Kadınlar Kadıköy'de Demokrasi Kürsüsü kurdu
Kadıköy'de Demokrasi Kürsüsü kuran kadınlar, kazanılmış hakları için mücadeleyi yükselteceklerini kaydetti.
Demokrasi İçin Birlik (DİB), kadınların savaşa, yoksulluğa, eşitsizliğe, sömürüye karşı sesini yükseltmesi için Kadıköy'de bulunan Beşiktaş İskelesi önünde "Demokrasi Kürsüsü" kurdu. Etkinliğe Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm ve çok sayıda kadın örgütü katıldı. "Kadınlar yoksulluğa ve savaşa karşı" pankartının açıldığı etkinlikte sık sık "Kadınlar birlikte güçlü", "Jin jiyan azadî" sloganları atıldı.
KAMPÜS CADILARI: MÜCADELEMİZDEN VAZGEÇMİYORUZ
İlk söz alan Kampüs Cadıları'ndan Beyda Ceylan, üniversitelere atanan kayyumların ilk yaptıkları işin kadınlara saldırmak olduğunu ifade etti. Ceylan, "Yoksullaşıyoruz ve bunu en çok genç kadınlar hissediyor. Barınamıyoruz, geçinemiyoruz. Hijyenik pedlerden yüzde 18 vergi alınıyor. Kazanılmış haklarımızı bizden almaya çalışan iktidarı biliyoruz bunlara karşı mücadelemizden vazgeçmiyoruz" dedi.
MOR DAYANIŞMA: HAKLARIMIZI GERİ ALACAĞIZ
Mor Dayanışma üyesi Rojda Aksoy, 8 Mart'ta kadınların polis şiddeti ile karşı karşıya kaldığını hatırlatarak, devletin yürüttüğü savaş politikasının farkına varılması gerektiğini belirtti. Aksoy, "Kendi haklarımıza sahip çıkmak için mücadele ediyoruz. Ekonomik krizden etkilenen kadınlar olarak her gün markete, pazara gittiğimizde zamlarla karşı karşıya kalıyoruz. Cüzdanımda para yok, hırsız evime girse alabileceği bir şey yok. Hayatlarımıza ve haklarımıza sahip çıkmak için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bizim taleplerimiz hijyenik pedlerden verginin kaldırılması, HPV aşısının ücretsiz olması, zamların geri alınması, Diyanete ve savaşa ayrılan bütçenin kreşlere ayrılması. Çaresiz değiliz mücadele ederek haklarımızı geri alacağız" diye konuştu.
GÜLÜM: ÖZGÜR GELECEK KADINLARIN OLACAK
HDP Milletvekili Züleyha Gülüm ise kadının yoksullaştırılmasına, şiddeti besleyen politikaların uygulanmasına ve Kürt sorunun büyütülmesine "hayır"
demek ve kendi kazanımlarını savunmak için alanda olduklarını dile getirdi. Gülüm, "Nafaka hakkımızın elimizden alınmasına izin vermiyoruz. Yeni kazanımları büyütmeye devam edeceğiz. Özgür gelecek kadınların olacak. Kadın özgürlük mücadelemiz kazanacak" dedi.
KADINLARIN KURTULUŞU: YAŞAMLARIMIZI ERKEKLERİN ELİNE BIRAKMAYACAĞIZ
Savaşa karşı tavırlarını ortaya koymak için "Kürsü"ye geldiklerini söyleyen Kadınların Kurtuluşu üyesi Burcugül Çubuk da, "Bugün burada erkek devlete karşı mücadele eden kadınların sadece birkaçı burada. Biz birlikte mücadelemiz ile güçlüyüz, kazanacağız. Kadınların dayanışma ve yoldaşlıkla ördüğü 8 Mart'tan çıktık. Kürdistan'da ve Türkiye'de kadınlar zılgıtlarla barikatlara yürüdü ve barikatları yıktı. Biz yaşamlarımızı erkeklerin eline bırakmadığımız sürece kazanacağımızın bilincindeyiz" ifadelerini kullandı.
'KADIN İŞSİZLİĞİ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR'
Konuşmaların ardından DİB üyesi Nesteren Davutoğlu ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) üyesi Perihan Koca basın açıklamasını okudu. Barınma, beslenme, ısınma gibi en zaruri temel ihtiyaçların bile lüks hale geldiğini dile getiren Nesteren, kadınların mobbing, taciz, erkek şiddetiyle çevrelenmiş ucuz ve niteliksiz işlerde, kayıt dışı, esnek, güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda bırakıldığına dikkat çekti. Davutoğlu, "Kadın işsizliği her geçen gün artıyor. Yoksul hane içindeki en yoksul birey yine kadınlar. Kadınlar dünyanın en yoksulları ve mülksüzleri. Kapitalizm, kadınların emeklerini ve bedenlerini sömürerek varlığını sürdürmeye çalışıyor. Sermaye, iktidar ve erkek egemen aile iş birliği ile kadın hayatlarına el konuluyor. Ekonomik krizin her geçen gün ağırlaştığı koşullarda, tüm ihtiyaçları karşılama sorumluluğu kadınlara yükleniyor. Hayatta kalmaya bile yetmeyecek ücretler, kadınların karşılıksız ev içi emeği sayesinde ailenin ayakta kalabilmesini sağlarken çocuk, hasta ve yaşlı bakımı yine kadınlara düşüyor" dedi.
'MİLİTARİZME KARŞI SESİMİZİ YÜKSELTİYORUZ'
Davutoğlu, toplumsal krizi derinleştiren koşulların kadınlara şiddet olarak geri döndüğünü belirtirken, "Savaşı karakterize eden erkek şiddeti ile günlük hayattaki erkek şiddeti arasında bağlantı kurulabildiği ölçüde savaşın, erkekliğin, silah ve bombayla meşrulaşıp güçlenerek sürdüğü ortaya çıkıyor. Kadınlar olarak hem Ukrayna'da hem ülkemizde on yıllardır süren savaş ve çatışmalı ortama, yükselen ırkçılığa, milliyetçiliğe ve militarizme karşı sesimizi yükseltiyoruz" ifadelerini kullandı.
KOCA: MÜCADELE VE İSYANI BÜYÜTÜYORUZ
Erkek egemenliğini güçlendirecek politikaların kadınların hayatı pahasına uygulandığını dile getiren Perihan Koca da kadın düşmanlığının, iktidarın tüm politikalarına sindiğinin altını çizdi. Perihan, devamında şunları söyledi: "İktidar temsilcilerinin kadın ve LGBTİ+'lara yönelik nefret söylemleri ve eylemleriyle, iyi hal indirimleri, cezasızlık politikaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren uygulamalarla, kadınları koruyan 6284 yasasının uygulanmayışı ve İstanbul Sözleşmesi'nin tek taraflı feshiyle, erkek şiddetinin ve kadın cinayetlerinin önünü açıyor. Haklarını ve yaşamlarını savunan kadınlara ise açıkça savaş ilan edilerek, devlet şiddetiyle karşılık veriliyor. Tüm bu saldırılar karşısında kadınlar haklarından da yaşamlarından da vazgeçmiyor, susmuyor, korkmuyor, itaat etmiyor. Kadınlar, emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir diyerek ülkenin dört bir yanında mücadeleyi ve isyanı büyütüyor."
'MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ'
Ekoloji ve emek mücadelesinde kadınların en ön saflarda yer aldığını hatırlatan Koca, "Erkek egemen devletten, iktidardan ve erkeklerden alacaklıyız. Şiddet ve göç anlamına gelen savaşlara, ücretli ve ücretsiz emek sömürüsüne, kadın yoksulluğuna, kazanılmış hakların gasbına sessiz kalmayacağız. Savaşa karşı barışı savunuyoruz. İstanbul Sözleşmesi acilen tekrar imzalanmalı ve etkin şekilde uygulanmalıdır. Kadın cinayetlerini ve erkek şiddetini önleme merkezleri, toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri, kreşler, hasta ve yaşlı bakım evleri, Eşit işe eşit ücret, güvenceli çalışma ve güvenceli yaşam koşulları için mücadeleye devam edeceğiz" diye ekledi.
Demokrasi Kürsüsü, açıklamanın ardından alkış ve sloganlar ile son buldu.