25 Eylül 2024 Çarşamba

Ekoloji Konferansı: Yalnızca şirketlere değil, devlete karşı da ayaklanmalıyız

"Doğanın ve emeğin sömürüsüne son" sloganıyla yapılan ekoloji formunun ikinci oturumunda Hambach direnişini aktaran Vogel, iklim mücadelesinin kapitalizmi hedef alması gerektiğinin altını çizdi. Vogel, "İklim değişikliğinden bahsederken kapitalizmden bahsetmemiz gerek. İnsanlar kendi geçim kaynakları için ayağa kalkmalı, sadece büyük şirketlere karşı değil devlete karşı" dedi.

Dünyadan ve Türkiye’den ekoloji mücadelesi deneyimlerinin yer aldığı, "Doğanın ve emeğin sömürüsüne son" sloganıyla düzenlenen Ekoloji Forumu devam ediyor.

Forumun, "İklimi değil, sistemi değiştir" başlığıyla düzenlenen ikinci oturumunun moderatörlüğünü HDP PM Üyesi Beyza Üstün yaptı. Oturuma Almanya’dan Hambach Direnişçisi Robin Vogel, Türk Tabipler Birliği’nden Ahmet Soysal, Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nden Talat Çetinkaya, ODTÜ Kavaklık Direnişi’nden Umut Hasanoğlu ve ÇMO İstanbul Şubesi’nden Meryem Kayan konuşmacı olarak katıldı.

ÜSTÜN: EKOLOJİ SİYASET ÜSTÜ DEĞİL POLİTİK BİR MÜCADELEDİR
Oturumun başında kısa bir konuşma yapan HDP PM Üyesi Beyza Üstün, birlikte mücadele yürütmenin önemine dikkat çekti. "Burada buluşan bütün sosyalistler, tüm kadınlar, halk mücadelesi yürütenler, siyasi partiler ve örgütlerden gelen sizler artık şunu söylemeye asla direnmeyeceksiniz, direnmeyeceğiz ‘ekoloji siyasetler üstü’ değildir. Ekoloji Politik bir mücadeledir. Tam da siyasi bir mücadeledir. Bunu bizlere mücadele alanında hepiniz öğrettiniz. Yolunuz, yolumuz açık olsun" dedi.

Hambach Direnişi’ni aktarmak üzere söz alan Robin Vogel, tüm karanlığa karşı Türkiye’de bir ekoloji mücadelesi yürütüldüğünü ve bu mücadeleden umut aldıklarını belirti. İklim bilimcilerin önümüzdeki 300 yıl içinde deniz seviyesinin 2 buçuk ile 6 metre yükseleceği konusunda uyardığını hatırlatan Vogel, küresel ısınmanın 1 buçuk santigrad dereceyle sınırlandırılmadığı takdirde birçok aralarında İstanbul’un da olduğu birçok bölgenin sular altında kalacağını söyledi.

Sanayileşmenin başından itibaren kömürün yakıldığını ve karbondioksidin Avrupa’daki en büyük kaynağının Ren havzasındaki kömür madenleri olduğunu dile getiren Vogel, "Son derece endüstriyelleşmiş bölge de pek çok ağır sanayi var, silah sanayi de dahil. Almanya orada silah üretiyor ve satıyor. Mesela Türkiye’ye satıyor. Bu enerji kömürden geliyor. Dolayısıyla Almanya’da yakılan kömür Almanya’daki gaz salımının yüzde 30’unu temsil ediyor ki küresel düzeyde çok yüksek" diye konuştu. Ülkede binlerce çocuğun akciğer hastalıklarından dolayı hayatını kaybettiğini aktaran Vogel, madenlerin köyleri, ormanları yok ettiğini ancak buna karşı da orada yaşayan halkın ayaklandığını söyledi. Vogel, "Yaklaşık elli bin kişi bu madencilikten dolayı yerlerinden edildi. Evlerini, köylerini kaybetti. Yıllardır aile olarak yaşadıkları yeri kaybetti. Beş yüz metre çapında kocaman bir delikten bahsediyoruz, bu bölgeye açılmış" ifadesini kullandı.

VOGEL: ZORLUKLARLA KARŞILAŞTIK AMA MÜCADELE ETMEYİ ÖĞRENDİK
12 bin yıllık, doğal olarak yetişmiş olan Hambach ormanının yüzyıllarca müşterek olarak kullanıldığını ve asla özel mülkiyet olmadığını ancak çevresindeki köylülerin kolektif olarak ormanı nasıl kullanacaklarına karar verdiğine dikkat çeken Vogel, şöyle devam etti: "Madencilik şirketi bu projeye başladığında köylülerin koruması sayesinde hayatta kaldı orman. Bu saçma tekniği durdurmak gerek. Bunun için insanlar tahribatın yer aldığı ormana gittiler. Ağaçtan ev yaparak ormanda kaldılar, madenciliği durdurmak için kendi bedenlerini sipere sürdüler. Zorluklarla karşılaştık, ama mücadele etmeyi öğrendik."

Hambach ormanına 2017 yılında gittiğini ve devasa makineler gördüğünü dile getiren Vogel, tüm salona yayılan heyecanıyla mücadelesini şöyle aktardı: "Ormanda çalışırken, şirket, hükmet, küresel adaletsizlik sistemi neler yaptı görebildim. Ekonomik kar için yapılan bir şeydi ve ben de mücadeleye dahil oldum. Ve burada daha iyi bir dünyayı herkes için üretme idealine aşık oldum. Çalışmalarıma ara vererek buraya gittim. 30 metrelik ağaç evlere tırmanmayı, stratejiyi, toplantılar örgütlemeyi, tartışmaları, gözaltına alınan insanları nasıl destekleyeceğimi ve bir şeyleri durdurmak için nasıl engeller yapılacağını öğrendim. Mesela kendimizi ağaçlara kelepçeledik. Giderek siyasi bir insan haline geldim. Sadece benim başıma gelmedi. Buda küresel iklim adaleti hareketinin parçasıydı."

‘DİRENİŞE 20 KİŞİYLE BAŞLADIK, YÜZLERCE KİŞİYLE POLİSİ ORMANDAN ATTIK’
Hambach direnişinden bir günü aktaran Vogel, 20 kişi ile başladıkları direnişin 150’ye çıktığını ve basının iklim krizi, adaletsizlikler konusunda söylediklerini yazmaya başladığını söyledi. "Ekoterörist" olarak etiketlendiklerini söyleyen Vogel, şirketin hükümetle işbirliği içinde ağaçları kesmeye başladığını, evleri boşalttığını ve haftalarca polis kuşatmasında olan ormanın bir anda "tehlikeli bölge" olduğunu ifade etti. Vogel, şöyle devam etti: "Halihazırda bir sürü ev yakılmıştı, bir sürü insan gözaltına alınmıştı. Biz de alınmayı bekliyorduk. Ormanın kenarlarında gelen çok yüksek sloganlar duymaya başladık. ‘Hambi yaşamalı’ sloganı atılıyordu, kenarlara doğru yürüdüler ve bir anda çıkıverdiler. Küçük gruplardan gelen insanlar sel gibi akmaya başladı ‘tehlikeli bölgeye’, gerçekten coşkudan kendimizi kaybettik. Böyle durumlarda genelde genç öğrenciler gelir ama aileler, işçiler, bankacılar herkes vardı. Polisin yok etmek istediği ormanlık bölgeye yöneldiler, polisi ormanın dışına atarak ormanın boşaltılmasın durdular. İlk kez ‘burası bizimdir’ diyebildiğimiz bir an oldu. Bu olup bitenler şunu gösterdi, bütün ormanı kesseler bile binlerce insanı durdurmak imkansızdır."

İklim krizinin en büyük sorun olduğunu ve herkesin anlamasını istediğini söyleyen Vogel, "Bu sadece ormanlarla ilgili de değil, iklim değişikliğiyle ilgili. İklim değişikliğinden bahsederken kapitalizmden bahsetmemiz gerek. İnsanlar kendi geçim kaynakları için ayağa kalkmalı, sadece büyük şirketlere karşı değil devlete karşı" dedi. Hambach için binlerce insanın eyleme geçtiğini, sosyal medyadan örgütlendiğini ancak kendisine "antikapitalist" demediğine dikkat çeken Vogel, "Biz onlara antikapitalist diyoruz" diye konuştu.

‘İKLİM MÜCADELESİNİ KAPİTALİZMİ YENMEK İÇİN VERİYORUZ’
Kapitalizmi yenmek için iklim mücadelesini verdiklerinin altını çizen Vogel, Almanya’da insanların dünyanın pek çok yerine göre daha rahat yaşadığını ve bu yüzden kapitalizme alternatif bir şey olmadığına inandıklarını, bunun da örgütlenmelerini zorlaştırdığını söyledi. Özellikle Doğu Almanya’nın yıkılmasından sonra halkın iklim krizinden korktuğunu, ancak ekosistem çökerse ne kadar zengin olurlarsa olsunlar bir faydası olmadığı için iklim hareketi için mücadele ettiklerini dile getiren Vogel, şunları söyledi: "İçindeki çelişkiler sayesinde kapitalizmin gezegen sınırlar içinde kalması için verilen mücadelenin en büyük şans olduğunu düşünüyoruz" ifadesini kullandı. İklim değişikliğini yaratanların bundan etkilenmediğine dikkat çeken Vogel, "Gördüğünüz üzere Almanya’da hareket büyüyor. Bu mücadele açısından iyi ama bir yandan da bunun analizi ve perspektifi açısından güçlükler çıkıyor. Sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleşiyor. 2015 yılında yüzlerce insanı örgütlediler, madenlere girerek çalışmayı durdurdular, santraller kapatıldı. Şimdi binlerce insan özel teknikler kullanarak Ren havzasındaki fosil üretimdeki süreci sekteye uğratıyorlar. Her şeyden önce sürecin yasadışı ve şiddet içerikli olduğu söyleniyor ama insanlar yapılabilecek tek şeyin bu olduğu konusunda ikna edebiliyorlar. Çünkü dayanışmanın başka yolu yok."

Vogel, son olarak kapitalizmi hedef almayan çevre örgütlerinin olduğunu söyledi ve ekledi: "Hareketlerin içinin dolması gerekiyor. Hareketler içinde tartışma başladı. Kapitalizme karşı dönüştürmek için bir strateji gerek, eğitim çalışması gerek. Umuyoruz ki çok daha fazla grubu örgütleyeceğiz ama bir stratejiye, alternatif örgütlere ihtiyacımız var. Kapitalizmi yenmek için biz şuan bu noktadayız."

SOYSAL: ÜLKEMİZ EN BÜYÜK PLASTİK ATIK İHRACATÇILARINDAN BİRİ
Türk Tabipler Birliği adına Ahmet Soysal yaptığı konuşmada, ekoloji saldırılarına karşı son derece duyarlı olduklarını dile getirdi. 26 Ağustos’ta Kaz Dağları’nda yaptıkları eylemi hatırlatan Soysal, küresel bir çöküş içinde olduğunu belirtti. Stratosferdeki ozon tabakasının zayıflamasıyla bu çöküşün başladığını dile getiren Soysal, "Bizim ülkemiz son dönemde en büyük plastik atık ithalatçılarından biri" dedi. Bazı akademisyenlerin insan eliyle yapılan küresel iklim değişikliğinin olmadığına inandığına dikkat çeken Soysal, 1824 yılından Fourier, sera etkisiyle birlikte küresel iklim değişikliğinin başladığını söyledi.

KAYAN: ORTAK MÜCADELE KAPİTALİZMDİR
ÇMO İstanbul Şubesi adına söz alan Meryem Kayan, "Doğanın ve emeğin sömürüsüne son" sloganını "Dünyanın bütün ekolojistleri birleşin" sloganına dönüşmesini temenni ettiğini belirtti. Ekoloji mücadelesinin bugün sadece yeşil ya da doğa mücadelesi değil tam olarak yaşam mücadelesi olduğunu kaydeden Kayan, ekolojinin emek mücadelesinden ayrı tutulmaması gerektiğini vurguladı. Kayan, ortak mücadelenin kapitalizm olduğunun altını çizdi.

‘EKOLOJİ DİRENİŞİ OLMADAN YENİ YAŞAM İNŞA EDİLEMEZ’
Mezopotamya Ekoloji adına konuşan Talat Çelik ise ekoloji direnişinin nasıl bir paradigma haline gelebileceği ve hayatın her alanında yaşamı inşa etme şekline dönüşeceğinin tartışılması gerektiğini söyledi. Yeni yaşamın nasıl örüleceği sorularının cevap bulması gerektiğini de belirten Çelik, yeni bir sistem istediklerini kaydetti. "Yeni yaşamı inşa etmek, ekoloji mücadelesiyle nasıl olur?" sorusunun çok önemli olduğunu kaydeden Çelik, ekoloji mücadelesini "yan güçler" olarak görerek, yeni yaşamın inşa etmenin mümkün olmadığının altını çizdi.

‘EKOLOJİ MÜCADELESİNİN POLİTİK OLMAMASI MÜMKÜN DEĞİL’
Son olarak ODTÜ Kavaklık direnişinden Umut Hasanoğlu söz aldı. Direnişe ilişkin bilgi veren Hasanoğlu, birkaç öğrencinin inisiyatifiyle başlayan direnişin zamanla kitleselleştiğini hatırlattı. İlk başta direnişi politik ve ekoloji olmak üzere iki boyutlu ele aldıklarını söyleyen Hasanoğlu, "Ekoloji mücadelesinin politik olmaması mümkün değil, bunu gördük" dedi. Devrimci tarihi yüksek olan ODTÜ'ye devletin saldırmasının, Truva atı misali olduğunu dile getirdi.

Sunum sırasında, ODTÜ direnişinden görüntüler verildi. Görüntüler sırasında salonda bulunanlar ayağa kalktı ve dakikalarca alkışladı.

SOMALI AİLELER: KATLİAMLARI UNUTMADIK, UNNUTTURMAYACAĞIZ
Soma'da katledilen 301 maden işçisinden Uğur Çolak'ın babası İsmail Çolak, başından beri yanlarında olan başta tutuklu Avukat Selçuk Kozağaçlı ile Avukat Can Atalay olmak üzere HDP milletvekillerini ile demokratik kitle örgütlerini selamladı ve teşekkür etti. 

Çolak, "Yargının, yürütmenin, adaletin olmadığı bir zamanda 301 canın adaletini 13 Mayıs 2014'ten buyana usanmadan, yılmadan aradık, bulamadık. Adaletin; ezilenin, katledilenin yanında olmadığını gördük. Ezenin, katledin yanında oldu adalet. Yanlı mahkeme kararlarını tanımıyoruz. İşçi katliamlarını unutmadık unutturmayacağız. Adalet arayışımıza sokakta devam ediyoruz, susmuyoruz" dedi.