23 Eylül 2024 Pazartesi

Hüseyin Yeter yazdı | Cigera me dişewite heval Zeki

Devrimci varoluşunu, devrimci çalışması ve eylemine dayandırdı. Devrimci tutarlılık onda, devrimci eylem girişkenliği, pratiği ve örgütlemeyi koşulladı. Bana, "Zeki'yi nasıl bilirdiniz" diye sorsalardı; yanıtım: "O, devrimci bir eylem yada işi başarmanın militanı ve güvencesiydi" derdim. Eğer devrimci bir çalışma yada görevi Zeki yoldaş almışsa, orada bir başarı ve sonuç alma her zaman beklenirdi.

"Cigera me dişewite" diye yazdı, Zeki'nin kız kardeşi Nazlı. Zeki'nin toprağa düşmesi, bir çoğumuzu aynı duygu ve düşüncelere sürükledi. Aynı köyden olmak, aynı suyu içmek ve aynı havayı solumak ve sonrasında yoldaş çalışmalarda bulunmak, hakikaten bu duygu yoğunluğu ve özlemi büyütüyor.

Zeki yoldaş, Dersim'in Kürmeş köyünde doğdu. Doğduğu köyde kapalı ve doğal toplumun izleri vardı. "İnsani ve paylaşımcı" özelliklere sahip bir ortamda büyüdü. Paylaşmacı ve insani özelliklerinde, dünyaya ve yaşama bakış felsefesinde bu doğal özelliklerin bir payı vardır. Bu özellikleri devrimci çalışma ve sosyalist öğretiyle tanışınca büyüdü, güçlendi ve sıçrayarak gelişti.

Dersim katliamının hikayeleri, anlatımları, ezgileri ve ağıtları onun da yüreğine ve aklına işledi. Kürt olmak, Alevi bir aileden gelmek ve yoksul bir halkın parçası olmak, yani içinde yaşadığı bu maddi ve toplumsal koşullar; okuyan, soran, aydınlanma ve yorumlama yoluna girmesiyle devrimci bir Zeki kişiliği oluşturdu ve geliştirdi. Yani Dersim'de çok devrimcinin yetişmesi, devrimci mücadelede bedel ödemesi, ölümsüzleşmesi, tutsak edilmesi ve sürgün yollarına girmesi bir tesadüf değildir. İşte Zeki yoldaş, bu maddi ve toplumsal ve siyasal koşullarda kendi tarihini yaptı. Devrimci bir önder olarak yaşama veda etti.

1970'li yılların devrimci siyasi ve ideolojik iklimi, "hegemonyası" ve kavurucu etkisi dönemin kuşak devrimcilerinde olduğu gibi Zeki'de de yansımasını buldu.

Zeki'nin halası ve yoldaşımız Zahide, onun için "Dersim'in Zeki Gürbüz'ü Rojava'nın Ahmet Şoreş'i" demişti. Zeki yoldaş, 34 yılını devrim ve sosyalizm mücadelesine verdi. Ve devrimciliği dolu dolu, büyük coşku ve mutluluk içinde yaşadı. Ve istediği topraklarda, yani Kürdistan'da ve sosyalizm mücadelesini yürüttüğü alanda toprağa düştü. O, hep bizimle yaşayacak!

DEVRİMCİ TUTARLILIK, CİDDİYET VE ÖRGÜTLÜLÜK ZEKİ'DE SİMGELEŞTİ
Zeki yoldaş'ın bende iz bıraktığı üç temel özelliği: Devrimci tutarlılık, devrimci ciddiyet ve devrimci örgüttü.

Tutarlı bir devrimciydi. Yani düşündüğü gibi devrimci pratik yaptı. Devrimci mücadelenin tarihsel birikimi, deneyimi ve geleneğinden öğrendi. Zira o çok iyi biliyordu ki, devrimci kadro ve önderlerin işçi sınıfı, halklar ve ezilenlerde yaratmış olduğu büyük sempati, sevgi ve saygı onların siyasal mücadele ve örgütlemedeki tutarlığıydı. Yani düşündükleri gibi yaşamalarıydı. Coğrafyamızda bu, '71 devrimci önderleri ve direnişçi kadrolardan bize miras kaldı. Halkımız onlara, "yürüyün talebeler, devrimci önderler, arkanızdayız" demişlerdi. Çünkü, onların kapitalist sistem ve verili düzenle hiçbir bağlarının kalmadığını, konuştukları, söyledikleri gibi yaşadıklarını gördüler, test ettiler ve yaşadılar. Halklarımız devrimcileri, devrimciliği bunun için çok sevdi. 

Zeki yoldaşımız da temas ettiği, sosyal ve siyasal yaşamı paylaştığı, konuştuğu ve ortak mücadele yürüttüğü her bir insanda bu etkiyi yaratabildi. Birlikte çalıştığı yoldaşlarını derinden etkiledi. Birlikte çalıştığı partili yoldaşların her biri Zeki yoldaştan sevgi, saygı ve taktirle söz ederdi. Çünkü, o sadece yönetici değildi, işin örgütleyicisi, emekçisi ve öncüsü oluyordu. O hem öğretmen, hem örgütçü ve hem de komutandı. Komünist partilerde ve kişiliklerde çalışma ve mücadele kültürü de zaten buydu. Bu kültür, açıklık ve kolektivizm ilkesi, yeteneği ve gücünün ürünüydü.

Ahmet Şoreş yoldaş, dünya'nın devrimci eylemle değişeceğine inanıyordu. Buna onun devrimciliği pratikleştirmesinde çok tanıklık ettim. En zor görevler ve en sıradan işlerin yapılmasına kendisini katardı.

Dünyayı sadece yorumlamak değil, dünyayı değiştirmek gerektiğine inanıyordu. Devrimci varoluşunu, devrimci çalışması ve eylemine dayandırdı. Devrimci tutarlılık onda, devrimci eylem girişkenliği, pratiği ve örgütlemeyi koşulladı. Bana, "Zeki'yi nasıl bilirdiniz" diye sorsalardı. Buna yanıtım: "O, devrimci bir eylem yada işi başarmanın militanı ve güvencesiydi" derdim. Eğer devrimci bir çalışma yada görevi Zeki yoldaş almışsa, orada bir başarı ve sonuç alma her zaman beklenirdi.

Sibel Bulut, "devrimcinin görevi devrim yapmaktır" derken Zeki ile yoldaşlaşmasının bir mesajını veriyordu.

Devrimci ciddiyet, disiplin ve önemi hep tekrarlardı. Çünkü, devrimci ciddiyet, gelecek başarılar bir yana, en başta tarihsel olarak dünyada ve coğrafyamızda devrimci savaşlarla, kavgalarla elde edilmiş devrimci değerler, gelenekler ve birikimin sahiplenmesi, korunması ve büyütülmesi anlamına geleceğini biliyordu. Bu özelliğinde, sosyal yaşamındaki ilişki ve görevlerdeki ciddiyetin rolü büyüktür. Örneğin futbol oynarken, yemek yaparken, saz çalarken, satranç oynarken en iyisini başarma iradesi ve inadını görmek mümkündür. Yaşamla kurduğu ilişki böyleydi.

Yaşamdan öğrenme isteği, soru sorma, kafasındaki bir soruya yanıt arama arayışları dikkat çekiciydi. Onun bu çalışmasında kolektivizmin gücüne olan güveni ve eğilimini de görüyordum. Devrimci örgütte, kurallı ve disiplinli çalışmayı önemserdi. Bu konulardaki zayıflıklara, aykırılıklara kim olursa olsun eleştirel yaklaşırdı.

Bu duruma, illegal çalışma alanı ve disiplinine ilişkin gelişimi ve uzmanlaşmasını örnek verebilirim: Birlikte çalıştığımız 2000'li yıllarda, illegal çalışmasında kapıcılar, bakkallar, anketörler, dilenciler, simitçilerin her biri devrimcileri ve eylemlerini gözetleyen ajanlar haline getirilebilmişti. Osmanlı'dan kalan bu hafiyecilik ağı, bugün daha genişlemiş ve büyütülmüştür. Zeki yoldaşın illegal çalışmada uzmanlaştığını söyleyebilirim. Bunu, polis ablukası ve takiplerini atlatması ve bazı saldırıların dışında kalması zaten göstermektedir. Zeki yoldaşın karşıdevrimin örgütlü takipleri karşısındaki sezgileri ve refleksleri çok gelişkindi.

İllegal alanda çalışma yürüten devrimcilerde bir zamandan sonra refleksler, sezgiler, öngörüler, tahminler, yön tayini ve hareketli kalabalıklar yada insanlar, bakışlar, manevralar ve kestirmelere anlam vermeler, sonuç çıkarmalar çok gelişir. Davranışlar, bakışlar, konuşmalar özel anlamlar ifade etmeye başlar. Siyasi polis profesyonel devrimciyi, devrimciler ise polisi tanır. Onlar çarşaf giyseler de, aile biçiminde çocuklarla dolaşsalar da, tır kullansalar da gizli çalışma üzerine zihinsel ve pratik yoğunlaşma içinde olan devrimci militanlar bu alanda ustalaşırlar. Zeki yoldaşımız bu konularda epey deneyim kazanmıştı. Uyarı ve önerilerde bulunuyordu.

Partimizin önemli bir gizli çalışma deneyimi ve birikimi vardır. İllegal alan çalışmasının sürekliliği, büyütülmesi ve geliştirilmesi için kitlesel olanak, yeni teknik ve tarzlara ulaşmak için özel yöntemler, taktikler, arayıcı sorular ve temaslar geliştiriyordu. Bireysel ilişki ve olanaklarda en iyi biçimde yararlanan bir yoldaşımızdı. İllegal alan çalışmasında ustalaşan, deney sahibi olan ve düşünsel yoğunlaşma içinde bulunan çok değerli başka yoldaşlarımız da vardı. Zeki yoldaşın bu konudaki katkıları büyüktür. Zeki, silahlı mücadele ve özgür alan çalışmasında Partimizin bu tarihsel birikimi, deneyimi ve geleneğinde önemli paya sahiptir.

DEVRİMCİ ÇALIŞMA VE PRATİĞE KENDİSİNİ KATMA
Zeki yoldaş, Hüseyin Demircioğlu ve Süleyman Yeter'deki bazı temel özellikleri birleştirmişti. Onu görünce, tartışmalarını dinleyince bu iki yoldaşı hatırlardım. Hüseyin yoldaş, ölüm orucu eylemine yatınca, "İlk ben olmalıyım" demişti. Bu sözü parti tarihimizde devrimci önderlik vasıfları bakımında önemli mesajlar taşıyordu. Önder yada yönetici olmak, devrimci pratiğin ve eylemin dışında kalmak değildi. Bilakis içinde ve önünde olmayı gerektirir. O, duvar yazılamalarından toplu gazete dağıtımına, kitlesel ve grupsal gösterilere, kamulaştırma ve cezalandırmalara kadar, her devrimci eylemin içerisinde yer almıştır, kendisini devrimci işlere katmıştır. Hüseyin yoldaş, devrimci işleri ciddiye alırdı. Mütevazi ve sade bir duruşu, kibar ve candan konuşması ile dikkat çekiyordu. Emekçiydi. Hapishanede hiç erinmeden bir kitabı, örneğin Lenin'in "Ne Yapılmalı" kitabını bir pelur kağıda sığdırırdı. Zeki yoldaş, onun bazı özelliklerini üzerinde taşıdı. Yapacağı eğitimler, konuşmalar için öncesinde ciddi ve yoğun bir hazırlık yapardı. Doğrudan ve dolaylı sorularla nabız yoklar, eğilim ölçerdi. Ve onun için devrimci bireylerin bu eğilimleri çok önemliydi. Zeki yoldaş, karar alma süreçlerinde etrafına danışır, sohbet konusu yapar, güç alır ve kendisini sınavdan geçirirdi.

Süleyman yoldaş, emekçi özellikleri, mütevazi, sade, kapsayıcı ve birleştirici yönleriyle göz dolduruyordu. Yaşamı işçi ve emekçi kitlelerin yaşamının bir parçasıydı. Yoldaşlarının üzerine titrerdi. Onların sıkıntılarını ve sorunlarını dinlemek için zaman ayırır ve önemserdi. Emek verirdi. Her devrim taraftarına devrimci bir iş, bir çalışma, bir görev vererek hem devrimci çalışmayı büyütürdü. Hem de iş verdiği devrim taraftarlarını örgütlerdi.

Bu iki yoldaş da açık yada örtük gruplaşma, ekipleşme, sempati ve antipati yaklaşımlarına uzaklardı. Duygularını yönetmeyi bilirlerdi. Yoldaş ilişkileri büyütme ve derinleştirmeye çalışırlardı. Zeki yoldaş da birlikte çalıştığı bazı yoldaşların disiplin ve kuraldışı yaklaşımlarını eleştirir, yeniden kazanma ve düzeltme tartışmaları yapardı. Çünkü Zeki yoldaş, bir devrimci militanın yetişmesi ve gelişmesinin kolektif bir emeğin, tarihsel ve siyasal varoluşun ürünü olduğunu biliyordu. Bu konularda hassastı. Bir devrimcinin kolay yetişmediğini, birikim ve deneyim sahibi haline kolay gelmediğini biliyordu. Bu konularda da, bir ayrım çizgisi vardı, her geriye düşene aynı biçimde yaklaşmıyordu. Her militanın kendi tarihi ve özgünlüğünden hareket ediyordu. Devrimcilik ve partili çalışmaya uzaklaşmış, farklı bir yaşama yönelmiş, inanç kırılması yaşayan, kendisine uzatılan bütün elleri itenleri yeniden kazanmak için emek vermezdi. Ama devrimci çalışmada yeni, öğrenmeye çalışan ve devrimci çalışmaya bağlı genç insanları eğitmeye, kazanmaya özel emek ve önem verirdi. Zeki yoldaş komünist bir örgütçüydü.

KIZIL BİR KOMUTANDI
Partili çalışmada Zeki yoldaş, karşıdevrimin partiye yönelik ağır saldırı dönemlerinde hep bir adım öne çıktı. Belki bazı sorumluluklar, deney ve birikim olarak onu aşıyordu, ama o hiç tereddüt etmedi. Yoldaşlarının uygun bulduğu devrimci sorumlulukları yerine getirdi. Zeki yoldaş illegal çalışmanın yanında silahlı mücadelenin bir militanı olarak da eğitim almaya hep istekli oldu, partinin silahlı eylemlerinde yer aldı. İşçi sınıfı ve halkların devrimci zorunun örgütlenmesi, hazırlanması ve açığa çıkarılmasının gerekliliğine inandı. Bu konuda devrimci bir irade, inisiyatif ve kararlılık içinde oldu. Kızıl komutan olarak Rojava devriminde yer aldı. Qamişlo, Hol, Minbic, Rakka hamleleri komutanlarındandı.

Zeki yoldaş, tasfiyeci düşünce ve eğilimlere karşı mücadeleciydi. Devrimci hareketin Avrupa'daki yığılmasına çok tepkiliydi. Bunu bir mültecilik hastalığı olarak görüyordu. Görevleri nedeniyle birkaç kez Avrupa'ya geldi, ama büyük bir irade ve kararlılıkla savaş alanlarına geri döndü. Devrimci örgütlülük, devrimci partili çalışma onun için her şeydi. Temasta olduğu, dokunduğu herkese örgütlü mücadele çağrısı yapardı.

Zeki yoldaş birleşik mücadele, birleşik devrim düşüncesi ve pratiğinin gelişmesinde özel bir rol oynadı. Kürdistanlı bir komünist olarak Kürdistan devriminin içinde yer alması onu mutlu ediyordu. O, enternasyonalizm ilkesine bağlı bir yoldaştı. Rojava Devrimi sürecinde enternasyonal taburlarının kurucularından oldu. Enternasyonalizm ilkesinin ancak gerçek ilişkiler üzerinden üretileceğini biliyordu.

Zeki yoldaş, devrimci tarihini siyasi, ideolojik, teorik ve örgütsel alanlarda, bir parti militanı olarak yaptı. Devrim tarihine adını onurla yazdırdı.

Komünist önder Zeki Gürbüz yoldaşı arıyor ve özlüyoruz! Daima bizimlesin!