23 Eylül 2024 Pazartesi

Merve Nur İşleyici yazdı | FHKC Genel Sektereri George Habaş: Filistin'in bilgesi

Devrimin bilincini temsil eden Habaş, dönemi doğru okumak, politik teori, savaşa net bakış, gerçeklerle yüzleşmek, kendiliğindenci-aceleci olmamak şeklindeki devrim stratejisi ile Arap dünyasını yoksulluğu süreklileştirmesi ile esir almaya çalışan emperyalizmi ve onun müttefik İsrail siyonizmine karşı savaşını sürdürmektedir.

"Filistin, yalnızca Filistin değildir. Çocuk generallerin
siyonistlere attıkları taşların, yalnızca taş olmadığı gibi.
Bir çağrıdır Filistin; insanlığa, insan olana. Bir umuttur atılan
her taş, insanlık için geleceğini arayana."

Dünya, 7 Ekim günü Filistin'in siyonist İsrail'e yaptığı saldırı hamlesiyle sarsıldı. Tam da 6 Ekim 1973 savaşının yıl dönümüne atfen bir araya gelen 14 parti/örgüt Filistinlilerin ulusal özgürlük mücadelesi için direnişe geçti. Filistin'in 75 yıla varan direniş tarihini ve "Zafer ısrarı"nı hesaba katmayan İsrail ve onun emperyalist ortakları Ortadoğu'daki planlarını değiştirmek zorunda kalacak gibi görünüyor. Aksa Tufanı savaş hamlesi, Filistin halkının "Bilge"si George Habaş'ın düşlerini bir kere daha hatırlamamıza neden oluyor. "Arap birliği" ve "emperyalizm karşıtlığı"yla dünya bu sesi duymalı. İntifadayı korumak, Filistin halkını korumaktır.

"Dünya, Filistin'i unuttu. Şimdi mücadelemize önem vermek zorunda. Arap dünyasına ya da tüm dünyaya ne olursa olsun evimize geri dönmek için savaşmayı sürdüreceğiz. Savaşımıza karşı çıkan herkes bizimle savaşmak zorunda kalacaktır." TİME Dergisi, 13 Haziran 1969, Ürdün/Amman röportaj-FHKC

FHKC'nin kuruluşundan bu yana tekrar ettiği gibi: "Zafere kadar direniş!"
Filistin halkının maruz bırakıldığı zorlukları, yaşadığı katliamları, verdiği mücadeleyi görmezden gelip haksızlıkların üstünü örtbas etmeye çalışanlar, bugün emperyalizmin kara propagandasına ortak olmak dışında bir işe yaramayanlardır. Bu direniş, ırkçı ya da dini bir direniş değildir. Evlerinden yaka paça atılıp, sürülen, katledilen, ömrünü kamplarda geçirmek zorunda bırakılan koca bir halkın başkaldırısıdır. Tek taraflı anlaşmalarla, sözde barış süreciyle gelinen yol ortadadır. Bu yüzden savaştan başka yol olmadığını savunan Filistin halkı, Arap dayanışması ve mücadele azmi ile geçmişten geleceğe bugününe sahip çıkmaktadır.

Tarih, bugünü anlamanın ön koşullarından biridir. Bilinmeyeni, unutturulmaya çalışılanı, savunuları, sorunların temelini ve çözüm yollarını geçmişe bakarak öğreniriz. Yana yakıla yapılan yıkıcı söylemler, emperyalizm medyasının hafıza silme ve yanlış yönlendirme ediminden başka bir şey değildir. 7 Ekim saldırısına yönelik eleştirilerin yanıtını bulmak için Filistin'in tarihine bakmak yeterli olacaktır.

"Dün nasılsa bugün de öyle, öldürülür taşıyanlar ışığı/Başkaları alır onların yerini/Işığa dokunamaz ama kimse" der, Louis Aragon.

Filistin'in dünya gündemine oturduğu şu günlerde, Filistin direnişinin uzun soluklu mücadelesine ve onun tarihine daha yakından bakmakta fayda var. Ağırlıkta, FHKC kurucu lideri George Habaş'ın yaptığı röportajlar, verdiği demeçler ve örgüt politikası-perspektifine dönük bir araştırma-inceleme kitabı olan "Düşle Gerçek Arasında" Filistin'e dair tam bir pusula niteliğinde. Haluk Gerger'in önsözüyle güçlendirilen eser Ceylan Yayınlarının katkılarıyla okurlarıyla buluşmakta. Kitap, geçmişten günümüze güncelliğini koruyan yanlarıyla başta Filistin'i ve mücadelenin gerekliliğini anlamamızı sağlıyor.

Ömrünü Arap halkının mücadelesine adamış bir lider, Filistin halkının bilgesi, George Habaş… Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak 1925'te Lidda'da dünyaya gelen ve 2008'de aramızdan ayrılıncaya dek mücadele eden yoldaşlarının "El Hakim"i Habaş, aynı zamanda bir tıp doktorudur.
Mücadelenin başlangıç yıllarında doktor olarak da görev alan Habaş, 1967'de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'ni kurmuş ve uzun yıllar Genel Sekreterlik görevini yürütmüştür. Genel Sekreterlik görevini kendi isteğiyle bırakmış, bu kez deneyimlerini ölümsüz kılıp yazarak sonraki nesillere aktarmayı hedeflemiştir. Sözü ve eylemi ile Filistin halkının gönlünde taht kuran El Hakim; yaşamı boyunca direniş çizgisini yükseltmeye çalışmış, kararlı, adanmış, mütevazı, naif ve birlikten yana bir lider olmayı başarmıştır. Güçlü özeleştirel yanıyla, FHKC'nin eksiklerinden başta kendini ve halkını sorumlu tutar. Yenilgi de başarı da kolektiftir. Kendini, halkı ve örgütüyle bir bütün olarak görmektedir. "Zıtların birliği"ne ve diyalektiğe inanan bir lider olarak onlara dayatılan gerçekliğe uyum sağlamamayı  savunur ve onu değiştirmeye çalışır. Amerikalı edebiyatçı Nataniel Hawthrone'un dediği gibi, "Dünya, ileriye yönelik bütün dürtülerini, huzursuz insanlara borçludur." Dr.Habaş, sermaye hırsıyla küreselleşen bu emperyalist dünyaya karşıydı ve ona İsrail üzerinden savaş açmıştı.

FHKC, mücadelesinin başlangıcında sosyalist temelde zayıflıklara düştüğünü kabul etmekle birlikte bunu sağlamlaştırmaya çalıştı. İsrail'e karşı yürütülen savaşın emperyalizme karşı savaş olduğunu yineledi. Filistin'e katkı sağlamayan anlaşmalarla politik çözümü mümkün olmayacağını savunurken tarihe işaret etti. "Halkımızın yarısı sürgünde ve mülksüzken barış olamaz. Kudüs ve geri dönüş hakkı da dahil olmak üzere ulusal haklarımızın tümü kabul edilene kadar Batı Şeria ve Gazze'de halkımız mümkün olan tüm yollarla kahramanca ve azimle direnişlerini sürdürecekler."

1936, 1948, 1950, 1960, 1970'lerden günümüze değin Filistin çokça karanlık zamanlardan geçmiştir. Amman Anlaşması (1985) Filistin'i dizginlemek içindi. Oslo Anlaşması (1995) Filistin'e kaybettiren anlaşmalardan olmuştur. Oslo Anlaşması ile kazançtan çok kayba uğranmıştır. Her yenilgiden çıkarılması gereken sonuçlar vardır. Bu noktada emperyalistlerin denetiminde yapılan ve siyonist İsrail'in çıkarları için bir araya gelinen anlaşmalar yerine gerçek bir Arap dayanışmasına ihtiyaç olduğu görülmüştür. Halka güven vermenin önemine dikkat çeken hareket, intifada da halkın direnişine şahit olmuştur. İslam coğrafyasının bir parçası olarak Filistin'de kurulacak ittifaklara dair de geçmişte şu perspektif sağlanmıştır: "Tüm İslami güçler aynı kefeye konularak onlarla işbirliği yapma ya da yapmama gibi keyfi kararlar alınamaz. Tartışmalı bağlantıları olan birkaç hareket ya da grup dışında, bu güçler kendi toplumlarının yerlisi oldukları için bunlarla anlaşma yapılması zorunludur. Bu demektir ki biz ve İslami güçler belli ve öngörülebilir koşullar altında birlikte iş yapmamıza izin verilecek ortak paydalar yakalayabiliriz. İdeolojileri ve toplum temelinde mücadelenin içerisinde yer alan İslami güçler -Lübnan'da Hizbullah, Filistin'de Hamas, İslami Cihad, Ürdün'de Jama'a İslamiyeti- ile eylemleri insani, etik ve İslami değer ve gerekçelerle bağdaştırlamaz ve haklı çıkarılamaz olanları -Mısır ve Cezayir'de olduğu gibi- ayrıştırmalıyız." Bu noktada, İslami güçlerle ilişkide her şeyin çok açık olması gerektiği ve çizgilerin net bir biçimde belirlenmesi ihtiyacı vurgulanmaktadır. Burada önemli olan ortak düşmana karşı derin bir ittifakla mücadele edilmesi ve bunun demokratik temellerde gerçekleşmesidir.

Bölgede İslam yalnızca hakim inanç değil bir Arap kültürü olarak da görülmektedir. Gerici güçlerin, şeyhlerin, emirlerin, kralların vs. İsrail siyonizmine hizmet ettiği ise açıktır. Yani, Filistin mücadelesinde Arap dayanışması ele alınırken, bölgenin kültürüne, mücadelenin gerekliliklerine bakmakla birlikte karşı olunan yanlar da göz ardı edilmemektedir. Uzun yılları aşan mücadele deneyimi ve analiz gücüyle böylesi ayrımlar net bir biçimde ortaya konmaktadır.

Yalnızca Arap Birliği değil, uluslararası ittifakta güçler dengesi için önemli bir yerde durmaktadır. Gelgelelim İsrail'in yıllardır yürütmekte olduğu savaş, Filistin topraklarının sahip olduğu kaynaklardan (petrol, hammadde, tüketim pazarı vb.) jeopolitik ve stratejik konumundan kaynaklanmaktadır. Böyle olunca uluslararası arenada da ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi emperyalist ülkelerle çıkarlar noktasında ortaklaşıp destek görmüştür. İsrail saldırısı süreklidir, hücumdadır, tırmanıştadır. Bu yüzden Arapların İsrail'e karşı verdiği her taviz İsrail'i daha sert bir saldırı tarzına yönlendirmiştir. Modern bir orduya, gelişkin bir teknolojiye sahip İsrail, nükleer kulübün bir parçasıdır, çıkar ittifakları ile savaşa ayırdığı ekonomi bütçesi hat safhadadır. Böylesi eşitsiz bir savaşta Filistin halkı çocuğundan gencine, yaşlısına, sanatçısına ve geniş bir yelpazeyi oluşturan halk yayınlarıyla birlikte bir oluşla intifadada güçlü bir biçimde direnmiştir. Örneğin 2005'te intifada sayesinde siyonistler Gazze'den çekilmek zorunda kalmıştır. Filistin halkı, FHKC'nin kuruluş bildirisinde belirttiği gibi "Sonunda zafere ulaşılacak yol, kitlelerin otorite, rehber ve direnişin lideri olduğu yoldur" mantığıyla hareket ederek bu orantısız savaşta bunca yıllık direniş sergilemiştir, sergilemektedir. Çünkü onların 1948 felaketinden beri kaybedecek bir şeyi kalmamıştır.

Ulusal kurtuluş savaşları aynı zamanda sınıf savaşlarıdır anlayışı ile mücadeleyi yükselten FHKC, Marksist-Leninist anlayışı savunurken bunun bir sihirli değnek olmadığının bilincindeydi. Marksist ideoloji, kitlelerle buluştururken de onların algılayamayacağı tarzda konuşmalarla hitap eden aydın kibrine ve kitlelerin acil sorunlarıyla mücadele etme konusunda garip yöntemleri tavsiye eden olgunlaşmamış anlayışa, çocukluk hastalığına yakalanmış kişi ve hareketlere karşıydı.

Devrimin bilincini temsil eden Habaş, dönemi doğru okumak, politik teori, savaşa net bakış, gerçeklerle yüzleşmek, kendiliğindenci-aceleci olmamak şeklindeki devrim stratejisi ile Arap dünyasını yoksulluğu süreklileştirmesi ile esir almaya çalışan emperyalizmi ve onun müttefik İsrail siyonizmine karşı savaşını sürdürmektedir. "Bugün nitel bir genişleme/sıçrama halidir. Ama aynı zamanda, yarını materyalist ve entelektüel olarak kurmanın bir aracıdır."

İnsanlar ölür, fikirleri ve yaptıkları ise yaşamayı sürdürür. Bugün Filistin'de Habaş'ın Arap birliği fikri ve onun direnişçi ruhu hala sokaklarda hüküm sürmekte, zafer ısrarı devam etmektedir.