sürekli "avukatınız geldi, ifade alınacak" denilerek 'sohbet' adı altında yasadışı görüşme yapılmak istendiğini anlatan Pektaş, "Zorla 'sohbet', 'mülakat' dediğimiz ancak esas olarak ajanlık, ihanetçilik dayatması olan görüşmeye götürülmeye çalışıldı arkadaşlarımız. Tutuklanan SGDF MYK üyemiz Adnan Özcan ve ÖGK Merkezi Koordinasyon üyemiz Hivda Selen'in durumu fark ederek, avukat görüşü olmadığına yönelik ajitasyon ve sloganlarla karşılık vermeleriyle bu dayatma suya düşürüldü" ifadelerini kullandı.

'AÇLIK GREVİNDE SU VE ŞEKER VERİLMEDİ'
Tüm hak ihlallerine ve operasyonun kapsamına tepki olarak açlık grevi direnişi yaptıklarını kaydeden Pektaş, kendilerine şeker ve su verilmediğini söyledi.

'TERS KELEPÇEYE DİRENEN YOLDAŞLARIMIZI YERE YATIRARAK DARP ETTİLER'
Ters kelepçenin prosedür olarak önlerine getirilmeye çalışıldığını belirten Pektaş, "Gelin iki dakika takalım, bir görüntü alalım sonra çıkaracağım şeklinde sanki devrimcilerle, sosyalistlerle müzakere edilebilir normal bir uygulama durumuna getirmeye çalışılıyorlar. Savcılık ifadesine götürülürken burjuva medyaya servis etmek amacıyla başlarımızın ayaklarımıza kadar eğildiği, sloganlar atmamamız için ağzımızın kapatıldığı, sıra halde ters kelepçelerle götürdükleri, 'kıskıvrak yakalandı'nın altını doldurmak için görüntüler çekmeye çalıştıkları yerde direnen yoldaşlarımızı yerlere yatırarak, kolunu vermeyenleri kırmakla tehdit ederek ters kelepçe işkencesini uyguladılar.

'DR. İNAYET MAHSUM KELEPÇELİ MUAYENEYİ DAYATTI, İŞKENCEYİ MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞTI'
"Bu işkence doktor muayene odasında da devam etti. Normalde doktor muayenesinin hasta hakları kapsamında, polis olmadan, işkencenin rahat ferah bir biçimde anlatılabilir şekilde yapılması lazım. Ters ya da düz, kelepçenin sökülmüş halde yapılması lazım. Ama bizi Bayrampaşa Devlet Hastenesinde acil girişi dahi olmayan, arka tarafta çıkma olarak yapılmış bir kulübeye götürerek; doktor masası kurgusu ile doktor muayenesine çıkardılar. 10 metrelik yürüme mesafesine ters kelepçelerle götürdüler, görüntü aldılar. Muayenede kelepçeyi çıkarmadılar. Burada doktora uygulamayı kabul etmemesini söylediğimizde, doktor bize 'bu mevzuatta var' diyerek kelepçeyi çıkarttırmadı. İnayet Mahsum idi doktorun ismi. Sonra itirazlarım üzerine kelepçe kısa süreli çıkarıldı. Ama doktor muayene de yapmadı işkenceyi de raporlamadı. Kelepçem çıkarıldıktan 2 dakika sonra polis kapıyı açarak içeri girdi, doktorun gözü önünde başımı eğerek işkenceyle ters kelepçe takmaya çalıştılar. Doktora seslendim, 'huzurunuzda hastaya ters kelepçe işkencesi yapılıyor' diye. Yine 'bu mevzuat, bir şey diyemem' dedi. Küfürlerle, başım eğilerek ters kelepçeyle muayene odasından zorla çıkarılarak götürüldüm. Yoldaşlarım da aynı muameleye maruz kaldı doktor ve polis tarafından" sözleriyle yaşadıklarını anlattı.

'DEVLET TERÖRÜNÜ HER YERDE TEŞHİR EDECEĞİZ'
Söz alan Danacı da şöyle devam etti: "Burada şunu görüyoruz; ya polislerle birlikte çalışan ya da bu polislerin baskısı altında ezilen doktorlar var. Ama bizim gördüğümüz net biçimde polislerle çalışan bir doktor. Aynı şey bunda beyaz önlük var, poliste TEM önlüğü. Ama ikisi de aynı amaç için bir arada. Darp edildiğini, işkenceye uğradığını anlatmak istiyorsun dinlemiyor. Meslek onuruna aykırı biçimde hareket ediyor, aynı zamanda da polisle işbirliği yapıyor. Bunun takipçisi olacağız, polis ve doktor hakkında suç duyurusunda ve soruşturma talebinde bulanacağız. Yaşadıklarımızın hiç yaşanmamış gibi olmasına müsaade etmeyeceğiz. Binlerce genç, kadın, devrimci, sosyalist, yurtsever bu işkenceye maruz kalıyor. Ters kelepçe işkencesi sürekli karşımıza getiriliyor, normalleştirilmeye çalışılıyor. Kelepçenin kendisine dahi gerek yok, karakoldasınız onlarca polis var etrafınızda. İlla ters kelepçe takmak istiyorlar, görüntü almak istiyorlar. Burjuva medyada görüntü vermek istiyorlar çünkü 'Bozdoğan10' diye bir operasyon yapmış ama ellerinde sadece polislerin 'kahramanlık' görüntüleri var. Bizim görüntümüz yok neden çünkü biz direniyoruz! Slogan atıyoruz ağzımızı kapatmaya çalışıyorlar, başımızı eğmeye çalışıyorlar dik duruyoruz. Bunları daha sık görmeye devam edecekler. Daha çok mücadele edeceğiz. Bu bir devlet terörüdür, her yerde teşhir edeceğiz. Normalleşmesine izin vermeyeceğiz bu da mücadelemizin en önemli başlıklarından tanesidir.

'KORKACAK BİR ŞEY YOK, DİRENELİM'
"Korkacak bir şey yok! Yönetemiyorlar; gençliği, kadınları, işçileri, emekçileri teslim alamıyorlar. Dayattıkları bu düzeni kabul etmeyen yüzbinlerce insan var. Ve gençlik bunun en önemli halkası; üniversitelerde, liselerde, sokaklarda, meydanlarda, işyerlerinde onbinlerce genç arkadaşımız bu düzene itiraz ediyor. Bunun karşısında mücadele arzusuyla birikiyorlar. Ve biz onları örgütlenmeye davet ediyor, işkenceci faşist devlet terörüne, saldırılara, yasakçı uygulamalara, baskılara itiraz etmeye çağırıyoruz. Haklarımıza, geleceğimize, özgürlüğümüze sahip çıkmak için örgütlü mücadeleye davet ediyoruz. Direneceğiz. Bize boyun eğdirmeye, teslim almaya, irademizi kırmaya çalışan bir devlet var, siyasi iktidar var. Ve biz buna teslim olmuyoruz kabul etmiyoruz; üniversitelerde, liselerde, meydanlarda, sokaklarda direnmeye, mücadeleyi büyütmeye, özgürlük, eşitlik ve sosyalizm mücadelesini daha geniş coğrafyalara yaymaya, daha geniş kesimlerle buluşturmaya devam edeceğiz. Tüm arkadaşlarımızı da bu mücadelenin parçası olmaya davet ediyoruz."