22 Eylül 2024 Pazar

'Lenin dünyayı sarsan devrimin lideriydi'

"100. Yılında Dünyaya Lenin'le Bakmak" sempozyumu devam ediyor. "21. yüzyılda emperyalizm, savaş ve devrim" başlıklı oturumda, Marksist Teori dergisi yazarlarından Hasan Polat, yazar Mukaddes Çelik ve SODAP adına Mehmet Yılmazer sunum yaptı. 1. ve 2. emperyalist paylaşım savaşları, sınıflar mücadeleleri üzerine değerlendirmelerde bulunan panelistler, günümüzde yaşanan savaşlar ve 3. dünya savaşı tartışmalarına yanıt verdi.

Marksit Teori dergisi tarafından düzenlenen "100. Yılında Dünyaya Lenin'le Bakmak" sempozyumu, "21. yüzyılda emperyalizm, savaş ve devrim" başlıklı oturumla devam etti.

POLAT: GERÇEKTEN LENİNİZM 1915'TE Mİ ORTAYA ÇIKTI
"Lenin'in emperyalizm teorisi ve 21. yüzyılda güncelliği" konulu oturumda ilk sözü Marksist Teori Hasan Polat ilk sunumu yaptı. Polat, emperyalist küreselleşme tartışması, varoluş krizi tartışması, bugüne etkileri, süren tartışmalar ve eğilimlere ilişkin konuştu. Rosa, Karl, Lenin ve Paris Komününde barikatlarda dövüşen anarşist komünist kadın önder Luise Michel'i de anan Polat, emperyalist küreselleşme çağında dünyaya leninizmin güncelliğiyle bakmak üzerine sunum hazırladığını dile getirdi. Sunumunun beş teması olduğunu söyleyen Polat, "Lenin'in 2. Enternasyonal'den kopuşuna, 3. Enternasyonal'i inşa etmesine ve daha sonraki tezlerine bu konum üzerinden bakılabilir. Emperyalizim teorisi leninizmin özellikle dünya marksizmine doğuşu olarak da kabul edilebilir. Bu bakından leninizm, 1914 1. paylaşım savaşının başlamasıyla birlikte öne çıkan, yükselen bir devrimci marksizm bayrağı ve akımı olarak değerlendirilebilir. Fakat gerçekten leninizm 1915'te mi ortaya çıktı? Bu noktada lenizmin yerini tayin etmede, marksizme katkılarının anlaşılabimesi bakımından belki bu dönemeçten önce bir leninizm gerçeği olduğunu vurgulamak gerekir" dedi.

'LENİN 1902'DE NE YAPMALI ESERİYLE MARKSİZME GİRİŞ YAPTI'
Lenin'in 1902'de "Ne Yapmalı" eseriyle marksizme giriş yaptığını hatırlatan Polat, "Belki hemen onun devamında 1905 devrimi içerisinde 'İki Taktik' Lenin'in marksizme devrimci hegemonya siyaseti ve devrimci hegemonya kavramını getirdiği bir katkıdır. 1915'e emperyalizm teorisi, daha doğrusu 1916'daki emperyalizm çalışmasına kadar olan dönemde bir leninizm gerçeğinin olduğunu, 2. Enternasyonal içinde devrimci akımı temsil ettiğini özellikle vurgulamak gerekir. Buradan Lenin'in emperyalizm teorisine gelebiliriz. En çok okunan ve bütün bir devrimci yönü belirleyen bir eser" ifadelerini kullandı. 

'BELİRLİ SORUNLARLA KARŞILAŞTIĞINDA FELSEFE OKUMALARINA GİRİYOR'
2. Enternasyonalin emperyalist savaş nedeniyle çöküşe girmesinin ardından saflaştırma sürecinin, Rosa ve Karl'la birlikte Lenin'in baş aktörü olduğuna dikkat çeken Polat, "Lenin emperyalizm analizini bir yandan sürdürürken diğer yandan 2. Enternasyonal içerisinde devrimci bir mücadele yürütür" dedi. Kautsky'nin "ultra emperyalizm" çalışmasını Lenin'in "ultra saçmalık" olarak tanımladığını hatırlatan Polat, "Lenin kendinden önceki çalışmaların üstüne bina ediyor, Lenin'in ayırıcı teorisi buradan oluşuyor. Kuşkusuz bütün bu çalışmalarla bir etkileşim, bir polemik de yürütüyor. Lenin bu çalışmasını yürütürken 1909'da 'Materyalizm ve Ampiryokritisizm' kitabında yaptığı gibi belirli bir bunalım döneminin sorunlarına çözüm getirmeye girişiyor. Ve 1914-15'te Hegel'in Mantık Bilimini okumaya girişiyor. Bu Lenin'in devrimci diyalektiğinin çok özel bir yanını işaret ediyor. Belirli sorunlarla karşılaştığında felsefe ile politika ilişkisini kurmak bağlamında yeniden felsefe okumalarına giriyor" dedi.

'DÜNYA KAPİTALİZMİ BELLİ BAŞLI ÖZELLİKLERİYLE ÖNE ÇIKIYOR'
"Emperyalizm" çalışmasının salt bir kitap ya da broşür olmadığının altını çizen Polat, "Devlet ve Devrim" gibi pek çok tezin devamla geldiğini belirtti. Emperyalist küreselleşme ve kapitalizmin varoluşsal krizinin yaşandığına dikkat çeken Polat şunları söyledi: "Dünya kapitalizmi belli başlı özellikleriyle öne çıkıyor. Bunlardan biri üretim sürecinin uluslararasılaşması ve dünya tekellerinin bütün üretime hakim hale gelmesi. Bütünleşik bir dünya pazarının oluşması, uluslararası tekeller ve bunların içinden en büyüklerinin özellikle dünya tekeli haline gelmesi ve üretimde, ticarette, sermaye ihracında dünya pazarında hakimiyet kurmasıdır. Yine mali sermayenin içinde, sanayi sermayesinin üzerindeki hakimiyeti söz konusuydu, bu daha da belirginleşiyor. Devletler bütünleşmiş olan dünya pazarına hakimiyet için şiddetli bir mücadele yürütüyor. Mali ekonomik sömürgecilik merkez bankalarından finans kurumları ulus devletlerin elinden aldı özerklik adı altında. Bir dünya sermaye oligarşisi oluştuğunu söyleyebiliriz. 2008-2009 dönemecinde ortaya çıkan kriz yapısal bir kriz olmadığı kapitalizmin üretim krizi yaşadığı dolayısıyla dünya kapitalizminin ilk kez varoluş kriziyle yüz yüze geldiğini söyleyebiliriz. Yaklaşık 14 yıllık bir periyodu alırsak, dünya kapitalizmi mevcut birikim rejimiyle ilerleyemiyor. Durgunluk içerisinde salınıp duruyor. Özellikle pandemide daha da açığa çıktı. Bir bütün olarak dünya kapitalizmi sınırlarına gelip dayandı. Dolayısıyla bu da bugün emperyalist paylaşım savaşı dediğimiz gerçeklikleri karşımıza çıkarıyor."

'3. EMPERYALİST PAYLAŞIM SAVAŞI HAZIRLANIYOR'
Emperyalist paylaşım savaşlarına ilişkin de konuşan Polat, "Bugün başka bir düzeye geldik. Kapitalizmin varoluşsal krizinin dinamikleri özellikle bir emperyalist paylaşım savaşını hazırlıyor. Özellikle belirli alanlarda üç bölgede açığa çıkarıyor diyebiliriz. Rusya-NATO savaşı üçüncü paylaşım savaşının kapısı gibi duruyor. Lokal düzeyi de iki blok arası bir savaşa varmadığı durumu ifade ediyor. İkinci bir alan Ortadoğu Filistin-İsrail savaşından, İran'ın Yemen'in Lübnan'ın dahil olması ve daha da büyümesi düşünüldüğünde lokal alanlardan biri de budur. Ancak Pasifik'te başka bir eksen daha kuruluyor. Oralarda da emperyalist bloklar arası çatışmalar keskinleşiyor. Adım adım bir bloklar arası emperyalist iki blok arası (Çin-Rusya; NATO ve ABD'nin başında olduğu Atlantik İttifakı) var. Leninizmin güncelliğini emperyalist savaş gerçekliğiyle düşünmek, karşımıza çıkacak bu savaş politikaları, özellikle halkları birbirine kırdırma politikalarına, emperyalist savaş karşıtı hareketleri örgütleyerek, kendi burjuvazilerine silahı doğrultan politikası ve ezilenler için devrim stratejisi ve devrim üretme kurgusunu da düşünerek güncel hazırlığımızın en merkezine koyarak düşünmeliyiz" ifadelerini kullandı. 

'DEVRİMCİ KOMÜNİST HAREKETLER İŞÇİ SINIFIYLA BULUŞMALI'
"Pembe devrimler" olarak adlandırılan ayaklanmaların ezilenlerin ihtiyacını karşılamadığının altını çizen Polat, bu süreçte devrimci komünist hareketin leninizmi yeniden ele alması gerektiğini belirtti. Dünya devrimci komünist hareketlerin kümelendiğine işaret eden Polat, "Leninizmin güncelliğini, devrimci önderlik krizini aşacak şekilde düşünüyorsak, farklı kümelerin devrimci kotada yeniden buluşması, yürüyen isyanlara, sınıf mücadelesi hareketlerine devrimci müdahalelerle kendini inşa etmesi gerekir" diyerek sunumunu tamamladı.

ÇELİK: LENİN DÜNYAYI SARSAN BİR DEVRİMİN LİDERİYDİ
Polat'ın ardından sunum yapan yazar Mukaddes Çelik başta Filistin'de siyonist İsrail'e direnirken ölümsüzleşenler ve devrimci şehitleri anarak sözlerine başladı. 21. yüzyılda Lenin'in önderlik ettiği Sovyet sisteminin zaman içinde çöktüğü ve sosyalizme dair güvensizliğe dönüştüğünü kaydeden Çelik, çok yönlü arayışlar olduğunu, örgütsel, ideolojik ve siyaseten bir krizin yaşandığını söyledi. Sosyalist, komünist hareketin çok etkisiz hale geldiği ve bu durumun esasen sürdüğüne işaret eden Çelik, "Lenin dünyayı sarsan bir devrimin lideriydi. Dünya içinde yeniden kuşatmaya alınan bir sosyalist sisteme girişin, komünizme giden yolu açtığı, parti modelinin hayata dair her şeyini kurduğu ve ilk defa demeyelim ama ilk kez bu kadar uzun ömürlü, ayak takımının kendi düzenini kendi dünyasına ulaştığı bir zamanın tartışmasız lideri konumunda" dedi.

'DÜNYADA BİRÇOK YER ÖCALAN'DAN BAKIYOR'
Çarlık Rusyasının emperyalizmin halkası olduğunu ve iradesi çok güçlü bir partinin önderliğinde kırıldığında dünyada çok şeyin değiştiğini söyleyen Çelik, "Bütün rüzgarın sosyalizmden estiği, herkesin proletaryanın kaldırdığı bayrağın altında toplanmaya çalıştığı enternasyonal harekete neden olan bir dünya bu" diye ekledi. Çelik, devrimin ikinci yılında enternasyonal kurulduktan bir yıl sonra Doğu Halkları Kurultay'ının toplandığı bilgisini verdi. Ulusal soruna dair ne varsa iyi kötü hepsinin proletarya bayrağı altında toplandığını kaydeden Çelik, "21. yüzyıla Lenin'den bakmak yetmiyor. Mesela Ortadoğu'nun merkezindeyiz bir Kürt devrimi doğru. Ulusal demokratik devrime ve oradan da kadın devrimine yol açtığı devrimi yaşadık. Dünyada Abdullah Öcalan okumaları gerçekleşiyor, dünyada birçok yer Öcalan'dan bakıyor" ifadelerini kullandı.

Ulusal, cinsel, sınıfsal tüm savaşların kesiştiği ve gerçek hayatın böyle yürüdüğünün altını çizen Çelik, Sovyet devriminin aynı zamanda bir köylü devrimi de olduğunu ekledi. Süren yıllar içinde Lenin'den Mao'ya, Enver hocaya bakarak güncelle bağının kurulduğunu söyleyen Çelik, "Neoliberal iktisadın dünkü süreçlerin yüzyılın başında büyük işçi kitlelerine dayanan bir devrim çizgisinin, gelişim rotasının, strateji ya da tüm taktiğinin onunla anıldığı bir yerden, bugün neoliberalizmin paramparça ettiği, güvencesizleştiği sınıf kimliğini yitirdiği bir süreç" dedi.

'NE YAPMALI BİLİNÇLİ İŞÇİ HAREKETİNİ TANIMLIYOR'
"Dünden bize ne kaldı, o kopuştan ne anlamalıyız" sorusunu yanıtlamaya çalıştığını dile getiren Çelik, "Lenin ilk önce aslında onun liderliğini de hazırlayan, 1895'de başlayan bir işçi kitle grev hareketinin içinde doğmuştur. Toplumsal gerçeklikte 'Ne Yapmalı', Çarlık Rusyası'nın despotizminde devrimi başlatacak örgüt sisteminin gelişeceği ortamda çıkmıştır. 'Ne Yapmalı' günümüzdeki işçi sınıfının niye içşi sınıfı olamadığının açıklamasıdır. Sınıf bilinçli işçi kime denir, kendiliğindencilikle bilinçli işçi hareketi arasındaki farkı tanımlamıştır. Narodniklerle hesaplaşmış daha sonraki rakipleri olan kendiliğindencilikle yürümeye çalışan Avrupa sosyalist, sosyal, demokrat partileriyle de hesaplaşmalıdır. Sınıf bilinçli işçi kime denir sorusudur? Bugün bu sorunun karşılığı yok, teori olarak yazılıyor ama yok. Gadre uğrayan herkesin yanına koşan işçi bilinçlidir" dedi. Kürt halkına yönelik uygulanan zulme Türkiye işçi sınıfının sessiz kaldığını; sendikalar ve konfederasyonların sessizliği seçtiğine dikkat çeken Çelik, bu nedenle Türkiye işçi sınıfının bilinçli olmadığını söyledi.

'HER AYDIN PARTİ ÜYESİ OLAMAZ, BİLİNÇLİ OLMASI LAZIM'
"Parti üyesi kime denir" sorusuna ilişkin ise Çelik, "Bizimle olmak isteyen her aydın bizimle olamaz, bilinçli olması lazım. Öncü parti inşa etmek gerekir. Öncü parti fikrinin günümüzde legal, illegali dahil ikili, üçlü, çoklu parti normlarının ortaya çıktığı gerçeği yaşıyoruz" dedi.

'SİLAHLARIMIZI KENDİ BURJUVAMIZA DOĞRULTACAĞIZ'
2. Enternasyonalden kopuş sürecinde tüm Avrupa sosyal demokrat partilerinin toplandığında, "savaşı önlemek bizim birinci görevimiz. Önleyemezsek eğer görevimiz silahlarımızı kendi burjuvamıza doğrultacağız" sözünü verdiğini hatırlatan Çelik, bu sözün bilinçli işçi sınıfının emperyalist savaşı engelleyemediğinde burjuvaziye silahı doğrultması gerektiğine işaret ettiğini vurguladı. Çelik, sınıfın sömürgeci savaşlara, militarizme karşı çıkması gerektiğinin altını çizdi. Devrimci partinin emperyalizm karşısında devrim mi yapacak yoksa reformlarla mı hareket edecek düşüncesine dikkat çeken Çelik, "Sadece ücret pazarlığı mı olacak, siyasal konular kavganın konusu olmalı" ifadelerini kullandı.

Rosa Luxemburg'un mücadele yaşamını anlatan Çelik, tutuklandığı bir yıllık süre içerisinde burjuvazi, emperyalist politikalar, parti içi bürokrasi ile mücadele ettiğini anlattı. Rosa Luxemburg'un tutuklandığı süreci Kobanê davası sürecine benzeten Çelik, "genel güvenlik nedeniyle kışkırtıcı Rosa Luxemburg gözaltına alınmıştır" diye haberler yapıldığını belirtti. Rosa Luxemburg'un Rus devrimini Rusça kaynaklarından hapishanede takip ettiğini anlatan Çelik, "Proletarya diktatörlüğü ve politik özgürlük o günden bugüne tartışılıyor. 21. yüzyıl kendine göre bu tartışmalara yanıt verecektir" dedi. Çelik, Lenin'in Rosa'yı yeterince incelemediği için eleştiride bulunduğunu kaydetti.

'BERLİN DUVARININ YIKILMASIYLA EMPERYALİST SAVAŞ BAŞLADI'
İlk oturumunun son sunumunu SODAP adına Mehmet Yılmazer yaptı. Yılmazer, 3. dünya savaşı tartışmaları, görüngüleri ve eğilimlerine ilişkin konuştu. Sunumunu iki bölüm halinde yapacağını aktaran Yılmazer, Rusya-Ukrayna savaşı başladıktan sonra emperyalist savaşlar üzerine teorik ve pratik tartışmalar başladığını kaydetti. Berlin duvarının yıkılmasıyla emperyalist savaşın başladığını hatırlatan Yılmazer, bugün dünya savaşına yol açacak kapsamda iki fay hattı olduğuna dikkat çekti. Yılmazer, "Biri Asya Pasifikte'dir. İkinci fay hattı Avrupa'dadır. İkinci dünya savaşının yaşandığı alanda. Rusya-Ukrayna hattıdır; İsveç, Finlandiya'nın NATO'ya alınmasıyla tüm Rusya'nın kuşatılması adımına kadar ulaştı" dedi.

'AVRUPA VE ASYA'DAKİ FAY HATLARI DÜNYA SAVAŞINA YOL AÇAMAZ'
Ancak bir hayat hattının da Ortadoğu'da olduğuna işaret eden Yılmazer, tüm çatışmalara rağmen bu coğrafyada emperyalist savaş olmasının mümkün olduğunu belirtti. Bunun bölgedeki güçlerden kaynaklandığını dile getiren Yılmazer, Avrupa ve Pasifik'teki fay hattının kesinlikle bir dünya savaşına yol açabilecek güç ve kapsamında olduğunun altını çizdi. Yılmazer, fay hatlarındaki gerilimlerin niteliğine ilişkin şu bilgileri verdi: "Birincisi, bugünün dünyasında dünyanın bir kaptanı yok. Şunu kast ediyorum, birinci dünya savaşı öncesi İngiltere idi. Onunla birlikte İngiltere oldukça yıprandı, güç kaybetti. '30-40'lar sonrası kaptan ABD idi. Bugünün dünyasının o ölçüde güçlü, emperyalist dünyaya sözü geçen anlamda bir lideri yok. ABD gittikçe güç kaybediyor, 2008 ekonomik kriziyle birlikte, -küreselleşme krizidir bu- daha da tetiklendi. Kapitalizmin olmazsa olmazı, sermaye birikim tarzı eksik. Küreselleşme ve neoliberalizmle birlikte, sermaye birikim tarzı yarattı kapitalizm. Bu 2008'de tıkandı. Sermaye birikim tarzı yaratabilmiş değil bugünün dünyası. Kapitalizm, ayakları nereye bastığı belli olmayan bir tarzda gidiyor son 8-10 yıldır. Artık bir kaptanı, reisi yok, her tarafa yalpalıyor. İkinci özellik, dünyanın ekonomik ve siyasi ağırlığı doğuya kayıyor. Asya, Pasifik bölgesine, Çin dediğimiz obruğun üstüne kayıyor. Şüphesiz ki Çin dünyanın en güçlü ülkesi değil hala ABD güçlü ama, dünya üretiminin birçoğunu Asya Pasifik yapıyor. Amerika yüzde 22'lerde Avrupa daha da gerilerde. Ağırlığının doğuya kayması, tüm aktörleri siyasal kültürü, her şeyi değiştirecek, alt üst edebilecek niteliğe sahip. Bugüne kadar dünyayı batı yönetti. Üçüncü nokta kapitalist rekabet ve savaşlar. Hep yeni üretim biçimlerine geçiş sırasında tetiklenir. Daha önceki sanayi devrimi, ondan önce ticari paylaşım savaşları. Şimdi yapay zeka üstünde yeni bir üretim biçiminin artık içinde kapitalizm. Yapay zeka üstünde büyük bir rekabet var Çin ve ABD'ye nasıl yansıdığını biliyoruz. Yapay zekanın sadece teknik değil sosyal olarak da nelere yol açacağına ilişkin büyük tartışmalar var. Ne yazık ki sol geride kalıyor. Bugün işçi sınıfı büyük fabrikalardan, hizmet ve bilgi iş koluna transfer olmuştur. Dolayısıyla dün ordularımız düzenli ordu gibiydi, büyük fabrikalar kalemiz olacak diyorduk bugün gerilla birlikleri gibiyiz. Bugün dünya üretiminin büyük bir yapımının yapıldığı dev fabrikalarda işçiler değil robotlar var. Bugünün yapay zeka kelimesinin altına giren aynı zamanda işçi sınıfının büyük bir şekil değişikliğine, biçim değişikliğine işaret ediyor."

'3. DÜNYA SAVAŞI DİĞERLERİNDEN FARKLI OLACAK'
İki paylaşım savaşında da dünyanın üçte birini kapitalizmin kaybettiğine dikkat çeken Yılmazer, üçüncü paylaşım savaşını öngörebilmenin oldukça zor olduğunu belirtti. 3. dünya savaşının diğerlerinden çok farklı olduğuna dikkat çeken Yılmazer, "Dünyada sosyalizm yok. Fakat bugünün dünyasında bir şeyi iyi görmek gerek, Amerikan emperyalizmi için ölüm anlamına gelen iki gerçeklik var. Avrupa'nın Rusya'yla dostluğu. Merkel Almanyası kısmen Fransa ve İtalya bunu yaptı. Rusya'nın dostuydu bu ülkeler son 20 yılda. Rusya yeraltı zenginliğine sahip en büyük ülkedir, Alman teknolojisiyle birleşirse Amerika diye bir şey kalmaz. Onun için ittifak bozulmalıydı ve Amerika Ukrayna savaşında bozdu. İkincisi Çin ve Rusya dostluğu. Bu da batı dünyasının tümü için sıkıntılıydı, ölüm değildi ama büyük bir sorundu. Bunun da kırılması lazımdı. Daha henüz o halka kırılmadı. Avrupa ile Rusya dostluğu kırıldı ama Çin ve Rusya ittifakı kırılmadı. Dünyada fay hatları gerilimi yaşanacağı son derece açık, fakat eski tarzda bir dünya savaşı olup olmayacağının en büyük soru işareti nükleer silahlardır. Dolayısıyla iki dünya savaşının tekrarı olacağı varsayımı doğru değil."

'AYAKLANMALAR, DEVRİME DÖNÜŞMEDİ'
1. ve 2. emperyalist paylaşım savaşları süreçlerinde olunmadığı için bu savaşlardan devrimin çıkamayacağına işaret eden Yılmazer, "Meksika'da Zapatistlar; 21. yüzyıl sosyalizmi Venezuela, Ekvador; Ortadoğu'da Rojava devrimi yaşandı; Avrupa'da Yunanistan, İspanya, Portekizler 'başka bir dünya mümkündür' gelişmeleri yaşandı. Ancak hiçbiri bize devrimi yaşatmadı. İki nedeni var. Biri bugün dünya halkları önünde kapitalizm artık yeterince ikna edici değil ama sosyalizm de yok. Dünün dünyası gibi ağırlıklı bir hedef yok. Hedef bulanık ve zaten bulanık hedefe hangi yollardan ulaşılacağı daha karışık. İkinci önemli şey kapitalizmdeki yapısal değişimdir. Yeni üretim teknikleriyle bildiğimiz sanayi kapitalizmi artık yok, onun yerine bilgi ve hizmet kapitalizmi diyebiliriz. İşçi sınıfının olağanüstü parçalı hale geldiği, bir kısmının işsizlik yığınına itildiği süreçteyiz. Bugünün dünyasında işçi sınıfı var ama çok parçalı. Dünyanın varoşlarında işsiz kitleler var. Latin Amerika'da Hindistan'da varoşlar bunlar nasıl örgütlenecek? İşsizleri nasıl örgütleyeceğiz. Ama Latin Amerika'da örneği var. İşsiz İşçiler Sendikası kuruldu, açların doyurulması için mutfaklar kuruldu, işgal eylemleri yapıldı. Bugünün mücadeleleri çok farklı, renkli özellikler taşıyor. Bunları kavrayabildiğimiz ölçüde bugünün dünya gerilimlerinin ortasında kendimize şans yaratabiliriz. Aksi halde eskinin tekrarını beklemek gafletine düşersek oradan bize olumlu sonuçlar çıkmaz" dedi.

Birinci oturum sunumların ardından salon ve youtube üzerinden yapılan canlı yayını takip edenlerden gelen sorulara verilen cevaplarla devam etti.