30 Eylül 2024 Pazartesi

İranlı mülteciler nöbete başladı

İranlı mülteciler Omar Minaei ve Siamak Bahrami, Ankara'daki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği binası önünde nöbete başladı. 

İran'dan kaçıp Türkiye'ye iltica eden İranlı mülteciler Omar Minaei ve Siamak Bahrami, iltica süreçlerinde ülke transfer aşamasına geldikleri halde taleplerini değerlendirmeyen Ankara'daki Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) binası önünde nöbete başladı. Minaei ve Bahrami, "İçinde bulunduğumuz bu kaotik durumdan çıkmak mülteciler olarak en temel hakkımız" sözleriyle taleplerini dile getirdi.

Üçüncü ülke talepleri BMMYK tarafından değerlendirilmeyen Minaei ve Bahrami, yaşadıkları süreci ve BMMYK önünde başlattıkları oturma eylemini İleri'ye anlattı.
 
Omar Minaei, yürüttüğü demokratik kitle çalışmaları ve sendikal faaliyetler dolayısıyla ortaya çıkan tutuklanma riskine karşı eşi ve iki kızıyla birlikte 2017'de İran'dan kaçıp Türkiye'ye sığındığını belirtti. Yaklaşık 18 yıldır işçi hakları, medya ve insan hakları aktivisti olduğunu söyleyen Omar Minaei, dosyası yaklaşık 2 buçuk yıl önce ülke transfer aşamasına geldiği halde BMMYK'nın "içeri girip dilekçe iletmelerine bile izin vermediğini" ifade etti.

Omar Minaei, "Talebimiz mektubumuzu bizden alarak koşullarımızı dikkate almaları ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile ilgili sözleşmelere göre tehlike altındaki mülteciler olarak haklarımızı tanıyıp bizi üçüncü bir ülkeye göndermeleri" dedi.

"Biz tehlikede olan mültecileriz" diyen Minaei, "Buradaki görevliler taleplerimizi dikkate almadığı için grev yapmak zorunda kaldık" sözleriyle BMMYK'nın ilgisizliğini dile getirdi.

Yaklaşık 8 yıldır Türkiye'de bulunduğunu ve yaklaşık 6 yıl önce de iltica başvurusunun kabul edildiğini belirten Siamak Bahrami de yasal olarak ülke transfer aşamasına geldiklerini ifade etti. "Ne yazık ki BM, üçüncü bir ülkeye gitmek için verdiğimiz hiçbir mektubumuza ve dilekçemize cevap vermedi" diyen Bahrami, "Tek isteğimiz, içinde bulunduğumuz bu kaotik durumdan bir an önce çıkmak. Bence bu bizim hakkımız, mülteci olarak en temel hakkımız" sözleriyle taleplerini dile getirdi. Bahrami, Göç İdaresi tarafından kendisine Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun (YUKK) 62'nci maddesi uyarınca kendisine "şartlı mülteci" statüsü tanındığı belirtti.

YUKK Madde 62 uyarınca tanınan şartlı mültecilik, "zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen" yabancılara, üçüncü ülkeye transfer edilene dek tanınan bir statü.

Bahrami, Türkiye Cumhuriyeti tarafından tanınan söz konusu statünün de taleplerinin meşruiyetini ve aciliyetini kanıtladığını ifade etti.

Minaei ve Bahramai, Türkiye'nin İranlı sığınmacılar için güvenli olmadığını belirtiyor. Öte yandan, İran rejiminin Türkiye'ye iltica eden muhaliflere yönelik kaçırma ve öldürme gibi faaliyetleri olduğu da biliniyor.

Rejim faaliyetleri sebebiyle Türkiye'de tehlikede olduklarını belirten İranlı mülteciler, "Kendimizin, ailemizin ve insan hakları, siyaset ya da medya alanlarında çalışma yürüten aktivistlerin hayatlarından endişeliyiz" ifadelerini kullandı. Minaei ve Bahrami, İran rejimine yönelik söz konusu iddialar gerekçesiyle, kendilerinin ve ailelerinin başına gelebilecek istenmeyen olaylardan BMMYK'nın da sorumlu olacağını belirtti.

İranlı mülteciler, "Sesimizin duyulacağını ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile 1951 Cenevre Sözleşmeleri ve Protokollerine dayanan tüm insan hakları standartlarının dikkate alınacağını umuyoruz" ifadeleriyle meşru taleplerini dile getirdi.

BMMYK açıklamasına göre üçüncü ülkeye yerleştirme, mültecilerin "koruma talebinde bulunduğu ülkede kendileri için tehlikeli olabilecek durumlar içinde veya belirli ihtiyaçları karşılanamadan" yaşamaları durumunda uygulanan bir prosedür. Öte yandan BMMYK, üçüncü ülkeye yerleştirme bir hak ve başvuruya dayalı bir süreç olmadığının altını çiziyor. Her yıl açılan yerleştirme kontenjanın çok az olduğu gerekçesiyle yalnızca "sınırlı sayıda" mülteci bu çözümden faydalandığı belirtiliyor.

BMMYK açıklamasına göre üçüncü ülke kontenjanı, "en hassas durumdaki kişilere, sığınma talebinde bulundukları ülkelerde özel ihtiyaçları karşılanamayan veya risk altında olan ve menşe ülkelerine güvenli geri dönüş olanağı bulunmayan mültecilere" ayrılıyor.