1 Ekim 2024 Salı

'Ertak dosyasında 28 yıllık resmi inkar ve cezasızlığa son verin'

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak dosyasında 28 yıldır sürdürülen resmi inkar ve cezasızlığa son verilerek, bilinen faillerin cezalandırılmasını istedi.

Cumartesi Anneleri, 804. haftalarında 28 yıl önce gözaltında Mehmet Ertak'ın akıbetini sordu. 

Pandemi nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden yapılan açıklamada ilk olarak Mehmet Ertak'ın eşi Emine Ertak ve oğlu Servet Ertak konuştu.

EMİNE ERTAK: HİÇ DEĞİLSE KEMİKLERİMİZİ İSTİYORUZ
28 yıldır mücadele ettiklerini söylene Emine Ertak, "Hiç değilse kemiklerimizi istiyoruz. Hiç değilse devlet ona dair bize bir şey gösterse. Çocuklarıma artık 'babanız burada, mezarı bu' demek istiyorum. "Adalet yerini bulsun" diyen Emine Ertak, kaç yıl geçerse geçsin vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

Servet Ertak, 28 yıldır babasının akıbeti konusunda hiç bir bilgi elde edemediklerini söyledi, davayı alan ilk avukat olan ve katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'yi andı. Ertak, "Cumartesi anneleri bu toplumun vicdanıdır, bunu asla unutmamak gerekiyor. Devlet yetkilileri bu vicdanı sürekli yaralıyor. Bunu Emine Anne'nin 700. haftada, Hanife Anne'nin 800. haftasında gözaltına alınışında gördük. Bizler kayıplarımızın akıbetini sormaktan asla ama asla vazgeçmeyeceğiz" dedi.

'AİHM KARARINA RAĞMEN BİLİNEN FAİLLER CEZASIZLIKLA KORUNUYOR'
Ertak ailesinin avukatlarından Mehmet Karataş, Ertak'ın kaybedilmesi ve dava sürecine ilişkin bilgi verdi. Avukat Karataş, Ertak dosyası nedeniyle, katledilen Tahir Elçi'nin bürosunun basıldığını ve tutuklandığını hatırlatarak, Elçi'nin Ertak'ın kaybedilmesine ilişkin resmi belgeyi bir yere sakladığını ve AİHM'e sunarak, gerçeğin ortaya çıkmasını sağladığını söyledi.

Ertak davasında, mahkemenin "Ertak'ın işkence ve kötü muamele ile öldürüldüğüne dair yeterli ve gerekli deliller bulunmaktadır. Yetkililer ne denli sorumlu olduklarını açıklamalıdırlar" diyerek, devletin Ertak'ın ölümüne neden olduğu ve dolayısıyla sorumlu olduğu yönünde karar verdiğini hatırlatan Avukat Karataş, AİHM'in bu kararına rağmen etkili soruşturma yürütülmediğini ve bilinen fail ve faillerin hala cezasızlıkla korunduğunu söyledi.

'RESMİ İNKAR VE CEZASIZLIK 28 YILDIR SÜRDÜRÜLÜYOR'
Haftanın açıklamasını Ümit Efe okudu. Efe, "804 haftadır insanlarımızı gözaltında kaybeden devletin, yalnızca kayıp yakınlarını sonsuz bir işkenceye mahkum etmekle kalmadığını; hepimizi, gözaltında kaybetme suçunu işlediği, uluslararası insan hakları mahkemesi tarafından tescillenen bir devletin vatandaşları olma utancına da mahkum ettiği gerçeğini hatırlatıyoruz" dedi.

Mehmet Ertak'ın 28 yıl önce gözaltında kaybedilmesine ilişkin yaşanan süreci hatırlatan Efe, resmi inkar ve cezasızlığın sürdüğüne dikkat çekti.

Efe, 28 yıl sonra bir kez daha adli ve siyasi makamları göreve çağırdı. "AİHM kararları devlet açısından bağlayıcıdır. Mehmet Ertak'ın gözaltında işkence ile öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesi ile ilgili etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini sağlama görevinizi yerine getirin."

Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Ertak ve tüm kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Efe, 105 haftadır hukuksuz bir biçimde kayıp yakınlarına yasaklanan, kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray'dan da vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi.

NE OLMUŞTU?
32 yaşındaki 4 çocuk babası Mehmet Ertak Şırnak'a bağlı Rezuk Mezrasında yaşıyordu. Bölgedeki bir kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak, daha önce 2 kez gözaltına alınmış ve ağır işkence gördükten sonra serbest bırakılmıştı.

Ertak ve aynı iş yerinde çalıştığı 3 akrabası, 18 Ağustos 1992 tarihinde, işten eve dönmek üzere yola çıktı. Bindikleri araç kontrol noktasında resmi giyimli polislerce durduruldu. Kimlik kontrolü sonrasında Mehmet Ertak gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Emniyette Ertak'ın gözaltına alındığına dair tutanak düzenlendi. Ancak emniyete başvuran ailesine onun gözaltına alınmadığı söylendi.

Bunun üzerine Baba İsmail Ertak, savcılığa başvurdu, üç kişi Mehmet Ertak'ın gözaltına alındığına, 6 kişi de gözaltında işkence edilirken gördüğüne dair tanıklık etti. Olay soru önergeleriyle Meclis'e taşındı. Ancak aile  tanıklara, belgelere, delillere rağmen başvurduğu her yerde inkarla karşılaştı.

Şırnak Emniyet Müdürlüğü emrinde 'sorgu elemanı' olarak çalışan JİTEM personeli Murat İpek, 1997 yılında kamuoyuna da yansıyan  itiraflarında; Mehmet Ertak'ı Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş ve Terörle Mücadele Şubesi Müdürü Mehmet Kaplan'ın emriyle öldürüp gömdük" dedi. Yaptıkları tüm infazların dönemin OHAL Valisi Ünal Erkan'ın bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söyledi.

Tüm başvuruları sonuçsuz bırakılan aile AİHM'e başvurdu. Mehmet Ertak'ın ailesini AİHM'de savunmaya hazırlanan Avukat Tahir Elçi'nin bürosu  polis tarafından basıldı. Dava dosyalarına el konuldu, gözaltına alınan Tahir Elçi kötü muamele ve işkenceye maruz kaldı. Tüm tehdit ve baskılara rağmen dava, AİHM'e taşındı.

AİHM, mevcut delillerin Mehmet Ertak'ın gözaltına alınıp işkence sonucu ölmüş olduğuna hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar yeterli olduğu sonucuna vardı. Mehmet Ertak'ın ölümünden hükümetin sorumlu olduğu ve buna devlet görevlilerinin neden olduğu kararını vererek Türkiye'yi yaşam hakkını ihlalden oy birliği ile mahkûm etti. (Ertak/ Türkiye 09.05.2000 - 20764/92)