25 Eylül 2024 Çarşamba

Kobanê davası: Yargılamanın hukuki meşruluğu kalmadı

Kobanê davasında söz alan siyasetçiler iktidarın talimatıyla hareket eden mahkemenin adil yargılanma hakkını çiğnediğini bir kez daha teşhir etti, yargılamanın hukuki meşruluğunun kalmadığını kaydetti.

DAİŞ'in Kobanê'ye saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleştirilen eylemler gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile partinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17 tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası'nın 24'ncü duruşmasının 1. oturumu, Sincan Hapishane Kampüsü Duruşma Salonu'nda görülüyor.

Yüksekdağ ve Demirtaş'ın beyanlarının ardından yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak söz aldı.

KIŞANAK: HALK BARAJI GÜMBÜR GÜMBÜR YIKARAK GELDİ
Depremde katledilenleri anan Kışaanak, mahkeme heyetinin verilen her emri yerine getirmeye çalıştığına dikkat çekti. Ancak mahkemenin davayı seçime yetiştiremeyeceğinin altını çizen Kışanak, "Yetiştiremeyeceğinizi bildiğiniz halde, 'en azından mütalaayı okuyalım, hüküm niyetine seçim meydanlarında kullanırlar' diyorsunuz. Altında yatan neden bu, bir an önce mütalaayı siyasi iktidarın eline verelim, onlar da seçim meydanında kullansınlar. Kafanıza göre dosyayı doldurdunuz, paldır küldür bugüne getirdiniz. Üzerinize giydiğiniz cübbeyi hiçe sayıyorsanız, sizin umurunuzda değilse, bizim hiç umurumuzda değil. Sırf bu dosyada karşı hamle yapmak için takipsizlik çıkardılar ve burada gerekçe ürettiler. Hukuku böyle ayaklar altına alan sizsiniz. İşinize nasıl geliyorsa, öyle kullanın. Siyasi süreci yürütmek için hep beraber çalışıyorsunuz. Hepiniz suçlusunuz. Biz davacıyız, sanık değil. Biz belediyeleri ele geçirmek için kumpas dosyalar hazırlayanlara karşı davacıyız. Sanık olacak olanlar, bu kumpası kuranlar. Defalarca anlattık. 7 Haziran'da bu halk, demokrasi barış isteyen halk iradesi barajı gümbür gümbür yıkarak geldi. Baraj yıkılınca bu otoriter rejimin sahipleri önümüze yeni kumpas barajları kurdu. Yeşil Sol geliyor. Demokrasiye inanan, barışa kadın özgürlüğüne inanan tüm kesimler Yeşil Sol Parti çatısı altında kumpas barajlarını seçim sandıklarında yıkmak için geliyor"dedi.

'HALK YAŞADIKLARININ NE ANLAMA GELDİĞİNİ İYİ BİLİYOR'
Kışanak, kadınların seçimlerde özgürlüğe karşı kurulan barajları yıkacağını vurgulayarak şöyle devam etti: "Sandıklardan kadınların özgürlük, eşitlik iradesi çıkacak. Kadınların özgür bir birey olarak var olma hakkı çıkacak. 'İtaat et, rahat et' zihniyeti yıkılacak o sandıkta. Bu kumpas davaları 7 Haziran'da yıkılan barajlara karşı açıldı. 7 Haziran'da halkın iradesi barışın yanında saf tutan bir iradeydi. Bu ülkeyi kana boğmak, savaş politikalarınızın önünü açmak için kumpas kurdunuz. Ama günü geldi. Bu kumpasın hesabı önce sandıkta, sonra bağımsız yargı önünde sorulacak. İstediğiniz kadar kumpas kurun, buna karşı direneceğiz. Gün gelecek, devran dönecek, kumpasçılar, savaştan kandan medet umanlar, adaleti katledenler hesap verecek. 14 Mayıs'ta sandıkta ve halklarımız önünde hesap verecek. Bu kadar kolay ve ucuz değil. Bu kumpası boşa çıkarmanın yolu sandıkta oyları ile hesap sormaktır. Bunu yapacaklar, bundan hiç tereddüdümüz yok. Bu halk yaşadıklarının ne anlama geldiğini çok iyi biliyor."

'TARİHTE NASIL ANILMAK İSTİYORSANIZ ORADA DURUN'
Mahkeme heyetine "Sorgu alınmadan mütalaa okumak ne demek" diyerek tepki gösteren Kışanak, "Biz hepimiz birbirimize bağlıyız. Bu halkın iradesini temsil ediyoruz. Hepimizi bağlayan bir iddianame yazmışsınız" dedi. Kışanak, şöyle devam etti: "Bir hafta önce siyaset meydanından mahkemenize talimat veriliyor. Özgür iraden yok, konuşamıyorsun, bari bırak ben konuşayım. Bu dosya başından itibaren demokratik muhalefeti susturma davasıydı. Ortaya delil olarak sunulan şeylerin delil olmadığını söylüyoruz. Diktatörlük var derseniz, konuşma hakkı yok derseniz, amenna kesin atın. Ama varmış gibi yaparsanız, biz de sözümüzü kuracağız. Kararlarınızda ne söylenirse, onun gereğini yapıyorsunuz. Özgürlüğümüzü çaldınız kumpaslarla konuşmayacak mıyız? Ne hakla çalıyorsunuz, 7 milyon oy vermiş insanın özgürlüğünü ne hakla çalıyorsunuz. Bu devran böyle gitmeyecek. Otorite ve baskı geçicidir. Özgürlük duygusu her zaman o otoriteyi yıkma gücüne sahiptir. Yıkacak. Buna yürekten inanıyorum. Yeşil Sol Parti kumpas barajlarını yıkarak, sandıktan özgürlük ve barış iradesini çıkaracak. Bu yargılama mütalaa aşamasına gelmemiştir. Arkadaşlarımız savunmalarını hala yapmamıştır. Hiçbir arkadaşımız ek savunma hakkını da kullanmadı. Mütalaa aşamasına gelmiş bir dava yoktur. Biz sarayın emrini uyguluyoruz diyorsanız da o sizin sorununuz. Tarihte nasıl anılmak istiyorsanız, orada durun."

ÜSTÜN: ADİL YARGILANMA SÜRECİ YÜRÜTÜLMÜYOR
Emine Beyza Üstün, mahkemenin sıkıştığı her noktada gizli tanık ifadelerine başvurduğunu ifade ederek, "Düzmece, ne olduğu belli olmayan delileri kabul etmiyoruz, yargılama sürecine uygun bulmuyoruz. Belgelere karşı delil araştırılsın dedik, araştırmıyorsunuz. Arkadaşlarımızın savunmaları alınmadı. Adil yargılanma süreci yürütülmüyor. Aleyhte olan hiçbir delili kabul etmiyorum, etmiyoruz. Bu yargılamanın hukuki meşruiyeti kalmadı. Adil olmayan bu yargılanmayı bitirin. Tüm arkadaşlarımızın özgürlüğünden alınan bu süreç seçim sürecidir. Alanda demokrasinin yeniden örülmesi için çaba sarf ediyoruz. Bırakın sizin için de örelim. Tutsak olan tüm arkadaşlarımız da serbest bırakın" dedi.

MAHKEME BAŞKANI, TUNCEL'İN SAVUNMASINI KESTİ
Duruşma verilen aranın ardından HDP İstanbul 24'ncü dönem Milletvekili Sebahat Tuncel'in savunması ile devam etti. Tuncel, öncelikle AFAD ve Kızılay'a değinirken mahkeme başkanı, Tuncel'in savunmasını keserek, savunmasının iddianame ile ilişkili olmadığını iddia etti.

TUNCEL: DEVLET KURUMLARINI ÇÜRÜTTÜLER
Başkan, "Kızılay'ın çadırından bana ne" dedi. Tuncel ise "Ben niye Kızılay ve AFAD'a dair konuşuyorum, çünkü devlet kurumlarını çürüttüler. AİHM'e en çok başvuran ülkeler arasında. Alın size siyaset. Beni görüşlerim nedeniyle burada tutuyorsunuz. Beni tutmasaydınız, ben deprem bölgesinde halkla dayanışacaktım. 2015'ten bugüne demokratik siyasete müdahale, Türkiye'yi mafya düzenine getirdi. Yasa ve Anayasa Kürtlere uygulanmıyor. Kürtlere sadece Terörle Mücadele Kanunu uygulanıyor. Hala Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar sürüyor. Suçluların korunması ve bu dosyada olduğu gibi gerçek suçluların gizlenmesi ile bu düzen kuruldu. Siz bu kumpasın ortağı olarak suç işliyorsunuz. Biz işlediğiniz suça ortak olmayacağız" sözlerini kullandı.

SAVUNMA İKİNCİ KEZ BÖLÜNDÜ
Mahkeme başkanı, "Doğru düzgün beyanda bulunun" diyerek Tuncel'in savunmasını ikinci kez böldü.

'HALKA VERMEYECEĞİMİZ HESAP YOK'
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın AYM üyelerini arayarak HDP üzerindeki hazine yardımı bloke kararının kaldırılmasına ilişkin azarlamasına dikkat çeken Tuncel, şöyle devam etti: "Bu bize 'Sizi hangisi aradı' diye sorma hakkını veriyor. Bu dosyaya ilişkin sizi arayıp 'dosyayı kapatın, bize seçimde lazım' dediler mi? Bu dosyaya dair her gün açıklama yapıyorlar. Siz bir gün 'bu bizim bağımsız yargılamamamızı engelliyor' demediniz. Burada ben yargılanıyorum. İşlemediğim bir suçtan ben yargılanıyorum. Her gün bu dosyaya müdahale ettiler. Bu halk bu yargılamayı bilmiyor. Medya sadece bir kanalı veriyor. Bana cevap vermeniz gerekiyor. Sizi kaç kişi aradı? Burada adil ve bağımsız yargılamaya güven duyulabilir mi? Güven vermiyorsunuz. Türkiye halklarının gerçeği öğrenmesini engelliyorsunuz. Hakkımızdaki iddialar somutlaşmadan bu ülkenin cumhurbaşkanı bunlar katil deyip geziyor. Hani masumiyet karinesi. Hani cezamız kesinleşene kadar masumduk. Biriniz de bunların cezası kesinleşmediğini söylemiyorsunuz. Erdoğan, bu süreç devam ediyor, bundan ceza alacaklar diyor. Demek ki bilgi veriliyor. Erdoğan'ın yaptığı açıklama bu kumpas davasının sarayda pişirildiğini gösteriyor. Yasama, yürütme ve yargının bu davayı Kürtlere ve demokratik siyasete karşı yürüttüğünü görüyoruz. Bu soruları bana sorduran yargılama biçiminizdir. Siz gerçekleri gizlediniz. Mahkemelerdeki beyanları dikkate almayarak yalan beyanlar üzerinden dolanıyorsunuz. Buradaki arkadaşlarımızın halka vermeyeceği hiçbir hesap yok. Bizi zindana koydunuz, mücadelemizden vaz mı geçtik. Hayır, hala mücadele ediyoruz."

'GERÇEK BİR HUKUKÇU OLSAYDINIZ İDDİANAMEYİ İADE EDERDİNİZ'
Sorgular bitmeden mütalaa almak isteyen mahkemenin bir dayanak noktası olmadığını söyleyen Tuncel, "Siyaseten hızlandırın, bunu seçimlere yetiştirin dediniz ya. Yetiştiremediniz. Bunun faturası da size çıkacaktır. Haklarımızı elimizden aldınız. Savunmalarımız bitmeden savcıya mütalaa veriyorsunuz. Siyaset yaparken hangi çizgideysek bundan sonra da aynı çizgideyiz. Siz CMK'yİ tersine çevirerek işlettiniz. Bir yandan tanık dinliyorsunuz, bir yandan müştekileri yönlendiriyorsunuz. Bu olsa olsa faşist bir rejimde olur. Savunma vermeden ceza vermek istiyorsanız verin. Ben yine de savunma hakkını kullanmak istiyorum. Bu hakkın kullanılmasının engellenmesine itiraz ediyorum. Biz bu sürecin siyasal bir süreç olduğunu biliyoruz. İddianame siyasi saiklerle hazırlanmıştır. Elle tutulur bir yanı yoktur. Gerçek bir hukukçu olsaydınız bu iddianameyi iade ederdiniz. Etmediniz, bu suça ortak oldunuz. Kürt sorunun mahkeme masalarına taşıyarak bu sorun çözülmez. Biz de Kürtler olarak alan bulduğumuz her yerde halkımızın özgürlük mücadelesini sürdüreceğiz" dedi.

'DAVADAN EL ÇEKİN'
Önümüzdeki seçimin mahkeme için de faydalı olacağını dile getiren Tuncel, "En azından üzerindeki siyasi baskı kalkacaktır. Bütün halkımızı bu bir aylık süreçte var gücü ile çalışması ve demokrasi için rol alması gerektiğini düşünüyorum. Bütün halkların bir arada yaşaması için değişim şart. Yeni bir başlangıç için de 14 Mayıs seçimleri önemli. Siz de hukuk insanıysanız, el çekin bu davadan. Çünkü tarih bu duruşmaları yazacak" ifadelerini kullandı.

GÜR: İTİBARINIZ MI ARTACAK
Tuncel'in ardından HDP eski MYK üyesi Nazmi Gür söz aldı. Mahkeme boyunca hukuki bir süreç işletilmediğini, politik bir sürecin işletildiğini belirten Gür, "AİHM, bu davanın siyasi saiklerle açılmış bir dava olduğunu söylüyor. Şimdiye kadar hiçbir AİHM kararında bir ülkenin Cumhurbaşkanını ismiyle geçtiğini, ihlalle bizzat neden olan açıklamalar yaptığını duymadım. Demirtaş ve Yüksekdağ kararlarında bu ülkenin Cumhurbaşkanının ismi geçiyor. Böyle bir durum mu sizin itibarınızı arttıracak, yoksa yargıyı rahat bırakarak, hukuka uygun iş yaparak mı bu ülkenin itibarını yükselteceksiniz? Bu davanın bundan sonra bu iktidarın işine yaramayacağını düşünüyorum. Partimizi kapatmak için bu davayı ürettiler ama bu dava ellerine ayaklarına dolandı. İçinden çıkamaz hale geldiler. Hukuk, adalet, anayasa, hukukunun üstünlüğü, uluslararası hukuk yok güç var. Peki siz güçlüden yana mı yoksa adaletten yana mı duracaksınız? Bu davayı yeniden başka bir aşamaya getirmek için 2'nci bir Kobanê Davası yarattılar. HDP'yi de kapatamadılar. HDP, Yeşil Sol'da kökleri çok daha güçlü şekilde tutundu. HDP, Yeşil Sol Parti ile ülkenin en önemli partilerinden biri olarak yerini aldı" dedi.

ATA: DOSYAYI KURANLAR GİZLİ TANIK BEYANLARINDAN MEDET UMDU
Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, heyetin Anayasa'yı yok saydığını söyledi. "Çözüm" adı altında yürütülen süreçte İmralı'ya gidilmesinin ardından birçok kişinin tutuklandığına dikkat çekerek, "İyi ki yaşandı. Şimdi arkadaşlarımız dışarıda daha fazla şeyin yaşanması için mücadele ediyor. Biz de içeride mücadele ediyoruz. Dosyada hukuk arıyoruz. Hukuk yok. Biz Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesini savunan siyasetçiler olduğumuz için yargılanıyoruz. O iddianame öyle hazırlandı ama siz o iddianameyi kabul etmeyeceksiniz. Bu dosyayı kuranlar, gizli tanık beyanlarından medet umdular" ifadelerini kullandı.

AV. ÖZDOĞAN: DOSYA İKTİDARIN SEÇİM MALZEMESİ HALİNE GETİRİLDİ
Aranın ardından avukatlar savunma yaptı. İlk olarak HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan söz aldı. Özdoğan, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarının mahkeme dosyasına eklenmesine rağmen okunmadığına dikkat çekerek, mahkeme başkanının "Delil değeri yoktur" demesine rağmen delil niteliği taşıdığını kaydetti. Mahkemenin tavrını yargılama biçimi olarak kabul etmediklerini söyleyen Özdoğan, "Mayıs seçimleri itibariyle siyasetlerinden dolayı yargılanan müvekkillerin hak ihlalleri artmıştır. Müvekkillerin seçim için çalışma hakları ihlal ediliyor. Dosyayı mütalaaya götürme ve iktidarın seçim malzemesi haline getirilmesini eleştiriyoruz. Tüm tutukluların tahliyesini talep ediyorum" dedi.

AV. ÖZBİNGÖL: CEZA MUHAKEMESİNİ YOK SAYAN UYGULAMALARLA KARŞI KARŞIYAYIZ
Av. Sevda Çelik Özbingöl, bürosunun 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerde yıkıldığını ancak kendisinin 7 Şubat'ta mahkemede bulunduğunu belirterek, "Mahkemenin yangından mal kaçırır gibi yürüttüğü, siyasi çıkarlara amade edilmiş bir davada hukuki destek sunmanın önemli olduğu bir alandayız. Bizlerin adalet mekanizmasında aktör olan mahkemelerden beklentimiz daha büyük. Beklentimiz sizlerin adaletin uygulanması konusunda biraz ısrarcı olmanız. Belki mutlak bir adaletten bahsetmek mümkün değil ama sizden yana bir çabanın da görülmesi gerekiyor. Müvekkillerim, Zeynep Karaman ve Sabahat Tuncel sorgu işlemleri sürdürülürken mahkemenin kalan kişilerin sorgularının yapılmasına gerek duyulmadığı ve dosyanın mütalaaya sevk edilmesi yönünde karar verdiniz. Yargılanmanın başından beri ceza muhakemesini yok sayan birçok kararla karşı karşıya kaldık" dedi.

Duruşma 13 Nisan 2023 tarihinde saat görülmeye devam edecek.