1 Ekim 2024 Salı

Sancar: Engellilerle hareket ediyor, adalet istiyoruz

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası'na girerken mevcut politikaların engellilerin sorunlarını daha da ağırlaştırdığına dikkat çekti. Göçmen ve mültecilere yönelik artan düşmanlığa da değinen Sancar, sebebin iktidarın düşman ve savaş politikaları olduğunu kaydetti. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. 10-16 Mayıs Engelliler Haftası'na ilişkin konuşan Sancar, engellerin sesine kulak verme, yaşadıkları sorunları, eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri konuşma ve birlikte çözüm aramak gerektiğini söyledi. 

'MEVCUT POLİTİKALAR ENGELLİLERİN SORUNLARINI DAHA DA AĞIRLAŞTIRIYOR'
BM Engellilerin Hakları Sözleşmesinin gereklerini 12 yıldır yerine getirmeyen iktidarın, tüm engelli grupların temel hak ve özgürlüklerini büyük risk altına soktuğunu hatırlatan Sancar, "Engellilerin derin yoksulluğu ve işsizliği, kamu hizmetlerine erişmemesi, temel yurttaşlık haklarından yoksun bırakılması ve daha birçok ayrımcı uygulama acil çözümler üretmemiz gereken temel sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. Yaşanan ekonomik çöküş toplumun bütün kesimlerini ağır bir şekilde etkiliyor ama bazı kesimler bundan çok daha büyük pay alıyor. Bu toplumsal grupların başında engelliler geliyor. Yıllardır devam eden bu ekonomik çöküş ve sıklığı artan döviz şokları öncelikle engellileri ve ailelerini mağdur ediyor. Türkiye'de kaç milyon engellinin yaşadığını bile resmi olarak bilmiyoruz. Tamamen siyasi bir mesele olan engelliliği; sadece tıbbi bir çerçevede ele alan, muhtaçlık ve hastalık ölçüsüyle gören, eksiklik veya sakatlık yaklaşımını yeniden üreten mevcut politikalar engellilerin sorunlarını daha da ağırlaştırmaktadır" dedi.

'HEP BİRLİKTE ADALET İSTİYORUZ'
HDP'nin engelliliği bir kimlik mücadelesi olarak gördüğüne dikkat çeken Sancar, "Engelliliği bir kimlik mücadelesi, bir farklılık alanı olarak değerlendiriyoruz ve asla sadece tıbbi bir mesele olarak görmüyoruz. Egemen engellilik ideolojisi ret üzerine kuruludur. Bizler HDP olarak, tüm farklılıklarıyla engellilerin kabulü ve tanınması üzerine sosyopolitik bir mesele olarak ele alacağımız bu mücadele alanı için, bütün engellilerle birlikte hareket ediyor ve hep birlikte adalet istiyoruz" diye konuştu. 

'İKTİDAR SÜREKLİ KRİZ ODAĞINI DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR'
İktidarın araçsallaştırdığı ve istismar ettiği sığınmacı ve göçmen meselesine ilişkin de söz söyleyen Sancar, "Ekonomik, siyasal ve toplumsal krizlere çözüm üretmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu iktidarın ana çabası, temel gayreti kriz algısını yönetmek ve sürekli kriz odağını değiştirmektedir. Türkiye ekonomisi tarihinin en yüksek enflasyon oranlarından biriyle, toplum ise tarihinin en büyük yoksulluk ve sefaletiyle karşı karşıya iken iktidar yarattığı krizlerin üzerini yeni krizler üreterek kapatma telaşındadır. Şimdi gündemde sığınmacılar, göçmenler meselesi var ve herkes bu meseleyi araçsallaştırarak kullanmaya çalışıyor. Tabii ki bu kesimlerin başında iktidar geliyor. İktidar da sığınmacılar ve göçmenler meselesini araçsallaştırıyor, istismar ediyor. Milyonlarca sığınmacı ve bu insani kriz, Suriye iç savaşını tahrik eden hatta savaşın tarafı olan yayılmacı politikalarının sonucu olarak karşımızda durmaktadır. Sorunların kaynağına inmeyen her yaklaşım, sorunları ağırlaştırmaktan başka bir sonuç yaratamaz. Sorunların kaynağı ile yüzleşmeyen, yüzleşmeye cesaret edemeyen yaklaşımların çözüm üretmesi de mümkün değildir" dedi.

'SİYASİ BOYUTLARI OLAN BİR MESELEDİR'
Ekonomik çöküşü, enflasyonu durduramayan iktidarın, topluma göçmenler ve sığınmacıların geri gönderilmesi üzerinden hikayeler sunmaya çalıştığını söyleyen Sancar, "İktidar önce bu hikayenin başını çekti. Yürüttükleri politikanın samimi olmadığı ortada. Çünkü bu sorunun kaynağının kendileri olduğunu, kendi politikaları olduğunu kabul etmeye yanaşmadıkları gibi sürekli aynı anlayışı sürdürmekte ısrar ediyorlar. Önce "göndereceğiz" dediler sonra "sahip çıkacağız" diye ağız değiştirdiler. En son AKP Genel Başkanı dünkü konuşmasında gönüllü dönüşler için gerekli imkanların sağlanacağını söyledi. Neredeyse saat başı karar değiştiren bir iktidarla karşı karşıyayız. Karşımızdaki bu sorun, yaşadığımız bütün sorunlar gibi son derece ağır insani, toplumsal ve siyasi boyutları olan bir meseledir. Öyle saat başı karar değiştirerek, ağız değiştirerek, araçsal ve çıkarcı yöntemlerle yönetilecek bir mesele değildir" dedi.

Sancar şöyle devam etti: "Bu büyük insani ve siyasi meseleyi, öteki düşmanlığını körükleyen ve bir biçimde günlük siyaset için araçsallaştıran sadece iktidar değildir. Maalesef diğer muhalefet partileri veya kendilerine muhalefet partisi diyen çevreler de aynı oyunun parçası durumundadırlar. Nefret, kin, gerilim ve düşmanlık politikalarından başka bir yol tanımayan anlayışlar şimdi de bu politikaları sığınmacılar ve göçmenler üzerinden hayata geçirmeye çalışıyorlar. Nefret, kin, düşmanlık ve günah keçileri yaratma politikası bu ülkede geniş bir kesime yayılabiliyor maalesef. Kökleri derinlerde olan bir anlayış ama bu toplumda sağduyuyu, insan onurunu, adalet fikrini esas alan büyük bir çoğunluğun olduğuna da inanıyoruz. Bu çoğunluk güçlü bir ses ve kararlı bir öncülük bekliyor. O güçlü ses işte buradadır. Bizdedir, kararlı öncülüğü de bizler mutlaka üstleneceğiz. Bunun gereklerini mutlaka yerine getireceğiz. Bu ülkenin çözümsüz olmadığını, nefret politikalarına teslim edilemeyeceğini, bu toplumun düşmanlaştırma, ayrıştırma ve kin anlayışına mahkum edilmeyeceğini işte bu öncülük rolümüzle herkese gösteriyoruz. Göstermeye de devam edeceğiz. 

'NEFRET, DÜŞMANLIK VE HEDEF GÖSTERME POLİTİKALARINA KARŞIYIZ'
Sığınmacılar, göçmenler meselesini çözebilmek için önce yüzleşmek gerekir. Önce sebepleri, kaynakları görmek gerekir. Bunu her mesele için de söylüyoruz. Biz en başından beri Türkiye'nin Suriye'deki savaşa dahil olmaması, çetelere destek vermemesi konusunda net uyarılar yaptık. Vekalet savaşlarının ve askeri müdahalelerin muhtemel sonuçlarını ortaya koyduğumuz argümanlar, bugün doğruluğu açıkça kanıtlanmış birer veri olarak önümüzde duruyor. Savaştan kaçmak zorunda kalan, evini, yurdunu, geçmişini, yakınlarını yitirmiş olan insanları hedefe koyarak telafi edeceklerini düşünüyorlar. Böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz. Nefret, kin, düşmanlık ve hedef gösterme üzerinden yürütülen her türlü politikaya açıkça karşı çıkıyoruz, çıkmaya devam edeceğiz. Bizim politikalarımızın temeli sığınmacı ve göçmen meselesinde de aynıdır. İnsan onurunu esas alıyoruz, hak temelli yaklaşımı benimsiyoruz. Çözümün, sebepleri ortadan kaldırmaktan geçtiğini söylüyoruz.

'ÇÖZÜMÜ ORTAK AKIL VE MÜCADELE İLE BULACAĞIZ'
Eğer gerçekten insan onuruna yaraşır bir çözüm, hak temelli bir yaklaşım ortaya koyamazsınız bu toplumu sürekli bir gerilim, çatışma, nefret ve öfke ortamında tutarsınız. Bugün göçmenlere ve sığınmacılara yöneltilen bu nefret, yarın toplumun başka bir kesimine yöneltilecektir. Geçmişte bunun sayısız örneklerini gördük. Düşman ve nefret objesi üretmeden siyaset yapamayan anlayış, bu ülkeyi bugün içinde bulunduğu karanlığa mahkum eden, sürükleyen anlayıştır. Biz bu anlayışı değiştireceğiz. Bir tek biz kalsak bile bunu savunan, ısrar edeceğiz ama tek değiliz biliyoruz. Ayrıca çözüm nedir diye sorduklarında çözümün de bu kadar uzak ve zor olmadığını rahatlıkla anlatabiliriz. Geçmişten bugüne kadar ürettiğimiz raporlar, yaptığımız çalışmalar var. Bugün için de çözümü ortak akıl ve mücadele ile bulacağız. Bunun için çalışmalarımızı yürütüyoruz. İlgili bütün toplum kesimleriyle, bütün STK'lerle, demokratik çevrelerle ortak çözüm programı üretmek için çalışmalar yürütüyoruz. Ama bu çalışmalarda vazgeçmeyeceğimiz temel ilkeler var. Bunun üzerine somut programımızı da inşa edeceğiz.

'SEBEP SAVAŞTIR' 
Bu ülkede hak temelli, insan onurunu esas alan yaklaşım bir büyük hedefle bütünleşirse ancak sonuç alabilir. O da bölgesel barıştır. Bölgesel barışı hedeflemeyen, savaş politikalarında ısrar eden, savaş politikalarına örtülü veya açık destek veren anlayışların ne sığınmacı sorununu çözmesi mümkündür ne de bu topluma barışı, huzuru refahı ve demokrasiyi getirmesi mümkündür. Toplumu bugün bu iki kutbun birbirine yakın zihniyetine mahkum göstermeye çalışan çabaların hepsini, bizler ortak demokratik mücadeleyle boşa çıkaracağız. Boşa çıkarmak zorundayız ve mutlaka da başaracağız.

'YAŞAMI SAVUNMAYAN HİÇBİR ANLAYIŞ BU SORUNLARI ÇÖZEMEZ'
'Göçmenleri, sığınmacıları göndermeyeceğiz, gönüllülüğü esas alacağız' diyen iktidar bir yandan bu sorunun kaynağı olan savaş politikalarını derinleştiriyor. Güney'de operasyonlarla, Suriye'de askeri militarist politikalarla krizi derinleştiriyor. Sebep savaştır; mülteci, göçmen, sığınmacı meselesi bunun sonucudur. Tarih hep böyle göstermiştir. Bugün de hakikat gözlerimizin önünde durmaktadır. Buna karşı da ülkesinde demokrasiyi, eşit yurttaşlığı, onurlu yaşamı savunmayan hiçbir anlayışın bu sorunları çözmesi mümkün değildir. İşte HDP tam da bu çizgiyi savunduğu için çözümün adresidir ve bu krizlerden çıkışın meşalesidir."