1 Ekim 2024 Salı

Kayyum saldırısına tepki: Halk iradesi asla teslim alınamaz

HDP, üç büyükşehir belediyesinin kayyumla gasp edilmesinin birinci yılı dolayısıyla Mardin'de basın açıklaması yaptı. HDP Grup Başkanvekili Beştaş, "Bu gidişatı durdurabiliriz" diyerek, kayyum siyasetine karşı direneceklerini belirtti. 

Üç büyükşehir belediyesine kayyım atanmasının birinci yılında Mardin'de konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, kayyım rejiminin çöktüğünü belirtirken, Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen ise "Dünyanın kurtuluşu yerel demokrasidedir" dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Diyarbakır, Van ve Mardin büyükşehir belediyelerinin kayyumla gasp edilmesinin birinci yılı dolayısıyla "Hep birlikte irademize sahip çıkıyoruz" sloganıyla Mardin'de açıklama yaptı. 

Açıklamaya, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDP milletvekilleri Nimetullah Erdoğmuş, Ebru Günay, Meral Danış Beştaş, Pero Dündar, İmam Taşçıer, Dersim Dağ, Hişyar Özsoy, Ömer Faruk Gergerlioğlu ile Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, HDP belediye eşbaşkanları, Barış Anneleri  ve TJA üyelerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı.

BİLGEN: HALK KENDİ KENDİNİ YÖNETMELİ
HDP Mardin İl Örgütü binası önünde yapılan açıklamada konuşan Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, 48 belediyenin kayyumla gasp edildiğini ve 17 belediye eşbaşkanının tutuklu olduğunu hatırlattı.

Bilgen, bu sürecin iyi değerlendirmesi gerektiğini belirterek, "20 yıl önce bugün ülkeyi yöneten siyasi anlayışın, ülkeye, Avrupa'ya, dünyaya vaadi vardı. Demişlerdi ki bizler seçilmiş valiler dönemine geçeceğiz. Bırakın seçilmiş valiler dönemini atanmış belediye başkanları ile yönetilmeye en azından bu bölgede 4 milyon kişi mahkum edilmeye çalışıldı. Bu yaklaşım akıntıya karşı kürek çekmektir. Pandemide bütün dünyanın gördüğü, yüzleştiği temsili demokrasilerde, Ortadoğu'daki otoriter rejimlerin de gördüğü bir gerçek var" dedi.

"İnsanlığın kurtuluşu demokratik yerel yönetimlerdir. Dünyanın kurtuluşu yerel demokrasidedir" diyen Bilgen, "yerel demokrasinin, demokratik yerel yönetimlerin karşısında durmak, merkeziyetçileşmek aynı zaman otoriterleşmektir. Otoriterleşmek halkın iradesini tanımamaktır. Bu merkezi de çürütür. Merkezi de ülkeleri de yönetemez hale getirir. Toplumsal barışı ve birlikte yaşamı da tehdit eder. Bizim de yapmamız gereken ne olursa olsun siyaseti yerelleştirmektir. Halkın iradesini siyasetin merkezine koymaktır. Siyaseti toplumsallaştırmaktır. Toplumun kendi kararlarını kendisinin alacağı modelleri hakim kılmaktır" şeklinde konuştu.

BEŞTAŞ: KAYYIM REJİMİ ÇÖKTÜ
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, kayyum rejiminin çöktüğünü vurgulayarak sözlerine başladı.

Yüksekova Belediye Eşbaşkanı Remziye Yaşar'ın Tolstoy'un savaş karşıtı sözlerini paylaştığı için tutuklandığını anımsatan Beştaş, "Bu süreçte sadece belediye başkanları değil, belediye meclis üyeleri de görevden alındı. AKP, bin 114 belediye meclis üyesinin seçme ve seçilme hakkını gasp etti. Kayyım atanan belediyelerde 4 milyon seçmenin, yurttaşın iradesi gasp edilmiştir. HDP'ye oy vermiş olan 6 milyon insandan 4,5 milyonunun hakkı gasp edilmiştir. Modern dünyanın neresinde böyle bir kepazelik var. Daha çok alçalarak, daha çok yükselmeyi hedefleyen bir akımla karşı karşıyayız" dedi.

'NEFRETİN ADI BUGÜN KAYYIMDIR'
Yerel yönetim deneyimlerinin 1979'lu yıllara kadar dayandığını ifade eden Beştaş, şöyle devam etti: "Belediyeciliğimiz birlikte yaşamı tesis etmeye yöneliktir. HEP döneminden beri alternatif siyaset olarak yürümeye başladık ve devam ettik. Çözüm alanlarını yaratarak halkın kendini ve kentini yönetebileceği bir seviyeye çıktık. Eşbaşkanlık, kadın kentleri, kadın belediyeciliği bizim en önemli çıktılarımız olarak Türkiye ve dünya kamuoyu gözü önündedir. Yerinden yönetimin esas alındığı, Kürt sorununun çözümü, şeffaflık, kadın politikalarında pozitif ayrımcılık gibi toplumsal belediyeciliği büyüttük ve ilmek ilmek ördük. Bir halkın kendini yönetme, doğduğu yerde kendini doyurma refleksine nefretle karşılık verdiler. Nefretin kötülüğün adı bugün kayyımdır.

"Kayyımları niye atadılar derseniz ilkin 2014 MGK kararına bakmalıyız. MGK'de 'Çöktürme Planı' hazırlandı. Barış ile nasıl yok olup gideceklerini öğrendiler. Bundan dolayı savaşın çığırtkanlığını yaptılar. Savaşın çığırtkanlığını yapanlar çok korktular. Belediyeler şu an ne durumda 4 tarafı beton duvarlarla kapalı. Neden? Çünkü hırsızlıklarını korumaya, gizlemeye çalıştılar. Bu nedenle kayyım gasptır, düşman hukukudur dedik. Dayanışmanın bitirilmesidir, kayyım özel bir suç mekanizmasıdır aslında. Kayyımlar öylesine yapılan bir hamle değildir. Bunları planlı bir çizgiye dayanmaktadır. Bunlar rant paylaşımı, yolsuzluk için atandılar. Sıradan devlet memurları değillerdir, baktığınızda meselenin Kürt kazanımları ve değerlerine dönük saldırılar olduğunu görürsünüz. Millet iradesini sözde korumaya yönelik bir tutum değildir. Bu 1 yıl boyunca kayyıma dair yaptıkları propagandaların hepsi çöktü. Gidici olduklarından 1 yıl içinde büyük hırsızlıklar yaptılar. Halk deyimiyle ellerini hızlı tuttular. Bu kayyımlar neye ve kime güvenerek bu kadar hırsızlık, hukuksuzluk yapıyorlar. Suçlarını yüzlerine söylediğimizde mecliste ya da ilgili platformlarda vatan millet Sakarya'yla başlayanların düşüncesi yolsuzluktur. Kürtlerin en demokratik haklarını gasp etme söz konusu olduğunda elinden geleni yapıyorlar."

'MARDİN MODELİ: ÇOK BÜYÜK SUÇLAR İŞLENDİ'
Mardin'de yaşananlara özel olarak değinen Beştaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Mardin'de yaşananlar en dehşet verici meselelerin başında geliyor. Kayyım ve şebekeleri tarafından çok büyük suçlar işlendi. Büyükşehir Belediyesi'nde son 2 aydır bulunan bulgu, belge ve kayyım pratiklerine bakıldığında Türkiye'nin en büyük soygunu ile karşılaştığımızı görüyoruz. Şehre ait ne varsa rüşvet, yolsuzluk çarkına döndüğü kentin Valisi Mustafa Yaman olduğu ortaya çıkmıştır. Mardin BB ilk dönem kayyımı olan Vali Yaman'a dair had bilmez haksızlıklarına, yolsuzluk ve rüşvetlerine dair belgeler sunmuştuk. 31 Mart sonrası görevden alınanlar yeniden göreve getirilerek kayyım kaldığı yerden pis işlerine devam etti. İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerinin hazırladığı raporda Mustafa Yaman'dan övgü ile bahsedilerek, iyi bir model oluşturduğu görülmüştür denilen bir düzey var. Belediyede fuhuş şebekesi kuran, aile yakınlarını işe alan yüzlerce taşınmazı satan, bankamatik memurları alan, şehrin altından üstüne her şeye ihanet eden belediyeye kayyım modeli denir. Kayyım denirse Mardin modeline bakmak lazım. Vali Yaman şu anda kararnamelerle merkeze çekildi. Adı rüşvet, çerezle anılan Yaman'ın adını silmeye çalışıyorlar. Şimdi bu usulsüzlükleri yapanlar tutuklu. 14 kişi neden tutuklandı. Hükümetten açıklama yok. Bu konuda hükümet konuşmamayı tercih ediyor. Bizim belediyelerde çöp kutusu değişse müfettişler soruşturuyordu yandaş basın manşet yapıyorlardı. Kayyımlar sadece Mardin'de talan yapmadılar. Diğer illerde de yolsuzluk yarışı vardı."

Meclis'e verdikleri 152 soru önergesi, 25 araştırma önergesi ve basın açıklamalarıyla kayyum rejiminin nasıl bir soygun felsefesi olduğunu anlattıklarını ancak, hiç birine yanıt alamadıklarını vurgulayan Beştaş, "Kayyım atamalarıyla birlikte 47 belediyemizdeki kadın kurumları kapatıldı. Açılan tüm kadın kurumlarımız kapatıldı. Eşbaşkanlık suçmuş gibi iddianamelerde yer aldı. Eşbaşkanlık kamu yararınadır, toplum hizmeti için temsiliyettir. Kamu yararına olan bir meselenin kayyım atama gerekçesi olarak yapılmasını asla kabul etmiyoruz" dedi.

'TECAVÜZCÜ MUSA ORHAN TUTUKLANSIN'
Batman'da İ.E.'ye tecavüz ettiği için ölümüne neden olan uzman çavuş Musa Orhan'ın hala serbest olduğunu hatırlatan Beştaş, "Musa Orhan'ı tutuklamıyorlar. Yaptıkları kurt işareti ve üstündeki kamuflajdan dolayı tutuklamıyorlar. Tutuklanmalı. O tecavüzcü o hapishaneye girmeden, hak ettiği cezayı almadan bunun peşini bırakmayacağız. Sabaha kadar öğlen vefat eden kızın cenazesi bahanelerle uzatılarak vekillerin ve halkın cenazeye katılması engellendi. Tecavüz eden eli kolu serbest ama cenazesine gitmek yasak. Bunun bedelini ödeyecekler. Kadın merkezlerine kadınlara düşmanlık tam da bu sebepledir. Kadınlar bunlara karşı mücadele ediyorlar ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz kadınlar her zaman vardık, varız ve var olacağız" şeklinde konuştu.

'BU GİDİŞATI DURDURABİLİRİZ: DİRENMEYE DEVAM'
"Onların kayyım modeli varsa bizim de demokrasi modelimiz var" diyen Beştaş, bu gidişatı durdurabileceklerini belirtti.

Beştaş, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu gidişatı durdurabiliriz. 31 Mart'ta tüm dünyaya bunu gösterdik. Demokrasi mücadelemizin 3'üncü aşamasındayız. Biz bu rejimi kirli siyaseti en iyi tanıyanlarız. Kendimize de gücümüze de güveniyoruz. Buradan çağrı yapıyoruz; Belediye eşbaşkanlarımızı serbest bırakın, belediyelerimizi geri verin. Sizler gasp ile orada oturuyorsunuz. Bizler yerel yönetimleri aynı zamanda yakıcı sorunun çözümünde en önemli dönemeç olarak görüyoruz. Kayyım politikası bir halkı ve değerlerini küle çevirmek için canlı duruyor. Ama bu konuda savaşa karşı bu akıl ısrarcı bizde barış konusunda ısrarcıyız. Atadığı kayyımlar Kürtçe'yi yasaklıyor ama İçişleri Bakanlığı kayyım atama gerekçesini sitesinde Kürtçe yapıyor. Biz Kürtçe gelip Diyarbakır ve Mardinlerde 'Rojbaş' deriz ama siz konuşamazsınız diyorlar. Kürtler buralarda hak sahibidir. Biz bu konuda tek bir adım geri atmayacağız. Belediyelerin onlara değil halka ait olduğunu ve halk iradesini asla teslim alamayacaklarını gördüler. Direnmeye devam edeceğiz. Asla kirpiğimizin kırpıştığını dahi görmeyeceksiniz. Bu ülkeye demokrasiyi hep birlikte getireceğiz. 'Savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük' sloganıyla 10 gün boyunca alanlarda olacağız."