25 Eylül 2024 Çarşamba

Kırmızı Gül'ün Defteri okurlarıyla buluştu: 33'leri yaşatacağız

Suruç şehitleri anısına yazılan kitaplar okurlarıyla buluşmaya devam ediyor. Oğulları Çağdaş'ı "Kırmızı Gül'ün Defteri" kitabında anlatan Saniye ve Feti Aydın, imza etkinliğinde 33'lerin mücadelesini sürdüreceklerini vurguladı ve dayanışma çağrısı yaptı.

Suruç katliamının üzerinden 4 yıl geçti. 33'lerin ardılları adalet arayışını sürdürürken, her birinin düşleri, idealleri yoldaşları ve aileleri tarafından yürütülen mücadelede yaşıyor. Nesilden nesile aktarılmak üzere Suruç şehitlerinin hayatları ve mücadeleleri çekilen belgesel ve filmlerde, yazılan kitaplarda anlatılıyor. Cesur Babam İsmet Şeker, Kardeşlik İşçisi Cemil Yıldız, Adı Hogırdı, Kobane'ye Gitmek ve Kırmızı Gül'ün Defteri'nde 33'lerin herkese dokunan hayatları yer alıyor.

Suruç Aileleri İnisiyatifi ülke ülke, il il gezerek düzenledikleri imza günlerinde 33'leri okurlara anlatıyor, ayrıca da mücadeleleri için dayanışma çağrısında bulunuyor. Suruç Aileleri İnisiyatifi'nde Saniye ve Fethi Aydın, katliamda kaybettikleri evlatları Çağdaş'ı anlattıkları Kırmızı Gül'ün Defteri kitabının imza gününde onu anlattı. Etkinlikte Çağdaş Aydın'ı anlatan kısa bir sinevizyon gösterimi yapıldı, bu sırada salonda duygusal anlar yaşadı. Etkinliğe Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Eşbaşkanları Besriye Tekgür ve Kadri Baydur, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İzmir Eşsözcüsü Ayşe Yılmaz, 10 Ekim Derneği, İnsan Hakları Derneği (İHD), Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) üyeleri ve çok sayıda kişi katıldı. 

'ALNIM DİK, OĞLUM İSMİNE LAYIK 'ÇAĞDAŞ' BİR İNSAN OLMUŞ'
Konak'ta bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde yapılan etkinlikte söz alan Saniye Aydın, 4 yıl boyunca çok acı çektiğini ancak oğluyla birlikte 33'leri anlatmaktan gurur duyduğunu kaydetti. Zaman zaman gözyaşlarına hakim olamayarak konuşmakta güçlü çeken Aydın, kitabı yazarken hissettiği duyguyu şöyle aktardı: "Bu kitabı yazarken o kadar çok acı çektim ki, kabullenemiyorum. Ama onun hakkında yazılanları okudukça, o kadar çok güzel şey bırakmış ki insanlara. Daha da gururlanıyorum. İsmine layık 'çağdaş' bir insan olmuş, adına layık olmuş. Alnım dimdik, iyi ki öyle çocukların annesiyim."

33'lerin ölmediğine, anılarının yaşadığına dikkat çeken Aydın, "Can tatlı derler ya evladı olan anlar, evlat olmadan canın ne tadı var ki. Çağdaş'ım 'kırmızı gül' türküsünü çok seviyordu o yüzden kitabın adını 'Kırmızı Gül'ün Defteri' koyduk. Hep dinliyorum bu türküyü. Sadece Çağdaş'ın değil 33'lerin önünde saygıyla eğiliyorum. Onlar bizim içimizde... Onlar Kobane'ye yardım için gitti, onların bıraktığı mücadeleye biz devam ediyoruz. Bir vakıf açacağız, gariban çocuklara yardım edeceğiz. Onların mücadelesine devam edeceğiz. Kitapların gelirinin bir kuruşuna dahi dokunmadan, gariban çocuklara bağışlayacağız" dedi.

'DEMEK Kİ CANLI KALMAM GEREKTİ ONLARIN İDEALLERİNİ SÜRDÜRMEK İÇİN'
Tüm acılara rağmen yürüttükleri mücadelenin gücünü kendileriyle yan yana olanların dayanışmasından aldıklarını dile getiren baba Feti Aydın da, 33'lerin mücadelesinin artık boyunlarının borcu olduğunu dile getirdi. Suruç Aile İnisiyatifi eksenli bir vakıf oluşturmak istediklerini ve tıpkı Gezi şehidi Ali İsmail Korkmaz'ından ardından kurulan vakıf da olduğu gibi hem adalet mücadelesini sürdürmek hem de ihtiyacı olan çocuklarla dayanışmak istediklerini dile getirdi. Baba Aydın oğlu Çağdaş'ı şu sözlerle andı: "Çağdaş iki üniversite bitirdi. Temmuz sıcağında herkes piknik yapar, denize girer... Çağdaş ve yoldaşları yanan, yıkılan bir kente omuz vermeye gitti. Onların o gülücüklerine yardımcı olmaya gitti. Ben de oradaydım, yaralandım. Ama demek ki canlı kalmam gerekti onların ideallerini sürdürmek için... Çağdaş gün geldi Soma işçilerinin yanında oldu, gün geldi Dersim'deki doğa katliamına karşı Munzur savunmasında oldu. Gün geldi Karadeniz'de Roboski'de oldu. Çağdaşımın böyle bir kişiliği vardı ama sadece onun değil yoldaşlarının da 33'lerin de kişiliği böyleydi."

Suruç şehidi Cemil Yıldız'la can yoldaşı olduklarını ifade eden Aydın, "Cemil yoldaş fizik mühendisliğini bitirdi. İstanbul'da iki dükkanı vardı. Ekonomik durumu çok iyiydi. Rıfat Horoz'dan çok etkilendi. İkisi de Sinopluydu. Horoz, Kocaeli'de olan evini yoksul bir aileye bırakıp Kobane'ye çocuklara el vermeye, müze çalışmalarına gitti. IŞİD tarafından katledildi. Cemil yoldaş o bırakılan müzeyi tamamlamaya, yakılan yıkılan bir kenti düzenlemeye gitti. Onun için paranın hükmü yoktu zaten, devrimciler için paranın hükmü olmaz" dedi.

'33'LER ÖLMEDİ, SİZİNLE YAŞIYOR'
Elektrik mühendisi olan Uğur Özkan'ın da Kobane'ye gitmeden bir süre önce Somali'ye giderek oradaki yoksullara yardım ettiğini aktaran Aydın, Uğur'un geri dönmek için hiç parası kalmadığını ve bilet alması için babasından yardım istediğini kaydetti. İsmet Şeker'in bir inşaat işçisi olduğunu, lokantalarda çalışarak Kobane'de hastane yapımında kullanmak üzere para biriktiğini hatırlatan Aydın, şöyle devam etti: "İsmet Şeker özellikle son dönemde o mücadelede kan kaybından ölen devrimcilerin hastaneye ihtiyacı olduğunu düşünüp yüklü bir parayla gelmişti. Ama katiller cebindeki parayı da çalmışlar patlamadan sonra. Ben size hangi birini anlatayım Cebo'yu mu, Büşra'yı mı, Duygu'yu mu, Polen'i mi... Onlar ölmedi, sizinle yaşıyor. Kitapları çıkacak, adlarına kütüphaneler kurulacak, onları anlatan filmler belgeseller var. Kobane'ye bir tuğla koymak zorundayız. Bu mücadeleyi kesinlikle büyüteceğiz, iyi ki varsınız."

ÖZDAĞ: KATLİAMI GERÇEK FAİLLER YARGILANINCAYA KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ
10 Ekim Derneği'nden Mustafa Özdağ da yaptığı konuşmada barıştan, kardeşlikten yana olanların mücadelesinin katliamlarla sindirilmek istendiğine vurgu yaptı. "Bizim bu düşlerimizi engelleyemeyecekler" diyen Özdağ, "Barışın, kardeşliğin bu ülkede er ya da geç bizim ellerimizle kurulacağını biliyoruz" ifadesini kullandı. Türkiye'nin tarihinin katliamlarla dolu olduğunu hatırlatan Özdağ, "Suruç, Ankara, Diyarbakır katliamlarında önümüzde birkaç piyon verdiler. Hayır bizler davanın başından beri söylüyoruz, katliamı gerçekleştiren gerçek faillerin yargılanıncaya kadar birlikte mücadeleyi sürdüreceğiz. En son bizim 21 Kasım'daki duruşmamızda da avukatlarımız talepte bulundu. Katliamların bir numaralı ismi İlhami Balı, katliamlardan sonra MİT Müşteşarı tarafından Ankara'da ağırlandığına dair çıkan haberler yalanlanmadı. Bu konunun üzerine gidilmesi talebimiz kayıtlara geçti. Katliamların kim tarafından ve ne niyetle gerçekleştiği ortada. Katliamların gerçek katillerinin yargılanması konusunda çabamız sonuna kadar devam edecek" dedi.

Konuşmaların ardından Saniye ve Feti Aydın, kitapları imzaladı.