22 Eylül 2024 Pazar

Kışanak: Adaylığımın önünde engel yok ama eşit koşullarda yarışmamı engellediler

Kobanê davasında seçim konuşması yapan Ankara Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adayı Gültan Kışanak, yüzbinlerce kişiyle gerçekleşen İstanbul Newrozuna dikkat çekti, İstanbul halkının seçim yanıtın Newroz'da verdiğini söyledi. Ankara'da yürütülen kampanyayı kadınların kendisinden çok sahiplendiğini belirten Kışanak, "Yönetimin gerçek sahibi halktır. Halkla birlikte yönetilmelidir. Kadınlar o yönetimin tam merkezindeler. Emekçiler, mahalle meclisleri, sendikalar, dernekler, kentin bütün dinamikleri yönetime ortak olmalı, söz ve karar hakkına sahip olmalıdır. Gerektiğinde de hesap sormalı, geri çağırmalıdır" dedi. 

Kobanê davasında tutsak siyasetçiler hakkında tutuk incelemesi yapıldı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya Ankara Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adayı Gültan Kışanak, tutsak olduğu Kocaeli Hapishanesinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

Çok uzun zamandır yargılamanın sürdüğünü ve kendileri açısından artık sağlık sorunları yaratacak bir işkence düzenine döndüğünü dile getiren Kışanak, "Onun için ben bugün sözümü çok uzatmayacağım. Fakat tabii ki bir seçim sürecindeyiz. Ankara'dan aday oldum. Bu vesileyle de birkaç söz söylemem gerekiyor. Öncelikle salonda bulunan herkesi saygıyla ve sevgiyle kucaklıyorum" dedi. 

'İSTANBUL'DA SÖYLENECEK SÖZ NEWROZ'DA SÖYLENDİ'
İstanbul'da gerçekleşen Newroz'a dikkat çeken Kışanak, İstanbul seçiminde söylenecek sözün Newroz alanında söylendiğini vurguladı. 21 Mart'ta düzenlenecek Diyarbakır Newrozunu hatırlatan Kışanak, "Amed, üç kibrit çöpüyle kutlanan Newrozlara tanıklık etti ve yeni bir dönemi açtı. 5 No'lu  zindandaki zulme son veren direnişin meşalesiydi. Yine Amed'in esmer çocukları, Kürt çocukları araba lastiklerini yakarak Newroz kutladı. O günleri de yaşadık ve Amed buna da tanık. O da başka bir dönemi işaret ediyordu ve yeni bir mücadele sürecinin meşalesiydi. 2012'de yasaklanmaya çalışılan Newroz'a karşı barikatların nasıl yıkıldığına da tanıklı etti Amed ve yeni bir dönemin önünü açtı" ifadelerini kullandı.

'SON SÖZÜ DİRENENLER SÖYLER'
2013 Newroz'unun yepyeni bir sürecin başlamasının meşalesini yaktığını vurgulayan Kışanak, "Amed halkı, Kürt halkı, Kürt halkının iradesi 2013 Newrozu'nda sözünü söyledi. Hala da o sözün arkasındayız. Hala da bu ülkede barış için, demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek için cezaevlerinde, mahkeme salonlarında, meydanlarda direniyoruz. Hep denir ya, son sözü direnenler söyler diye, Amed halkının bir kez daha sözünü söyleyeceğine inanıyorum. Selamlarımı, saygılarımı, sevgilerimi gönderiyorum. Newroz pîroz be. Newroz kutlu olsun. Newroz'un Kürtler açısından daha özel anlamı var ama Newroz tüm Ortadoğu halklarının, Kafkas halklarının ortak bayramıdır. Bu anlamda son derece önemlidir. Demek ki bayramlarımızı ortaklaştırabiliyorsak, acılarımızı da  çözümlerimizi de ortaklaştırabiliriz. Newroz baharın müjdeleyicisidir; kışın kara soğukluğuna karşı herkesin yüreğine sımsıcak umutlar müjdeleyen bir bayramdır. Ortadoğu'daki, Mezopotamya'daki tüm halklar için bu böyledir. Kafkasya'daki tüm halklar için Newroz baharın ve değişimin müjdeleyicisidir. Newroz mazlumların, ezilenlerin baharı; zalimlerin, despotların kara kışıdır. Yaşamın özünde özgürlük vardır. Yaşam kazanacak, özgürlük kazanacak, Newroz kazanacak. Bir kez daha tüm halklarımızın Newroz Bayramını kutluyorum" dedi. 

'ANKARA'DA KADINLAR BENDEN FAZLA KAMPANYAYI SAHİPLENMİŞ'
Ankara Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı olarak adaylığını ilan ettiğini, YSK'nın da bunu kabul ettiğini vurgulayan Kışanak, "Şu anda resmi olarak bütün adaylarla eşit koşullarda yarışıyor olmam gerekirdi. Ancak maalesef demokrasiye hiç yakışmayan engeller var. Belediye başkanı seçilme haklarına haiz bir insanım ve bu anlamda kampanya yürütebilme imkanına sahip olmalıydım. Bunu engellediler. Öyle gözüküyor ki seçime kadar da böyle sürecek, belki de seçim sonrasında da. Ama şimdi görüyorum ki Ankara'da kadınlar başta olmak üzere halkımızın her biri benden daha fazla bu kampanyayı sahiplenmiş. Kadın Meclisimiz, kadın arkadaşlarımız, feminist kadınlar, dostların, yoldaşların her biri Gültan Kışanak olmuş, Figen Yüksekdağ olmuş, Ayla Akat olmuş, Alp Altınörs olmuş… İsmini sayamadığım tüm arkadaşlarımızın görevini üstelenmiş, canla başla seçim kampanyası yürütüyorlar. Kendilerine teşekkürlerimi sunuyorum. Bütün arkadaşlarımız adına teşekkür ediyorum. Barışa, demokrasiye, özgürlüklere inanan herkese teşekkür ediyorum. Kolay gelsin diyorum. Yolunuz açık olsun diyorum. Yolunuz açık olsun, barışa ve özgürlüğe çıksın diyorum" ifadelerini kullandı. 

'SEÇİM SONUÇLARINI DEĞİŞTİRMEK İSTİYORLAR'
Zümrüd-ü Anka efsanesini dile getiren Kışanak, "Bu mücadele bizim mücadelemizdir. Benim değil hepimizin mücadelesidir. Sizler birer Simurg yolcusu olarak özgürlüğünüzü arıyorsunuz. Ve başardığınızda göreceksiniz ki o özgürlük sizsiniz, biziz, hepimiz. Türkler, Aleviler, Sünniler, ezilenler, ötekiler, kadınlar… Herkes bu mücadelenin öznesidir, bu mücadelenin gerçek sahibidir. Bu yolculuğu hep beraber yapacağız, bu badireleri hep beraber aşacağız. O yüzden ben sizlerin Anka Kuşu gibi küllerinden yeniden doğan, bütün zulmü ve karanlığı geride bırakan güçlü bir çıkış yapacağınıza inanıyorum.  Arkadaşlarımız burada oy kullanamayacaklarından bahsettiler. Yasa, tutukluların bulunduğu yerlerde oy kullanmalarını söylüyor. Asıl ikametgahınız neredeyse orada ancak oy kullanabilirsiniz diyerek bizlere, tutuklulara oy kullanma hakkını kısıtlıyorlar. Bu tamamen bir keyfiyet, tamamen hukuksuzluk. Hukukla, yasayla hiçbir alakası yok. Bakın birçok il ve ilçemize on binlerce geçici güvenlik görevlisi naklettiler. Seçim sonuçlarını değiştirmek istiyorlar. Bu memlekette hukuk askıya alınmış durumda, yargı siyasallaşmış, hatta siyaset yargının yerine geçmiş durumda. Bunu biliyoruz" dedi.

'BİZİ GÖRMEK ZORUNDALAR'
Kazanmak için mücadele yürüttüklerinin altını çizen Kışanak, siyasetin öznesi olduklarını vurguladı. Kışanak, şöyle devam etti: "Halkın iradesinin önüne darbeciler seçim barajı koymuştu. Halkın iradesi seçim barajını anlamsızlaştırdı. Kürt sorunu konusunda demokratik bir söz söylemeye mecburlar. Çünkü başka bir çıkar yolu yok. Bizim şimdi mücadelemiz aşılan bu kritik eşikleri daha ileriye taşımaktır ve gerçekten de barışın ve özgürlüklerin kapısını sonuna kadar açmaktır. Başka bir kritik eşik daha aşıldı. O da bu memlekette çokça dayatılan tekçi zihniyet. Bu tekçilik zihniyeti lafta, retorikte kaldı ama pratikte aşıldı. Herkes ağzını açınca Kürtlerden, Alevilerden, kadınlardan, emekçilerden bahsetmek zorunda. Çünkü buradayız. Köleliğin kalkması için mücadele eden siyahilerin çok güzel bir sloganı varmış o dönem: 'Beni gör.' İşte biz buradayız, Ankara'dayız; gerekirse mahkeme salonundayız, gerekirse seçim meydanındayız, gerekirse Meclis kürsüsündeyiz. Bizi görmek zorundalar. Ülkenin gerçeği bu. Kimse bu hakikati tersine çeviremez.

'ŞİDDET SARMALINI KIRACAK BİR DURUŞ ORTAYA KOYDUK'
"Diyarbakır'dan Ankara'ya, Ankara'dan dört bir yana barış köprülerini kuracağız derken bu hakikate işaret ediyorduk. Kadınlar barış siyasetine de öncülük yapacak ve bu ülkenin sorunlarının çözümü konusunda büyük bir güç açığa çıkaracaktır. Başka bir kritik eşik daha aşıldı. O da şiddet sarmalını kırmak meselesiydi. Maalesef bu ülkede sorunları çözmek istemeyenler sürekli ama sürekli olarak sadece şiddet kullandılar. Biz bu şiddet sarmalını kıracak bir duruşu açığa çıkardık, çıkarmaya devam edeceğiz. Bu da önemli kritik eşiklerden birisidir. Hepimizin, Türkiye'deki başta analar olmak üzere hepimizin yüreğinde acı, kırgınlık ve sitem vardır ama öfke yoktur. Bu bizim tutunacağımız en güçlü damardır. Nefret yoktur, öfke yoktur.

'HERKES DEM PARTİ İLE GÖRÜŞMEYE MECBUR'
"Bu topraklar sevginin ve kucaklaşmanın da kadim topraklarıdır. Tarih boyunca defalarca başarmıştır. Bir kez daha başaracaktır. Ve biz sorunlarımızı siyaset yoluyla, diyalog yoluyla, barış yoluyla çözmek için daha güçlü bir irade açığa çıkaracağız. 94'te Demokrasi Partilileri (DEP) tutuklayıp hapishaneye gönderdiklerinde zorlu bir süreçti. Yaklaşık 13 yıl bu mücadelede bazı sorunlar yaşandı, Meclis'e giden yolu açamadık. Fakat 2007'den bu yana kesintisiz olarak bir halk iadesi TBMM'de ortak vatanda demokratik cumhuriyet için kendisini var etmiştir. Kimse bu gerçeği yok sayamaz. Yok sayamayacaklar. İşte aşılan kritik eşiklerden biri de budur. DEM Parti'yi ne kadar kriminalize ederlerse etsinler, hepsi DEM Parti'yle görüşmeye muhtaçtır. CHP'si de muhtaçtır, AKP'si de muhtaçtır. Biz var oldukça, halk bu iradesine sahip çıktıkça mecburlar. Kürt sorunu konusunda demokratik bir söz söylemeye mecburlar. Çünkü başka bir çıkar yolu yok. 

'VARDIK, VAR OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
"Emekçiler olarak, ezilen halklar olarak, yoksullar olarak, kadınlar olarak, Aleviler olarak, Kürtler olarak, bu ülkenin hakikati olarak varız, var olmaya devam edeceğiz. Ve siyaseti değiştirme gücü işte bu varlığındadır. Değişecekler. Biz 'değişimin zamanı' derken sadece kendimizle ilgili bir şeyden bahsetmiyoruz; hakikate karşı duran herkes değişecek. Hakikat böyle bir şey. Onu ne kadar ötelersen ötele, ne kadar örselersen örsele, ne kadar üstünü örtersen ört o yine de gün yüzüne çıkar. Hakikat böyle bir şeydir. Bu ülkenin, bu kadim toprakların hakikati de çoğulculuktur ve yan yana barış içerisinde yaşama hakikatidir. Bu konuda kadın hareketleri gerçekten ön açıcı pozisyondadır. Bundan sonra da bunu yapabilme gücüne ve imkanına sahipler. Çünkü feminist hareket, kadın hareketleri, bütün ötekileştirmelerin ve egemenlik ilişkilerinin birbirlerini güçlendirdiğini görüyor. Onun için bunu sorguluyorlar. Diyorlar ki her türlü ırk ve sınıf ayrımcılığına karşı da cinsiyet ayrımcılığına karşı da ortak bir mücadele yürütmeliyiz. Bunun mücadelesini yürütüyorlar. Bu nedenle feminist hareket, kadın hareketleri bu ülkenin sorunlarının çözümünde öncü bir role sahiptir. Bu rolünü bundan sonra da çok güçlü bir şekilde oynayacaktır.

'BARIŞ YOLUNU BİZ AÇACAĞIZ'
"Biz barış konusunda bir yol açacağız. Kimse bize o yolu bahşetmeyecek. O yolu biz açacağız. O yolu, o köprüleri biz inşa edeceğiz. Biz kararlılıkla, dirayetle, sorumluluk duygusuyla Amed'den Ankara'ya, Ankara'dan Türkiye'nin dört bir yanına barış köprüleri inşa etmek için bu seçim sürecinde büyük bir emek veriyoruz, çalışıyoruz. Seçimden sonra bu mücadelemizi daha da büyüterek sonuç alacağımız yere kadar götüreceğiz. Hepinizi bu nedenle de kutluyorum. Başarılar diliyorum. Bir konu daha var adaylık meselemle ilgili, çokça da soruluyor. Gelen bütün röportaj taleplerinde 'Nasıl bir yönetim, nasıl bir belediye düşünüyorsunuz' diye soruluyor. Aslında bu yargılandığım yedi buçuk yıl boyunca her görüşmede anlatmaya çalıştım. Ortada halk adına halkın malına çöken bir yönetim anlayışı var. İşte biz buna itiraz ediyoruz. Yönetimin gerçek sahibi halktır. Halkla birlikte yönetilmelidir. Kadınlar o yönetimin tam merkezindeler. Emekçiler, mahalle meclisleri, sendikalar, dernekler, kentin bütün dinamikleri yönetime ortak olmalı, söz ve karar hakkına sahip olmalıdır. Gerektiğinde de hesap sormalı, geri çağırmalıdır. Bu yapılırsa demokrasi inşa edilir, bu yapılmazsa sıfatlar değişir.

'GENÇLİĞİN ENERJİSİ VE COŞKUSUYLA SORUNLARI ÇÖZECEĞİZ'
"Evet, genç yoldaşlar, arkadaşlar; sizler için 'umudunu yitirdi', 'karamsar' diyorlar. Ben buna inanmak istemiyorum, inanmıyorum. Hani Newroz'un değiştirici gücünden bahsederiz ya, Newroz'un yolunuzu aydınlatan meşalesinden bahsederiz ya; o meşale, o sıcaklık sizin yüreğinizde var. Gençlik bu enerjisini, bu sıcaklığını, bu heyecanlı coşkusunu daha fazla yüreğinde tutsak bırakmasın. Gençler bu seçimde hem seçim çalışmalarına çok güçlü bir şekilde katılmalı ve iradesini açığa çıkarmalı hem de sandıkta sabahlara kadar halkın oyuna sahip çıkmalıdır. Seçimden sonra da enerjisi ve coşkusuyla bu ülkedeki sorunların çözümü için kadınlarla birlikte öncülük etmelidir. Bütün genç yoldaşlarımı, genç arkadaşlarımı, genç hemşerilerimi selamlıyorum. Özellikle Ankara'daki gençleri saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. Ankara bir gençlik şehridir. Ankara'yı hatırlamak gerekir, Ankara'nın o değişimden ve devrimcilikten yana olan gençlik günlerini hatırlamak gerekir. Yolunuz açık olsun. Başaracağız."