23 Eylül 2024 Pazartesi

Namık Kaptan için: Biz birer faniyiz, o ölümsüz olanlardandır…

Namık Tarancı, Gerçek Dergisi'nin kurulmasının ardından şehir dışından gelerek, faili meçhul cinayetler döneminde derginin Diyarbakır temsilciliğini üstlenmişti. Kendisinden iki ay önce Diyarbakır'da katledilen Ape Musa'nın cinayetinin üzerine gitti. Hizbullah röportajı Gerçek'te kapak oldu. O dönemin akıllarda kalan en başarılı gazetecilik işlerinden biridir bu röportaj. Tehdit alması ve katledilmesine giden sürecin de başlangıcıdır.

Türkiye'de kelimenin gerçek anlamıyla kelle koltukta gazetecilik yapılan bir dönemde ve o dönemin en riskli yerlerinin başında gelen Diyarbakır'da, haftalık haber-yorum dergisi Gerçek'in temsilciliğini üstlenmiş olan Namık Tarancı'yı, 20 Kasım 1992'de bir devlet cinayetinde kaybetmiştik.

Benden 14 yaş büyük olan ve görev yaptığım Gerçek'in Ankara bürosundan, başarılı, cesur gazeteciliğini hayranlıkla takip ettiğim ve daha öncesine dair devrimci mücadele tarihine ilişkin anlatıları dinlediğim Namık Tarancı, alçakça katledilerek aramızdan alınalı 31 yıl oldu. Hayatıyla bize anlattıkları, en zor anlarda bile başvurup kendisinden öğrendiğimiz güçlü bir izlek oluşturmaya devam ediyor.

Evrensel Basım Yayın tarafından, ilk baskısı 1993 yılının Ocak ayında yapılan ve Namık Tarancı'nın şiirleriyle ona dair yazılardan oluşan "Sevdamıza Prangalar Vurulmaz" adlı kitapta kendisini kısaca şöyle tanıtıyor: "01.02.1955 Diyarbakır Amed doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Diyarbakır'da yaptım. Ankara Eğitim Enstitüsü öğrencisiyken, siyasal nedenlerden Diyarbakır'da gözaltına alındım. Üç yıl Diyarbakır zindanlarında, iki yıl da Malatya E Tipi Cezaevi'nde tutsaklık yaşamımdan sonra şimdi gazetecilik yapmaktayım."

Katledilmesinin ardından Özgürlük Dünyası'nın Aralık 1992 tarihli sayısında H. Sancar imzasıyla yayımlanan yazıdan kısa bir bölüm de şöyle: "1974'de, Namık artık örgütlü mücadelede karar kılmıştır ve THKO'nun bir taraftarıdır. O, artık Kaptan'dır. Militan özellikleri ve yeteneği ile kısa sürede yükselen kitle mücadelesinde deney sahibi olmuş, tecrübeleri ile gençliğin önderi konumuna yükselmiştir. Diyarbakır'da GKB'nin kurulmasında büyük emeği vardır. Sayısız GKB hücresini yönetti. Pek çok genç komünist yetiştirdi. Organ hayatının korunmasında tecrübeliydi. Yoksul köylü gençliğin örgütlenmesinde bizzat görev aldı. 1978 yılında Bismil'in Seyithasan Köyü'nde yapılan toprak işgaline katıldı. YDGF'nin bölge yürütme kurulunda görev aldı."

Veysel Otunç tarafından kaleme alınan ve 2005 yılının Mayıs ayında Berfin Yayınları'ndan çıkan "Fırtınaydı Hazan-Bir Militan ve Gazeteci Namık Tarancı" adlı kitapta, Diyarbakır Cezaevi'ndeki döneminde işkenceciliğiyle nam salmış olan Esat Oktay Yıldıran ile arasında geçen bir diyalog şöyle aktarılıyor: "Esat Oktay, koğuşları, hücreleri sık sık geziyor, tutsakların direncini kırmaya çalışıyordu. Namık'la bir karşılaşmasında, 'Sen kimsin?' sorusuna 'Ben komünistim' demesi üzerine Namık işkenceye alındı…"

Namık Tarancı, Gerçek Dergisi'nin kurulmasının ardından şehir dışından gelerek, faili meçhul cinayetler döneminde derginin Diyarbakır temsilciliğini üstlenmişti. Kendisinden iki ay önce Diyarbakır'da katledilen Ape Musa'nın cinayetinin üzerine gitti. Derginin başka bir bürosundan bir muhabir arkadaşımızla birlikte gerçekleştirdiği Hizbullah röportajı Gerçek'te kapak oldu. O dönemin akıllarda kalan en başarılı gazetecilik işlerinden biridir bu röportaj. Tehdit alması ve katledilmesine giden sürecin de başlangıcıdır.

1991-1993 yılları arasında İçişleri Bakanlığı yapan İsmet Sezgin'in, PKK ile mücadele ettikleri için "göz yumulduğu"nu itiraf ettiği Türkiye Hizbullah'ı, o dönemi yaşamış olan gazeteciler tarafından Hizbulkontra olarak adlandırılır. Çünkü, bazen kendisine verilen resmi listedeki isimleri katleden bazen de devletin dönem politikasıyla uyumlu olarak muhalifleri hedef alan cinayetler işlemiş olan bir örgüttür bu.

14 Şubat 2000 tarihli Milliyet gazetesinde Özgür Cebe imzasını taşıyan, "Yeni itiraf: Üç gazeteci öldürdük" başlığı taşıyan haber şöyleydi: "Hizbullah cinayetlerinin yoğun olduğu dönemlerdeki gazeteci cinayetleri de aydınlanmaya başladı. Gazeteci Halit Güngen, Hafız Akdemir ve Namık Tarancı cinayetlerinin, Cemal Tutar'ın talimatıyla işlendiği belirlenirken, Hizbullahçılar ifadelerinde 'Özgür Gündem muhabirlerini, bize Hizbi-kontra dedikleri için öldürdük' dediler. Hizbullah operasyonları çerçevesinde yakalanan ve Diyarbakır DGM tarafından tutuklanan Abdülkerim Kaya, Faysal Bozkuş ve Fuat Balca, '2000'e Doğru muhabiri Halit Güngen ile Özgür Gündem muhabiri Hafız Akdemir'i öldürdüklerini itiraf ettiler. Halen Diyarbakır 2 No'lu DGM'de 20'si idam istemiyle yargılanan 26 sanıklı Hizbullah davası dosyasında ise 1992'de öldürülen Gerçek dergisinin Diyarbakır Temsilcisi Namık Tarancı'nın öldürülmesi talimatını da Cemal Tutar'ın verdiği belirtiliyor."

Kendisine yüklenen işlevi tamamladığı düşünülen bir dönemde, 3 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Kavacık'taki operasyonda yakalanan Hizbullah'ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar, geçtiğimiz yıl tahliye edilmiş ve son savunmasında: "Cezaevinde bize baskı olursa o cezaevinin savcısı, müdürü, o ilin emniyet müdürü, bizi yargılayan mahkeme heyetini Gaffar Okkan'ın yanına göndeririz" ifadelerini kullanmıştı.

Namık Tarancı katledildiğinde, akrabası olan büyük şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın en çok akıllarda kalan şiirinde ifade edilen yaşa çok yakın bir dönemindeydi, 37 yaşındaydı.

Aslında yolun yarısında bile olmadığını gösteren dizelere imza atmış olan Namık Tarancı bir şiirinde şöyle diyordu:
"siz kimsiniz 'çapulcular'
diye sorulmaz
biz emeğiz
işte bütün dünya
Afrikalı zenci
Filistin'de direnişçi
anti-siyonistim İsrail'de
Balkanlarda Arnavut
Bulgar Sırp
Ortadoğu'da Arap
Kürt, Türk
Amerika'da Nikaragua'da
Kızılderili kabilelerde
Almanım Japonum
Nazizime karşı savaşta…"

Onun katillerinin bugün iktidar ortağı olduğunu söylemek yarım bir tarif olur. Çünkü Kaptan, özünde, resmi Susurluk raporunda da itiraf edildiği gibi, devletin resmi cinayetleri içinde düşünülmesi gereken bir cinayetin hedefi olmuştu.

Tehdit aldığı halde ve kendisine Diyarbakır'ı terk etmesi gerektiği yoldaşları tarafından dile getirildiği halde görevinin başında duran Kaptan, mütevazılığı, çalışkanlığı ve sarsılmaz devrimci duruşuyla bizlere örnek olmaya devam ediyor.

Biz birer faniyiz, o ölümsüz olanlardandır.

*Evrensel Gazetesi yazarı.