23 Eylül 2024 Pazartesi

Diyarbakır'da Kayıp yakınları Nazım Babaoğlu'nun akıbetini sordu

Kayıp yakınları 530'uncu haftasında Özgür Gündem gazetesi çalışanı Nazım Babaoğlu'nun hikayesi anlatılarak akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınlarının "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 530'uncusu İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirdi.
 
Eyleme, İHD Eş Genel Başkanları Eren Keskin ve Öztürk Türkdoğan, kayıp yakınları, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanı Mehmet Yılmaz ve İHD MYK üyeleri katıldı. Öztürk Türkdoğan, yerel seçimlerin sonuçlarına dikkat çekerek, bu durumun iyi okunması gerektiğini söyledi. Türkdoğan, adalet istediklerini, Tayyip Erdoğan'ın Cumartesi Annelerine verdiği sözü tutmasını istedi. Ardından konuşan Eren Keskin, faillerin korunması yönünde politikaların devam ettiğine dikkat çekerek her zaman direnenlerin kazandığını söyledi.
 
'KAYBETTİRMEYE ŞARTLANAN DEVLET BİR ŞEY YAPMADI'
 
Kayıp Nazım Babaoğlu'nun yakını İrfan Babaoğlu, 94 yılının kaybettirme, faili meçhul olarak kayda geçtiğine vurgu yaparak, özellikle basın mensuplarına yöneliminin ayrıca dikkat çekici olduğunu söyledi. İrfan, "Nazım'ı görenler ifade verdi ama devlet kendini kaybettirmeye şartlandırdığı için bir şey yapmadı. 25 yıl geçti" diye hatırlattı.
 
ÖZGÜR BASIN ÇALIŞANLARININ HİKAYESİ PAYLAŞILDI
 
Yapılan konuşmaların ardından 1992 yılında Mayıs ayında yayına başlayan Özgür Gündem Gazetesi'nin Urfa bürosunda, 1992 yılı sonlarında büro elemanı olarak çalışmaya başlayan Nazım Babaoğlu'nun hikayesi paylaşıldı. Hikayeyi okuyan İHD Cezaevi Komisyonu Başkanı Hasan Yalçın, "Nazım daha sonra muhabir oldu. 12 Mart 1994 tarihinde kaybolmadan bir kaç gün önce, Siverek'teki korucularla ilgili Urfa bürosunun yaptığı haber gazetede manşet oldu. 'İşte tecavüzcü korucular' başlığıyla yayınlanan haberde, Bucak aşiretine bağlı korucuların bir kadın öğretmenin evini basarak hem öğretmene hem de evinde kalan kız kardeşine tecavüz ettikleri ve olayın ardından koruculardan bazılarının tutuklandığı anlatılıyordu. Haber Siverek'te bir devlet memuru ve Siverek Cezaevi Müdürü'ne, sanki Urfa'dan savcılıktan arıyormuş gibi teyit ettirilerek yayınlandı. Haber sonrasında gazetenin Urfa bürosu etrafında şüpheli kişilerin dolaşmaya başlaması üzerine, gazete personeli yedinci kattaki büronun pencerelerine demir parmaklık taktırdı" dedi. 
 
'HABER BAHANESİYLE ÇAĞRILDI'
 
Yalçın, Siverek'te gazetenin dağıtımını yapan Murat Yoğunlu'nun 12 Mart sabahı Urfa büroyu, "Burada çok önemli haber var, gelin" diye ısrarla aradığını, aldıkları tehditler ve Siverek'in durumu nedeniyle kimsenin gitmek istemediğini fakat Nazım'ın gittiğini söyledi. Yalçın, "O sırada gazetenin Urfa temsilcisi tarafından Siverek'e gönderildi. Tanıkların ifadesine göre Nazım o gün en son yerel bir matbaa civarında görüldü. Sonradan Murat Yoğunlu'dan öğrenildiğine göre korucular, Murat'ı dağıtılacak gazetelerle yakalayıp, Sedat Bucak'ın Siverek'in çıkışında çiftlik evinin altında gözaltına aldı. Halk arasında Sedat Bucak'ın bilgisi dâhilinde korucuların bu evde gözaltına aldıkları insanlara işkence yapıp sorguladıktan sonra öldürdüğü ve Fırat nehrine ya da kuyulara atarak kaybettikleri söylentileri yaygındı" diye belirtti. 
 
'NAZIM'I GÖRENLER OLMUŞ'
 
Korucuların Murat Yoğunlu'ya gazetenin abonelerini, Siverek'teki haber kaynaklarını ve ilişkilerini sorduğunu belirten Yalçın, "Sedat Bucak'ın zorlaması ile onun yanından gazete bürosuna telefon ettirdiler. Murat Yoğunlu daha sonra başka bir nedenle girdiği cezaevinde 'Ben korkudan telefon ettim' diyerek yaşadıklarını ve Sedat Bucak'ın 'Bakalım hangi delikanlı gelecek Özgür Gündem'den' dediğini anlattı. Sedat Bucak'ın evinin alt katındaki hücrelerde gözaltında olan başka kişiler Nazım Babaoğlu'nu görmüş, ona ne sorduklarını, ne yaptıklarını duymuşlardı. O günlerde Urfa'da Hüseyin Taşkaya ve iki kişi daha yine korucular tarafından kaçırılarak kaybedilmişti. Kayıp olan kardeşini ararken Bucak'ların evinde Nazım'ı gören ve günler sonra gazetedeki resminden tanıyan Aziz Taşkaya, daha sonra kendisi Bucakların evindeyken getirilen Nazım Babaoğlu'nun kim olduğunu sorduğunda 'Bu genç, gazeteci' cevabını aldığını ifade etti. Aynı yerde sorgulanıp bırakılan başkaları da gazeteye gelip bildiklerini anlattı. Murat daha sonra anlattıkları ile bu bilgileri doğrulamış oldu" ifadelerini kullandı.
 
Yalçın, "Yaklaşık bir ay sonra Fırat Nehri'nin kenarında kimliksiz bir cenaze bulundu. Nazım olabilir şüphesiyle gidip araştırmak isteyen aileye izin vermeyen emniyet yetkilileri, bulunan bedeni kimlik tespiti yapmadan kimsesizler mezarlığına gömdüler. Son olarak birkaç sene evvel Erzurum cezaevinden A.S. adlı tutuklu, Urfa Barosu'na mektup yazarak 'Nazım'ın kaçırıldığı dönemde ben Siverek'teydim, o dönemde ben adli suçlardan dolayı aranıyordum. Dolayısıyla beni de kendi amaçları için kullandılar, Nazım'ı biz kaçırdık, falan yerde gömdük' diyerek yer bilgisi verdi. Baro kanalıyla İHD Urfa Şubesi ve Savcılık gösterilen yerde yapılan kazıya katıldı. Kazıdan ufak tefek hayvanlara ait kemiklerin dışında bir şey çıkmayınca İHD, Erzurum'a bir heyet göndererek A.S. ile görüşmek istedi. Erzurum'da görüştükleri savcı, İHD heyetine A.S'nin akli dengesinin yerinde olmadığını ve kendisinin Trabzon'a gönderildiğini söyledi. A.S. mektubunda baskı altında olduğunu, ölüm tehdidi aldığını, kendisine çabuk ulaşılmasını istediğini yazdığı halde heyet bu kişiyle görüştürülmedi" dedi. 
 
Yalçın son olarak, "Ailesinin yapmış olduğu diğer tüm başvurulara rağmen Nazım'dan bir daha haber alınamadı. 25 yıldır Nazım Babaoğlu'nun dosyasında hukuk işletilemedi, failler cezasızlık zırhıyla korundu" diye kaydetti.
 
Açıklamada okunan hikayenin ardından oturma eylemiyle sona erdi.