22 Eylül 2024 Pazar

Şoreş Serhed yazdı | Ana dili insanlığın kimliğidir

Dil her şeyden önce iletişimin temel aracı, kültürün ve toplumsal hafızanın taşıyıcısıdır. Bu temelde uluslaşmanın unsurlarından biri de ortak dildir. Toplum insan ilişkileri üzerine inşa edildiğinden, bu ilişkilerden özellikle üretim ilişkileri ve yaşamın yeniden üretimi üzerine kurulu olduğundan dil tüm bu süreçleri içerir ve yansıtır. Dolayısıyla ana dili toplumun niteliğini tanımlar ve insanlığın kimliğidir.

21 Şubat Uluslararası Ana Dili Günü, tarihiyle birlikte dünyada hiçbir şeyin bedelsiz olmadığını bize bir kez daha gösteriyor. Bugünün tarihi Bengal halkının kurtuluş hareketinin tarihidir. Hindistan İngiliz sömürgeciliğinden kurtulduktan sonra Pakistan, İslam adı altında Hindistan'dan bağımsızlığını elde etti. Pakistan'ı Müslümanlık dışında birbirine bağlayacak hiçbir şeyin olmadığını söyleyebiliriz. Bugünkü Bangladeş'e o zamanlar Doğu Pakistan deniyordu ve bugünkü Pakistan topraklarından ayrılmıştı. Nitekim Pakistan'da farklı milletler vardı ve Bengaller özgürlüklerini elde eden millet oldu ve Beluciler hala Pakistan'a karşı ulusal kurtuluş savaşı veriyorlar. "Pakistan" gerçekten de uluslaşma için hiçbir şeyi gerektirmeyen, adı bile uydurulmuş bir projeydi.

Ancak bağımsızlığını kazandıktan sonra Urdular egemen oldu. Varlığını diğer uluslara da dayattı. Bengal halkı baştan bunu kabul etmedi ve ana dili eğitim dili yapmak temelinde sivil bir mücadele başlattı. Bu mücadele üniversite öğrencileri ve öğretmenlerinin öncülüğünde başladı ve dalga dalga topluma yayıldı. Pakistan devleti bu harekete ne kadar saldırırsa saldırsın bu hareket bir şekilde direniş çizgisini korudu. Gençler eğitim hakkı için bedenlerini ateşe verdi. Ama gerçekleştirilen eylemler bir kez daha şiddetli saldırılarla karşılandı. Saldırılar şiddetlendikçe halk, çocuklarına ve hareketin taleplerine daha fazla sahip çıktı. Bunlardan Uluslararası Ana Dili Günü'ne yol açan 21 Şubat 1952'de Bangladeş'in başkentindeki Dakka Üniversitesi'nde öğrencilerin öncülüğünde bir gösteri düzenlendi. Ancak buna Pakistan polisi saldırdı ve birçok öğrenci tutuklandı. Bu saldırının ardından kitleler bölge parlamentosuna yönünü döndü. Eylem daha şiddetli saldırılara maruz kaldı. Bu saldırıda Pakistan polisi tarafından 4 genç öldürüldü. Ancak kitleler geri adım atmadı. Ertesi gün aynı yerde eylemler yapıldı ve yine şehitler verildi. 21 Şubat Şehitler Günü ilan edildi ve yıldönümlerinde anma ve eylemler düzenlendi ve mücadele bu şekilde büyüdü. Sonunda Pakistan devleti anayasasını değiştirmek zorunda kaldı. Hareketin talebinin ötesinde Bengalce ikinci resmi dil haline geldi. Ancak bu durum çok kısa sürede (3 yıldan az) ortadan kalktı. Askeri darbe anayasayı yürürlükten kaldırdı ve Urduca dışındaki dilleri yasakladı. Askeri darbe yıkıcıydı ve toplumsal hareketleri engelledi. Ama aslında halk arasında kurtuluş fikrini de güçlendiriyordu. Çünkü Bengal halkı şunu gördü; eğer devlet kendilerine ait değilse, onların var olma haklarının güvencesi ve garantisi de yoktur. Direnişin ardından 1971 yılında bağımsızlık ilan ettiler, ancak Pakistan ordusunun Bangladeş'e işgalci ve sömürgeci saldırısı gerçekleşti. Bangladeş 8 ay süren savaşla bağımsızlığını elde etti. Bengal halkının şehitler günü olarak hatırladığı bugün, 1999 yılı sonunda UNESCO tarafından Uluslararası Ana Dili Hareketi günü olarak ilan edildi.

Bugünün tarihçesinden kısaca bahsettikten sonra ana dilin neden bu kadar önemli olduğunu da tartışmalıyız. Dil her şeyden önce iletişimin temel aracı, kültürün ve toplumsal hafızanın taşıyıcısıdır. Bu temelde uluslaşmanın unsurlarından biri de ortak dildir. Toplum insan ilişkileri üzerine inşa edildiğinden, bu ilişkilerden özellikle üretim ilişkileri ve yaşamın yeniden üretimi üzerine kurulu olduğundan dil tüm bu süreçleri içerir ve yansıtır. Dolayısıyla ana dili toplumun niteliğini tanımlar ve insanlığın kimliğidir. Yani dil canlıdır dediğimizde bu bir hakikattir, bu canlılığın ruhu da ilişkilerdir. Dolayısıyla burjuva devletler kendi dilini konuşan, eğitim alan insanların, üretim ilişkilerini bu temel üzerinde kuracaklarını biliyorlar. Her şeyden önce tarihini ve toplumsal hafızasını koruyabilecek, birbirini anlayan bir toplum ortaya çıkacak. Bu aynı zamanda çok yönlü ve sağlıklı bir gelişimin de önünü açar. Kürdistan emperyalistler tarafından ve sömürgeci devletler arasında bölündükten ve paylaşıldıktan sonra dört parçada da yapılan şey kamusal alanlarda Kürtçenin yasaklanması oldu. Dilimizi kökünden söküp, Kürt ulusunu yok etmek istediler. Kürt halkı ve öncüleri bu inkar ve soykırım politikasına direndi ve bu sürecin sonuç almasına izin vermedi. Ama ne yazık ki bu yok etme politikası toplumsal gelişimimize etkisi çok büyük zararlara yol açtı ve vermeye de devam ediyor.

Çocukların sömürgecilerin okullarına gitmesinin ne kadar zor olduğunu, bunun kişiliklerinde ne tür hasarlar ve bölünmeler yarattığını her ulus ve ezilen halk çok iyi bilir. Ama ne yazık ki ezilenler bu temelde bile birbirlerine düşmanlık ediyorlar. Bu olumsuzluğun en bariz örneği Bulgaristan'daki Türklerdir. Onlar da ağır süreçlerden geçti, dillerini korumak istedi vs. Ama Türkiye'ye geçtiklerinde çoğu Kürtlere karşı şovenist saflara katıldı. Şüphesiz bu konuda en güçlü çözümü Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği sağladı. Tarihte ilk kez Kürt dili ve Kürt ulusu resmen tanındı ve bu süreç birçok halk için de uygulandı. Halklar arasında inanç ve kardeşlik duygu ve düşüncelerini yarattı. Ama sosyalist çözümün yanı sıra dil-ulus sorununda farklı çözümler de var; örneğin İsviçre, Hindistan, Rusya vb. Kürt halkının yüzyıllardır süren mücadelesi sonucunda ortaya çıkan Rojava devrimimiz bu konuda olumlu bir örnek ortaya çıkardı. Devrim ilan edilmeden önce Efrîn'de gizli bir şekilde Kürt Dil Kurumu kurulmuştu. Bu da Kürtlerin ana dilinin gelişmesinin temeli oldu. Ne kadar baskı olsa da devrimden önce de Süryani halkı kiliseye bağlı özel okullarında kendi dillerinde eğitim alabiliyordu. Kadın devrimi olarak da adlandırılan devrimimiz demokratik-halkçı bir devrimdir ve çok dillilik ilkesiyle ilerlemektedir. Toplumsal sözleşmede bu, 6 ve 7. maddelerde garanti altına alınmıştır. Kürtçe, Arapça ve Süryanice devrimin resmi dilidir ve yerel diller de eğitim konusunda hak sahibidir.

Rojava devrimi hala Ortadoğu'nun ezilen halklarına yol gösteriyor. Hiçbir şeyin bedelsiz kazanılamayacağını kurtuluş mücadelemizden zaten biliyoruz. Ancak Bengal halkının 21 Şubat'ta verdiği mücadele, haklara ulaşmak için ısrarcı olmanın ve geri adım atmamanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kürt halkı, Komünist Manifesto'nun (yayın tarihi de 21 Şubat) gösterdiği yolu izlemeli, hem ana dilinde eğitim hakkını sömürgecilerden almalı, hem de işgalden kurtulmalıdır. Bunun için daha güçlü ve daha ısrarlı bir mücadeleye ihtiyaç var. Ama Türk faşist şefliğinin köleliliğini ve soykırım politikasını kabul etmeyeceğiz. Tüm ezilen halkların ve Kürt çocuklarının Ana Dili Günü kutlu olsun!

*Hûn dikarin nivîsa bi Kurdî li vir bibînin.