1 Ekim 2024 Salı

Günay: Zincirin halkası ol, faşizmi yok edelim

HDP Sözcüsü Ebru Günay, 1 Eylül'de 9 merkezde insan zinciri oluşturacaklarını belirterek, "Bu barış zincirleri ile iktidarın faşizmini bağlama şansına sahibiz. Bu yüzden tüm Türkiye halklarına bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Haydi sen de bu zincirin bir halkası ol ve hep birlikte faşizmi yok edelim" dedi.

HDP Sözcüsü Ebru Günay, HDP Genel Merkezinde haftalık olağan basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

IŞİD çetelerinin bir düğüne yönelik gerçekleştirdiği ve 56 kişinin yaşamıın yitirdiği Antep katliamının 4.yılı olduğunu hatırlatan Günay, katledilenleri andı. 

DİYARBAKIR, SURUÇ, ANKARA, ANTEP...
Antep katliamının, yol verilmesi, yol gösterilmesi sonucu IŞİD eliyle Türkiye'de gerçekleştirilen onlarca katliamdan biri olduğunu belirten Günay, şunları söyledi: "En acı olanlarındandı; çünkü çocuklar, kadınlar düğün halayında vuruldu. Tıpkı Ankara'da barış için toplananların barış halayında vurulduğu gibi, tıpkı Diyarbakır'da mitingimize yönelik saldırıda insanlarımızın halayda vurulması gibi, tıpkı Suruç'ta Kobanêli çocuklara oyuncak götürmeye çalışan gençlerin vurulması gibi. Bu katliamların hepsi IŞİD eliyle gerçekleştirildi ama hepsinin ortak noktası muhaliflere, Kürtlere yönelik gerçekleştirilmiş olmasıydı. Hiçbiri tesadüf değildi, tamamı 2015 yılındaki barış masasının devrilmesinden sonra gerçekleşti. Katliamların taşeronu IŞİD'di ama ona yol verenler, yol gösterenler, Ankara'ya kadar eskortluk edenler bu ülkedeki barış düşmanlarıydı, Kürt sorunun çözülmesini kendi bekalarının sonu olarak görenlerdi. O günden bugüne Kürt düşmanlığı ve barış düşmanlığı sonucu yüzlerce, binlerce insan katledildi."

19 Ağustos'un kayyum saldırısıyla belediyelerin gasp edilmesinin birinci yıldönümü olduğunu hatırlatan Günay, "19 Ağustos kayyım darbesi de, 20 Ağustos Antep katliamı da aynı zihniyetin ürünüdür. Katliamla, ölümle bitiremediğinin iradesini gasp ediyor, her türlü talanı, sömürüyü, kimliksizliği dayatıyor halklara. Bu AKP'nin Kürt düşmanlığının sonucudur. Ancak bu düşmanlıkla gidilecek yol kalmadı" şeklinde konuştu.

KÜRT SORUNU HERKESİ YENİDEN SÖZ KURMAYA ZORLUYOR
Bugünlerde Kürt sorunu ve çözümünün yeniden gündeme geldiğini söyleyen Günay, şu değerlendirmeleri yaptı: "Sorunun yakıcılığı sil baştan herkesi bu mesele konusunda söz kurmaya zorluyor. Bu iyi bir şeydir ve aslında 'Türkiye'de siyaset yapacaksak ilk konuşmamız gereken, yüzümüzü ilk çevirmemiz gereken yer burasıdır' da demek oluyor! Bunun doğru bir yol olduğu konusunda şüphemiz yok.

"Fakat Türkiye'nin yaşadığı çıkmaz yüzyıldır aynı: Amaca giden yolda araçlar temiz değilse hiçbir sonuç elde edemezsiniz. Demokratik zihniyet oluşturmadan demokrasicilik oynayarak gerçeği örtbas edemezler… Haliyle diyoruz ki: Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede hiçbir şey çözülmez! Cumhurbaşkanı açık bir şekilde doların yükselişini, ekonomik krizin sebebini içeride ve dışarıda yürüttükleri savaşa bağladı. Aslında açık bir şekilde şunu itiraf etmiştir; Kürtlere karşı düşmanca politikalar sonucu yürüttükleri savaş, Suriye ve Lübnan'da vekaletten yürüttükleri savaş ülke ekonomisinin yarısına yakınını heba ediyor.

'AKP'NİN 18 YILLIK KÜRT SORUNU PRATİĞİ 'TANIYARAK DIŞLAMA VE İNKAR ETME' PRATİĞİDİR'
Bugünkü iktidarın 18 yıldır yaptığı ve son 4-5 yıldır da tamamen askıya aldığı şey 'tanıyarak dışlama ve inkar etme' pratiğidir. Bu pratik tehlikelidir, kurnazcadır ve sorunları daha da derinleştiren yaklaşımlardır. Tanıyarak dışlama, bir kesime/halka ait inkâr edilen meseleleri ifade ederek, tanıyormuş ve artık inkâr etmiyormuş gibi yapmaktır. Haliyle bu bir aldatmacadır. Çünkü pratik tam tersini gösteriyor. Örneğin Kürtçe üzerinde en fazla baskı ve yasaklamanın olduğu bir dönemden geçiyoruz. Ama iktidara sorsanız Kürtçe kanal bile var der! Atadığı kayyımlar her tarafta Kürtçe'yi ortadan kaldırmak için harıl harıl çalışırken, İçişleri Bakanlığı kayyım atama gerekçesini resmî sitesinde Kürtçe yapıyor! Hile, aldatmaca ve çözümsüzlük budur! İnkarın inkârı budur!

'BİZ YAŞAMA, YAŞATMA SİYASETİNİ SAVUNUYORUZ, ONLAR İNKA, ASİMİLASYON DAYATIYOR'
"Bunları ifade ettiğimizde de karşımıza çıkan tek şey güvenlikçi siyasettir. Kürt sorunu tartışmalarına dair altını çizmek istediğimiz bazı noktalar var. Biz kardeşlik derken eşitliği kastediyoruz, siz ise bundan büyük ve zorba kardeş olmayı anlıyorsunuz. Biz birliktelik derken saygıyı kastediyoruz ama siz asimilasyonu anlıyorsunuz. Biz aynı haklar derken adaleti esas alıyoruz, fakat siz bundan tek hak, tek hukuk anlıyorsunuz. Bunlar en temel ilkesel yaklaşımlardır, samimi olan bunları görmezden gelmez. Diyoruz ki; demokratik siyaset, demokratik müzakere ve onurlu barış bu ülkenin kaderini değiştirecek tek şeydir. Diyoruz ki, demokratik uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk üçlü sacayağı üzerine demokratik siyasete izin verilmeli, çünkü bunun adı yaşama siyasetidir.

'İKTİDAR KENDİSİNİ TAMAMEN MUHATAP OLMAKTAN ÇIKARMIŞTIR'
"Ancak bugün Kürt sorununda iktidar izlediği politikalar nedeniyle Kürt Sorunun çözüm iradesini ve eksenini tamamen yitirmiş ve çözüm muhatabı olmaktan kendini çıkarmıştır. Dolayısıyla "çözüm ve müzakere" tarafın yokluğuyla belirlenen bir "muhatapsızlık" döneminin içinde bulunuyoruz. Yeni iktidar blokunun Türkiye'deki çözüm ve diyalog eğilimini taşıyan siyasi, toplumsal ve entelektüel birikimi tasfiye etmiş ve susturmuş olması bir yana, hali hazırda daha çok seçim ve oy hesaplarının belirlediği kimi ürkek ve kaygılı yoklamalar dışında hiçbir siyasi parti an itibarıyla "çözüm" muhatabı haline gelmiş değil. HDP'nin bu konuda hem ciddi bir birikimi, hem ciddi bir deneyimi var. Samimi yaklaşan partilerle bu deneyimlerimizi paylaşmaya ve onlarla ortaklaşmaya hazır olduğumu bir kez daha ifade ediyorum."

'VATANDAŞ İŞ DERDİNDE, ÇÖZÜM İSTİYOR; HÜKÜMET HAYAL SATIYOR'
Ekonomik kriz ve halkın yaşadığı sorunlara dikkat çeken Günay, "Resmi verilere göre bile işsizlik yüzde 13'lerde, enflasyon yüzde 12'lerde, dış ticaret açığı büyüyor. Dövizin artışıyla birlikte Türk lirası pul oldu, bu ülkenin ekonomik kaynakları değer kaybediyor. Vatandaş iş aş derdinde, geleceğe umutla bakmak istiyor, ekmek sorunun çözülmesini bekliyor hükümet çıkmış hayal satıyor.

"Erdoğan iki gün önce yaptığı açıklama ile bugünü yani Cuma gününü işaret ederek Türkiye'ye müjde vereceğini söyledi. O günden beri de spekülasyon yapılıyor, doğalgaz bulunduğu, Türkiye'nin zenginleşeceği ve buna benzer daha bir çok laf dolaştırılıyor ortalıkta… Yandaşlar bu hayal tüccarlığı üzerinden propagandaya başladılar bile" şeklinde konuştu. 

Türkiye'nin kaynaklarının savaşa, ranta ve talana gittiğini belirten Günay, "İnsanların aç olmasının, yoksul olmasının nedeni ülkenin yoksul olması, kaynaklarının az olması değil. Bunun sebebi ülkenin yönetilme biçiminden kaynaklanıyor, talandan, ranttan, eşitsizlikten kaynaklanıyor. Bu ülkenin yoksulluğu savaş politikalarından kaynaklanıyor. Her yıl milyarlarca dolar savaş bütçesine ayıran bir ülkenin kaynak sorunundan bahsedilebilir mi? Her yere yazlık saray, kışlık saray, mevsimlik saray konduran ve "itibardan tasarruf olmaz" diyen bir iktidar kaynak sorunundan bahsedebilir mi? Dolayısıyla ülkenin bütün kaynaklarını hortumladıkları gibi şayet keşfedilmişse yeni kaynağı da yine hortumlamak onları heyecanlandırıyor. O yüzden müjde diyorlar" dedi. 

Günay, "Müjde vermek isteyenlere biz yol gösterelim; savaşı durdurun, talana son verin, kayırmacılıktan vazgeçin" diyerek, şu önerileri sıraladı: 

• Savaşı bitirin, Libya'dan, Irak'tan, Suriye'den, Akdeniz'den askerleri çekin.
• Talan ve sömürü politikasına, yolsuzluğa, hırsızlığa son verin.
• Vergi adaletini sağlayın.
• Ailecilikten, kayırmacılıktan, zenginlikleri yandaşlara peşkeş çekmekten vazgeçin.

HDP Sözcüsü Günay, önerilerin ardından ekledi: "Bakın o zaman ülkenin hiçbir kaynak sorunu olmayacak. Öyle belirsiz tarihlerde, belirsiz projelerle insanlarımızı uyutmaktan vazgeçin. Bunun yanında bir de ağırlaşan bir pandemi tablosu var ülkede. Bilim insanlarının, sağlık örgütlerinin ısrarla 'normale dönüş' kararının vaka sayısını arttıracağı ve daha fazla ölümlerin yaşanacağı uyarılarına rağmen iktidar, kendi geleceği ve sermayenin çıkarları doğrultusunda 1 Haziran'da 'normale dönüş' kararı almıştı."

'SAĞLIK BAKANLIĞI VERİLERİ GERÇEK DEĞİL'
Korona salgınına ilişkin süreci de değerlendiren Günay, bu sürecin şeffaf yönetilmediğine dikkat çekti. TTB'nin başından beri yaptığı açıklamalarla uyarılarda bulunduğunu hatırlatan Günay, bunlar dikkate alınmadığı için salgının hızla yayıldığını ifade etti. Diyarbakır, Batman, Mardin, Urfa'da yoğun bakım ünitelerinde olmadığını, Urfa'da günlük vaka sayısının 350, Diyarbakır'da 400-450 civarında olduğunu söyleyen Günay, Ankara'da da salgının arttığını anımsattı.

Sağlık Bakanlığının açıkladığı verilerle, sahadan gelen verilerin bir birini tutmadığını kaydeden Günay, gerçek rakamın açıklanan tablonun çok çok üzerinde olduğunu söyledi. Günay, sağlık meslek örgütleriyle ortaklaşılarak salgına müdahale edilmesini gerektiğini belirtti.

'DOĞAYA, İNSANA HER ŞEYE DÜŞMANLAR'
Ekolojik kırım ve talan girişimlerinin de tüm hızla devam ettiğini dile getiren Günay, Enerji Bakanlığı'na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, çoğunlukla orman, mera tarım alanı olduğu ifade edilen 766 bölgede maden arama ve işletmesi için ihale açtığını hatırlattı. Günay, "Her şeye düşmanlar: insana, tarihe, kültüre, doğaya, uçan kuşa, dağ keçilerine düşmanlar. Doğa ve insanlar üzerindeki işgale karşı bizler Türkiye ve Kürdistan'daki mücadeleyi ortaklaştırmak, direniş hattını yeniden örgütlemek zorundayız. Bu konuda mücadele etmeye devam edeceğiz" diye konuştu.

'1 EYLÜL'DE İNSAN ZİNCİRLERİYLE BARIŞIN SESİNİ YÜKSELTECEĞİZ'
HDP olarak başlattıkları "Demokratik Mücadele Programı'nın 3. aşamasının startını, 19 Ağustos'ta Mardin ve İstanbul'da eş zamanlı olarak verdiklerini anımsatan Günay, "Bu mücadele tüm demokrasi, adalet ve özgürlük isteyen halklara çağrıyı içinde barındırıyor. Toplumsal dayanışmanın sağlanamadığı her gün, iktidarın faşizmini kurumsallaştırması açısından bir fırsata dönüşmektedir" dedi.

Günay, açıklamasını şöyle tamamladı: "Bugün, bu tekçi ve faşist zihniyete karşı, demokrasi güçleri olarak bir araya gelme günüdür. 1 Eylül'de 9 merkezde oluşturacağımız insan zincirleri bu anlamıyla büyük bir anlam taşımaktadır. Oluşturacağımız bu barış zincirleri ile iktidarın faşizmini bağlama şansına sahibiz. Bu yüzden tüm Türkiye halklarına bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Haydi sen de bu zincirin bir halkası ol ve Hep birlikte faşizmi yok edelim!"