24 Eylül 2024 Salı

Hüseyin Yeter yazdı | Ömer Öcalan'a saldırı ve yeni konsept

Türkiye'de ve üç parça Kürdistan'da yürüteceği yeni saldırı ve savaş politikalarına hazırlık yapıyor. Silvan'da Kürt koçer aileye yapılan saldırı ve çadır yakılması, aile fertlerinin gördükleri işkence ve gözaltı görüntüleri, sonrasında tutuklanmaları; bu durumun bir biçimde Hizan, Şırnak ve Amed'de yaşanması, yeni bir saldırı konseptine işaret ediyor.

Urfa Halfeti'de, 19 Ağustos 2023 tarihinde, HDP'nin eski eşbaşkanı Bozo Yılmaz'ı anmak isteyen Yeşil Sol Parti vekili Ömer Öcalan ve Yeşil Sol Parti Gençlik Meclisi üyelerine barbarca bir saldırı gerçekleşti. Yüzleri maskeli polis ve jandarma kıyafetleri giyen bu faşist çetelerin gerçekleştirdiği saldırı, klasik sömürgeci bir barbarlık görüntüsüydü. Tıpkı yakın tarihte Vedat Aydın'a, Orhan Doğan'a, İdris Baluken'e ve Figen Yüksekdağ'a yapılan saldırılar gibiydi. Tıpkı, Suruç anmalarına yapılan faşist polis saldırısı ve kuşatması gibiydi. Her hafta çocuklarını arayan Cumartesi Annelerini ablukaya alan karanlık ve kirli katil güruhlarının görüntüleri gibiydi.

Bu faşist güruh, İzmir'de HDP il binasında, SADAT'ın eğittiği Onur Gencer'in Deniz Poyraz'ı katleden saldırganlığı ve rahatlığı içindeydiler. Ve 1990'lı yılları hatırlatan Kürde düşman "Beyaz Toros"culara, JİTEM'cilere, Yeşillere çok benziyorlardı.

Vekil Ömer Öcalan'a saldırı, sömürgeci Türk burjuva devletinin Kürt halkına ve Kürt özgürlük
hareketine, işçi sınıfı ve ezilenlerin direnişlerine, devrimci ve ilerici harekete yönelik karşı devrimci ve tasfiyeci saldırı konseptinin bir parçasıdır. Bu saldırıyı her hafta Cumartesi Anneleri'ne yapılan ters kelepçeli görüntülerden, ormanlarına sahip çıkan Akbelen köylülerine yapılan jandarma barikatı ve zulmünden, İstanbul ve Antep'te ücretlerinin iyileştirilmesi ve sendikal hakları için direnişe geçen işlere yapılan polis saldırısı ve gözaltılardan, Boğaziçi Üniversitesinde direnen öğretim görevlisi ve gençlere yönelik saldırı ve barikatlardan ayrı ele alamayız.

Bu saldırı, NATO toplantısı sonrasında Rojava'ya yönelik savaş hazırlığından kopuk değildir. Kürt vekil Ö. Öcalan'a yapılan saldırı, Rojava ve Başur'e Kürdistan'da gerçekleşen SİHA suikastlerinden, Başur'da işbirlikçi Barzani yönetimiyle gerçekleşen uğursuz ziyaretlerden kopuk değildir.

Zira Faşist AKP-MHP hükümeti, 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra ekonomik krizin yükü ve bedelini işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına bindirmeye başladı. Bu da yeni ve yüksek oranlı zamlar, işsizlik ve yoksulluk biçiminde işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamına yansıyor. Ve bu durum Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın çeşitli kentlerinde işçi-emekçilerin itirazları ve direnişlerine yol açıyor; bu direnişler yayılıyor ve büyüyor. Sömürgeci faşist rejim, özellikle 2015'ten bu yana ekonomik krize yönelik gelişen bu direniş eğilimlerini Kürdistan'da yürüttüğü sömürgeci kirli savaşla, şovenizmle ertelemeye, unutturmaya ya da geçiştirmeye çalıştı. Ancak bıçak kemiğe dayandı. Gelinen yerde bu toplumsal dinamiklerin direniş eğiliminden korkuyor, önlemekte zorlanıyor.

Yine, Kürdistan'ın üç parçasında yürüttüğü sömürgeci savaşla Kürt halkı ve Kürt özgürlük hareketinin iradesini kıramıyor, beklediği sonucu alamıyor.

Dolayısıyla Türkiye'de ve üç parça Kürdistan'da yürüteceği yeni saldırı ve savaş politikalarına  hazırlık yapıyor. Silvan'da Kürt koçer aileye yapılan saldırı ve çadır yakılması, aile fertlerinin gördükleri işkence ve gözaltı görüntüleri, sonrasında tutuklanmaları; bu durumun bir biçimde Hizan, Şırnak ve Amed'de yaşanması, yeni bir saldırı konseptine işaret ediyor.

Maskeli resmi çetelerin kaçırma saldırıları, korkutma, sindirme ve kriminalize etme amaçlıdır: Seçilmiş ve dokunulmazlığı bulunan bir vekili sürükleyerek kaçırma saldırısına dair görüntülerin servis edilmesi bunun herkese de yapılacağının mesajıdır. Yine HDP vekillerinin çeşitli gösteri ve basın açıklamalarına katılmaları, gösteriye katılanlar bakımında bir dayanışma, bir güç, bir sahiplenme ve güvence anlamına geliyordu. Ve faşist saldırı çeteleri, buna müdahale edebileceklerini, bu dayanışma ve gücünü engellemeye çalıştıklarını gösteriyorlar.

Bütün burjuva devletler gibi, Türk burjuva devleti de yasadışı ve kontrgerilla örgütlenmeye devletin bekası için "bir ihtiyaç ve zorunluluk" olarak başvurmuş ve bunun yol ve yöntemlerini bulmuştur. SADAT yöneticisi Ersen Ergür, "Bu vatan kanla alındı, kanla savunuluyor" diyordu. Türk burjuva devletinde ordu, polis, bekçi ve korucu yanında, Özel Harp Dairesi, kontrgerilla ve mafyatik çeteler,  JİTEM, SADAT, HÜDAPAR vd. paramiliter ve karanlık örgütler bunun için var oldular ve olmaya devam etmektedirler.

Seçim sonrasında yaygınlaşan ve yoğunlaşan bu saldırılar beklenmekteydi. Peki bu saldırı konseptine karşı birleşik devrimci güçler ve Kürt özgürlük hareketi ne yapabilir? Öncelikle 1990'lı yıllara benzeyen özel sömürgeci saldırı furyasının her barbarlığı ve vahşeti, açıklamalar ve tepkilerle suçüstü yapılmalıdır. Bu kirli, karanlık ve insanlık düşmanı suçlar deşifre edilmelidir. Devrimciler ve ezilenler, bu faşist barbarlığa karşı kendi özsavunma araçları, yöntemleri ve örgütleme görevleriyle yüz yüzedirler.
Türkiye ve Kürdistan'da sermaye, faşizm ve sömürgeciliğe karşı yürütülen ısrarlı direniş noktaları ya da odaklarının bir biçimde koordinasyonu hedeflenebilir: Direnişçi işçiler, Akbelen köylüleri, Cumartesi Anneleri, Suruç anmaları, barış anneleri, zamlara ve işsizliğe karşı direnişler arasında bir mücadele koordinasyonu, cephesi ya da platformu gerçekleşebilir.

Devrimci ve ilerici siyasi parti ve grupların birleşik antifaşist, antisömürgeci ve antikapitalist mücadelesi, sokakta, iş yeri ve emekçi semtlerde, okullarda örgütlenme hamleleriyle karşılığını bulabilir.

İradesi kırılamayan Cumartesi Anneleri, Suruç Aileleri, Boğaziçi direnişi, Şenyaşar Ailesi, Akbelen vd. direniş noktaları çoğaltılmalı, kitlesel katılımı büyütülmeli ve sürekliliği hedeflenmelidir. Türkiye ve Kürdistan'da sömürgeci savaş ve faşizmin saldırılarına karşı yürütülen antifaşist ve antisömürgeci mücadele, dünya devrimci hareketinin ve enternasyonal eylemlerin konusu olmaya devam etmelidir.