30 Eylül 2024 Pazartesi

Haziran ayının on önemli arkeolojik bulgusu

2020 Haziran ayının en önemli on arkeolojik bulguları derlendi.

Arkeologlar buluşlarıyla dünyanın tarihine ışık tutmaya devam ediyor. Elde edilen bulgular kültür, sosyoloji, coğrafya, tarih ve etnik konularda birçok bilinmezi aydınlatıyor, yeni soruları gündeme getiriyor. 

"Herkes için arkeoloji" sloganıyla arkeoloji alanında çalışları yayımlayan arkeofili.com sitesi 2020 Haziran ayının en önemli on bulgusunu derledi. Sitede yer alan sıralama şöyle:

10) 26 BİN YILLIK TAŞINABİLİR SANAT ESERİ 
Arkeologlar, Endonezya'daki iki minyatür taş gravürü gün yüzüne çıkardılar.

Bu gravürler cüce bir manda ile yaklaşık 26 bin yıl öncesine tarihlenen ve bölgede türünün ilk örneği olan bir güneş, yıldız veya bir gözü tasvir ediyor. Bu tür küçücük gravürler Avrupa ve Batı Asya'da benzer dönemlerden (yaklaşık 20 bin yıl önce) biliniyor olsa da, Güneydoğu Asya'nın ya da Avustralasya'nın (Güneydoğu Asya Adaları) en eski çevrelerinde, bir yerden bir yere taşınacak kadar küçük olan ve açıkça tanımlanabilir sanat eserleri bulunamamıştı. 

9) BİLİNEN EN BÜYÜK VE EN ESKİ MAYA ANITI BULUNDU
Maya uygarlığı tarafından inşa edilen, şimdiye kadarki en eski ve en büyük anıt Meksika'da bulundu.

Arkeologlar Meksika'nın Tabasco eyaletinde Aguada Fénix bölgesinin 3D görüntüsünü oluşturmak için uzaktan algılamayı kullandılar. Aguada Fénix olarak adlandırılan bu yapı, 1.4 kilometre uzunluğunda devasa bir yükseltilmiş platform. Aguada Fénix, Mayaların ünlü basamaklı piramitlerini inşa etmeye başlamadan yüzyıllar önce, MÖ 1000 civarında inşa edildi. Tasarımı, erken Maya toplumlarının oldukça eşitlikçi olduğunu ve güçlü bir yönetici sınıfının olmadığını gösteriyor.

8) 1700 YILLIK AHŞAP EYER BULUNDU
Moğolistan'dan yaklaşık 1700 yaşında olduğu tahmin edilen ahşap bir eyer, bölgede yaşamış insanlara dair önemli bilgiler verdi.

Ahşap eyer Moğolistan'daki Urd Ulaan Uneet kompleksinde bulundu. Oldukça iyi korunmuş eyer, Urd Ulaan Uneet Mağarası'ndaki bir mezarda ilk olarak 2015 yılında ortaya çıkarılan eserler arasındaydı. Mağara, deniz seviyesinden yaklaşık 1327 metre yükseklikte yer alıyor ve bu dönemde bölgede bilinen tek mağara mezarı olma özelliğini taşıyor. Çalışma ekibi mağara öğelerinin Moğolistan'daki Rouran döneminden geldiğini söylüyor.

7) AVRASYA'DAKİ EN ESKİ OK VE YAY TEKNOLOJİSİ KEŞFEDİLDİ
Sri Lanka'daki bir mağarada kazı yapan arkeologlar, Afrika dışındaki ok ve yay kullanımının en eski kanıtını buldular. Bunlar, hayvan kemiğinden yapılmış 48 bin yıllık ok uçları.

Fa-Hien Lena, 1980'lerden beri Güney Asya'nın en önemli arkeolojik alanlarından biri. Türümüzün kalıntılarını, aletlerini ve avlarını tropikal bir bağlamda korudu. Daha önce, Güneydoğu Asya'da en eski ok ile avlanma kanıtı 32 bin yıl öncesine dayanıyordu. Dünyanın herhangi bir yerindeki en eski ok ile avlanma kanıtı ise 64 bin yıl önce Güney Afrika'da. Fa-Hien Lena yağmur ormanı mağarası ve çevresindeki kazılarda toplam 130 kemik ok ucu, muhtemelen hayvan derileri ve bitki liflerini yüzmek için kullanılmış 29 kemik alet ve birkaç kabuk boncuk ortaya çıkarıldı.

6) ANTİK TİMSAHLARA İLİŞKİN BULGULAR: İKİ AYAK ÜZERİNDE YÜRÜYORLARDI
Bazı antik timsah türlerinin dinozorlar gibi arka bacakları üzerinde yürüdüklerine ve üç metrelik boylarına dair keşifler şok etkisi yarattı.

Güney Kore'de, ayak izlerini bırakan timsahları gösteren bir canlandırma. Araştırmacıların başta, benzer şekilli fosilleşmiş ayak izlerinin başka bir antik hayvan olan Teruzorlara ait olduğunu düşündüğünü söylüyor. Araştırmacılar, "Alanlardan birinde, ayak izlerinin iki ayağı üzerinde çamur tabakasında yürüyen dev bir teruzor tarafından meydana getirildiği düşünülüyordu; şimdi anlıyoruz ki bunlar, bipedal (iki ayağı üzerinde yürüyen) timsahların izleri" diyor.

5) AVRUPA'DAKİ BUZ DEVRİ AVCILARINA AİT KALINTILAR
Yapılan çalışma, yaklaşık 30.000 yıl önce Paleolitik dönemdeki avcıların kurt eti yediğini ortaya koyuyor.

Çek Cumhuriyeti'nde kazı yapan arkeologlar, Paleolitik yerleşimin kalıntıları arasında binlerce hayvan kemiği parçasına ek olarak, Ren geyiği kemiği, kutup tilkisi dişleri ve mamut dişlerinden üretilmiş binlerce parça çakmaktaşı, alet ve dekoratif eşya keşfettiler. Şimdiye kadar bilim insanları kurtların ve diğer yırtıcıların esas olarak derileri nedeniyle avlanma hedefi olduğuna ve kesinlikle et kaynağı olmadıklarına inandılar.

4) ALMANYA'DA 300 BİN YILLIK EKSİKSİZ FİL İSKELETİ 
Almanya'da Homo heidelbergensis türüne ait kalıntıların olduğu bölgede 300 bin yıllık eksiksiz bir fil iskeleti ortaya çıkarıldı.

Filler 300 bin yıl önce Aşağı Saksonya'daki Schöningen üzerinden geçmiş. Geçtiğimiz yıllarda, eski açık hava linyit madeninin çevresinde yer alan Paleolitik alanlarda en az 10 tane fil kalıntısı bulundu. Şimdi ise arkeologlar, Avrasya düz dişli file (Palaeoloxodon antiquus) ait adeta bütün halde bir iskeleti ortaya çıkarmayı başardılar.

3) İKİ BİN YILLIK, EVCİLLEŞMİŞ REN GEYİĞİ KALINTILARI
Avrasya Kuzey Kutbu'nda ren geyiğin evcilleştirilmesine dair 2.000 yıllık en erken kanıtlar bulundu.

Kuzey Sibirya'daki Nenets halkı ile yakın bir işbirliği içinde çalışan arkeologlar, Kuzey Kutbu tundrasında bulunan 2000 yıllık eserlerin muhtemelen kızakları çekmek için ren geyiği yetiştirmekte kullanılan koşum takımları olduğunu belirledi.

2) ESKİŞEHİR'DE ESKİ TÜRKLERE AİT TAŞ HEYKEL
Eskişehir'in İnönü İlçesi merkez mezarlığında, Orta Asya kültür izlerini taşıyan insan biçimli taş heykel bulundu.

Söz konusu taş heykelin, Orta Asya kültürünün izlerini taşıması ve Türklerin Anadolu'ya yerleşme tarihleri açısından da önemli olduğu düşünülüyor. 53 cm boyunda ve 31 cm eninde olan taş heykel, İnönü ilçe merkezinde bulunan iki büyük mezarlıktan, şehrin doğusunda yer alan mezarlıkta, 20 cm toprağa gömülü şekilde bulundu. İki kolunu göğsünde birleştirmiş şekilde yontulan heykelin vücut kısmı zaman içinde oldukça yıpranmış.

1) ARABİSTAN'DA M.Ö. 6000 YILINA AİT YAPI
Arabistan vahasında, MÖ 6.000 yıllarına tarihlenen ve 35 metre boyunda üçgen bir platform keşfedildi. 

Yakın Doğu'nun tarih öncesi kalıntılarının aksine, Arabistan'ın megalitik anıtları çok fazla bilinmiyor. Kuru taş duvarlardan yapılmış bu anıtsal yapılar; işlevleri, yapıları ve kronolojileri bakımından hala gizemini koruyor. Şimdi ise uluslararası ekip, Dûmat al-Jandal (Kuzey Suudi Arabistan) vahasında 35 metre boyunda üçgen bir platform keşfedildi.