25 Eylül 2024 Çarşamba

Özgür Ülke'nin bombalamasının 25. yılı: Bugün gazeteler bombalanmıyor ama...

Özgür Ülke Gazetesinin bombalanmasının üzerinden 25 yıl geçti. O günün tanıklarından gazeteci Hüseyin Aykol, "Eskiden binalar bombalanıyordu. Şimdi ise onlarca çalışanı hapse atıp gazeteleri kapatmaya çalışıyorlar" dedi. Aykol, dünden bugüne dayanışmanın zayıfladığını belirterek, bunun değişmesi gerektiğini söyledi.

Halk Gerçeği, Yeni Halk Gerçeği, Yeni Ülke, Özgür Gündem, Welat ve bir kez daha Özgür Gündem... Sansür ve saldırıların ardından 28 Nisan 1994 yılında bu gazetelerin devamcısı olarak Özgür Ülke, yayın hayatına başladı. Özgür Ülke de dönemin baskıcı politikalarından payına düşeni aldı. '94 yılının 3 Aralık gecesi gazetenin İstanbul Kadırga'da bulunan teknik binası, Cağaloğlu'nda bulunan merkez bürosu ve Ankara bürosu aynı anda bombalı saldırıya uğradı. Saldırıda gazetenin ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız hayatını kaybetti, onlarca çalışanı da yaralandı. Saldırıda yaralananlar, tedavilerinin ardından gözaltına alındı. Saldırıya dair açılan soruşturmada ise, hiçbir sonuç çıkmadı.

Özgür Ülke Gazetesi, bombalı saldırıya rağmen ertesi gün "Bu ateş sizi de yakar!" manşetiyle yine çıktı, saldırıya yanıt verdi.

Saldırının ardından Özgür Ülke yalnız kalmadı. Kimi aydınlar saldırıya yönelik tepkilerini, köşelerine yazdıkları yazılarla gösterirken, aralarında yazar Orhan Pamuk, Ahmet Altan, Latife Tekin, Murathan Mungan ve Lale Mansur'un da olduğu bir grup aydın, "Ülke'ne Sahip Çık" manşetiyle çıkan gazetenin dağıtımını yaptı.

BOMBALAMA EMRİ MGK'DA ALINDI, BELGE 15 GÜN SONRA YAYINLANDI
Bombalama saldırısının, üç gün önce yapılan MGK toplantısında karar altında alındığı ortaya çıktı. Miting alanlarında "ölüm listeleri" ve "bertaraf edilecekler" listesiyle açıklamalar yapan dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in imzasının bulunduğu "Gizli" ibareli belge, bombalanan Özgür Ülke tarafından saldırının üzerinden 15 gün geçmeden yayınlandı. Belgede doğrudan Özgür Ülke gazetesinin ismi verilerek şu ifadelere yer veriliyordu:  "Bölücü ve yıkıcı faaliyetlere destek verecek şekilde yayın yapan yayın organlarının faaliyetleri son günlerde devletin bekası ve manevi değerlerine açıkça saldırı şeklini almıştır. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik bu önemli tehdidin bertaraf edilmesi maksadıyla Adalet Bakanlığı'nca bu kadar suç duyurusu olmasına rağmen hukuken etkili bir şey yapılamamasının nedenlerinin belirlenerek, giderici önlemlerin alınmasına…" Saldırıya dair yaptığı açıklamada "bertaraf edin" emrini, "doğal emir" olarak karşıladığını söyleyen dönemin Hükümet Sözcüsü Yıldırım Aktuna ise, gazetenin bombalanmasını "Türkiye'yi zor durumda bırakmak için kendi kendilerini bombaladıklarını düşünüyoruz" şeklindeki sözlerle açıklamıştı.

247 SAYIDAN 220'SİNE TOPLATMA 
Bu açıklamalarla saldırı meşrulaştırılırken, 2 Şubat 1995'te alınan kararla bu kez gazete kapatıldı. Yayın hayatına başladığı günden beri sansürün hedefinde olan gazetenin 247 sayısından 220'si hakkında toplatma kararı verildi. Özgür Ülke Gazetesinden sonra özgür basın geleneğinden 35 gazete daha yayın hayatına başladı. Bazıları günü birlik kapatılırken, bazıları da haftalar içerisinde kapatıldı. Son olarak yayın hayatına 23 Ağustos 2016'da başlayan Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi ise, 28 Mart 2018'de İstanbul 8. Sulh Ceza Mahkemesi kararı ile kapatıldı. Gazete TMSF'ye devredildi, çalışanlarının bir çoğu gözaltına alınarak, tutuklandı.

Dönemin tanıklarından gazeteci Tuğrul Eryılmaz ve gazeteci Hüseyin Aykol, Mezopotamya Ajansı'ndan (MA) Erdoğan Alayumat'a konuştu.

'KENDİ İFADE EDEBİLMEK İÇİN GAZETE AÇTILAR'
Özgür Ülke Gazetesinin bombalanması sonrası ortaya çıkan büyük dayanışmaya dikkat çeken dönemin tanıklarından Gazeteci Tuğrul Eryılmaz, 1990'lı yıllarda gördüğü baskılardan dolayı seslerini duyuramayan Kürtlerin, kendi basının kurmak zorunda kaldığını söyledi. Özgür Gündem Gazetesinin bu koşullarda yayın hayatına başladığını belirten Eryılmaz, gazetenin tüm maddi imkanlarını Kürt halkının karşıladığını ancak gazetenin Türk halkına da sayfalarında yer açtığını söyledi.

'BASIN TARİHİNDE İLK KEZ GAZETE BOMLANDI'
Dönemin siyasil iklimi nedeniyle bu tür gazetelerin uzun süre yaşayamadığını kaydeden Eryılmaz, şunları söyledi: "Özgür Gündem Gazetesi kısa bir süre içinde kapatıldı. Sonra Özgür Ülke kuruldu. Gazete diğer gazeteler gibi kapatılmadı. Türkiye basın tarihinde belki de ilk defa bir gazete bombalandı. Bir sabah kalktık ki Özgür Ülke bombalanmış. Ersin diye bir arkadaş hayatını kaybetmişti. 20 küsur insan yaralanmıştı. Bombalama olayının ardından ciddi bir gazetecilik dayanışması yaptık. Herkes kalkıp oraya gidip 'bizden ne istiyorsanız, emredin' dedi."

Özgür Ülke Gazetesinin karşılaştığı saldırıyı bugünle karşılaştıran Eryılmaz, "Türkiye'de maalesef bazı şeylere alıştık. Gazetelerin basılmasına, gazetecilerinin hapse atılmasına... Düşünsenize 120 kişi mi içeride 97 kişi mi içeride 45 kişi mi içeride hala bunun tartışması yapılıyor. Ama bir gazetecinin bile içerde olmaması gerekiyor. Bir ülkenin siyasi iklimi neyse onun gazetelerinin de çok farklı olması kolay değil bu farklılığı yaratmak isteyenler özgür basındı. İşte bunun bedelini ödüyorlar" diye konuştu. 
 
'O ATEŞ BİZİ DE YAKIYOR'
90'lı yıllardan bu güne kadar "Beka" lafını duyduklarını ifade eden Eryılmaz, sağ iktidarların Türkiye'nin üzerine kabus gibi çöktüğünü belirtti. "Hem doğru söyleyeyim hem de başım yanmasın" diyen bir gazetecilik anlayışının olamayacağını vurgulayan Eryılmaz, "O dönem ben Özgür Ülke ile dayanıştığım için 15 aylık hapis cezası aldım. O dönem Özgür Ülke bombalandıktan sonra ertesi gün 'Bu ateş sizi de yakar' başlığı ile çıkmıştı. Şimdi bakıyorum hakikatten o ateş bizi de yakıyor" diye belirtti.

AYKOL: DORUK NOKTASINA ULAŞTI
O dönemin yakın tanıklarından biri de Gazeteci Hüseyin Aykol. Özgür basın geleneğinden bugüne kadar 52 gazete çıkardıklarını hatırlatan Aykol, bunların hiçbirinin kolay çıkarılmadığını kaydetti. Aykol, "90'li yıllarda faili meçhul cinayetlerin çok yükseldiği, köylerin boşaltılıp yakıldığı bir dönemdi. Kürt ilerinde gerçekten topyekun bir saldırı vardı. Bu saldırılardan bizde nasibimizi aldık. Arkadaşlarımız öldürüldü, tutuklandı. Bazı arkadaşlarımız sürgüne gönderildi. Musa Anter ve gazete dağıtımcılarımız ile birlikte 50'den fazla şehidimiz var. Ancak Özgür Ülkenin bombalanması bu saldırıların doruk noktasıydı. Özgür Ülkenin bombalanmasından sonrada baskılar azalmadı. Aynı yıl içinde bir dağıtımcı arkadaşımız öldürüldü" dedi.

'DAYANIŞMA VE SAHİP ÇIKMA VARDI...'
Gazetenin bombalandığı gün "Özgür basın hayatımda ilk defa bu sefer başardılar galiba biz artık gazete çıkaramayacağız" diye düşündüğünü dile getiren Aykol, şöyle devam etti: "Ben o gün gazeteye erken gittiğimde itfaiyeciler hala çalışıyorlardı. Bende çalıştığım dergiye gittim. Manşeti falan değiştirdim. O sırada telefonlar çok yaygın değildi. Bulunduğum dergiyi Gültan Kışanak, aradı beni çağırdı ve 'gazeteyi yapıyoruz' dedi. Hemen oraya gittim gazeteyi çeşitli sosyalist derneklerin bürolarını kullanarak o gün gazeteyi yaptık. Ertesi gün 4 sayfa olarak hiç aksatmadan bayilerleydik. Aydın yazar ve sanatçılar gazeteye makale verdiler. İstiklal Caddesine çıkıp gazetenin dağıtımı yapıldı. Herkeste müthiş bir tepki vardı. Sağcılar bunun bizzat hükümet tarafından yapılan bir saldırı olduğunu öğrenince karalama kampanyası yapmışlardı. Onu da yapamaz hale geldiler. Böyle müthiş bir dayanışma oldu. Özgür Ülke'yi bombayla kapatamadılar ama daha sonra mahkeme ile kapattılar. Onlar kapattılar biz çıkardık, onlar kapattılar biz çıkardık. O günlerde göz yaşartıcı bir dayanışma vardı, gerçekten sahip çıkma vardı gazeteye bunu bugünlerde maalesef göremiyoruz."

'BUGÜN GAZETELER BOMBALANMIYOR AMA...'
"O günden bu güne değişen tek şey belki de o kadar fazla insanın öldürülmemesi, gazetelerin bombalanması" diyen Aykol, şunları söyledi: "Gazeteciler doğrudan öldürülmüyor ancak tutuklanıyorlar. İçeride şuanda 21 arkadaşımız var. O günden bugüne artık bombalanmıyoruz ama baskılar sürüyor. Gazetelerimiz bir şekilde kapatılmaya çalışılıyor. Bazen basacak matbaa bulamıyoruz. Özgür Ülke bombalandıktan sonra ertesi gün 'Bu ateş sizi de yakar' manşeti ile çıkmıştı. Bu saldırıların sadece bizimle kalmayacağını diğer gazetelere de sirayet edeceğini söylemiştik. Bu gün 10 binden fazla gazeteci arkadaşımız işsiz çünkü gazeteler tek elde toplandı ve daha fazla gazeteye ihtiyaç yok. AKP liderinin sözü manşet olmak üzere aynı haberi aynı havuzdan yapıyorlar."

Aykol, sözlerini şöyle tamamladı: "Susturulmuş, kimliği tamamen elinden alınmış bir halk olmasaydı ve onlarla birlikte mücadele eden çeşitli sosyalist örgütler, partiler olmasaydı. Özgür basın diye bir şey de olmazdı."