23 Eylül 2024 Pazartesi

İnan Söker yazdı | Marksizme sıra dışı giriş

Ollman'a göre birçok öğrencinin Marksizmi öğrenmeden Marx'ın görüşlerinin yanlış olduğuna inanıyor. Canlı bir sosyalist hareketin olmayışı ise bu görüşü pekiştiriyor ya da Marksizme herhangi bir akademik çalışma olarak yaklaşılmasına neden oluyor. geme eğilimi (yani, "mağduru suçlama" sendromunun bütünü"); Marksizmin Sovyet ve Çin örnekleriyle eşleştirilmesi ve tabii ki, en nihayetinde de radikal bir değişimin her ne şekilde olursa olsun mümkün olmadığını örgütleyen mantık"1tır.

Bertell Ollman'ın "Marksizme Sıra Dışı Bir Giriş" adlı kitabı üç bölümden oluşuyor. Marksizme ve kökenine dair kuş bakışı bir sunuş yapan Ollman daha sonra komünizm ve tahayyüllerine dair Karl Marx'ın görüşlerini açımlıyor. Kitabının son bölümünde ise "Marksizmi Öğretmek Üzerine" başlığı altında üniversitede Marksizm dersleri verirken karşılaştığı sorunları ve bu sorunlar karşısında izlediği öğretme stratejisini anlatıyor.

"Marksizm Nedir? Kuş Bakışı Bir Görünüş" başlıklı ilk bölümde Ollmann başlıktan da anlaşılacağı üzere Marksizm'e dair bir girizgah yapıyor. Günümüzde de güncelliğini koruyan "Neden sadece bazıları zengin ve geri kalanları yoksul? Peki bu durum hep böyle gitmek zorunda mı?"2 sorusu üzerinden Marx'ın kapitalist toplum analizine giriş yapıyor. "İnsanların hayatları üzerinden kazandıkları ekonomik ve toplumsal ilişkilere yoğunlaşarak, Marx, kapitalizmin görünürdeki yasaları ve düzeninin ardından iki temel sınıf arasındaki mücadeleyi gördü; üretici kaynakların sahibi olan kapitalistler ile yaşamak için çalışmak zorunda olan işçiler ( ya da proletarya) arasındaki mücadeleyi. "Marksizm" de, esas itibariyle bu iki sınıf arasındaki çok yönlü ve sürekli gelişen ilişkilere dair Marx'ın analizine dayanır"3. Ollman Marksizmin düşünsel izini sürerek onun oluşum sürecini besleyen unsurları ele alıyor. Ollman'a göre Marx incelediği konu ne olursa olsun arka planda kapitalist toplumu inceler. Marx'ın bu bütüncül yaklaşımı da diyalektik yaklaşımı sayesindedir.

Materyalizm ise Marx'ın felsefesinin diğer önemli ikinci öğesidir. Ollman Marx'ın diyalektik anlayışı ile Hegel'in diyalektik anlayışı arasında farkı da tartışıp Marx'ın özgül kuramlarından "yabancılaşma" kuramını bizlere açımlıyor. İşçinin kendi ürettiği ürüne, üretici etkinliğine, diğer insanlara ve ortak yaşam ve yaratıcılığına nasıl yabancılaştığına dair Marx'ın görüşlerini aktaran Ollmann "İşçinin yabancılaşmış emeğinin, ürünü üzerindeki etkisi nedir? Bu ürünlerle ne yapılır ve bu ürünlerin kendileri ne iş görür" sorusu üzerinden Marx'ın değer teorisini bizlere tartıştırıyor. Değer teorisi başlığı altında "metanın değeri", "kullanım değeri", "değişim değeri" ve "artık değeri" üzerine Marx'ın görüşlerini aktaran Ollman tarihsel olarak kapitalizmin ortaya çıkışının nedenleri ve nereye doğru gittiğini tartıştırıyor. "Marx'a göre tarihin gerçek akışını belirleyen şey, sınıf mücadelesidir. Her sınıf, esas olarak, üretim süreciyle olan ilişkisiyle tanımlanır. Her sınıfın bu ilişkiye dair ilişkiye dayanan kimi nesnel çıkarları vardır. Sınıf mücadelesi denilen şey, bu iki temel sınıfın birbirleriyle uzlaşmayan çıkarlarını birbirleri aleyhine gerçekleştirmek için yaptıkları her şeyi içerir".4 Sınıf mücadelesini tartışmasının yanında kapitalizmdeki devletin belirgin özelliklerinden bahseden Ollman Marx'ın kendi yaşadığı dönem ile günümüzdeki kapitalizmin arasındaki farka; kapitalizm sınıf ve devlet arasındaki açığa çıkmış ilişkileri saklamada ideolojinin oynadığı role değinir. Bu gizi ortadan kaldıracak aracın da Marksizm olduğunu söyleyen Ollman şöyle devam ediyor: "Esasında akıl dışı olan kapitalist sistemin akılcı bir açıklamasını sunarak, sadece Marksizm günümüzdeki bu kaosu anlamlandırabilmektedir. Hatta sadece anlamlandırmakla yetinmemekte; sınıf mücadelesiyle, bu kaostan çıkış yolunu da göstermektedir".5

"Marx'ın Komünizm Tahayyülü" bölümünde Ollman komünizmi ve komünist toplumun ayırt edici yanlarını tartışıyor. Ollman'a göre Marx komünist toplumun sistemli olarak açıklamasını sunmaz. Çünkü Marx'a göre komünizm sürekli bir oluş aşamasındadır. Komünizm Marx tarafından sistemli bir şekilde anlatılmasa da onun eserlerindeki betimlemelerde geleceğin toplumuna dair görüşlerini elde ederiz. Ollman'a göre Marx'ın komünist toplumu sistemli bir şekilde tartışmamasının arkasında stratejik bir nitelik vardır. Marx'a rağmen Ollman, onun eserlerindeki analizlerine dayanarak onun komünizmini inşa etmeye çalışıyor. Buradan hareketle Ollman Marx'ın komünizminde proletarya diktatörlüğü ve "tam komünizm" aşamalarının ne olduğunu tartışıyor.

"Komünist Manifesto", "Gotha Programının Eleştirisi" ve "Fransa'da İç Savaş" eserlerinden hareketle Marx'ın proletarya diktatörlüğü ve komünizmin birinci evresinde hayata geçirilecek önlemlerin listesini sunuyor. İşçi sınıfının egemenliğinin bir aracı haline gelen devletin neden proletarya diktatörlüğü olarak adlandırıldığını açıklayan Ollman aynı zamanda "diktatörlük" kavramının da nasıl anlamlandırıldığına açıklık getiriyor. Kapitalizmde burjuva diktatörlüğü egemendir. Kapitalizmde halk egemenliği adı altında aldatıcı bir görünüş vardır.

Nüfusun büyük çoğunluğu olan işçi sınıfının diktatörlüğünde kapitalist toplumdaki "demokrasi" tanımına göre bile daha demokratiktir. Ollman daha sonra proletarya diktatörlüğünde üretim sürecini ve çalışma hayatının nasıl olacağını tartışıyor. "Eşit işe eşit ücret" ilkesini, iş bölümünü, paranın kullanımı ve nasıl kullanımının son bulacağını Marx'ın görüşlerine başvurarak serimliyor.

Komünizmde birey kendi yeteneklerini nasıl çeşitlendireceğine dair farkları Ollman şöyle aktarıyor: "Komünizmde yaşayan çok yönlü insanlar birçok vasfı kolayca öğrenebilirler ve böylece geniş bir alana yayılan yetenekler geliştirirler. Toplumlarındaki her şey bu çabalarında onlara yardım etme yönünde hareket eder: Bireyin kişiliği, sahip olduğu fırsatlar en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlar".6 Ollman devamında insanlar arası işbirliğinin ve bireyin buradaki yerinin kapitalizmde ve komünizmdeki farklarını ele alıyor. Ollman üretim araçlarının toplumsal mülkiyetinin eşitliği nasıl geliştirdiğini, daha iyi çalışma koşullarını nasıl yarattığını ve "herkese ihtiyacına göre" ilkesinin nasıl işleyeceğini ele alıyor. "Proletarya diktatörlüğünün asıl görevinin ne?", "devlet nasıl sönümlenecek", "komünizmde yasama, yargı ve yürütmenin kapitalizmdeki farkı ne olacak?", "mahkemelere gerek kalacak mı", "yasalar nasıl çıkacak ya da yasalar olacak mı", "yöneticiler olacak mı" sorularına Marx'ın görüşlerinden hareketle yanıt veriyor. Bu tartışmada kapitalist toplumda milliyet, ırk, meslek, aile, din ve kadın erkek ilişkilerinin komünist toplumda nasıl olacağının da cevaplarını buluyoruz. Ollman bir yaşam biçimi olarak komünizmin insanlarda sıra dışı nitelikler geliştirdiğini; komünizmdeki insanın geleceğin bir yurttaşı, parlak zekalı, oldukça akılcı ve toplumsallaşmış, insani ve başarılı bir yaratıcı olduğu çıkarımını yapıyor.

"Marksizmi Öğretmek Üzerine" adlı bölümde ise Ollman üniversitelerde Marksizm derslerinin niteliğine ve kendisinde gördüğü eksikliklere değiniyor. Kendisinin de verdiği bu eğitimlerde karşılaştığı üç temel sorundan bahsediyor ve şöyle sıralıyor: Öğrencilerde hakim olan burjuva ideolojisi, üniversite düzenin de parçası olduğu toplumsal ve ideolojik engeller ve canlı bir sosyalist hareketin olmayışı. Bu sorunlara karşı geliştirilecek stratejilerine değinen Ollman'a göre birçok öğrencinin Marksizmi öğrenmeden Marx'ın görüşlerinin yanlış olduğuna inanıyor. Canlı bir sosyalist hareketin olmayışı ise bu görüşü pekiştiriyor ya da Marksizme herhangi bir akademik çalışma olarak yaklaşılmasına neden oluyor. Altı çizilen bu hususların nedeni Ollman'a göre: "Tarihsel olmayan ve egoist bir insan doğası anlayışı; toplumun ayrı ayrı bireylerin toplamı olarak tasavvur edilmesi; bu tasavvurlara eşlik eden, toplumsal sorunların bireysel ve psikolojik sorunlar düzeyine indirgeme eğilimi (yani, "mağduru suçlama" sendromunun bütünü"); Marksizmin Sovyet ve Çin örnekleriyle eşleştirilmesi ve tabii ki, en nihayetinde de radikal bir değişimin her ne şekilde olursa olsun mümkün olmadığını örgütleyen mantık"7tır. Bu görüşlere zemin hazırlayan şey diyalektik olmayan ve faktörel düşünmenin bir sonucu olarak olayları koşullardan; insanları kendi potansiyellerinden ve gerçek alternatiflerinden; toplumsal sorunları birbirlerinden ve bugününü, geçmiş ve gelecekten ayırmasıdır. Buradan hareketle Marksist analizin ve diyalektik düşünme biçiminin altını çizen Ollman diyalektiği, gerçek dünyanın büyük bir kısmını oluşturan değişimleri ve karşılıklı ilişkileri düşünmenin bir aracı olarak görüyor.

Ollman son bölümünde Marksizmin öğretiminde, kendisinin de üniversitede uyguladığı, konu haritasını şöyle sunuyor: "Marksizm analizine genel bir bakış; diyalektik; Marx'ın gerçek ve değer ayrımına yaklaşımı; Marx'ın insan doğası anlayışı ve yabancılaşma kuramı; emek değer kuramı; materyalist tarih anlayışı; devlet kuramı; burjuva ideolojisinin eleştirisi; Marx'ın komünizm tahayyülü; sınıf bilinci ve devrim kuramları; aile ve son olarak Marksizmin yöntemi"8.