22 Eylül 2024 Pazar

'Samandağ'da hava bile eskisi gibi değil'

Depremin üzerinden neredeyse bir yıl geçti ama Samandağ halkının yaşamında pek bir şey değişmedi. Molozlar hala yaşam alanlarına dökülerek halk sağlığına ve ekolojiye zarar veriyor. ETHA'ya konuşan Av. Eryılmaz, "Soluduğumuz hava bile eskisi gibi değil" dedi. Eryılmaz, "Maddiyattan çok manevi yönden birbirimize sahip çıkmalıyız, kimsenin kendini yalnız, dışarıdan hissetmediği mekanizmaları kurmamız gerek toplumda. Dayanışmanın daha görünür kılınması gerek" dedi.

6 Şubat 2023 Maraş merkezli depremlerde, Antakya'nın en çok etkilenen ilçelerinden biri de Samandağ oldu. Depremin hemen ardından ilçede dev yarıklar oluşmuş, ağaçların gövdeleri ayrılmış; caddelerin sağı solunda bulunan binalar yıkılmış, hayat durmuştu. Yaklaşık bir yıl sonra yeniden uğradığımız ilçede, hayat akışı başlasa da yıkılan binaların yerini molozlar almış durumda.

Yıkılan binaların molozları ne kent ekolojisi ne de insan sağlığı düşünülerek taşınıyor. Samandağ'ın girişinden itibaren her yer moloz. İlçede bir süre önce molozların yaşam alanlarına dökülmesine itiraz eden halk eylem yapmış, polis saldırısına maruz kalarak gözaltına alınmıştı. Ancak Samandağ'da hala bu molozlar yaşam alanlarına dökülüyor.

Depremin hala kendini hissettirdiği ilçede, avukat Adnan Eryılmaz ile Abdullah Cömert Alanında buluştuk. Depremden bir süre sonra rezerv alanı ilan edilen ancak tepkilerin ardından iptal edilen alanın alt kısmında ETHA'ya konuşan Eryılmaz, bir yıllık süreci aktardı.

'HALA DEPREM KOŞULLARINDA YAŞIYORUZ'
Neredeyse bir yılın ardından hala deprem koşullarında yaşadıklarının altını çizen Eryılmaz, "Bu bir yılda ilk önce yıkılan binaların enkazları kaldırıldı, daha sonra ağır hasarlı binalar yıkıldı. Onun dışında maalesef yarayı sarmaya yönelik ciddi bir gelişme yok. Tabii çadır krizinden sonraki süreçte 'konteyner kentler' oluşturuldu. Ama konteynerden oluşan bir topluluğa kent denmez buna da dikkat çekmek lazım. Konteynerlerin olduğu alanlara yerleşenler oldu, ama kalıcı bir çözüm olmadığını herkes biliyordu. Daha TOKİ'lere başlanmadı bile Samandağ'da. Ne olacağı belli değil, TOKİ'lerin nereye kurulacağına dair bir açıklama yok. Hak sahipleri başvuru yaptı, bekliyoruz" dedi.

'DEVLETİN DOĞAL AFETTE HİÇBİR HAZIRLIĞININ OLMADIĞINI GÖRDÜK'
Depremden sonra ilk üç, dört gün müdahale edilmediğini, kurtarılabilecek insanların enkaz altında ölüme terk edildiğini hatırlatan Eryılmaz, "Daha sonraki süreçte arama-kurtarma çalışmaları, yardımlar gelmeye başladı; giyimden, gıdaya. Deprem şunu çok açık gösterdi; devletin, yerel yönetimlerin herhangi bir afete yönelik hiçbir hazırlığı yok. Gelen yardımlar doğru dürüst dağıtılmadı, öyle ki gelen tırın nerede duracağı belli değildi. Bulduğu boş bir alanda duruyordu, insanlar oradan ihtiyaçlarını karşılıyordu. Ben ilkokuldayken depreme yönelik tatbikatlar yapılırdı, devletin doğal afet zamanı hazırlık yaptığını düşünürdük, ama bu deprem gösterdi ki devletin hiçbir hazırlığı yok" dedi.

'MOLOZLAR İNSAN SAĞLIĞI DÜŞÜNÜLMEDEN YAŞAM ALANLARINA DÖKÜLÜYOR'
Öte yandan kentte yürütülen "iyileştirme" çalışmalarının asla ekolojik ve hayatta kalanların sağlıkları düşünülerek yapılmadığına dikkat çeken Eryılmaz, "Halk bu konuyla ilgili protesto eylemleri yaptı, müvekkillerim bu eylemlerde gözaltına alındı. Molozlar yaşam alanlarına döküldü. Yeşilköy'de molozların döküldüğü yerin etrafı evlerle çevrili. Deniz kenarında, sahilde bir alan belirlendi, moloz denize götürülüyor, orada ayrıştırılıyor. Orada yaşayanlar en az üç kez bu işleme maruz kalıyor. Asbest birebir kanser vakalarını patlatacak bir madde. Molozların taşındığı kamyonlara branda çekilmesi lazım, hiçbir kamyonda bu olmadı. Yıkım sırasında tozun kalkmaması için su sıkılması gerek, ama bu nadiren gerçekleşti. Toz, duman içinde yıkımlar gerçekleşti, taşınması da ayrıştırması da öyle oldu. Denizde var moloz dökülen alan, Antakya-Samandağ yolu üzerinde var, Yeşilköy'de var alan; Antakya'da su havzalarına döktüler, molozların döküdüğü alanların hepsi yaşam alanı belirttiğim gibi. Tamamıyla devletin hayatta kalan vatandaşın yaşamını dikkate almadığı bir süreç" ifadelerini kullandı.

'KİMSEYİ DIŞARIDA BIRAKMAYAN BİR MEKANİZME OLUŞTURMALIYIZ'
Antakya'nın diğer bölgelerinde olduğu gibi Samandağ'da bir rezerv alan durumu olmadığını, yalnızca bulunduğumuz bölgenin üst bölümünde bir alanın rezerv alan ilan edildiğini onun da tepkilerden sonra geri çekildiğii aktaran Eryılmaz, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Büyük bir felaket yaşadık, yaraları sarmaya çalışıyoruz. Hayatta kalanlarımızın iyi olması biraz zaman alacak. Hem psikolojik, manevi olarak; birebir kendi öz ailesinden kayıp olmasa bile komşusunu, arkadaşını, dostunu kaybetti. Şehri, yaşam alanlarımızı kaybettik. Deprem öncesi soluduğumuz hava bile artık aynı değil. Moral motivasyonumuz hiç iyi değil. Buradan halkla dayanışmayla, birbirimize elimizi uzatarak çıkabileceğimizi düşünüyorum. Maddiyattan çok manevi yönden birbirimize sahip çıkmalıyız. Kimsenin kendini yalnız, dışarıdan hissetmediği mekanizmaları kurmamız gerek toplumda. Bu konuda da sıkıntılar yaşıyoruz ya da olması gerektiği düzeyde değil. Biraz daha bu alanın, dayanışmanın daha görünür kılınması gerek."