24 Eylül 2024 Salı

'Kürtlerin yaşamak için direnmek dışında seçenekleri yoktur'

Rojhilat ve İran'da Eylül ayında başlayan halk ayaklanmasına dikkat çeken gazeteci Özdemir, "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" vurgusu yaptı. ETHA'ya değerlendirmelerde bulunan Özdemir, ayaklanma gençlerin ve kadınların öncülüğünde olsa da halkın tüm kesimlerinin yer aldığını da ekledi. Rojhilat partilerine dönük saldırı ve tehditlerinin; ayaklandırmayı bastırma planının bir parçası olduğunu belirten Özdemir, Kürtlere dönük kimliksizleştirme, teslimiyet politikasına karşı özsavunmasını yükseltip direnmekten başka bir seçenekleri olmadığını kaydetti.

Gerici, faşist molla rejiminin, Jîna Mahsa Amini'yi gözaltında katletmesiyle başlayan halk ayaklanması aylarca sürdü. İran rejimi ayaklanmayı bastırmak için büyük bir devlet terörü başlattı. Resmi ve gayri resmi bütün silahlı kuvvetlerini sokaklara süren İran rejimi, bununla yetinmedi kadınların giyim serbestisine-yaşam özgürlüğüne yasaklamalar geliştirdi. Uymayanlar devletin türlü saldırısıyla karşı karşıya kaldı.

Hareketin yıkıcı bir güce dönüşmesinden korkan rejim saldırılarını İran sınırları dışına taşıdı. Rojhilatlı Kürt partilerin Güney Kürdistan'da bulunan karargahlarına saldırılar gerçekleştirdi. Güney Kürdistan'ı boşaltmaları için tehditler savurdu. Gazeteci Mervan Özdemir bu gelişmeleri ETHA'ya değerlendirdi.

'BASKILAR HALK AYAKLANMASINI ÖNLEYEMEDİ'
Doğu Kürdistan'da Jîna Mahsa Amini'nin rejim güçlerince katledilmesinin  ardından 2022 Eylül ayından bu yana devam eden ve kadınların öncülük ettiği halk hareketini hatırlatan Özdemir, İran'da 40 yılı aşkın bir süredir iktidardaki İslam rejiminin, toplumu ipotek altına almak için geliştirdiği tüm yöntemleri devreye koysa da halk isyanının önüne geçemediğini de ekledi.

Özdemir, "Halk arasına yerleştirilen hain Besicler, Devrim Muhafızları Güçleri, İtlaat Güçleri, tanrılaştırılan dini liderlerin posterleri… Halkın gözünü korkutmak için ilahileştirilen tüm bu güçler ve araçlar halkın ana hedefi oldu. İlahi güçlerin posterleri devrim ateşini harmanlayan bir bez parçasına dönüştü. Deyim yerindeyse bir kıvılcım bir coğrafyayı baştan başa isyan ateşine çevirdi" dedi.

'İRAN'DA ÇELİĞE SU VERİLDİ'
İran ve Rojhilat ayaklanmasıyla birlikte artık hiçbir şeyin eskisi olmayacağını belirten Özdemir, İran'da başlayan ve "jin, jîyan, azadî" adını alan isyan dalgasının İran'da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gerçeğini ortaya koyduğunu kaydetti. Yıllardır bastırılan kadınlar ve gençlerin isyanın öncüsü olduğunu söyleyen Özdemir, "Tutuklamalar hala devam ediyor. Onlarca kişiye idam cezası verildi. Ancak çeliğe su verildi. Halk, rejimden korkmuyor ve irili ufaklı protesto gösterilerini sürdürüyor" vurgusu yaptı.

'KÜRT PARTİLERİ AYAKLANMAYI BASTIRMAK İÇİN HEDEF ALINDI'
Faşist İran molla rejiminin halk ayaklanmasından korktuğunu ve Kürt örgütlerini bunun için hedef aldığını kaydeden Özdemir, "Kadınların zılgıtlarıyla, gençlerin öfkesiyle baş edemeyen İran rejimi, hıncını bu isyan dalgasının kurumsal olarak hiçbir yerinde durmayan Doğu Kürdistan güçlerinden çıkarmak istedi" dedi.

Hedef alınan Kürt örgütlerinin Rojhilat halkları nezdinde etkili politik bir odak olmadıklarına dikkat çeken Özdemir, şöyle devam etti: "Doğu Kürdistan'da irili ufaklı birçok güç bulunmaktadır. İran rejiminin hedef aldığı güçler, Komele, Zehmetkêşan, Demokrat güçleriydi. Bu güçler, on yıllardır İran rejimine karşı peşmerge faaliyetleri yürütmektedir. Ancak hiçbir zaman İran rejimini karşılarına almayı göze alan bir güce erişmediler. Zaten söz konusu bu güçler, 'Jin, jiyan, azadî' isyanının başlamasıyla birlikte İran'a karşı hiçbir faaliyetlerinin olmayacağının açıklamasını yaptılar. Yani, 'isyanın bizimle bir ilgisi yoktur' mesajını verdiler. Açık ki 'bizim amacımız İran'ı karşımıza almak değil' demek istediler. Haliyle insanın sorası geliyor; bu güçler yıllardır dağlarda ne yapıyorlar? Cevap yok ne yazık ki."

'KÜRTLER ÖZSAVUNMAYI GÜÇLENDİRMELİ'
Rojhilat güçlerinin İran rejimine karşı tutumda hatalı olduklarını belirten Özdemir gerici, faşist rejime karşı özsavunmayı güçlendirmenin önemine dikkat çekti. Özdemir, "Açık söylemek gerekirse Kürdistan'daki dağlarda ve Rojava'da var olan direniş geleneğiyle çok bağdaşmayan ve halkın sempatisini kazanamayan bu güçler birkaç saldırıyla çok sayıda şehit verdi. Yani Kürdistan'da düşmanını tanıyan ve savunmasını geliştiren gerilla ve özsavunma güçleri gibi bir pozisyonda değillerdi. Bu güçler, Güney Kürdistan'da bir devrimci güç gibi değil de bağ bahçeli evlerde sosyal yaşam sürdüren bir pozisyondaydılar. Muhtemelen kendilerine yönelik bir saldırı olacağının hesabını yapmamışlardı" dedi.

Doğu Kürdistan'da halkın "koca" İran rejimini karşısına almışken, rejime karşı mücadele yürütmeyen örgütlerin kendi aralarında çatışmalarının ve kayıplar vermesinin son derece utanç verici olduğunu belirten Özdemir, bu güçlerin yoğunluklu olarak KDP kontrolünde olduğunu da ekledi.

'KÜRT PARTİLERİNE DÖNÜK SALDIRILAR BÖLGE DEVLETLERİNİN ORTAK PLANI'
İran devletinin Rojhilat partilerine dönük saldırısının Güney Kürdistan yönetimi de dahil olmak üzere bölgesel güçlerden bağımsız ele alınamayacağına dikkat çeken Özdemir, şöyle açıkladı: "Bu güçlerin hedef alınması, KDP ve YNK'nin ve Irak'ın onayı alınmadan gerçekleşmedi. Bu nedenle, tepkisizlikleri şaşırtıcı gelmemektedir. Aksine, saldırıları destekleyen bir Kürdistan Bölgesi ve Irak hükümeti gerçeği söz konusudur."

İran'ın Kürt partilerine saldırması ve silahsızlandırma çabalarının isyanın gündemini saptırmasıyla ilgisi olduğunu söyleyen Mervan Özdemir, "İran'daki 'jin, jîyan, azadî' isyanının karakteri, etnik ve ilkel milliyetçi özelliklere sahip değildi. Kürtlerin bu isyana öncülük etmeleri, devrimin özsel karakterini ortadan kaldırmaz. Ortadoğu'nun toplumlar gerçeğine en yakın isyandı. Kadınların ve gençlerin öncülük ettiği bir isyandı. İran, Kürt güçlerini hedef alarak isyanın diğer halklarla olan bağını ortadan kaldırmak, isyanın Kürt milliyetçi karakterli bir isyan olduğunu ortaya koymak içindi" dedi.

"Doğu Kürdistan güçlerinin hedef alınması psikolojik harp merkezliydi" diyen Özdemir, ne yazık ki bu güçlerin isyana destek verip özüne uygun hareket etmek yerine İran'a boyun eğen bir duruş sergilediğini belirtti ve devam etti: "Bu durum, İran'ın halk isyanının gündemini saptırması için fırsat yarattı. Şimdi, bu güçlerin silahsızlandırılmasından ve Kürdistan Bölgesi topraklarından çıkarılması konuşuluyor."

'SALDIRILAR TÜM KÜRTLERE BİR MESAJDIR'
Özdemir, Irak ve İran devletlerinin Kürt partilerinin varlığını gerekçelendirerek Kürdistan Bölgesi sınırlarını kontrol altında tutmak için ortak bir "güvenlik koordinasyonu" oluşturduğunu söyledi. Kürdistan partilerine Bölge topraklarını terk etmeleri için 15 gün süre tanındığını belirtti. Gazeteci Mervan Özdemir, şöyle devam etti: "Bu güçlerin kendileri hakkında alınan kararlara karşı gelebilme güçleri yoktur. Bir orta yol bulunur mu bilinmez ancak Doğu Kürdistan güçleri tarihinin en zayıf dönemlerini yaşıyor. Çünkü bu güçler, kendilerine hiçbir zaman saldırı olmayacakmış gibi yaşamaya alışmışlardı. Ancak Kürdistan'ı işgal etmeyi hedefleyen güçlerin en pasif Kürdü bile bir gün hedef alacaklarını muhtemelen hesaba katmamışlardı. Rojhilat partilerine yönelik saldırılar, tüm Kürtler için bir mesaj. İşgalci güçler, 'bana saldırıp saldırmamanız önemli değil, tehlikesiz bile olsanız size bir gün mutlaka saldıracağım' mesajı veriyor. Kürtler bu mesaja kendi öz savunmalarını güçlendirerek cevap olmalı. KDP'nin iradesizleştirme, kimliksizleştirme, teslimiyeti dayatan politikalarının Doğu Kürdistan güçlerini nasıl da utanç verici bir pozisyona soktuğu görülmektedir. Kürdistan'da direnmek dışında Kürtlerin yaşamak adına hiçbir hakları yoktur."