30 Eylül 2024 Pazartesi

Pınar Gayıp yazdı | Başka türlü olamazdı, 33'ler devrimin can suyu olacaktı

20 Temmuz öğlen saatlerinde patlayan canlı bomba ile düş yolcularını bizden koparıp aldılar. Bu katliam AKP-MİT-IŞİD ortaklığıyla gerçekleşti, failler ise AKP'nin maşası haline gelen yargı tarafından gözlerimizin önünde korunuyor. Bu nedenle düş yolcuları için adaleti sokak sokak aradığımız gibi mahkeme salonlarında da yerimizi alıyoruz. Çünkü düş yolcularına 7 yıl önce söz verdik, "beraber savunduk, beraber inşa ettik", şimdi de bu katliamın hesabını beraber soracağız.

Nikaragualı yazar Gioconda Belli ülkesindeki 19 Temmuz devrimini anlattığı kitaplarından birinde şu cümleleri kuruyor: "Oysa bizler, hayatımızı dokuyacak bir yumak iplikle geliriz bu dünyaya. İnsan başlangıçta bu dokumanın nasıl bir şekil alacağını bilmez ama geriye dönüp baktığı bir anda, 'Elbette!' der, 'Başka türlü olamazdı. Bu parlak iplik, bu örgü başka türlü bir sonuç veremezdi."

Nikaragua devriminin 33. yılında yine bir 19 Temmuz sabahı halklar Rojava devrimine gözlerini açtı. "Başka türlü olamazdı" diyen 33 düş yolcuları, Rojava devriminin birinci yılında patlak veren Gezi direnişi barikatlarının en önünde olanlar değil o barikatları kuranlar oldu. Ve en iyilerimizi en ön cephede olmak için Rojava'ya koştu...

Emperyalistlerin ve IŞİD işbirlikçilerinin Rojava devrimini boğmak istemesine karşı, enternasyonalist dayanışmayla dünyanın birçok bölgesinden akın akın Kobanê'ye, devrim topraklarını savunmak için gidişler sürerken, Gezi direnişinde de iktidarın politikalarına karşı sokaklar isyan ateşiyle kuşanmıştı. İktidarın topyekun saldırısına direnişle verilen yanıtta ölümsüzleşenler, yaralananlar oldu. Her birinin yadını uyandırırken, eklemek gerekir ki 33'leri Gezi'nin çocuklarıyla, topraklarını işgal etmek isteyen emperyalist güçlere karşı Rojava'da direnen çocuklar arasında köprü inşa etme düşüncesi bu siyasi atmosferde gelişti.

Barbar IŞİD çetelerinin yakıp yıktığı Kobanê'yi yeniden inşa etmek, topraklarında devrime dokunmak, Türkiye-Kürdistan bölgesel devriminin zaferini bu topraklara taşımak isteyen bizler Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF) "Beraber savunduk beraber inşa edeceğiz" kampanyasıyla yola çıktığımızda tarih 19 Temmuz'du.

Bizi uğurlayanların yüzünde Kobanê'ye gidememe üzüntüsü, biz de bayramı devrim topraklarında geçirebileceğimiz heyecanı. Zaman geçtikte canlanan anılarımdan en çok bende yer edinen "ne iş olursa yaparım" sözcüğü oldu. Araçlarımızda tek tek bir kağıt dolaştırıldı; isim soyisim, iletişim, meslek ve ne iş yapmak istediğimiz sorusu. Bulunduğum araçta mühendis, mimar, fotoğraf sanatçısı, üniversite öğrencileri vardı ancak ben de dahil her birimiz "ne iş olsa yaparız" yazmıştı...

Sabaha karşı Urfa'ya indiğimizde tek bir arama noktasından bile geçmedik. Polis/asker yığınağının olacağını düşündüğümüz Amara Kültür Merkezi'nin önünde tek bir sivil polis dahi yoktu. Oysa uyarılmıştık: "Her yer sivil polis kaynıyor dikkat edin, yalnız dolaşmayın, gözaltı olabilir, takip edemeyebiliriz kaçırılabilirsiniz!"

Saatler süren yolculuk sonrası Amara'nın çimlerine uzanmış, gözlerimi kapatmış kuşların sesini dinlerken, "açıklama yapacağız hadi" diyen bir sesle uyandım. Gözlerimi açtığımda tam karşımda Aydan (Ezgi Şalcı) iki yoldaşın ortasına oturmuş hararetli ve bir o kadar da sevimli tartışıyordu. En çok Aydan'a sarılmak istemiştim çünkü sosyal medyayla ilgilendiğim dönemde yolladığı bir bilgiyi girmeyi unuttuğum için hararetli yürüttüğümüz tartışma biraz büyümüştü. Patlama öncesi son yüzünü gördüğüm Aydan patlamanın ardından yine ilk yüzünü gördüğüm kişi olmuştu. Yerde uzanmış, kızıl saçları dağılmıştı. Ölebileceğini düşünemedim. Öyle ya bomba patladığında kafamı duvarlara çevirmiş oradan özel harekat polislerinin geleceğini, biber gazı attıklarını düşünmüştüm. Canlı bomba ihtimali hiç aklıma gelmemişti.

Katliam öncesi bir tane bile polisin olmadığı Amara Kültür Merkezi'ne, patlamanın ardından polis yığıldı. Haklarını yemek olmaz, aldıkları talimatları ve görevlerini eksiksiz yerine getirdiler. Kurdukları barikatlarla daha çok insan ölsün diye alana ambulansların girmesini engelleme, yaralıları taşımak istediğimiz sivil araçları engelleme, yaralıların bulunduğu araçlara biber gazı atma işini muazzam uyguladılar.

Katliamın IŞİD-MİT-devlet ortaklığıyla gerçekleştiğinin kanıtı olan bu örneklere, yargılanmayacaklarından adları gibi emin oldukları için kurdukları barikatların açılmasını isteyen bizlere gülmelerini de ekleyelim. O gün her birimiz "bu katliam AKP ortaklığında gerçekleşti" demiştik, 7 yıldır yaşadıklarımız sözümüzü doğruladı.

Katliamın sorumluluğunu AKP'nin, devletin, MİT'in üzerinden almak için Ankara katliamından tutuklu olan tek sanık Yakup Şahin'in üzerine yığdılar; görevini yapmadıkları için yargılanan polislere göstermelik ceza verdiler, Suruç İlçe Emniyet Müdürü Mehmet Yapalıal'a ise 33 düş yolcusunun hayatının bedeli olarak verdikleri 2 bin 700 lira para cezasını 12 ay takside böldüler.

7 yıl geçti katliamın üzerinden. Her fırsatta düş yolcularını anlatmak, onların mücadeledeki ısrarını, eskiyi yıkıp yeniyi kurarak yarattıkları kendi devrimlerini anlatmak boynumuzun borcu olduğu kadar, 33'lerin ideallerini gerçek kılmak da görevimiz.

20 Temmuz öğlen saatlerinde patlayan canlı bomba ile düş yolcularını bizden koparıp aldılar. Bu katliam AKP-MİT-IŞİD ortaklığıyla gerçekleşti, failler ise AKP'nin maşası haline gelen yargı tarafından gözlerimizin önünde korunuyor. Bu nedenle düş yolcuları için adaleti sokak sokak aradığımız gibi mahkeme salonlarında da yerimizi alıyoruz. Çünkü düş yolcularına 7 yıl önce söz verdik, "beraber savunduk, beraber inşa ettik", şimdi de bu katliamın hesabını beraber soracağız.

"Gelecek bugünden inşa edilir, bu nedenle içinde bulunduğumuz dönemde sorumluluk üstlenmekle, gelecekteki sorumlulukları güvence altına almış oluruz" diyor Nikaragua devrimini anlatırken Belli. Geçmişin direniş tarihinden aldığımız güçle, geleceği inşa ederken devlet eliyle gerçekleşen tüm katliamların hesabını soracağız. Hayatımızı dokuyacak o bir yumak ipliğin hakkını vererek yaşayacak, o örgünün devrim sonucunu vermesi için mücadele edeceğiz.