22 Eylül 2024 Pazar

Hediya Ebdûlah: Sivil alanların hedeflenmesi bir savaş suçudur

Cizîre Bölgesi Sağlık Bakanlığı Yardımcısı Hediya Ebdûlah, işgalci Türk devletinin 2023 yılının son günlerinde gerçekleştirdiği saldırıların sonuçlarını sağlık hizmeti alanından değerlendirdi.

İşgalci Türk devletinin Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırıları sürüyor. 2023 yılının son günlerinde işgalci Türk devleti Rojava'da halka hizmet veren kurumları ve altyapı kaynakları bombaladı. SİHA ve savaş uçaklarıyla gerçekleşen saldırılar sonucunda birçok hizmet kurumu devre dışı kaldı. Matbaa, zeytin fabrikası, yol kontrol noktaları, deterjan fabrikasının yanısıra diyaliz merkezi, tıbbi oksijen üretim merkezi, hastane gibi halka sağlık hizmeti veren yerler de bombalandı.

Cizîre Bölgesi Sağlık Bakanlığı Yardımcısı Hediya Ebdûlah Türk devletinin saldırılarında olumsuz etkilenen sağlık hizmetini ve bunun sonuçlarını ETHA'ya değerlendirdi. Saldırıların gerçekleştirildiği yerlerin tamamına yakınının sivil hizmet merkezleri olduğunu ifade eden Hediya Ebdûlah, "Bütün dünyada en büyük savaş suçu sivilleri katletmektir. Ama maalesef bu saldırılarına devam ettiler. Hiç hesap sorulmadı. Saldırılar sürekli devam ediyor, gittikçe artırıp ağırlaştırıyorlar" dedi.

'SİVİL ALANLARIN HEDEFLENMESİ BİR SAVAŞ SUÇUDUR'
Sivil alanların hedef alınmasının bir savaş suçu olduğunu vurgulayan Hediya Ebdûlah, bundan daha da ağır olan şeylerin bu alanların sağlık hizmeti veriyor olması dedi. Hastanelere gelen elektrik ve suyun kesilmesini tepkiyle karşılayan Hediya Ebdûlah, "Onun dışında doğrudan sağlık hizmeti veren yerler de hedef alındı. Örneğin tıbbi oksijen merkezi... Bu yaralılara, hastalara lazım olan bir şey" dedi.

Dünya kamuoyunun saldırılara karşı sessizliğini korumasının saldırıların sürmesini sağladığını belirten Hediya Ebdûlah, şunları kaydetti: "Sağlık Bakanlığı olarak bu son iki saldırıda çok acı çektik. Oksijen merkezi de diyaliz merkezi de Qamişlo ve çevresinde tek idi. Halka hizmet veriyordu. Maalesef halkımıza, hastalarıma yönelik bu hizmetimiz durduruldu. Vurulan fabrikalar yüzde yüz oranda hizmet dışı kaldı."

'HESEKÊ VE DÊRÎK ARASINDAKİ BÖLGEDE BULUNAN TEK DİYALİZ MERKEZİYDİ'
Diyaliz merkezinin de Hesekê ile Qamişlo ve Qamişlo ile Dêrîk arasındaki bölgedeki tek diyaliz merkezi olduğunu söyleyen Hediya Ebdûlah, "Hesekê ve Dêrîk hastanelerinde de diyaliz merkezleri bulunuyor. Ancak kapasiteleri sadece oralardaki hastalara yetiyor" dedi.

Diyaliz merkezinin 3 yıl önce açıldığını ifade eden Hediya Ebdûlah, merkezin kuruluş süreci şöyle aktardı: "Sadece 18 hastamız vardı. Hastalarımızın çok talebi vardı. Çünkü bu bölgede daha önce yoktu. Sadece rejim bölgesinde vardı. Orada da kötü bir hizmet veriyorlardı halka. Hastaların bize aktardığına göre kışın penceresiz odalarda tedavi ediyorlarmış. Yani halkımız birçok zorluk çekiyordu. Açtıktan sonra birçok hastamız sıhatine kavuştu, yükleri hafifledi. Maalesef tıbbi oksijen merkezine çok yakın olduğu için o da hizmetten çıktı."

'DİYALİZ MERKEZİ TEKRAR FAAL DURUMDA'
Diyaliz merkezinin takriben 2-3 gün boyunca hizmet dışı kaldığını belirten Hediya Ebdûlah, "Mühendislerimiz günün 24 saati boyunca tamir etmeye çabaladı. Çünkü eğer bir böbrek hastası diyalize girmezse durumu, hayatı tehlikeye giriyor. Bu sebepten dolayı, diyaliz hizmeti göremediği için Amûdê'den bir hastamız yaşamını yitirdi" dedi.

Yıllardır az imkanlarına rağmen direndiklerini emek verdiklerini ifade eden Hediya Ebdûlah, halka hizmet veren bir sağlık kurumu açmak istediklerinde Türk devletinin saldırılarının hedefi olduğunu kaydetti.

'KATLEDİLEN SİVİLLERİMİZİN KATLİNİN ORTAĞI OLUYORLAR'
Hediya Ebdûlah, insan hakları kurumlarına ve sağlık kurumlarına şu çağrıda bulundu: "Göz yumma, sessiz kalma halinizden çıkın. Çünkü saldırılar karşısında hesap sorulmazsa o da saldırıların devam etmesine sebep oluyor. Onlar da ortak oluyorlar. Katledilen sivillerimizin katlinin ortağı oluyorlar. Biz de Sağlık Bakanlığı olarak imkanlarımız ölçüsünce halkımızın hizmetindeyiz. Umuyoruz ki yapılan saldırılar hesap sorulmasına sebep olur. Çünkü doğrudan sağlık hizmeti veren yerlerin hedef alınması büyük bir savaş suçu. Dünya Sağlık Örgütü'nün işgalci Türk devletinden hesap sorması gerekir."