22 Eylül 2024 Pazar

'Ekolojik yıkıma karşı sistemli ve küresel bir mücadele örgütlemeliyiz'

İzmir'de düzenlenen ekoloji panelinde konuşan Polen Ekoloji Kolektifi'nden Cemil Aksu, ekolojik yıkımlara karşı daha sistemli mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayarak, yıkımın küresel olduğu gibi mücadelenin de küresel olması gerektiğine dikkat çekti.

Polen Ekoloji Kolektifi, İzmir'de "Ekoloji mücadelesinden hayvan haklarına örgütlenerek kazanacağız" konulu panel düzenledi. İzmir Dayanışma Akademesi binasındaki panelde Polen Ekoloji Kolektifi'nden Cemil Aksu ve Kadir Has Üniversitesi'nden akademisyen Mine Yıldırım sunum yaptı.

YILDIRIM: HAYVANLAR YAŞAM ALANLARININ PARÇASI
Panelde ilk olarak söz alan Mine Yıldırım hayvanların kentsel bir aidiyeti olduğunu belirterek, "Hiçbir hayvan başıboş değil, vahşi, hastalıklı, pis hiç değil. İktidar eliyle istenilmeyen grup ilan edilen tüm kesimler içinde en uç noktasında hayvanı görüyoruz. Türkiye'de hayvan katliamları cezadan muaf tutuluyor. Politikanın temelinde de cezadan muaf olarak öldürülen, kaydı tutulmayan tek grup hayvanlar. Hayvanlar sevilesi, oyuncaklaştırılan nesneler değil, kentin ve yaşam alanlarının birer bileşenidir. Hayvanları insan ve şehir yaşamına tabi kılmışız ama siyasi düzlemde korunmasızlık var. Hayvana yönelik şiddeti ilk ve basit bir basamak olarak görüyoruz. Ancak hayvana şiddetin olduğu yerlerde diğer şiddet eksenleri zaten kat edilmiş oluyor" dedi.

'EKOLOJİ VE HAYVAN HAKLARI MÜCADELESİ YAKINLAŞABİLİR' 
Bu sorunun sosyolojik bir düğümün tam ortasında kaldığını belirten Yıldırım, ortak mücadele kapsamında ekoloji ve hayvan hakları mücadelesinin belli yerlerde yakınlaşabildiğini kaydetti. Bunun ilkinin şiddet meselesine cevap verme noktasında yaşandığına dikkat çeken Yıldırım, "Bir diğeri Gezi direnişi oldu. O dönem barınaklara karşı bir mücadele verdik. Barınak tecridine karşı mücadeleyi kent mücadelesinin ana gündemlerinden birisi haline getirebildik. Kent mücadelesi denildiğinde kentin hayvanlarının da hakları olduğunu benimsettik. Üçüncüsü ise 6 Şubat'ta yaşanan deprem sonrasında hayvan kurtarmak için yaptığımız çalışmalar oldu" diye konuştu.

AKSU: İKLİM KRİZİ DAHA DA DERİNLEŞECEK
Ardından söz alan Polen Ekoloji Kolektifi'nden Cemil Aksu, Türkiye'nin uzun zamandır küçük Çin olma yolunda ilerlediğini söyledi. 2000'lerin başında enerji sektörü ile başlayan yıkımın madencilik faaliyetleriyle devam ettiğini hatırlatan Aksu, "Bu küresel anlamda da iklim krizi, tatlı su alanlarındaki azalma ve kuraklık gibi canlı yaşamının sürdürülebilirliği anlamında yıkımı geri dönüşü olmayan bir hale getirdi. Bundan sonra aşırı iklim olaylarının çok daha sıklaşarak yaşandığı bir durum ortaya çıkacak. Seller, hortumlar, kuraklık, uzun süren orman yangınları küresel anlamda daha sık yaşanacak" dedi.

'SADECE EKOLOJİSTLERİN MÜCADELE ETMESİ YETMEZ'
Ağırlaşan bu tablo karşısında mücadelenin sadece ekolojistler tarafından verilemeyeceğine işaret eden Aksu, "Bu tüm kesimlerin mücadelesi olması gerekir. Şimdiye kadar hepimiz mücadelenin bir alanında emek harcıyoruz. Ama tüm bu alanları bir yerde kesen ve birleştiren bir iklim krizi yaşanıyor. Hepimiz bu konuda öncelikli olarak düşünmek zorundayız" diye konuştu.

'TÜRKİYE'DE EKOLOJİ MÜCADELESİ SON ON YILDA GELİŞTİ'
Yaşanan bu duruma karşı Türkiye'de son 10 yılda dünyaya örnek olabilecek bir ekoloji mücadelesi geliştiğine dikkati çeken Aksu, Kaz Dağları, Bartın Termik Santrali, Cudi gibi birçok mücadele örneğinin yaşandığını hatırlattı.

'EKOLOJİK YIKIMA KARŞI SİSTEMLİ VE KÜRESEL BİR MÜCADELE ÖRGÜTLEMELİYİZ'
Fakat bu mücadelelerin kazanım ya da yenilgi ile sonuçlanması sonrasında sönümlendiğini belirten Aksu, "Bugün bu hareketlerin içindeki insanların çok azını görüyoruz. Aslında bir ekolojik yıkım sadece o yerin sorunu değil. Etkileri açısından düşünüldüğü zaman küresel bir sorun. Örneğin Kanal İstanbul projesi sadece projenin geçtiği köylerin sorunu mu? Yoksa tüm bölgenin mi? Benzer bir sorun ise mesela termik santrale karşı mücadele verirken santralin yok ettiği tarım emekçilerinin sorunlarını görmezden gelmek. Yine bu yıkımın yaşattığı halk sağlığı sorunlarına hiç eğilmiyoruz. Bunlar arasında bağ kuran ortak bir siyaset üretemediğimiz zaman yeni bir eylemsellik oluşmuyor. Buna karşı daha sistemli ve küresel bir mücadeleye anlayışıyla hareket etmemiz gerekiyor. Pratiklerimizi devam ettireceğiz ama bir şirkete karşı mücadele ederken bu şirketin başka yerlerdeki talanına karşı mücadele eden insanlarla nasıl bağ kuracağımızı konuşmalıyız. Bunu yapmadığımız sürece bir yeri kurtarabiliriz, ama sistem başka biçimlerde hayvanı, doğayı, yaşamı öldürmeye devam eder" diye vurguladı.

Panel soru cevap bölümüyle sona erdi.