22 Eylül 2024 Pazar

Gazeteci Sarya: Rojava ile dayanışmayı daha da büyütmek gerekir

Gazeteci Berîtan Sarya, Rojava ve Medya Savunma Alanları'ndaki gelişmeleri Özgür TV'ye değerlendirdi. Berîtan Sarya, "Türkiyeli devrimciler, Kürdü, Türkü, farklı haklardan olanlar burada YPG, YPJ ile omuz omuza, hem DAİŞ'e hem de Türk devletinin işgal saldırılarına karşı savaşıyor. Bu dayanışmayı daha da büyütmek, güçlü kılmak gerekir. İnsanlığının direnişini, burada kurulan sistemin umudunu daha fazla savunmak, dünyaya tanıtmak ve geliştirmek gerekli" dedi.

Türk devletinin Medya Savunma Alanları'nda aldığı ağır darbelerin ardından Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine yönelik başlattığı işgal saldırılarını, PKK lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi, Kobanê zaferinin yıldönümünde devrimcilere, antifaşistlere düşen görevleri gazeteci Berîtan Sarya Özgür TV'de yayınlanan Özgür Rojava programında değerlendirdi.

Berîtan Sarya'nın değerlendirmelerini kısaltarak yayınlıyoruz:

'KÜRT SOYKIRIMI TEMELİNDE BİR İŞGAL HAREKATI SÜRDÜRÜYORLAR'

Gerillanın 2023 yılı sonu ve 2024 yılı başında sömürgeci Türk devletine vurduğu ağır darbe ve sonrasında işgalci Türk devletinin Rojava devrimine yönelik saldırılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
22-23 Aralık'ta Xakurkê, Metîna ve Zap alanlarında gerçekleştirilen devrimci operasyonlar ve 12 Ocak'ta Zap Girê Amedîye'de gerçekleştirilen devrimci operasyonlarda şehit olan gerillaları anmak istiyorum. Yine onlar şahsında tüm devrim şehitlerini anıyorum. Kürtler ve bölge halkları açısından tarihi eylemlerdi, operasyonlardı. Türk devletinin, bölge devletlerinin saçtığı milliyetçilik zehrinden etkilenmeyen, onlardan beslenmeyen tüm toplumlar, halklar, kadınlar, gerillanın bu eylemlerinin anlamını biliyor.

Türk ulus devletinin kurulmasından kısa süre önce Ermenilere soykırım uygulandı. Yine Süryanilere, Rumlara soykırım bu devlet eliyle gerçekleştirildu. 100 yıldır da 1924-25'ten bu yana süren bir Kürt soykırımı var. Son 52 yılda Kürt özgürlük hareketi, önder Apo ve PKK öncülüğünde bu sürece darbe vurdu. İlk soykırım süreci başladığında, ulus devlet kurulduğunda kışkırtılan ve çok yoğun şiddetle ezilen, isyanlardan dolayı kırılan Kürt iradesini yeniden canlandırdı. Kürtleri yeniden özne, kendisi için savaşan politik bir halk haline getirdi. Yine kadınlar boyutunda da öyle. 1992'den bu yana özellikle demokratik siyaset yürütmeye dönük bir süreç başlatıldı. Bu süreç her seferinde kesintiye uğradı. En son biliyoruz, 2013-2015 sürecinde de böyleydi. Türk devleti çözüme gelmedi. Soykırım siyasetinde ısrar etti.

2014'te çöktürme planı hazırlandı. 2015'te devreye sokuldu. 2017'den bu yana Medya Savunma Alanlarına yönelik işgal harekatları sürüyor. Onbinlerce askerden, korucusuna, çetesine hatta gerilla tünel savaşı yürüttüğü için tünellere sokulacak köpeğine, tank, top, savaş uçağı, İHA'lar, kimyasal silah ve taktik nükleer silaha kadar her şeyi kullanıyorlar. NATO'nun sunduğu tüm silahları kullanarak, hiçbir savaş ahlakı tanımayarak sürdürdüler bu saldırıları. Belki bazı bölgeleri işgal ettiler, Türk devleti bazı bölgelere yerleşti; ama gerillayı o alanlardan sökemedi. Gerilla büyük eylemler geliştirdi. Sadece 2023'te değil 2022'de de gerilla Zap, Girê Amedîye, Metîna hattında devrimci hamleler geliştirmişti. 2022 kış aylarında Türk ordusu Girê Cudî, Avaşîn, Metîna'da Girê Orte'nin birçok alanından çekilmek zorunda kalmıştı. 2023 Temmuz'unda yeniden denediler ama gerillayı o alandan söküp atamadılar.

6 Şubat'ta Maraş merkezli iki büyük deprem oldu. Resmi rakamlara göre 50 bin ama gayri resmi gerçek rakamlara göre 200 binin üzerinde insan öldü. Hareket toplumun yaralarını sarabilmesi için tek taraflı ateşkes ilan etmişti. Dört ayı aşkın, seçim sürecinin sonrasına kadar bu ateşkesi sürdürdü, ama o süreçte Türk ordusu saldırılarını hiç durdurmadı. Seçim sürecinden sonra PKK ateşkes sürecini bitirdiğini açıkladı. Hem Kuzey Kürdistan'da birçok eylem oldu hem yine yaz boyunca Medya Savunma Alanlarında eylemler oldu.

'GERİLLA FEDAİ BİR GÜÇ OLDUĞU İÇİN ÇOK BAŞARILI EYLEMLER YAPTI'
Fakat 2023'ün sonlarındaki eylemler kar, yağış altında zor koşullarda gerçekleştirildi. Ama gerilla kendisini taktik olarak sürekli yenilediği, ideolojik, fedai bir güç olduğu için çok başarılı eylemler yaptı. 2023 Aralık ayında Xakurkê, Metîna, Zap, 12-13 Ocak'ta gerçekleştirilen Girê Amedîye, Metîna'da eylemleri koordineli olarak gelişti. Bunların hepsi meşru savunmadır. Soykırım ve işgal saldırılarına verilen cevaptır.

Gerilla kendisini teknik ve taktik olarak savaş içerisinde yeniledi. Medya Savunma Alanları'nda eylem yapan gerillalar SİHA'ların altında o eylemleri gerçekleştiriyor. Mesela SİHA'nın attığı bombanın kaç saniyede yere düşeceğini, kendini nasıl koruyacağını, ardından kalkıp nasıl saldıracağını hesaplayabiliyor. Hareket zaman zaman "çekilme" talimatı vermesine rağmen mevzilerini terk etmeyen, son anlarına kadar direnen gerillalar var.

Türk ordusundaki sözleşmeli, paralı askerler, gerilla cenazelerine işkence yapmak, tecavüz etmek gibi birçok savaş suçu işliyor. Bu nedenle her ikisinin kaybı aynılaştırılamaz. Kimi 'vatan savunması' diyor, ama kimi de yoksulluktan paralı asker oluyor. Türk devleti operasyonlarda, saldırılarda o askerlerin tüm insani yönlerini yok ediyor. Onlardan profesyonel katil, tecavüzcü çıkarıyor. Türkiye halkları bu gerçeği bilmeli, yüzleşmelidir.

'ROJAVA'YA YÖNELİK SALDIRILAR HİÇBİR ZAMAN DURMADI'
1 Ekim'de Ankara'da bakanlığa yönelik fedai eylem gerçekleştirildi. Bu eylem bir mesaj niteliği taşıyordu. Gerilla isteseydi çok büyük kayıplarda verdirebilirdi. Sivillere hiçbir şekilde zarar vermediler. Hakan Fidan 4 Ekim'de çıktı, Rojava'yı ve Başûrê Kürdistan'ı hedef gösterdi. Ve 5 Ekim'de saldırılar yoğun bir şekilde başladı. Altyapı ve üstyapıyı, sivilleri hedef alan saldırılardı. Aslında Rojava'ya yönelik saldırılar hiçbir zaman durmadı. Rojava devrimi 2012'de başladı. Önce vekil güçler, ÖSO'dan Cephet El Nusra'ya, Müslüman Kardeşler gruplarına, DAİŞ'e kadar hepsi saldırdı, ama başarılı olamadılar. 2016'dan bu yana Türk devleti saldırıyor. Şehba işgal harekatı vardı. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî işgal edildi. O süreçten bu yana da toplarla, tanklarla birçok bölgeyi sürekli vuruyor. 3-4 yıldır da sürekli İHA'lar, SİHA'lar tüm Rojava şehirlerinin üstündedir. SİHA'lar YPG-YPJ savaşçılarını, Türkiyeli devrimcileri, buradaki kadın, çocuk, sivilleri hedef alıyor. Daha önce Dirbêsiyê'de cami vurdular. Şehba'da hastane vurdular.

'BURADAKİ SİSTEM DÜNYA HALKLARINA, KADINLARINA UMUT OLUYOR'
Özel savaş yürütülüyor. Önce kendilerine yedeklemek istediler, olmayınca özel savaşla Rojava devrimini tasfiye etmek istiyorlar. Özerk yönetimi dağıtmak, Kürt-Arap stratejik ittifakını dağıtmak istiyorlar. Buranın demokrasi, özgürlük merkezi haline gelmiş olması gerçeğini değiştirmek ve işgal etmek istiyorlar. Aslında Türk devletinin bütün Kürdistan'a dönük planları bu. Bunun için halkı göç ettirip buradaki yaşamı, sistemi yok etmek istiyorlar. Çünkü buradaki sistem tüm dünya halklarına, kadınlarına umut oluyor. Ortadoğu'da halklar birbirine boğazlatılırken, burada demokratik ulus modeliyle tüm halklar birlikte yaşıyor. Kendilerini yönetiyor ve birlikte direniyorlar. Kadın özgürlüğü zaten bu sistemin ve devrimin esasını oluşturuyor. Direnen, savaşan, özgürleşen kadına da düşmanlığı var.

Bir diğeri de sanki gerilla eylem yaptığı için Rojava'yı vuruyor algısı oluşturmak istiyor. Gerilla eylem yapmasa sanki Rojava'yı vurmayacak. Yok, vuruyor, sürdürüyor saldırıları. Ama şuan İsrail Gazze'ye nasıl yapıyorsa aynısını yapıyor. Petrol tesislerini, hastaneleri, düğün salonlarını, buğday ambarlarını, su depolarını, elektrik istasyonlarını, evleri, araçları bombalıyor. Böylece halkla gerillayı da karşı karşıya getirmek istiyor. Ama burada tam tersine bir etki yaratıyor onu da söylemek isterim. Gerilla eylemleri halkta bir moral yaratıyor. Asker ölümlerine sevinmek değil bu. Sadece Kürtler de değil tüm Rojava halkları soykırımcıya, işgalciye karşı direniş gücünü, özgücü görüyor, direnilebileceğini görüyor.

Qamişlo'da, Tirbespiyê'de, Dêrik'te, Kobanê'de saldırılar sürerken, halk bu saldırılar altında sokağa çıkmış durumda. Ağırlıklı Arap halkının yaşadığı Reqa'da, Minbic'de, Dêrazor'da sokağa çıkılmış durumda, protesto ediliyor. Sloganlar "Yaşasın gerilla direnişi", "Bijî serok Apo". Özgücü görmenin getirdiği moralin yanı sıra başta Kürtler olmak üzere Rojava halkının önder Apo'yla ciddi bağları var. Çünkü Rojava devrimi öncesi başta Kürtler olmak üzere Rojava halkları çocuklarını Kürt özgürlük hareketine, PKK saflarına verdi. Mesela Rojava'nın ilk gerilla şehidi Arap Aziz'dir. Arap'tır.

'KOBANÊ DİRENİŞİ 21. YÜZYILA DAMGASINI VURMUŞ BİR DİRENİŞ'

Kobanê Kürdistan, Türkiye ve dünya devrimci, ilerici, antifaşistlerin siper yoldaşlığıyla DAİŞ çetelerinden temizlendi. Kobanê zaferinin yıldönümündeyiz neler söylemek istersiniz?
Kobanê direnişi 21. yüzyıla damgasını vurmuş bir direniştir. Kürt özgürlük hareketi, PKK, Kürt ulusal birliği, kadınlar, enternasyonalist devrimciler, Türkiye devrimci hareketleri açısından da böyledir. ABD'nin geri çekilmesine neden olan Vietnam zaferindeki o ruhu, sonuca ulaşma gerçeğini, devrimci dayanışmanın, halkların, kadınların dayanışmasının zafere ulaşması durumunu biz bir de Kobanê'de yaşadık. O dayanışma zaferi getirdi.

DAİŞ çeteleri erkek egemen kapitalist sistemin en karanlık, en gerici gücü. Efrîn'de, Til Hemîs'te saldırılar yaptılar. Irak'ta devlet ordularını düşürdüler. 3 günde Musul'u işgal ettiler. Musul'dan Tilafer'e, Tilafer'den Şengal'e doğru hızla ilerlediler. Suriye'de de hakeza öyle. Korku yayarak yayıldılar. Hatta birçok yere girmeden önce 'biz buraya saldıracağız' diye ilan ediyorlardı. Sadece halk değil ordular kaçtı DAİŞ'in önünden. DAİŞ Kobanê direnişinin ardından belki bitmedi ama yenilgisinin başlangıcı oldu. Aralıksız ilerlemesi durduruldu. Bu anlamda çok önemli.

2014 Temmuz ayında önder Apo uyardı, seferlik çağrısı oldu. DAİŞ henüz Şengal'e de saldırmamıştı. Zaten önder Apo'nun Şengal için 10 yıldır uyarıları vardı. Önder Apo'nun o çağrısı başta Kuzey Kürdistan olmak üzere tüm Kürdistan'ı etkiledi. İnsanlar, gençler Kobanê'ye aktı. Özellikle Bakur'dan, Başûr'dan, Rojhilat'tan yine Rojava'nın kendi güçleri de aktı.

'DAİŞ ERDOĞAN İSTEDİĞİ İÇİN KOBANÊ'YE SALDIRDI'
Çünkü o süreçte DAİŞ Kobanê'yi çembere aldı, Cizîre ve diğer alanlarla bağını kopardı. DAİŞ'i yönlendiren yine Türk devletiydi. QSD'nin elinde tutuklu bulunan DAİŞ çeteleriyle bu konuda röportajlar yaptım. DAİŞ'in merkez şurasında yer alan Bağdadi'nin en yakın adamlarından biri Iraklı Türkmen idi. "Biz Şam'a yürüyecektik ama bir anda Bağdadi yönümüzü Kobanê'ye çevirdi. Bunun nedeni de Erdoğan'dı. Erdoğan kendisinden öyle istemişti" itirafında bulunmuştu.

Önder Apo'nun, "Kobanê'nin düşmesi demek bütün Kürdistan'ın düşmesi demek olur" çağrısı halkları harekete geçirdi. YPG de birçok güçten yardım istedi. Kürt güçlerinden tek yardım eden PKK'ydi. Kuzey Kürdistan'dan gerilla takviyeleri oldu. DAİŞ karşısında profesyonel gerilla taktiğiyle savaşıldı. Ağır bedeller ödendi. Kürdistan halkı her yerden kendini sınırlara vurdu. Amerika halkı nasıl Vietnam'daki direnişi sahiplendiyse Türkiye'den de birçok insan Kobanê'nin direnişini sahiplendi. Kendi direnişi olarak gördü.

'KOBANÊ DİRENİŞİNDE TÜM HALKLARIN KANI, EMEĞİ BİRBİRİNE KARIŞTI'
Türkiye'de sosyalist hareketler, devrimci sosyalist güçler de bu direnişle birlikte Kobanê'ye aktı, direnişin parçası oldu. Siper yoldaşlığı gelişti. Şehitler verildi. Bu çok anlamlı ve değerlidir. Cudî komutanı olan Gelhat Gabar Kobanê direnişinin öncülüğünü yapmıştır. Kobanê direnişinde şehit olan heval Sarya (Sibel Bulut) çok değerli bir direniş sergilemiştir. Paramaz Kızılbaş, BÖG'lü Bedreddin Akdeniz aynı şekilde. Sadece onlar da değil Rusya'dan, İran'dan, Amerika'dan gelip Kobanê direnişinde şehit düşenler oldu. Kobanê direnişinde tüm halkların kanı, emeği, direnişi birbirine karıştı. Kader Ortakaya 6 Kasım'da sınırı geçip YPJ'ye, Kobanê direnişine katılmaya çalışırken, Türk ordusu tarafından hedef alınarak şehit düşürüldü.

'KADINLAR DİRENİŞİN ÖNCÜSÜYDÜ'
Direniş içerisinde öncü zaten kadınlardı. Kobanê'yi terk etmeyip direnen sivil kadınlar vardı. Kobanêli kadınlar YPJ savaşçıları, PKK gerillaları, YJA Star gerillası kadınlar yine biraz önce söylediğim Sibel Bulut, Kader Ortakaya gibi sosyalist hareketlerden katılan kadınlar vardı. Hep birlikte büyük bedellerle umudu geliştirmenin adı oldular. Tümden bitmiş değilse de DAİŞ'e ilk darbe orada vuruldu. Belki DAİŞ buraları işgal etmişti. Belki uluslararası güçler belli bölgelerde DAİŞ'i tanımışlardı bile.

'KÜRT HALKI ÜZERİNE SOYKIRIM POLİTİKALARI DAHA DA DERİNLEŞTİRİLDİ'

Kobanê zaferinin yıldönümünde devrimin korunması için bölge ve dünyadaki devrimcilere, antifaşistlere nasıl bir görev düşüyor?
Bir boyutu Kürt halk önderi Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrittir. 25 yıldır İmralı işkence sistemi altında tutuluyor. O süreçten bu yana Kürt halkı üzerine soykırım politikaları daha da şiddetlendirildi. Harekete saldırılar, Türkiye'deki halklara dönük toplu kırım, kadın kırımı saldırıları geliştirildi. Şimdi 26 Ocak Kobanê zaferinin yıldönümüne yaklaşıyoruz. Önder Öcalan'a dönük tecrit, soykırım politikaları ve buna karşı direniş sürüyor. "Önder Öcalan'a özgürlük, Kürt soruna çözüm" hamlesi var buna güçlü katılmak gerekiyor. Bir boyutu budur.

İkincisi, Kobanê zaferinin kazanılmasının temel öncüsü önder Öcalan'dır. Kobanê aslında Rojava devrimi ile dünya halkları arasında bir köprü oldu. Biraz önce de belirttik Vietnam sürecindeki gibi hep birlikte umut daha da büyütüldü, yeni bir umuda dönüştürüldü. PKK'ye saldırılar yine ardından sözde bunu gerekçe yapıp Rojava'ya saldırılar var. Aslında bu umuda, insanlığa yönelik saldırılardır. 13 Ocak'tan bu yana en fazla hedef alınan yerlerden biri Kobanê'dir. Kobanê özgürleştirildiğinden bu yana Türk devleti tarafından hep hedef alınıyor. "İşgal edeceğiz" dediler; ki tüm Rojava'yı, Başûr'u da işgal etmek istiyorlar. Tüm insanlığın, kadınların, devrimcilerin, sosyalistlerin birlikte yarattığı umuda yönelik saldırıdır bunlar. Onu tüketmeye çalışıyorlar.

'KOBANÊ'DEN SONRA DEVRİMCİ DAYANIŞMA DAHA FAZLA GELİŞTİ'
Sadece gelip burada savaşmak boyutuyla değil herkes bir şekilde bu direnişin parçası olmalı. Gelip savaşamayan buradaki hakların sesini duyurmaya, kendi devletlerini zorlamaya çalışmalıdır. Türkiye açısından Kobanê'den sonra devrimci dayanışma daha da gelişti. Rojava'da Türkiyeli devrimciler, sosyalistler birçok şehit verdi. Bunlar içerisinde Kürtler de olabilir. Bu değerli bir dayanışmaydı. Bence sosyalist, özgürlükçü bir ideoloji taşımak çok önemli.

Biz Kürtler olarak ulusal bir sorunumuz var, soykırım kıskacı altındayız ama direnen devrimci, sosyalist, direnişçi, fedai çizgi kadar ihanetçi çizgi de var. KDP Türk devleti adına gerillaya saldırdı, en az 12 gerillayı şehit ettiler. Medya Savunma Alanları'na yönelik işgal harekatlarına destek verdiklerini gördük. Türklerin kaçan askerlerini ve cenazelerini Türkiye'ye taşıyorlar. Ama Türkiye'de devrimciler, Kürt'tür, Türk'tür, farklı haklardır burada YPG, YPJ ile omuz omuza savaştı. Hem DAİŞ'e hem de Türk devletinin işgal saldırılarına karşı savaşıyorlar. Bu dayanışmayı daha da büyütmek gerekir. İnsanlığın hem direniş hem de kurulan sistemde somutlaşan umudunu savunmak, dünyaya tanıtmak ve geliştirmek gerekli.

Türkiye'nin Rojava'ya, özgürlük hareketine, PKK'ye dönük yürüttüğü özel bir savaş, kara propaganda savaşı var. Bunun bir yönü psikolojik savaş, karalama. Bir yönü de ajanlaştırma. Türkler ve Türkiye halkları da milliyetçilikten etkilenmişler. Onların eline bırakmamak gerekir. Kuzey Kürdistan'da zaten çalışmalar yürütülüyor. Türkiye'nin hemen her yerinde çok daha güçlü çalışmalar yürütmek gerekir. Bu anlamda Türkiye devrimci hareketlerine çok ciddi rol düşüyor. Evet yapıyorlar bazı şeyler, yapmıyor değiller, ama bunu daha da güçlendirmek gerekir. Çünkü kimse tek başına özgürleşemiyor. Biz Kürtler olarak Kürdistanlı devrimciler olarak bunun farkındayız.