24 Eylül 2024 Salı

Estukyan: Soykırımla yüzleşmek barışa atılacak ilk adım

Estukyan: "Halkların masumluğundan ziyade halkların da suç ortaklıklarını kabul ettirip yüzleştirmelerini sağlamalıyız. Bugün tüm aydınları, sinemacıları, edebiyatçıları, gazetecileri bu konuda ağır bir sorumlulukla karşı karşıyalar. Dün bu sorumluluğu yerine getirmeyenler, bugün de Kürtler'e karşı yerine getirmiyorlar. Bu ülkede Cizre'de, Silopi'de bodrumlarda insanlar diri diri yakıldı. Batı'dakilerin büyük bir kısmı bu sivil katliamlardan haberi yoktu. Dün Ermeni soykırımını anlatmayanlar, bugün Kürtler'e zulmü anlatmıyorlar. Hepsi utanç olarak kalacak."
Ermeni soykırımının yıldönümünde ETHA'ya konuşan gazeteci Pakrat Estukyan, "Soykırımla yüzleşme bu topraklarda 'barış'a atılacak ilk adımdır. Barış yanlısı olan, insancıl yönetime sahip olan iktidarlar bu meselede çok yol alabilir" dedi.
 
Ermeni soykırımının 104'üncü yıl dönümü. Türk Devleti soykırımla yüzleşmek şöyle dursun soykırım politikalarını devam ettiriyor. Ermeni soykırımının yıldönümünde Agos Gazetesi Ermenice Sayfalar Editörü Pakrat Estukyan ile konuştuk.
 
Osmanlı Devleti'nin üniter devlet yapısına geçişte Türk-Sünni sentezini benimsediği için bünyesinde barındırdığı halkları yok etmek istediğini kaydeden Estukyan, "Osmanlı çok uluslu bir yapıya sahipti, yeni ideolojisinde Türk devleti olmak istedi. Bu yüzden Türk olmayan halkları kırıma girişti. 19'uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı'nın toprak kaybetmesiyle çok ciddi Müslüman göçleri yaşanmıştı. Bu Müslüman göçü yaşanırken burada da Türkler daha buralara gelmeden yaşayan halklar vardı ve bu halklar Müslüman değildi. Türk-Sünni tezine aykırı olduğu için bu halklar temizlenmek istedi. Bu operasyonlardan bir tanesi Ermeni soykırımı, daha sonraki Rum mübadelesiydi. Bunlar ağırlıklı olarak İttihak Terakki Cemiyeti'nin  hayata geçirdiği şeylerdi" dedi.
 
T.C.'nin bu soykırımı sürdürücüsü olduğunu belirten Estukyan, "Osmanlı'yı T.C. ortadan kaldırmış gibi bir imaj çiziyorlar ama Osmanlı uzun zamandır fiilen ortadan kalkmış, 'hasta adam' olarak tanımlanıyordu. Osmanlı'dan sonra ortaya çıkartılan Türk milliyetçiliği oldu ve T.C.'de bunun üzerine kuruldu" diye konuştu.
 
'ERMENİLER YERLERİNDEN EDİLEREK SÜRÜLDÜ'
 
Ermeniler'in soykırımı hala yaşadıklarına vurgu yapan Estukyan, "Soykırımın tüm dünyada adı kondu ama Türkiye'de hala inkar ediliyor. Türkiye, 'soykırımın yapılmadığını, savaş koşullarında göç ederken hayatlarını kaybettiğini' söylüyor. 'Ermeniler, savaş koşullarında düşmanla işbirliği yapabilir' gerekçesiyle göç ettirildiklerini söylüyorlar. Ama bu yalandır sadece savaş bölgesinde olan Ermeniler değil, tüm Türkiye coğrafyasındaki Ermeniler yerlerinden yurtlarından edilerek Suriye çöllerine sürülüyorlar ve çok azı Suriye çöllerine ulaşabildi. Önemli bir kısmı yollarda paramiliter çeteler tarafından katledildi. Doğu'da bu çeteler Kürtler'den, Orta Anadolu ve Karadeniz kıyılarında Çerkesler'den oluşuyordu. İmparatorluğun Müslüman halkları, Hristiyan Ermenileri katletmek için el birliği yaptılar" ifadelerini kullandı.
 
'İNKAR SÜRDÜKÇE SOYKIRIM SÜRÜYOR'
 
Bu inkar söylemi sürdükçe soykırımın da sürdüğüne dikkat çeken Estukyan, sözlerine şunları da ekledi: "Şu anda Türkiye'nin Ermenistan'la diplomatik bir ilişki kurmamasının altında yatan bu inkar politikası. Türkiye'nin geçmişi ile yüzleşme iradesi gösterse ilk yapacağı şey Ermenistan'a uyguladığı ambargoyu kaldırmak olacak."
 
Emperyalist devletlerin soykırımı tanımalarının çıkar çatışmasından dolayı olduğunun altını çizen Estukyan, 100 yıllık bir soykırımdan bahsettiklerini söyledi. Ermeni soykırımını tanıyan birçok emperyalist devletin 100 yıl önce soykırımın planlayıcısı ya da göz yumucusu olduğunu dile getiren Estukyan, "Soykırım döneminde kimse bunu dillendirmemişti. Bu devletlerin o dönem hepsi olanın bitenin farkındaydılar. Soykırıma göz yuman o devletler aynı zamanda soykırımın suç ortaklarıdır. Başta Almanya olmak üzere birçok emperyalist devlet bu soykırımın tasarlayıcılarıdandır. Soykırımda Almanlar'ın çok özel bir rolü var, o dönem Osmanlı ordusunu yöneten Alman subaylardır" şeklinde konuştu.
 
'DEVRİMCİLER SOYKIRIMLA YENİ İLİŞKİ KURUYOR'
 
Devrimcilerin, sosyalistlerin soykırımla ilişkilenmesinin çok yeni olduğunu söyleyen Estukyan, "Türkiye'nin solcuları yakın geçmişe kadar Ermeni soykırımına vakıf değildi, aynı Kürt sorununa vakıf olmadıkları gibi. Çünkü; uzun yıllar boyunca herkes aynı sistemden geçti. Bugün solcu diye geçinen ulusalcı bir akıl var ki soykırımın emperyalist bir oyun olduğunu iddia edebiliyor. Türkiye'deki solcular genellikle bu tezi benimsedi çünkü; Cumhuriyet'in kuruluşunu devrimci bir hareket olarak, Mustafa Kemal'i de devrimci bir önder olarak tanımladılar uzun süre. Taa ki günümüzün gerçekliği ile yüzleşmek zorunda kalana kadar" dedi.
 
'SOYKIRIMLA YÜZLEŞMEK 'BARIŞ'I GETİRECEK'
 
Kürt Ulusal Hareketi'nin kendi sorununu tanımlarken öncelikle Ermeni soykırımını tanımladığını dile getiren Estukyan, "Ermeni soykırımı döneminde Kürt halkının oynadığı role bakmak zorunda kaldılar. Çünkü; Ermeniler sabah kahvaltısı, Kürtler de öğle yemeği oldu bu topraklarda. Kendi mücadele alanlarını belirlerken Kürtler, Ermeni soykırımını göz önüne aldılar" sözlerini kullandı.
 
Soykırımla yüzleşmenin bu topraklara "barış"ı getirecek olan şeylerde ilk sırada olduğunu işaret eden Estukyan, şunları da ifade etti: "Barışa karşı olanlar bu yüzleşmeden kaçıyorlar zaten. Çünkü; yüzleşme arkasından arınmayı ve o dönemin katilleri ile arana mesafe koymayı getirecek. Ama bu dönemde egemen olan zihniyet genel olarak o dönem Ermeniler'in katilleri Talat Paşa gibi, Enver Paşa gibi isimleri ecdadı olarak görüyor. Ama bu isimler utanılması gereken isimler. Yüzleşmek için önce kendi tarihle yüzleşmeniz gerekir."
 
İKTİDARLAR YÜZLEŞMEDEN DAİMA KAÇINDILAR'
 
Türkiye'deki yöneticilerin bu yüzleşmeden daima kaçındığını aktaran Estukyan, Ermenilerin taleplerini şöyle sıraladı: "Yüzleşme olduğunda Ermeniler toprak, tazminat, tanınmayı talep ediyorlar. Ama Türk siyasi aklı ise tanıma gerçekleşince toprak ve tazminatında gerçekleşeceğini düşünüyor. Ama özellikle toprak talebinin günümüzde somut bir karşılığı yok. Örneğin; Erzurum çok eski bir ermeni şehri olduğu halde bugün orada yaşayan hiçbir Ermeni yok. Dolayısıyla bugün Erzurum'un Ermenistan'a verilmesinin hiçbir karşılığı da yok. Ama temsili olarak Ermenistan'ı kalkındaracak Karadeniz kıyılarında bir liman verildiğinde bu toprak meselesi de çözülmüş olur" ifadelerini kullandı.
 
Ermeniler'in kültürel miraslarının devlet tarafından korunmasının da barış için atılan bir adım olacağını işaret eden Estukyan, "Ama zihniyet bunun tam tersi. Diyarbakır'da yenilenen Surp Agos Kilisesi sokağa çıkma yasakları döneminde tahrip edildi, duvarlarına JÖH, PÖH yazılamaları yapıldı, JÖH, PÖH tarafından tuvalet olarak kullanıldı" diye konuştu.
 
'DÜN ERMENİLER'E ZULMÜ ANLATMAYANLAR BUGÜN KÜRTLER'E YAPILANI ANLATMIYOR'
 
Türkiye'de barışa, insani değerlere önem veren bir iktidarın bu konuda çok yol alabileceğine dikkat çeken Estukyan, sözlerini şöyle devam ettirdi: "Ermeni soykırımı bir tabu bu topraklarda. Soykırım yıllar boyunca işlenen politikalarla halklarında suç ortağı haline gelmiş bir mesele. Bundan kurtulmamız lazım. Halkların masumluğundan ziyade halkların da suç ortaklıklarını kabul ettirip yüzleştirmelerini sağlamalıyız. Bugün tüm aydınları, sinemacıları, edebiyatçıları, gazetecileri bu konuda ağır bir sorumlulukla karşı karşıyalar. Dün bu sorumluluğu yerine getirmeyenler, bugün de Kürtler'e karşı yerine getirmiyorlar. Bu ülkede Cizre'de, Silopi'de bodrumlarda insanlar diri diri yakıldı. Batı'dakilerin büyük bir kısmı bu sivil katliamlardan haberi yoktu. Dün Ermeni soykırımını anlatmayanlar, bugün Kürtler'e zulmü anlatmıyorlar. Hepsi utanç olarak kalacak."