23 Eylül 2024 Pazartesi

Düzkan: Filistinliler İsrail sömürgeciliğinden kurtulmak istiyor

Yazar Ayşe Düzkan, İsraillilerin Filistinlileri evlerinden, topraklarından atarak yerleştiğini ve İsrail'i böyle kurduğunu hatırlattı. "Siviller öldürülüyor" propagandasına dikkat çeken Düzkan, birçoğunun silahlı İsrail vatandaşı olduğunu, birçoğunun askerlik yaptığını, İsrail'in de militer bir toplum olduğunun altını çizdi. İsrail'in Filistinlilere uyguladıklarının benzerinin Afrin ve Kıbrıs'ta da uygulandığını hatırlatan Düzkan, İsrail'in dünyada son kalan yerleşimci sömürgeci ülkelerden olduğunu ekledi. Filistinlilerin İsrail sömürgeciliğinden kurtulmak istediğini ve barış istemediğinin altını çizen Düzkan, rehine alınanların sivil değil asker olduğunu ve esir değiş-tokuşu için alındığını da söyleyerek İsrail'i boykot çağrısı yaptı.

Filistinli direniş güçlerinin Hamas öncülüğünde, siyonist İsrail'e karşı Aksa Tufanı operasyonuyla başlayan savaş sürüyor. Savaşın Hamas'ın öncülüğünde yürütülüyor olması birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Özgür Haber'in konuğu yazar Ayşe Düzkan, savaşı ve arka planını değerlendirdi.

Düzkan'ın Özgür Haber'de Arzu Demir'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

'14 FİLİSTİNLİ DİRENİŞ ÖRGÜT ORTAK OPERASYON ODASINI KURDU'

Çok uzun bir tarih. Hem İsrail devletinin Filistin halkına zulmü, hem de Filistin direnişi.. Yakın zamana bakalım. Ne oldu? Gazze direnişinin arkasında ne var? Nasıl bir tablo vardı Gazze'de ve Filistin davasında?
Birkaç önemli nokta var. Birisi, 17 Eylül 2021'de 14 Filistinli direniş örgütü tarafından ortak operasyon odasının kurulmuş olması. Daha önce askeri bir şey olarak Hamas'ın füzelerle İsrail'in çok güvendiği demir kubbeyi delmiş olması önemli bir aşama. Çünkü dokunulmaz ve İsrail hiçbir şekilde zarar görmez gibi bir şey vardı. Onu yıktı. Eskiden suni dengeyi kırmak derdik.. Doğru bir tanımlama..

'FİLİSTİNLİLER MUTFAKLARDAN ALDIĞI BIÇAKLARLA DİRENDİ'
Arap devletlerinin -Filistin solu onlardan gerici Arap rejimleri olarak bahseder- İsrail'le normalleşmesi, bu normalleşmeye Türkiye'nin de hemen sıraya girdiğini ve normalleşme anlaşmasını imzaladığını hatırlayarak devam edelim. Yeni hükümetin İsrail tarihinin en gerici sağcı hükümetinin seçilmiş olması ve ulusal güvenlikten sorumlu bakanın bir sürü Arap düşmanı sözlerinin olduğu ve İsrail hukukunda bile defalarca yargılanmış birinin olması ve baskının artması. Adım adım şeyler var ve aynı zamanda bu hükümetle ilgili şunu da hatırlatalım; bu hükümetin yargı reformuyla siyonist İsrail vatandaşlarının karşı çıktığı çok uzun gösteriler olduğu hatırlardadır. Daha önce de bıçak intifadası da denilen gençlerin, Filistinlilerin mutfaktan aldıkları bıçakla ölümü göze alarak İsrail askerlerine saldırmaları, yaralamaları ve bazı eylemlerin olması, özellikle Batı Şeria'da çoğu gençlerden oluşan "Aslanların İni" örgütünün eylemleri, Batı Şeria'da bir tür yönetim krizi yarattı. Art arda gelen şeyler var; demir kubbenin yıkılması, ortak operasyon odası, bireysel saldırılar, bireysel ama politik saldırılarla bir yönetim krizinin olması, İsrail vatandaşlarını da rahatsız eden şeylerin olması ve çok sağcı yeni bir hükümet olması. Bunlar bir noktaya getirdi direnişi.

Şunu da söylemek lazım; görüyoruz ki askeri açıdan da çok büyük hiç beklemediğimiz bir güce erişmiş ortak operasyon odası.

'İNSANLARI EVLERİNDEN ATTILAR, EVLERİNE YERLEŞTİLER'

Sosyal medyada birçok şey konuşuluyor. Çatışmaların yoğunlaştığı yerler yerleşimcilerin olduğu yerler olarak gözüküyor. En çok konuşulan şey bu. Bu yerleşimciler kim?
Şimdi Nakba diyoruz, etnik temizlik diyoruz. 1948'de insanları evlerinden attılar, onların evlerine yerleştiler ve İsrail böyle kuruldu. Bu bitmeyen bir süreç. Son dönemde yerleşimci şiddeti arttı. Yerleşimci ne. Başka bir ülkede herhangi bir Yahudi, hiç hayatında Filistin'i, İsrail'i görmemiş, belki İbraniceyi bile bilmiyor. İsrail vatandaşı olma hakkına sahip. Şimdi Polonya'da çok yoksul bir Yahudi olduğunuzu düşünün, size diyorlar ki gelin size silah vereceğiz, evini basın, çıkarın onları yerleşin. Yerleşiyor. Bunlar silahlı insanlar, aşırı dinci insanlar ve aşırı Arap düşmanı insanlar. Daha önce de bu yerleşimcilerin şöyle şeyleri oldu; 16-17 yaşında 3 genç, 16 yaşındaki bir arap çocuğu kaçırıp yakarak öldürdüler. Yani böyle bir şey var ve tabii cezasız kalan bir şey bu.

'SİVİL DENİLENLER DE SİLAHLI, İSRAİL VATANDAŞI'
Bu yerleşimci şiddeti, geçtiğimiz haftalarda 3-4 haber okudum; kadın evimi aldılar diye ağlıyor; kadını evden atmışlar kendileri yerleşmiş. Şeyh Cerrah mahallesinde çok daha büyük ölçekli şeyler oldu, çok sayıda insan evlerinden atıldı. Bu yerleşimciler sürekli -zaten İsrail sınırları belli değildir sürekli genişler- bu yerleşimcilerle genişler. Gelirler bir mahalleye, zeytin ağaçlarını yakarlar, evleri işgal ederler ve o insanları dışarı atarlar. Ve silahlıdırlar genellikle. Sivil denilenler de silahlı, İsrail vatandaşı. Zaten her İsrailli asker, askerlik yapıyor, çok militer bir toplum.

'BU UYGULAMALAR AFRİN'DE KIBRIS'TA BENZER UYGULANDI'

Yerleşimcilerle ilgili, Afrin'de Türk devletinin işgal ettiği sahalarda da kurduğu işgal konutlarına birilerini yerleştirmesi gibi. Benzerlik olarak nasıl bir şey?
Benzer bir şeyi Kıbrıs için yazdı bugün birisi. Kıbrıs'a binlerce hiç tanımadığımız insanlar getirildi ve yerleştirildiler. Büyük ihtimal bu, İsrail'den öğrenilmiş bir politikaydı. Bir yeri işgal ediyorsun, sonra oranın demografik yapısını değiştirecek şekilde birilerini, kendi vatandaşlarını ya da kendinden olan insanları yerleştiriyorsun. Afrin'de, Kıbrıs'ta olan uygulamaya çok benzer bir şey.

'MESELA İSLAM'DA DEĞİL HANGİ POLİTİK NOKTADA DURDUĞUNUZDA'

Filistin direnişi ile ilgili tepkiler de geliyor. Daha çok sivil ölüm tartışması yapılıyor. Ya da Hamas'ın önderlik etmesi. Bu direnişin önderliği Hamas'ta mı?
Hamas, direniş içerisinde güçlü bir örgüt. Hamas'ın Lübnan temsilcisi dün yaptığı açıklamada, operasyonun 14 örgütün kurduğu ortak operasyon odasında planlandığını ve organize edildiğini söyledi. Dolayısıyla ortak bir direnişten bahsediyoruz. Şimdilerde, Suriye'deki iç savaş sürecinden
sonra, içinde İslami olan bir örgütün şeytanlaştırılması çok kolay. Ama şunu hatırlayalım; İsrail IŞİD'e destek verdi, IŞİD'lileri tedavi bile etti. Yani mesele İslam'da değil, mesele hangi politik noktada durduğunuzda. Evet Hamas, direniş içerisinde en güçlü örgütlerden biri. Ama İslami Cihad'da güçleniyor görebildiğimiz kadarıyla.

'FİLİSTİN DİRENİŞİNİN BARIŞ TALEBİ YOK'
Birkaç yıldır özellikle İhvan'ın yenilmesinden sonra. Daha çok İran destekliyor Filistin direnişini. Bu bazı dengeleri değiştirdi. Bunlar bir dış politika dersinde önemli olabilecek şeyler olabilir. Konunun meraklıları, ilgilileri onu üzerine yazanların bilmesi gereken şeyler olabilir. Ama başka bir ülkeden işte sol görüşte bir Filistin dostunun esas hesaba katacağı, esas önemseyeceği noktalar bunlar değil. Kim güçlü vb. Tabiri caizse direnişin gıybeti değil. Yani orada bir sürü şey var, dil sorunundan dolayı birçok şeyden haberdar bile olamıyoruz. Ben Türkçe yazılan bazı tweetlerin benzerini, başka dillerde görmüyorum. Yani bir olayı kuşatmak, onunla ilgili bir görüş önermek değil, onunla ilgili bir adım atmaktır. Yani biz sadece dünyayı anlamak istemiyoruz, dünyayı değiştirmek de istiyoruz. Malum 11. tez onun dışında, medya ne gösterirse ona inanmamak ve daha önemlisi bence bütün şeyi, herhangi bir yeri Türkiye'deki politik parametrelerle okumak. Türkiye'deki politik parametreler ne? Bir tanesi, bir tarafın ki islamcılık-laiklik. Başka bir tarafın ki, barış talebi. Eh Filistinliler barış talep etmiyor. İsrail'de barış talep edenler var ama Filistin direnişinin barış gibi bir talebi yok. Özellikle Oslo'daki hayal kırıklığından sonra hiç böyle bir talep yok. Ondan önce de direniş içerisinde yer alan grupların talep ettiği şüpheli.
Barış talep etmiyorlar. Çünkü bir savaş yok bir direniş var, işgal var, işgalden öte -işgal bir sonuç- sömürgecilik var. İşgale ve sömürgeciliğe karşı bir direniş var. Cezayirliler, barış mı istiyordu Fransa'dan, Fransızlar gitsin topraklarımızdan diyordu, çekilsin buradan biz kendi devletimizi kuracağız diyordu. Bütün dünyada bütün halklar ulus devletlere sahipken, Nijer'liler kendi ulus devletlerinden Fransız askerlerini kovmaya çalışırken, ulus devlet paradigmasının anlamsız olduğunu düşünemiyorum ben açıkçası. Bu kadar şey varken. Dolayısıyla Filistinliler, İsrail sömürgeciliğinden kurtulmak istiyor. İsrail, bu dünyada kalmış son yerleşimci sömürgecilerden, ülkelerden biri. Yani Amerika geliyor, Amerika'da da büyük şey var ama, o geri dönülemeyecek bir noktada.

'REHİN ALINANLAR ASKER, ESİR DEĞİŞ TOKUŞU İÇİN'

Sivil ölümler konusunda ne diyeceksiniz?
Bazıları onların sivil değil. İsrail'de kadınlar da askerlik yapıyor. Rehin alınanların bir kısmı asker, ayrıca açıkladılar da zarar vermek için rehin almıyorlar, esir değiş-tokuşu için rehin alıyorlar. Esir değiş-tokuşu, Filistin-İsrail geriliminde çok önemli bir araçtır. Defalarca esir değiş-tokuşuyla Filistinliler, esirlerini geri aldılar. Çünkü İsrail bu militer sistemi sürdürmek için vatandaşlarını ve özellikle askerlerini asla onların elinde bırakmaz. Biz sizi her zaman koruyoruz derken herkes askerlik yapsın, silahlı olsun. Bu militer sistem böyle sürdülebiliyor, esir değiş-tokuşu çok önemli, birincisi bu.

İkincisi, yerleşimcilere sivil demek çok zor, silahlılar zaten. Avrupa için anlamlı olan kavramlarla, şeyi anlamak kolay değil, burada başka bir gerçeklik var. Neredeyse her İsrail vatandaşı silahlı. Ve şu da var; yeni yargı yasasına karşı sokaklara döküldüler, kadınlar bir kıyafet noktasında itirazlarını dile getirdiler, protesto yaptılar ama o protestoların içinde hiçbir zaman Filistinlilere eziyet etmekten vazgeçelim demediler. Bakın sömürgeciliği bırakmak demiyorum, orada çocuklar aç-susuz, elektriksiz onu bile söylemediler. Her şey görülüyor, çok küçük bir toplum, çok küçük bir ülke. Dolayısıyla, derin bir suç ortaklığı da var.

'İSRAİL BOYKOT EDİLMELİ'

Bütün bu gelişmeler karşısında Türkiye'de emekçi sol hareket, nasıl bir tutum almalı?
Aslında çok basit bir şey var, yıllardır söylenen bir şey; İsrail boykot edilmeli! Şimdi, Türkiye-İsrail normalleşmesi, önümüze çok önemli bir görev koyuyor. İslamcısından devrimcisine, komünistinden feministine herkesin diyebileceği bir tek şey var; normalleşme anlaşmasını iptal et. Türkiye, İsraille, bu katil, gayrı-meşru oluşumla bütün bağlarını koparmak zorundadır. Bunu bizim vatandaş olarak talep etmemiz gerekiyor. Kalanı tahlildir, sohbettir, makaledir.

BDS Türkiye'nin sayfasında işgalle işbirliği içinde olan markalar var, onlar boykot edilmelidir, Türkiye çıkmalıdır. Türkiye'de bu meselenin islam meselesi olduğuna dair yanılgının ortadan kalkması gerekiyor. Ben şahsen islamcı da olsam bugün Filistin ile ilgili bir gösteride "Allahu Ekber" değil, "İsrail'e boykot" derdim.