21 Eylül 2024 Cumartesi

'Kadınlar sadece aile içinde değil toplumsal alanda devletten de şiddet ve baskı görüyor'

İHD Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu, 2021 yılında Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde kadınlara yönelik hak ihlallerine ilişkin raporunu kamuoyuyla paylaştı. Raporda, kadının yaşam hakkının önüne geçen her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve engelin ortadan kaldırılması için devletin, iktidar ve muhalefeti oluşturan tüm siyasi aktörlerin sorumluluk alması gerektiği vurgulandı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu, "2021 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Kadınlara Yönelik Hak İhlalleri Raporu"nu şube binasında düzenlenen basın toplantısıyla paylaştı.

Raporun değerlendirme kısmını okuyan İHD Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, 2021 yılı içerisinde insan hakları ihlallerinin sistematik olarak arttığını belirtti. Siyasi iktidarın her şeyi beka meselesine dönüştüren otoriter bir anlayışa sahip olduğunu kaydeden Demir, demokratik siyaset kanallarının kapatıldığını dile getirdi. İktidarın baskı politikalarına karşı muhalif kesimlerin sürekli baskı altına alınmak istendiğine dikkat çeken Demir, yaratılan antidemokratik ortamdan en çok kadın ve LGBTİ+'ların etkilendiğini ifade etti.

Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece yarısı çekilmesi sonrası kadınlar için ciddi riskler ortaya çıktığını vurgulayan Demir, bu karardan sonra faillerin tehdit ve şiddetlerin dozunu arttırdığına işaret etti.

'AİLE İÇİ ŞİDDET SONUCU 32 KADIN HAYATINI KAYBETTİ'
Demir, bölgede kadınların yaşam hakkına dönük pek çok ihlal yaşandığını söyleyerek, intihar sonucu 21, aile içi şiddet sonucu 32, toplumsal alanda şiddet sonucu 10, şüpheli bir şekilde ise 38 kadının yaşamını yitirdiğini, 21 kadına cinsel saldırıda bulunulduğunu, 15 kadının ise seks işçiliğine zorlandığını aktardı.

2021 yılında çatışmalarda ise 81 silahlı militan kadının hayatını kaybettiğini kaydeden Demir, kadınların pek çok farklı alanda şiddet ve hak ihlaline maruz kaldığını ve katledildiğini dile getirdi.

Demir ayrıca, 26 kadına gözaltı yerleri dışında, 9 kadına ise hapishanede işkence uygulandığını ve 5 kadına kaçırma ve ajanlık dayatmasında bulunulduğunu söyledi.

Sağlık hakkına yönelik ihlallerinin de artarak devam ettiğine işaret eden Demir, "Kamuoyuna yansıyan ve derneğimizin de takipçisi olduğu Aysel Tuğluk'un sağlık durumu ve hastalığının mahiyeti göz önüne alınarak tahliye edilmediği gerçekliği, ATK'nin hasta mahpuslara yönelik taraflı raporlar hazırlaması bu ihlalin en bariz örneklerinden biri olmuştur" ifadelerini kullandı.

'KÜRT KADINLARINA YÖNELİK YARGI TACİZİ GİDEREK ARTIYOR'
"Kadınlara yönelik baskı sadece aile içinde değil toplumsal alanda ve devletin kamu gücünü kullanarak sürdürdüğü çeşitli baskı ve şiddet yöntemleriyle de gerçekleştirilmektedir. Özellikle bölgemizde Kürt kadınlarına yönelik yargı tacizi gün geçtikçe artmaktadır" diyen Demir, 2021'de çoğu sendika, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisi 141 kadının gözaltına alındığını belirtti.

2021 yılında bölgede yaşayan 53 kadına politik saiklerle soruşturma ve dava açıldığını kaydeden Demir, 32 kadının ise toplam 205 yıldan fazla cezaya çarptırıldığını aktardı. Toplumsal cinsiyet ilgili yapılmak istenen eylem ve etkinliklerin 21'ine polisin saldırdığını ifade eden Demir, Urfa'da 406 gündür adalet nöbeti tutan Şenyaşar ailesinin nöbet eyleminin 6 kez yasaklandığını ve Emine Şenyaşar'ın darp edildiğini, hakkında pek çok soruşturma başlatıldığını dile getirdi.

"Ekonomik ve sosyal haklara ilişkin 2021 yılında yine derneğimize özellikle kadınlar tarafından önceki yıllara nazaran daha fazla maddi, barınma, gıda vb. içerikli birçok başvuru yapılmıştır" ifadelerini kullanan Demir, özellikle pandemi sürecinde pek çok kadının işsiz kaldığını yahut emek sömürüsünün ciddi oranda arttığını söyledi.

'YETKİLİLERİN İŞLEDİĞİ SUÇLAR CEZASIZLIK ZIRHIYLA TAÇLANDIRILIYOR'
"Bölgemizde özellikle kolluk kuvvetlerinin dahil olduğu suçlar cezasızlık zırhıyla taçlandırılmaktadır. Uygulanan cezasızlık politikası kolluk kuvvetlerinin artık alenen suç işlemesi gerçeğini karşımıza çıkararak cezasızlık politikasının en acı sonucunu yaşatmaktadır. Gülistan Doku'nun hala akıbetinin bilinmiyor olması, Helin Hasret Şen'i öldüren failin hala görevini icra ediyor olması, Musa Orhan'ın tutuklanmaması, zırhlı araçlarla hala insanların yaşam haklarının elinden alınmış olması bu politikaların tezahürüdür" ifadelerini kullanan Demir, taleplerini şöyle sıraladı:

🔹 "Kadının yaşam hakkının önüne geçen her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve engelin ortadan kaldırılması için devletin, iktidar ve muhalefeti oluşturan tüm siyasi aktörlerin sorumluluk alması gerekmektedir.
🔹 6284 Sayılı Kanunun etkili bir şekilde uygulanabilmesi devletin, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ilke olarak belirlemesi ve bu nedenle, kadın alanında çalışan derneklerin üye ve yöneticilerine yönelik yargı tacizi sona erdirilmeli ve devlet, kadın cinayetlerine yönelik acil eylem planı oluşturarak asıl görevini hatırlamalıdır.
🔹 Toplumda kadına yönelik şiddeti olumlayan ayrımcı, cinsiyetçi ve aşağılayıcı bir dilin kullanılmaması; başta otorite kabul edilen kişiler ve medya olmak üzere toplumun her kesiminde bu dilin kullanılmasının önüne geçilmesi sağlanmalıdır.
🔹 Nefret söyleminin üst düzey yöneticiler tarafından sahiplenilmesi, LGBTİ+ların adalete erişiminde ciddi zorluklara neden olmaktadır. LGBTİ+'ların adalete erişimi, adli kurumlarda meydana gelen ayrımcılığın önlenmesi, insan hakları alanında faaliyet yürüten kurumların adli süreçlere doğrudan katılımı ile gerçekleşebilir. Bu sebeple kamu kurumları adaletin tesisi ve cezasızlıkla mücadele açısından öncelikle LGBTİ+ varoluşunu tanıyarak açıkça 'cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı ile mücadele etme' ilkesini benimsemelidir.
🔹 Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir. Mahpusların mahremiyet hakkı korunmalıdır. Mahpusların koğuşlarını ve tuvalet banyo gibi özel alanları gösteren kameralar derhal kaldırılmalıdır. Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
🔹 Tüm hak ihlalleri göz önüne alındığında kolluk görevlilerinin neden olduğu ihlallerde etkin soruşturma yürütülmeli, cezasızlık politikalarından vazgeçilmelidir.🔹
🔹 Mülteci ve sığınmacı kadınların güvenliği sağlanmalı ve sığınmacı/mülteci kadınlara yönelik güçlendirici çalışmalar yapılmalıdır.
🔹 Ekonomik krizin ve yoksulluğun 1'inci derece mağduru olan kadınlara yönelik istihdam alanlarının açılması ve insanı geçim şartlarına ulaşım konusunda yetkililerin gerekli önlemleri alması şart olmuştur."