22 Eylül 2024 Pazar

İzmir'de 'Halkların yerel seçimleri ve devrimci politika' paneli

İzmir'de ESP'nin düzenlediği yerel seçimler ve devrimci politikaya ilişkin panelde burjuva blokların kendi talepleri için nasıl bir araya geliyorsa, ezilenlerin de kendi talepleri için DEM Parti'de örgütlenmesi gerektiği ancak birleşik mücadele ile kazanılacağı kaydedildi. 2015'ten bu yana tek adam rejiminin seçimlerle gönderilemeyeceğinin defalarca kanıtlandığına dikkat çekilen panelde, dayatılan burjuva bloklara karşı 3. cepheye işaret edildi, 3. cephenin sınıfsal bir ayrışma olduğu vurgulandı.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) İzmir İl Örgütü, "Halkın yerel seçimleri ve devrimci politika" konulu panel düzenledi. Tepekule Kongre Merkezinde ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem milletvekili Murat Çepni'nin katılımıyla gerçekleşen paneli çok sayıda kişi izledi.
 
İlk olarak söz alan ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, 2015 seçimlerinden bu yana Türkiye ve Kürdistan'ın son 8 yıllık siyasi savaşımına dikkat çekti. Mevcut iktidar gerçekliğinde seçimlerin işçi sınıfı, ezilenler ve halkların eşitlik ve adalet taleplerinin gerçekleşmesi yönünde bir belirleyiciliğinin olmadığının defalarca deneyimlendiğini kaydeden Gümüştaş, mevcut siyasi koşullar içinde de hiçbir seçim sürecinin olağan gerçekleşmediğini, sınıf savaşımının bir anı olduğunu belirtti.

GÜMÜŞTAŞ: TERÖR SİYASETİ ZEMİNİNDE TEK ADAM REJİMİ İNŞA EDİLDİ
Özellikle 7 Haziran 2015 seçim zaferinin ardından yenilgiyi hazmedemeyen iktidarın çöktürme siyaseti ile Suruç, Ankara katliamı, özyönetim direnişlerine saldırı gibi kurucu terör uyguladığını hatırlatan Gümüştaş, "Ve böyle bir terör siyaseti zemini içinde adına saray dedikleri şeflik, başkanlık, tek adam rejimi inşa edilmiş oldu" dedi.

'İKTİDAR İÇİN HİÇBİR SEÇİM BASİT DEĞİL'
İster genel ister yerel seçimlerde halkların sandığa giderek değişim isteklerini nicel olarak yansıtmasına rağmen tüm seçim süreçlerinin iktidarın oy çalmasıyla, YSK gasbıyla sonuçlandığını anımsatan Gümüştaş, iktidar açısından seçim süreçlerinin neden bir savaşım konusu olduğunu ise şöyle açıkladı: "8 yıllık çöktürme siyasetinin direnenler zemininde başta politik özneler HDP/DEM Parti olmak üzere Kürt halkımız, işçi sınıfı, ezilenler nezdinde karşılık üretememesi. İktidarın Türkiye ve Kuzey Kürdistan toplumunda, tasfiyeci politika, politik irade kırma savaşımı karşısında sessiz, suskun, boyun eğmiş bir toplum yaratamadı. Dolayısıyla AKP-MHP rejimi için hiçbir seçim olağan-sıradan olmadı. Sadece sonuçların gasbından da ibaret değil. Bu atmosfer içinde yeniden yerel seçimleri tartışıyoruz ve mevcut iktidarla direnenler, mevcut iktidarla halklarımız arasında önemli bir siyasi kapışma evresine girmiş bulunuyoruz" ifadelerini kullandı.

'FAŞİST ŞEFLİK REJİMİNİ SEÇİMLE GÖNDERMEK MÜMKÜN DEĞİL'
2023 seçimlerine işaret eden Gümüştaş, direnenler ve mevcut rejimin birleşik cephe HDP/Dem Parti ve sol sosyalist kesimin AKP karşıtlığı üzerinden şekillendiğini belirtti. Ezilenlerin ve halkların burjuva siyasetçiler etrafında toplanmaya çalışıldığına dikkat çeken Gümüştaş, "Bu siyaset çizgisi başta CHP'nin olduğu Millet İttifakının politik programına bağlanma siyaseti. Bu politik program ne diyor halklarımıza tek adam rejimi eleştirisi üzerinden parlamenter restorasyonu işaret ediyor, 'güçlendirilmiş parlamenter sistemle, rejimi restore edip hakların, özgürlüklerin önünü açacağız.' Nihayetinde mevcut faşist şeflik rejimi, sayısal çoğunluk değişim yönünde olmasına rağmen cumhurbaşkanlığı seçimlerini gasp ettiler ve ikinci tura götürdüler. Ve diğer taraftan parlamentoda da önemli bir karşı devrimci blok oluştu. Böyle bir zeminde seçim sürecine geliyoruz. Bütün yaz boyunca hepimiz tartıştık, konuştuk bu tablodan çıkan sonuçları hepimiz irdeledik. Mevcut konjonktürde seçimlerle diktatörü göndermek söz konusu değil. Herhalde 8 yıllık siyasi savaşımın bize en net olarak gösterdiği gerçek budur. Göndermenin tek yolu seçim anını da kapsayan antifaşist bir halk iradesi açığa çıkartmaktır" ifadelerini kullandı.

'DEM PARTİ ETRAFINDA BİRLEŞİLMELİ, DİRENİLMELİ'
Gümüştaş; halkların birleşik cephesi olan HDP/Dem Parti'yi tasfiyeye odaklanmış bir iktidar olduğunu vurguladı. DEM Parti'nin henüz ittifak konumlarının netleşmediğini dile getiren Gümüştaş, DEM Parti'nin her yerde kendi adaylarıyla seçime girmesi gerektiğini söyledi. 8 yıl boyunca parçalı olarak pozisyon alan demokratik sosyalist yapıların da DEM Parti etrafında yerel seçimlere girmesi gerektiğini kaydeden Gümüştaş, "DEM Parti Türkiye için anahtar parti olma iddiasını diğer sosyalist yapıları etrafında birleştirerek gerçekleştirebilir. Deprem sürecinde sol sosyalist hareket çok güçlü halk dayanışması ve özyönetim sergiledi. Rejimin kuşatmasına karşı içindeki kırılmalara, zayıflamaya rağmen halkla yeniden buluştu. Seçimlerde adaylar değil programlar yarışır, programlar kazanır. Program ezilen halkların çıkarlarıdır. 2024 yerel seçimleri için partimiz büyük bir iddia ve özgüvenle seçimlere gireceğini açıklamalıdır.  Aynı kararlılık, siyasi ve örgütsel seferberlikle olası gasp ve saldırılara direnmeliyiz" dedi.

ÇEPNİ: EGEMENLER BİZİ NESNELEŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR, ÖZNELEŞEBİLİRİZ
Gümüştaş'ın sunumunun ardından HDP önceki dönem milletvekili Murat Çepni söz aldı. 2023 seçimlerinden sonra bazı tartışmaların daha hassas yapılması gerektiğini dile getiren Çepni, şöyle devam etti: "Saray rejimi seçim sonuçlarını olağanlaştırmaya çalışıyor, tıpkı katliam siyasetinde yapmaya çalıştığı gibi. Toplumda yarattığı duygu şu, 'yenemiyoruz!' Biz de ısrarla şunu söylüyoruz; egemenler bizi nesneleştirmeye çalışıyor, tersine özneleşebiliriz ve kazanabiliriz."

"2023 seçimlerinden sonra ağır sorumluluk ve görevlerimiz var. Bunların devrimci tarzda tartışılması lazım" diyen Çepni, saray faşizminin 2023 seçiminlerinden kendi pozisyonunu tahkim ederek çıktığını açıkça değerlendirmek gerektiğini vurguladı. Çepni, "Bu durum toplumsal anlamda yenilgiye, karamsarlığa neden oldu. Örgütsel olarak yenilebilirsiniz, sandıktan hezimet de alabilirsiniz ama eğer umut kırılmışsa, karamsarlık hakim hale gelmişse telafisi zordur. Bu sonuçta esas belirleyen ezilenlerin öfkesinin sırf AKP'den kurtulmak kaygısıyla CHP'ye yedeklenmesiydi. Çubuğu nereye bükeceğiz; iktidarın oy hırsızlığına mı, devlet olanaklarını kullanarak seçimikazandığına mı yoksa devrimcilerin, sosyalistlerin, emek ve demokrasi güçlerinin yapamadıklarına mı? Bence esasen kendimize bükmeliyiz, neyi eksik yaptık, olanak neydi, hangi olanağı değerlendiremedik" ifadelerini kullandı.

'GENİŞ MİLYONLARI KAPSAYAN BİR DİRENENLER GERÇEĞİ VAR'
İki partili bir seçim sisteminin dayatılmaya çalışıldığına dikkat çeken Çepni, AKP MHP koalisyonunu ve diğer taraftan restorasyoncu (Millet İttifakı) bloğunu hatırlattı ve şöyle devam etti: "Bu iki burjuva blok içinde tüm  tartışmaların boğulması hedefleniyor, ve bunda kısmen başarılı da oldular. Dayatılan bu iki bloklu seçim sistemi karşısında net olarak biliyoruz ki, geniş milyonları kapsayan bir direnenler gerçeği de var. Yedeklenmek yerine halka güvenerek; Alevilerin, kadınların, ekolojistlerin, gençlerin kendi politik program ve talepleri etrafında faşizme karşı cepheleştirilmesi siyasetini inşa edebilirdik. Altını çizmek lazım, bunu yapamadığımız her durumda karamsarlık ve umutsuzluk iklimi bizi yönetir"

'3. CEPHE AYNI ZAMANDA SINIFSAL BİR SAFLAŞMADIR'
Burjuva partilerin kendi talepleri etrafında özneleşmesi gibi ezilenlerin de kendi talepleri etrafında özneleşebileceğini vurgulayan Çepni, "Ülkenin bekası söz konusu olduğunda, Kürt halkının statüsüzleşmesi söz konusu olduğunda burjuva çevreler hizaya dizilebiliyor. Demek ki herkes kendi saflarında böylesine bir yeteneğe, iradeye sahip. Öyleyse biz de kendi taleplerimiz etrafında çok doğal olarak yan yana gelebiliriz, gelmeliyiz.  Birleşik partimiz DEM Parti'nin rolünün bu kapsamda kavranması gerekiyor.  DEM Parti sayısal bir çoğunluktan ibaret değildir. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da ezilenlerin politik temsilcisidir.  Faşist iktidarlar Kürt sorunun çözümsüzlüğünden besleniyorlarsa, tüm sorunların doğrudan bir parçası olan çözüm meselesi görmezden gelinemez.  DEM Parti dışındaki ittifak çalışmalarının temel handikapı da budur.  Kürt sorununu ıskalayan bir ittifak siyaseti düzen içi kalmaya mahkumdur. Bizler DEM Parti kendi adaylarıyla girmelidir derken; 'kimse bizimle masaya oturmadı, biz de kendi yolumuza gideriz' tepkiselliğinde değiliz.  Tersine ezilenlerin mücadele programını esas almış, bu programın somutlanmış hali DEM Parti'yi adres göstermiş oluyoruz.  Kitleleri yanıltmadan gerçek çözümü işaret ediyoruz. Burjuva siyaset ezilenleri gerici faşist temelde kamplaştırıyor, biz ise ezilenlerin devrimci temelde faşizme karşı cepheleştirilemesini esas alıyoruz.  3. cephe sınıfsal bir saflaşmadır aynı zamanda."

Sunumların ardından panel soru ve cevaplarla devam etti.