30 Eylül 2024 Pazartesi

Sinem Çelebi yazdı | Polen şimdi tüm kadınların sevgilisi

Kadın eylemlerine gitmeyi çok isterdim Polen'le. Katledilmeseydi her eyleme eminim ki omuz omuza giderdik. Birlikte okur, birlikte öğrenirdik. Birlikte güler, birlikte dövüşürdük. Şiddet faillerini birlikte döverdik örneğin. Erkek egemenliğine birlikte kafa tutardık.

"Polen Polen çiçeklenecek
Şimdi o kara toprak
Ah benim güzel gülüşlüm
Rüzgarlara karışacak"

Gülüşüne sadece ardından kalan fotoğraflarında tanık olanlardan biriyim. Eminim ki fotoğraflardan daha güzel bir gülüşü vardı. Güleçti, hem gamzesi vardı, neden güldüğünü kimse anlamazsa "gamzemiz var bizim, gamzemizi göstermek için gülüyoruz" derdi abisi Doğukan'la beraber. Esprili olduğu kadar olgundu. Vicdanlı, dik kafalı, mütevazı bir devrimciydi. Ne iş olsa koşturur, hiçbir şeye üşenmezdi. Sade bir yaşam, sade bir devrimcilikle geçti 23 yıla sığan yaşamı. Ona kalsa sığmazdı elbette. Sınırsızdı çünkü Polen. Kobanê inşa kampanyası çalışmalarına aktif bir biçimde katılırken aynı zamanda bir kafede çalışıyor, Kürtçe öğreniyordu. Sınırsızlığını ve emekçiliğini yalnızca bu örneklerden anlamak bile mümkün.

Türk bir ailenin çocuğuydu ve Kürt halkıyla dayanışmaya gitmişti Polen. Kürtçe öğrenmeye başlaması bundandı belki de. Örgütlü, gencecik bir devrimciydi. Görev ve sorumluluklarının bilincindeydi. Rojava'ya gitmeyi çok istiyordu. Oradaki kadınlarla tanışmak, onlarla konuşmak istiyordu. Özgür genç kadındı Polen, kendini ve kendi devrimini yaratmaktı gayesi. Bunun yolunun Rojava'dan geçtiğinin bilincindeydi. Heyecanı bundandı. Bir kadın devrimine tanık olacaktı çünkü. Döndüğünde bambaşka bir Polen olacaktı. Biliyordu. Kobanê'ye yola çıkarken, “orada ne yapacaksın” diye soranlara, "Sırtımda taş taşıyacağım" demişti. Katledilmeseydi taşırdı da.

Polen'i Polen yapan asıl şey cins bilinciydi, kadın yoldaşlığıydı. Kadın eylemlerinde hep en öndeydi, cesur, kuvvetliydi. Bir gün Kadıköy'de bir erkeğin yanındaki kadını çekiştirdiğini görünce koşarak gidip ayırmış, erkeğe meydan dayağı atıp kadını çekip almış Polen. Sevgilimi bıraksın diyen erkeğe dönüp, "O artık benim sevgilim!" diyerek kadını çekip götürmüş. Dertleşmek için oturduklarında "Biz şimdi sevgili miyiz?" diyen Polen şimdi tüm kadınların sevgilisi oldu.

Kadın eylemlerine gitmeyi çok isterdim Polen'le. Katledilmeseydi her eyleme eminim ki omuz omuza giderdik. Birlikte okur, birlikte öğrenirdik. Birlikte güler, birlikte dövüşürdük. Şiddet faillerini birlikte döverdik örneğin. Erkek egemenliğine birlikte kafa tutardık.

Polen'in ardından yoldaşları 'polen polen çiçeklensin' diye İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi bahçesine onun ismini verdiler. Düşleri yaşasın diye Polen Gençlik Kültür Evi'ni var ettiler. 2015'ten bu yana doğan onlarca çocuk onun ismini taşıyor.

"Cesedim bir dağ gibi ağır. Yüz bin ve yüz bin... ve yüz binlerce kadın kolu, bu kocaman dağı kaldırıp omuzlarına alırken sizin yerinizi sarsacak müthiş bir kahkaha atacaklar." (Ulrike Meinhoff)

Polen umudu Kobanê'ye taşımak için yola çıkmadan önce bu sözleri paylaşmıştı sosyal medya hesabından. Yazdığı gibi oldu. Kadınların sırtında taşındı 23 yıla sığdırılan, o küçücük kalmış bedeni. Patlama gerçekleşmeden hemen önce Hatice Ezgi'yle yan yanaydı. Yine kadın yoldaşıyla birlikte gömüldü. Yattığı toprak polen polen çiçeklenmekte şimdi. Çiçeklerini birer onur nişanesi olarak taşıyoruz yüreğimizde. Yüreğimiz ise bir dağ gibi ağır şimdi.